Fulya Soybaş

Ben de inzivaya çekildim

15 Mayıs 2024
Ünlü manken ve sunucu Çağla Şıkel, 3 günlük “gözü kapalı” inzivaya katılmıştı birkaç ay önce. Sosyal medyada çok mavrası yapıldı, “Derdin mi yok?”, “Bu neyin kafası?” gibi eleştiriler çoğunluktaydı. Bense, daha çok anlamaya çalışan bir pencereden, şunu sormuştum: “Ne arıyor, neyi bulmayı ümit ediyor acaba?” Yazım yayımlandıktan sonra yogi, Çağla Şıkel’in de öğretmeni Çetin Çetintaş aradı ve dedi ki: “E, gel kendin gör.” Geçtiğimiz hafta sonu röportaj için Kırklareli’nde KİOO İnziva Merkezi’ndeydim. Ve şansa bakın ki gündemde yine Çağla Şıkel vardı. İçinde ayağa kalkmanın ya da uzanmanın mümkün olmadığı, yaklaşık 1.5 metrekarelik bir kulübede, aç, susuz geçirdiği 11 saat konuşuluyordu bu kez. Haber ayağıma gelmişti... Ben de o kulübeye girdim. Ama yoga pratiğim olmadığı için Çetintaş sadece fotoğraf çekilmeme izin verdi. İyi de bir insan neden kendini karanlık odaya kapatır hem de parasıyla? İşte tüm merak edilenler...

KALP GÖZÜMÜZÜ AÇMAYA ÇALIŞIYORUZ

- İngilizler “first thing first” der. Her şey sırasıyla anlamında. Biz, “sondan başlarsak...” deriz. Çağla Şıkel’in gündemi alt üst eden karanlık kulübe inzivasından yani sondan başlayalım.

Olur. Bunu biz uydurmadık. Bu, yoga felsefesi içinde olan bir pratik. Sanskrit dilinde: Kayakalpa. Ölümsüz/ dönüşen beden çalışması. Bu çalışma eskilerde mağara ya da tapınakta yapılırdı. Ancak bugün hele de büyükşehirlerde yaşayanların dış uyaranlardan; telefon, iş, trafik gibi, kaçması mümkün değil. Meşgul olmadıkları, rahatsız edilmeden, saatlerce yalnız ve karanlıkta kalabilecekleri ortam yok. Dolayısıyla doğanın içinde, sessiz, sakin ve karanlık olması açısından kulübe en iyi çözüm.

- Neden zifiri karanlık?

Kayakalpa öğretisi- tıbbi adı pineal gland- epifiz bezini temel alan bilinç ve bilinçaltı güçlerini ve de bedensel iyilik halini gençleştirmeye yöneliktir. Bunun için de kişi karanlıkta bırakılır. Bir parantez açayım; epifiz bezine ‘üçüncü göz’ de denir. Zira epifiz, yüksek bilinç düzeyine erişme, sezgi ve öngörü gibi meziyetlerde önemli rol oynar. Sufizmde buna vahdet-i vücud, İslam’da kalp gözü de denir.

MATRIX HATIRLATMASI

-

Yazının Devamını Oku

Korkutan rakam: 44 milyon silahın 40 milyonu ruhsatsız

10 Mayıs 2024
52 yıllık eğitimci İbrahim Oktugan’ın, Irak asıllı 17 yaşındaki öğrencisi tarafından ateşli silahla öldürülmesinin ardından eğitim sendikaları kapılara metal dedektör konması ve güvenlikçi istihdamı gibi okul güvenliğini fiziki olarak mümkün kılabilecek tedbirler alınmasını istemişti. Bugün madalyonun öteki tarafına bakalım. 17 yaşındaki katil zanlısının ifadesinden öğrendik ki sadece 1 günde, 10 bin lira ödeyerek, hem de elden almış silahını. Dolayısıyla bir kez daha soracağım şu soruyu: “İnternetten ya da elden, peynir ekmek alır misali, silah edinmek neden bu kadar kolay?” Bir diğer sorum da şu: “Z kuşağında şiddet eğilimi neden hızla artıyor?”

TÜRKİYE’DE HER İKİ KİŞİDEN BİRİ SİLAHLI

Bireysel silahlanma karşıtı çalışmalar yapan Umut Vakfı’nın Yönetim Kurulu Üyesi, Psikiyatri Uzmanı Dr. Ayhan Akcan’ı aradım. Diyor ki: “Türkiye’de yaklaşık 4 milyon ruhsatlı ve bunun 10 katı ruhsatsız silah var.” Bu korkunç bir sayı. Türkiye nüfusunun 80 milyon olduğu düşünülürse bu, her iki kişiden birinde silah olduğu anlamına geliyor. Şöyle devam ediyor Dr. Akcan: “Psikolojik açıdan ele alırsak bu ateşli silahların, yüzde 50’sinin kişilik bozukluğu olan, üçte biri de öfke problemli, bizim ‘kontrolsüz’ dediğimiz, çözümü iletişim değil kaba kuvvette aramaya meyilli bir grubun elinde. Her gün maalesef en az 10 kişi ölüyor, 20 kişi de yaralanıyor. ‘Ben kendimi korurum’, ‘yasayı ben yaparım’ gibi yanlış bir görüş var toplumumuzda. Oysa kentli olmayı, bir arada yaşamayı öğrenmeliyiz. Hukuk, adalet ve uzlaşma kültürüne inanmalıyız. Ailenin verdiği ilk eğitim de önemli. Bu noktada aile ile okul arasında da sıkı bağlar olmalı. Öğretmenini öldüren 17 yaşındaki gencin okulunda görevli danışmanlar olsaydı, okuldan atılmadan, bu felaket yaşanmadan önce aile, okul ve kurumlar- üçlü bir mekanizma- bir araya gelerek, konuya el atsalardı, böyle olmayabilirdi.”

YASA GEREKLİ

“Türkiye’de silah edinmeye ilişkin caydırıcılığı olan bir yasa yok ve cezalarsa yeterli değil. Bir kişinin sonsuz silah edinme hakkı var. En azından bu ikiye düşürülebilir. Silah alacakların öfke düzeyinin ve uyuşturucu, kumar bağımlılığının belirlenmesi gibi ciddi sağlık testleri ve adli kontrolden geçmesi, mümkünse bunlara eğitim verilmesi, eğitim sonrası denetim sistemlerinin devreye girmesi gibi bir mekanizmalar olması da silah edinme isteğinin önünü bir nebze tıkayacaktır. Ayrıca ateşli silahlarla işlenen cinayet ve kaçak yollarla silah edinmeye de ağır cezalar verilmeli, ‘indirim’ uygulanmamalı.”

SON 10 YILDA 34 BİNDEN FAZLA SİLAHLI ŞİDDET OLAYI YAŞANDI

Yazının Devamını Oku

Okulda güvenlik nasıl sağlanır

9 Mayıs 2024
Öğrencilere adanmış bir yaşamdı onunki... 52 yıl boyunca didindi. Son videosunda da dediği gibi beklediği tek şey ‘saygı’ idi. 74 yaşındaki eğitimci İbrahim Oktugan’ın, Irak asıllı 17 yaşındaki öğrencisi Y.K. tarafından öldürülmesine kahroldum. Gerçekten aklım almıyor. Nasıl olur da silahla okula girip, bir insan böylesine kolayca hayattan koparılabilir? Kimileri bu cinayeti katil zanlısının Irak asıllı olması açısından yorumluyor ama hatırlatayım! 3 gün önce Mardin’de bir kız öğrenci, disiplin cezası aldı diye, elinde silahla okul bastı. 30 Nisan’da Diyarbakır’da bir başka öğrenci aynı gerekçeyle okul müdürü bıçakladı. Veliler tarafından saldırıya uğrayan öğretmenlerimizi saymıyorum bile... Sorum şu: “Okullarda şiddet neden arttı? Okul güvenliği nasıl sağlanabilir? Amerika örneğinde olduğu gibi metal dedektörler, özel güvenlikçiler çözüm olur mu?”

OKUL KAPILARINA GÜVENLİKÇİ VE METAL DEDEKTÖR KONULMALI

Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, eğitim emekçilerinin zaman zaman; ‘boş boş oturuyorlar’ ya da ‘kahvede oyundalar’ gibi açıklamalar ile itibarsızlaştırıldığını belirterek, diyor ki: “Asıl sıkıntı bu. Eğer devlet olarak eğitimciye sahip çıkmaz, değer veren bir yaklaşım sergilemez, öğretmenleri okul bekçisi konumuna indirgerseniz, kolay hedef haline de getirmiş olursunuz.”

ÖĞRETMENLERDE ‘ŞİKÂYET’ KORKUSU VAR

“İkinci olarak, okul güvenliği konusunda çok geriyiz. Okul kapılarına metal dedektör ve bir güvenlik görevlisi konulmalıdır. Yetmez! Okullar- duvarları elbette cezaevleri gibi yükseltilsin demiyoruz- ancak herkesin kolaylıkla girebileceği bir konumdan da acilen kurtarılmalı. Geçtiğimiz günlerde bir kongre için Fransa’ya gittiğimizde okul ziyaretleri yaptık, ki gittiğimiz okullara girebilmek için, tam 15 dakika bekledik ve bir güvenlik aramasından geçtik. Çünkü dünya artık eski dünya değildir. Sadece eğitimciler değil dışarıdan gelebilecek riskler karşısında çocuklarımızın da güvenli olabilmesi için güvenlik tedbirleri alınması zorunludur. Şu an sadece birkaç okulda, okul-aile birliği bütçesinden karşılanarak alınan ve kullanılan metal dedektörler var. Oysa 2014’teki 19. Milli Eğitim Şurası’nda bu tedbirler zaten konuşulmuştu ancak ödeneksizlikten hayata geçirilemedi. Eğitim emekçileri büyük bir tedirginlik içinde. Ayrıca, öğretmenlerimizin öğrencileri üzerinde, ‘şikâyet edileceğim’ korkusu ile artık bir yaptırımı da kalmamıştır. Bunlar değiştirilmeden mutlak okul güvenliğinden söz edilemez.”


Yazının Devamını Oku

Gerçek ve sanal dünya bu klipte bir arada

7 Mayıs 2024
Türk pop müziğinin genç isimlerinden Ece Seçkin geçtiğimiz günlerde sosyal medyada ‘en çok konuşulan’ listesine girince, yine bir sahne kıyafeti polemiği oldu sandım ama sonradan öğrendim ki bu kez onu manşete taşıyan Genişletilmiş Gerçeklik (XR) teknolojisi kullanılarak çekilen ‘Lambalar’ şarkısının klibi imiş. İşte bu, konuşmayı en sevdiğim konulardan. Zira popüler sinemanın başyapıtlarından “The Matrix”in de ele aldığı üzere halen “asıl” gerçekliğin, fiziksel dünya dışında bir yerlerde olabileceği üzerine düşünmeye meyilliyiz. Ki bunu artık Elon Musk, Bill Gates gibi popüler iş insanları ve girişimciler de yüksek sesle dile getiriyor. Peki nedir Artırılmış (AR)- Sanal (VR)- Genişletilmiş (XR) Gerçeklik? Aralarındaki farklar neler? Bu teknolojiler klip çekmekten başka bir işimize yarar mı? Dolandırıcılar buna da el atar mı? İşte yanıtı.

XR TEKNOLOJİSİ ÇILGINCA

Ece Seçkin, XR teknolojisi kendisini çok heyecanlandırdığı için tüm şarkılarını bu teknolojiyle kliplendirdiğini söylüyor ve ekliyor: “Gerçek hayatta olmayan bir mekânı ya da olan ama gidilmesi imkânsız bir yeri (uzay istasyonu gibi) deneyimleme fikrini çok çılgınca buluyorum. Yapımı biraz zahmetli ve maliyetli olsa da bu teknolojinin müzik endüstrisinde kullanımının artacağını düşünüyorum.”


Ece Seçkin

HENÜZ YOLUN BAŞINDAYIZ

Bilişim Uzmanı Osman Demircan, yanıtladı:

- Arttırılmış Gerçeklik (AR- Augmented Reality):

Bilgisayar ortamında üretilen dijital görüntü, ses gibi verilerin gerçek dünyaya entegre edilmesi olarak tanımlanabilir.

Yazının Devamını Oku

Nihal Candan tahliye edildi... Sıra Dilan Polat’ta mı

5 Mayıs 2024
13 kişiyi 10 milyon lira dolandırdıkları suçlaması ile 6 ay önce gözaltına alınan ve tutuklu yargılanan fenomen kardeşlerden Nihal Candan, 37 kiloya düştüğü ve sağlık sorunları olduğu gerekçesiyle savcılığın ‘resen’ aldığı karar ile tahliye edildi.

Candan’ın tahliyesi sonrası kuaföre gitmesi ve röportajlar yapması tahliye kararını tartışmaya açmışken, yasadışı bahis ve kara para aklama gibi suçlardan yargılanan ve 7 aydır cezaevinde olan bir başka fenomen Dilan Polat da hâkim karşısındaydı.

Mahkemenin tutukluluk halinin devam etmesine karar verdiği Polat’ın karar sonrası intihara meyilli ve tıpkı Candan gibi sağlık sorunları olduğu iddia edildi.

Şimdi sorum şu: Dilan Polat da Nihal Candan gibi tahliye edilir mi? Sağlığın elverişsiz olması tahliye için yeterli sebep mi?

TAHLİYE ‘YAŞAM HAKKI’ İSE DİĞER TUTUKLU HASTALARA DA UYGULANMALI

“Öncelikle

Yazının Devamını Oku

Esila’yı yaşatamadık bari vasiyetini gerçekleştirelim: Haydi organ bağışına

3 Mayıs 2024
Onu ilk tanıdığımda 11’indeydi...

Çaykur Rizespor’un altyapı antrenörlerinden Hakan Tüfekçi’nin kalp nakli bekleyen, küçük kızıydı. Sonra, hastanede tedavi alırken kendisi gibi nakil bekleyen hastaların duygularını da anlatan bir resim çizdi. Şöyle not düştü altına: “Organlarınızı cennete götürmeyin, onlara burada ihtiyacımız var.” O resim sayesinde nakil bekleyen başka hastaların hayatı kurtuldu. Ancak onu yaşatacak kalp, 5.5 yıl sonra geldi. Bu kez de o yorgundu. Esila Tüfekçi’yi 16’sında, hayatının baharında kaybettik. Ölümüyle bir kez daha fark ettim ki organ nakli konusunda çok cahiliz. Vefat haberi altına bırakılan komplo teorilerini okurken kanım dondu. Organ için insan öldürülmesinden tutun, organların alınış tarzına kadar... Organ bağışı hangi koşullarda yapılıyor, yıllardır organ bekleyenler ne düşünüyor? Lütfen bir okuyun.


Uzun yıllar organ nakli bekleyen Esila Tüfekçi, 16 yaşında hayata gözlerini yumdu.

30 BİN HASTA NAKİL BEKLİYOR

Türkiye’de 2 bini çocuk olmak üzere yaklaşık 30 bin hasta organ nakli bekliyor. Gelin görün ki bu konuda kimimiz ya cahiliz ya konuyu önemsemiyor ya da kulaktan dolma bilgilerle hareket ediyoruz. “Maalesef en büyük sorun tam da bu. Bırakın sıradan bir vatandaşı, sağlık çalışanlarının bile tam donanımlı olduğunu söylemek zor” diyor Türkiye Organ Nakli Kuruluşları Koordinasyon Derneği Başkanı Prof. Dr. Uluğ Eldegez, şöyle de devam ediyor:

“Kulaktan dolma bilgilerin, sosyal medyada yazılan komplo teorilerinin hepsi palavra! 30 yıldır bu alanda çalışıyorum, rahatlıkla söyleyebilirim ki bu işte gayet katı prensipler söz konusu.

TANIK GEREK

Yazının Devamını Oku

Annenin üvey oğluna kaçması cinsel istismara girmez mi

26 Nisan 2024
Sizin canınızdan, kanınızdan değil, kabulüm…

Sonuçta özgür bireylersiniz ve haklarınız var, ona da saygı duyuyorum ama lütfen kimse kusura bakmasın ben, bir insanın 9 yıl boyunca yeri gelip banyo ettirip, üstünü değiştirdiği, doyurduğu, yeri gelip bayramda seyranda elini öptürdüğü üvey oğluna “âşık” olmasını anlayamıyorum.

19 yaşındaki Mustafa Yetik ile 29 yaşındaki üvey annesi Tuğçe Akpençe’nin Müge Anlı’da ilişki yaşadıklarını açıklamasına şok oldum!

Cinsiyetlerinden bağımsız, bu durumun tersi; yani baba ile üvey kızı arasında bir “aşk” olsaydı da yine aynı noktada olacaktım. Sorum şu: “Üvey çocukla birliktelik yaşamak hem hukuki hem de psikolojik anlamda çocuk istismarına girmiyor mu?”

BUNUN ADI ‘ENSEST’ İLİŞKİDİR

Mersin Üniversitesi Çocuk Koruma ve Araştırma Uygulama Merkezi Müdürü ve Adli Tıp Uzmanı, Prof. Dr. Halis Dokgöz, üvey anne ile 19 yaşındaki Mustafa Yetik’in, o daha 9 yaşında olduğu günden bugüne aile içinde beraber geçirilmiş 10 yılları olduğuna vurgu yaparak, diyor ki:

Yazının Devamını Oku

Markayı küflü çikolata değil CEO’nun üslubu bitirdi

25 Nisan 2024
Konuyu duymayan, okumayan kaldı mı bilemiyorum ama son 3-4 gündür Türkiye, bir tüketicinin “küflü çikolata” paylaşımına verdiği kibirli ve tehditkâr cevabıyla gündeme oturan Patiswiss markasının eski CEO’su Elif Aslı Yıldız Tunaoğlu’nu konuşuyor.

Eski CEO’nun tüketicisine karşı takındığı akıl almaz üslubu sonrasında diploma bilgisinin gerçeği yansıtmadığı, şirketin vergi kaçırdığı, çalışanlarına kötü davrandığı iddiaları da ortaya saçıldı. Ayrıca İsviçreli Patiswiss AG markası da Ankara menşeli şirketin markayı usulsüz olarak kopyaladığını ve davalarının devam ettiğini açıkladı. Ez cümle şunu söylemek isterim, iletişim dünyanın en kolay görünen ancak şüphesiz en zor işi. Peki bir markanın en tepesindeki ismin yani en profesyonel, en donanımlı olması beklenen kişinin, böylesine büyük bir iletişim krizine sebep olması nedendir? Sordum.

TÜKETİCİYE SALDIRMAK YA DA ONU HOR GÖRMEK BİR SEÇENEK DEĞİLDİR

Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Çisil Sohodol, 24 yıldır “iletişim krizleri” üzerine dersler veriyor. Alanındaki en ünlü hocalardan biri. Bu olay sonrasında da LinkedIn hesabından şöyle bir yorum yaptı:

“Markalar CEO’ların ego tatmin alanı değildir.” Peki ne oldu, nasıl oldu da içten bir özür ile çözülebilecek bir tüketici şikâyeti böylesine gündem oldu? Ve bu kişi CEO olabilecek yetide ise tüketici ile nasıl konuşacağını bilmesi gerekmez miydi? Prof. Dr. Sohodol diyor ki: “Öncelikle bir CEO’nun kendisine ait sosyal medya hesabı olması konusu son 5 yıldır ciddi şekilde tartışılıyor. Bir yöneticinin şahsi görüşü ile kurum görüşü pekâlâ ayrı olabilir. Ancak tüketiciden böyle bir ayrım yapmasını bekleyemeyiz. Dolayısıyla eğer bir markanın en tepesindeyseniz, ‘Burası benim özel alanım’ diyerek aklınıza her eseni yazamazsınız. 2017’de Pınar Karşıyaka Basketbol Takımı sponsoru Yaşar Holding patronu Selim Yaşar’ın taraftarlar ile girdiği tartışma ve sonrasındaki boykotu hatırlayın. Holding ‘Sayın Yaşar’ın görüşleri şahsidir’ açıklaması yapmak zorunda kalmıştı.”

BELLİ GÖREVLERİN BEDELLERİ VAR

“Unutulmamalı ki yöneticilerin her hareketi çalıştığı markayı bağlar. ‘E, yöneticiyim diye insan değil miyim?’ derseniz de kusura bakmayın belli görevlerin belli bedelleri vardır

Yazının Devamını Oku