Zeynep Atikkan: Ya iş dünyasının ev ödevi?

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Sahnedeki en heyecanlı aktörler onlar. Sanayiciler, iş adamları, her boydan patron klüpleri. Aralarında ‘AB’yi istemiyorum' diyen yok. İçinden geçiren olsa dışa vurması mümkün değil. Çünkü mevsim normalleri ve konjonktür, kerhen de olsa AB'yi istemekten yana.

Nedense şu ev ödevi konusunda herkesin ‘yetersizliği, yeteneksizliği, çapsızlığı, köylülüğü, kasabalılığı, alaturkalığı’ hatırlatılıp AB kriterlerine ‘uy’ deniliyor da iş dünyasının nasıl AB'li olacağı hiç tartışılmıyor.

Onları yeterince ‘alafranga’ bulduğumuzdan mı? Yoksa şu ‘kaotik’ olduğu IMF'ciler tarafından tescil edilen ‘dinamizm balonuna’ hálá inandığımızdan mı?

Gerçekçi olalım.

Kopenhag kriterlerine uyum, hukuk düzeninden, günlük yaşamın bütün kıvrımlarına kadar yayılan bir zihniyet değişimi gerektiriyorsa bu gerçek iş dünyasını da kapsıyor.

Yani, Ankara'da bir devlet dairesine gidip tozlu masaların, gri jaluzilerin ve dosyaların arasında kaybolmuş memurları görünce akla gelen ‘Biz nasıl AB’li olacağız' sorusu var ya. Aynı soruyu merkezi İstanbul'daki büyük kuruluşların iyicene döşenmiş, şık giyimli pernoselin çalıştığı görünüş itibariyle ‘high tech’ mekánları için de sormak mümkün. Yani ‘masaların tozu alınmış ama yönetim biçiminin üstündeki toz kalkmış mı? Ürettikleri ürünün rekabet gücü ne kadar? Şirket halka açılacak güçte mi?

İlk refleks olarak ‘deprem vergisine' karşı çıkıp sonra IMF'çi kaşlarını çatınca sesini kısan özel sektörün binlerce sayfalık AB regülasyonlarıyla ne yapacağını merak etmek oyun bozanlık olmamalı. Çünkü bu ülkede yıllardır iş yapmanın kuralı, ‘bürokrasinin' ‘el kol' bağlayıcılığından şikayet edip işleri bazı siyasetçileri ‘kafa kola' alarak bağlamaktı. Böylece yılın iş adamı filan seçilmekti.

Şimdi bu yanlışlar özeleştiri yapılmadan düzeltilmeye çalışılıyor. Etik endişeler, milletvekilleriyle iş dünyası arasına mesafe koyma arayışları. İmajı bozan iş adamının üyelikten çıkartılması. Kendi kendine bir tür genel af çıkartma yolları!

Bütün bunlar iyi hoş. Kayda değer, ilgi çeker, vs.

Ancak bu gelişmeler bazı doğru soruların sorulmasını engellememeli.

AB'ye hazırlık aşamasında özel sektörün ‘ev ödevi' meselesinin sınıfın genel ortalaması açısından çok önemli olduğu bir gerçek. İş dünyası buna ne kadar hazır? Bu sorunun yanıtı ‘Gümrük Birliği'ne rağmen batmadık' olamaz. Çünkü Gümrük Birliği'yle beklenen kaynak transferi olmadı ve de Türk özel sektörü yeterince dışa açılamadı.

İş dünyasının siyasi yapıya, devlet yönetimine, cumhurbaşkanının kim olması gerektiğine vs. dair görüşlerini öğrenme fırsatını buluyoruz da kendi ev ödevini nasıl yapacağı konusunda nedense pek bilgi sahibi değiliz.

Yani, daha düne kadar mangalda kül bırakmayan birer ‘modernite abidesi' gibi pazarlanan bankacılık sektörünün üçte birinin batık olduğunu IMF'ci söyleyince anladık. Afralarına tafralarına bakılmasın, topu topu 120 milyar dolarlık varlığı olan bir sektör bu. Yani topu birden bir AB bankasının büyüklüğünde. Şimdi ne yapacaklar? Ev ödevinin hangi bölüm başlığından işe koyulacaklar?

Rekabetçi dünyada yarışmanın bir koşulu da teknlojiye hakimiyete bağlı. Doğru teknolojilerin seçimi, araştırma geliştirme çabaları,vs. Bu noktada ne yapıyoruz? Nereye koşuyoruz? Gelişmeler İrlanda ve İskandinav ülkelerinin Avrupa'ın ‘high tech' üssüne dönüştüğünü gösteriyor. Türk müteşebbisleri Avrupa'nın yeni gelişen teknolojik iklimine ne kadar yakınlar? (Bu sorunun yanıtı Avrupa'dan dışyanıyorduk olamaz. Çünkü para hiçbir yerden dışlanmaz)

AB perspektifinde tekstil sektörü ne olacak? Bu sektörde ikinci hamleyi yapamayan şirketlerin AB'ye bakışı nedir?

Türkiye'de yıllardır halkın sermayedar olması akla gelmemiş. Peki bugün şirketler nasıl halka açılacak? Ne kadarı açılabilecek? Bu gelenek nasıl kırılacak?

Uzayıp giden daha yüzlerce soru. Özel sektörün ev ödevi kitabı epey kalın. Vakit kaybetmeden paçaları sıvamak gerekmiyor mu?

Yazarın Tüm Yazıları