Zayıflamak istiyorsanız yemeğinizi yavaş yiyin

Zayıflamak istiyorsanız yavaşlayın. Böyle bir uyarının size ters geleceğini biliyoruz. Ama bu doğru bir uyarıdır ve ‘‘sadece yemek yeme hızınızı yavaşlatmanızı’’ öğütler.

Yavaş yavaş yiyerek yemeğin zevkini daha iyi çıkarır, yemek yerken daha hoş görünür, tokluk sinyallerinin midenizden beyninize ulaşması için zaman kazanır, daha iyi çiğner, daha iyi hazmeder, daha az yer ve daha kolay zayıflarsınız.

YEMEK hızınızı nasıl yavaşlatacaksınız?

Çatalınıza daha az yemek koyun.

Lokmalar arasında çatal ve bıçağınızı masaya geri bırakın.

Yemek yerken zaman zaman ara verin ve su yudumlayın.

Yemek süresince bol bol sohbet edin. Keyifli sohbetler yemek süresini uzatır.

Öze ve lezzete daha çok önem verin. Yavaş yavaş yiyin ki sadece damağınız değil, beyniniz de lezzet alsın.

Yemek çatalı yerine salata çatalını kullanın.

Masaya size ‘‘Yavaşla ve tadını çıkar’’ hatırlatması yapacak etiketler yapıştırın.

Yemeğe iştahınızı azaltacak düşük kalorili, hacimli yiyeceklerle başlayın. Yağsız, sebze, çorbalar ve salatalar doğru başlangıç tercihleridir.

Başkalarıyla yemek yerken hızınızı azaltmayı deneyin. Hızınızı takip etmek için de kendinize en yavaş yiyen kişiyi rakip seçin ve öğünü bitiren en son kişi siz olmaya çalışın.

Kendinizi aynada izliyor gibi davranın. Yavaş, hoş, ölçülü, dikkatli, abartısız yemek yiyen biri olun.

Yemek yerken ayakta durmak yerine oturun. Oturmak hızınızı kesecektir.

Yemek yerken başka bir şeyle (okumak, televizyon izlemek) uğraşmayın, onun yerine hafif bir müzik dinlemeyi veya iyi bir partnerle sohbet etmeyi deneyin.

Öğünler için iyi yemek yeme alışkanlığı kazandıracak bir yer seçin (televizyonun önünde veya yatak odasında değil).

Çalışma masanızda yemek yemekten kaçının. Çalışırken yemek yemeyin. En azından yemek yemeden önce masanızı toplayın.

Kendinize rehber oluşturun: Örneğin, yatakta yemek yok, arabada yemek yemek yok gibi.


ATIŞTIRMAYI ÖNLEYİN


Yemeği daha az görünür ve ulaşılır hale getirin.

Şeker kavanozları veya kurabiye tabakları hazırlayıp masalarda bırakmayın.

Besinleri buzdolabında açıkta veya şeffaf paketlerde değil, kapalı tutun. Böylece buzdolabını açtığınızda görsel işaretler almazsınız.

Mutfak dolaplarının veya buzdolabının içine ‘‘dur’’ etiketleri yapıştırın.

Boş mideyle durmayın. Sık sık ve az az yiyin.

Yemek zamanlarını keyif alınır hale getirin. Dostlarla, eşinizle buluşmalar, yeni lokanta veya kafeler keşfetmeler yemeğinize zevk ve zaman katacaktır.

Aşırı ve gereksiz yemeyi engellemek için öğünlerinizi önceden planlayın.

(Brigham And Woman's Hospital bülteninden yararlanılmıştır)


BİR UYARI


Hareketsiz misiniz?


Vücudumuzun hareket için yaratıldığı, hayatın sürekli bir hareket olduğu doğrudur. Kaslarınız, tendonlarınız ve kemikleriniz kullanıldıkça güçlenir ve form kazanır. Kalbiniz ve akciğerleriniz fiziksel aktivitenizi artırdığınız ölçüde fonksiyonlarını daha etkin olarak yerine getirir. Siz hareket kapasitenizi düzenli bir programla sürdürüp artırdıkça kalbinizin kan pompalama kapasitesi artar, kan basıncınız düzene girer, total kolestrolünüz ve trigliserit düzeyleriniz düşüp HDL kolestrolünüz artar.

Özellikle kendini fazlaca yorgun hissedenler, kendi yaş grubu aktivitelerine uyum sağlamakta güçlük çekenler, çabuk yorulacağından korkarak fiziksel aktiviteden kaçınmaya başlayanlar, kısa yürüyüşlerden, birkaç basamak merdiven çıktıktan sonra yorgun ve nefessiz kalanlar, hareketsiz bir yaşam sürdürdüklerinden kuşku duymamalılar. İsterseniz ‘‘hareketsiz yaşam’’ tanımını biraz daha netleştirelim.


Gününüzün çoğunu hareketsiz oturarak geçiriyorsanız,

Günde 150-200 metre bile nadiren yürüyorsanız,

Boş zamanınızı hareket etmenizi gerektirmeyecek aktivitelerle geçiriyorsanız (televizyon seyretmek, káğıt oyunları)

Masa başı, aktif olmayan bir işiniz varsa,

Haftada en az 3 kez 20-30 dakika kadar egzersiz yapmıyorsanız,

Hareketsiz bir yaşam sürdürdüğünüzden kuşkunuz olmasın. Çözüm ise çok kolay: Ayağa kalkın ve yürüyün!
Yazarın Tüm Yazıları