Zaman makinası bulundu

En büyük zevklerimden biri de başlık atmak. Çoğunluk gibi önce yazımı yazıp, sonra başlığı atmam. Türkiye'de yazacak konu bulmak kolay. Konu bulmak için uzun uzun düşünmeme gerek kalmadığından, oturur uzun uzun başlık düşünürüm. Başlığın tek amacı vardır, o da altındaki yazıyı mümkün olduğunca çok kişiye okutmak. Bu yazının başlığını bulmam kolay oldu. Zaman makinasının bulunduğunu keşfettim ve hem yazı konusunu hem de başlığı aynı anda böylece bulmuş oldum. Yine de bu başlık üzerinde, yeterince ilginç mi diye uzun uzun düşünmek zorunda kaldım. Türkiye'de yazıyor olmasam bir saniye bile düşünmezdim. Dünyanın heryerinde bu başlığı gören herkes altındaki yazıyı mutlaka okur. Ama burası Türkiye...Neyse, zaman makinasının bulunmuş olmasını ilginç bulup okumaya devam ettiğinize göre ‘‘Hadi sadede gel’’, diyor olmalısınız. Önce şunu söyleyeyim de sonradan aramız bozulmasın; zaman makinasının bulunmuş olduğunu keşfettiğimi söylüyorum, hepsi bu. Yoksa zaman makinasını ne gördüm ne de dokundum. İşte kanıtlarım.Mekan, Elmadağ... Saat, geceyarısını biraz geçiyor... Tarih, yanımda takvim taşımadığımdan bilemiyordum, olaya bakıp siz tahmin edin. Otomobilimle Taksim istikametinden Harbiye'ye doğru yol almaktayım. Aniden yola bir kadın fırlıyor. Dame de Sion istikametinden Orduevi'ne doğru... Kadın görünümlü ama travesti olması da kuvvetle muhtemel... Çığlık atarak otomobilimin önünden geçiyor. Ardında koca göbekli, bıyıklı bir nesne. Elinde yarı boyunda kalın bir sopa. Ağzından köpükler saçarak kadının peşinden kovalıyor. Bir yandan da pis pis gülüyor. Sivil giysili ama polis olması kuvvetle muhtemel. İyi de bu olayın geçtiği zamanda benzinle çalışan bir otomobilin içinde benim ne işim var?Mekan, güneş sistemi... Saat, dünkü bu vakit... Tarih bugünden 30 yıl önce... Birleşmiş Milletler uzay hukuku üzerinde görüş birliğine varıyor. Uzay tüm insaoğlunun mülküdür... Ay silahlandırılamaz... Uzaydaki herhangi bir arazi üzerinde hiçbir millet hak iddia edemez. Buraya ilk varan kendisi olsa bile...Mekan, Barbaros Bulvarı... Saat, 19:30-20:00 arası... Tarih, takvimimi yanıma almayı yine unutmuşum, anlamak için etrafta gelişen olayları gözlemlemekte fayda var. Taksiyle Levent istikametinden Beşiktaş'a doğru gidiyorum. Karşı istikamette trafik yoğun, bizimkisi akıp gidiyor. Karşı yolda trafikte duran iki otomobilden arkada olanından orta yaşlı bir adam fırlıyor. Öndeki otomobilin sağ ön kapısını açıp gençten delikanlıya bir iki yumruk giydiriveriyor. Delikanlı otomobilden dışarıya fırlıyor, belli ki yumruk yemeyi hazmedememiş, adamı dövmeye kararlı. Orta yaşlı adamın bir iki adım geri kaçıp belinden silahını çekmesi bir oluyor. Gencin suratı allak bullak. Adam ‘‘Vuryum mu ha, vuryum mu?’’ diye gencin üstüne gidiyor. İyi de delikanlı atına binip neden kaçmıyor?Mekan Hürriyet tesisleri... Çaylar şirketten değil... Saat, yazımın basılmasına beş saat kala... Önümde bilgisayar... Bilgisayarın ekranında İnternet'ten e-postayla gelen mesajlar... Mesajların içersinde gönderildiğinden birkaç saniye sonra elime geçen ABD'den gönderilmiş bir mesaj. Türkçe yazılmış mesajın içinde ‘‘ı, İ, ç, ş’’ harflerinin olması gereken yerlerde garip işaretler... Masamın üzerinde kelimeleri İngilizce kullanmakla övünen bir Türk dergisi... Hemen yanı başında kapağında Türkçe ‘‘Dünyaya bağlanın’’ yazılı ABD'de yayınlanan ‘‘Wired’’ dergisi.www.list2000.com.tr yurtsan@ibm.net
Yazarın Tüm Yazıları