“Yüzleşme” ya da duygu buzlaşması

Büyülü Fener’in 5-11 Nisan’da Ankara’da ilk kez “Michael Haneke toplu gösterimi”ni gerçekleştireceğini hatırlatarak devam edeyim, dünkü yazıma.

Haberin Devamı

İzlediğim her filmi,çoğunda her karesi belleğime yerleşen Haneke, bir çok sinemasever için izlemesi emek isteyen, “zor” ve “sert” bir yönetmen...
Haneke’nin sineması, belki herşeyden önce “yüzleştiren” bir sinema...
Oysa biz gerçeklerle değil yüzleşmek, karşılaşmaktan bile hoşlanmayız çoğu kez.
Gerçeği, sadece başa çıkabileceğimiz, katlanabileceğimiz, öteleyebileceğimiz, hatta yok sayabileceğimiz kadarıyla isteriz.
Ve “Olabilir, ama...” ile başlayan cümlelerle kovalarız gerekirse, “içişlerimiz”den.
“Ucu bana dokunmaz”dır nasıl olsa; “Benim başıma gelmez”dir.
İşte Haneke, tam da bunu gösterir; “Kimse hayattan ‘muaf’ ve dokunulmaz değildir” dercesine, dokunur seyirciye...

Yedinci Kıta’da perdeye yansıyan, sabah alarmla uyanan kadınla erkeğin hayatı, milyonların “ömür ritmi”nden farklı değildir.
Yüzünü yıkar, dişini fırçalar, giyinir, ayakkabısını siler, işe gider, işten çıkar, arabasını yıkatır, markete uğrar, akşam yemeğini yer.
Açık televizyondan sesler, görüntüler sızar eve...
Ama bunun hep böyle, “Evim evim -bazen sıkıcı/tek düze de olsa- güzel evim” gitmesini beklerken, o güvenli mekan, aniden bir kopuş, bir intihar yahut bir cinayet “mahali”ne dönüşüverir.
İrkilirsiniz.

Haberin Devamı

Yıllardır yüzleşmediğimiz, hatta görmek istemediğimiz, kenarından dolaştığımız gerçekler, ülke gündemine (ve hayata) peşpeşe yerleşirken, tam zamanı sanki Haneke gösteriminin...
Çünkü gerçek çoğu kez çıplaktır aslında, araya buzlu camı biz koyarız.
Sonra, duygularımız da buz tutar...
Haneke ise gerçeği, hayata sinen şiddeti, “duygusal buzlanma”yı tüm çıplaklıklığı ile gösterir filmlerinde.
Ama “Herşeyin söylendiği bir film ölüdür” desturundaki yönetmen, dikte etmez, yönlendirmez, tutup elinden gezdirmez seyirciyi...
Öyle ki, filmi izlemeyiz sadece, filme maruz kalırız.

Büyülü Fener’de Haneke’nin Bilinmeyen Kod, Piyano Öğretmeni, Kurdun Günü, Saklı, Ölümcül Oyunlar, Beyaz Bant ve Aşk filmleri gösterilecek.
Eğer hiç Haneke filmi seyretmediyseniz, yahut niyet edip sıkıldıysanız, bir yerden başlamanın tam fırsatı.
Özellikle Amour (Aşk) ve Funny Games, sanat filmi fobisini aşmak için de belki ideal.
Haneke’nin başlangıçta sert, zorlu gelebilen “kabuğu” aşıldığında, çekirdeğin tadına ulaşmak hiç de zor değil.
Üstelik o kabuğun, keçiboynuzu-bal misaliyle asla ilgisi yok.

Haberin Devamı

Evet, Haneke’nin filmleri seyircide rahatsızlık, huzursuzluk yaratabiliyor.
Ama o şu kurmaca “huzurlu” hayatlarda, belki zaten duymamız ya da öğrenmemiz gereken bir rahatsızlık bu.
Onun deyişiyle bitireyim yazımı:
“Size, huzursuz seyirler dilerim...”

Yazarın Tüm Yazıları