Yorgunum ama olsun

Senede tam tamına 530 adet yazı yazıyorum. Bunlardan sadece 52 adedi beni son derece sıkıyor. Çünkü pazar günleri yazdığım yazılara bir de sanki yeterince yorgun değilmişim gibi bu tür spotlar da yazmam gerekiyor.Ne yazmak istiyorum, biliyor musunuz? Fıstık gibi bir kadınla yediği muhteşem akşam yemeğinden sonra kanyaklarını yudumlayıp ona gece birlikte olmayı sorarken kaçınılmaz olarak gülümseyen, ama tam o anda, önündeki temiz tabağa yansıyan silüetinden ön üst dişinin tam ortasında yine muhteşem bir adet maydanozun yapışmış olarak durduğunu gören ve birden o kadınla sadece o gece değil, bir daha hiç ama hiçbir zaman yatmasının imkânının kalmadığını anlayan, gecenin geri kalan bölümünde de elini kullanmadan dişini temizlemeye gayret ederken kendisine gülümseyen kadının karşısında durmadan ‘‘CİK CİK’’ diye sesler çıkaran adamın hikâyesini yazmak isterdim.Evet, bunu isterdim.Ama bu isteğimi gerçekleştirmeme imkân yok, çünkü yazı zaten bitmiş durumda.* * *Hasan Pulur'a fena takmış durumdayım kafayı.Önceki gece bir et lokantasına gitik.İyi pişmiş etlerimiz geldikten sonra ortaya çeşitli sosların durduğu kutuyu getirdiler.Sonra olanları karım anlatıyor, ben kendimi kaybetmişim.Gözüm dönmüş bir şekilde aniden garsonun üzerine saldırmışım.Boğazını sıkmaya başlayıp ‘‘Seni o gönderdi değil mi, beni takip mi ediyorsun. Masada penis üstüne konuşursam beni ihbar mı edeceksin’’ diye bağırmışım.Ölmekte olan adamı zor kurtarmışlar elimden.Daha sonra gelen polise yaptığım açıklamada sos kutusu içinde bir de ‘‘HP’’ adlı bir sosun bulunmasının başka aşıklaması olamayacağını, bunun bir işaret olduğunu, Hasan Pulur'un bir komplosuyla karşı karşıya bulunduğumu anlatmışım.Eve dönünce karım doktoru aradı.Psikoloğum onu da dinlemeden telefonu yüzümüze kapadı.* * *‘‘R’’ harfini katiyen söyleyemeyen papağanın başına gelenleri biliyor musunuz?Evin hanımı yepyeni bir ‘‘Westinghouse’’ marka buzdolabı satın almış.İlk gece, sabaha karşı uyanmış.Soğuk bir şeyler içmek istemiş canı.Mutfağa gitmiş, buzdolabının kapağını açmış, bir de ne görsün.Bir papağan dolabın üst çekmecesinde uzanmış dinleniyor.Kadın irkilmiş doğal olarak.Papağan bir gözünü açmış, kadına bakmış.Her halinden rahatsız edilmekten duyduğu kızgınlık belli oluyormuş.Zar zor ayağa dikilmiş papağan.Yorgun ve kızgın gözlerle bakmış kadına.Sonra buzdolabının üstünde, markanın yazılı olduğu yeri göstererek:‘‘Burası Westinghouse değil mi?’’ diye sormuş.Kadın da ‘‘Evet, tabii ki öyle’’ cevabını verince de papağan bu kez daha da kızmış ve...‘‘Eee be kadın, öyleyse beni neden rahatsız ediyorsun’’ diye bağırmış.Ve buzdolabının kapısını sert bir şekilde kapayarak uykusuna devam etmiş.Hikâye bu kadar.(İngilizce’de Restinghouse ‘Dinlenme evi’ demek ve biliyorsunuz ki, papağanımız da R'leri söyleyemiyor. Bilmem anlatabiliyor muyum?)* * *ARKADAŞLAR SİZDEN BİR RİCAM OLACAK...Benim için aşağıda anlatacağım olayın kahramanını öldürmeniz mümkün mü?Bu gerçek olay, Amerika'nın Yale Üniversitesi'nde geçiyor.The Washington Post Gazetesi'nin haberine göre, Yale Üniversitesi'nin yatılı bölümünde her gece seks partileri veriliyormuş.Öğrenciler her gece çılgınlar gibi eğleniyorlarmış.İçki sular gibi akıyormuş.Yatma tekliflerinin geri çevrildiği hemen hemen hiç olmuyormuş.Şimdi sıkı durun.Yatılı bölümde kalmakta olan bir öğrenci, fakülte yönetimine başvurmuş.Her gece yaşanan bu olaylardan SIKILDIĞINI, DERS ÇALIŞMAYA İMKÁN BULAMADIĞINI, KENDİSİNİN SESSİZLİK İHTİYACINDA OLDUĞUNU, ETRAFTAKİ PARTİ VE SEKS OLAYLARI NEDENİYLE OKUDUĞU KİTAPTAN BİR ŞEY ANLAMADIĞINI GEREKÇE OLARAK ÖNE SÜREREK yönetimin bu olayları yasaklamak için tedbirler almasını istemiş.Tamam mı?Lütfen öldürün bu adamı.Bu sözleri söyleyen her kimse öldürün onu ve BANA ONUN KELLESİNİ ACİLEN GETİRİN.Kelleyi eve asacağım.Bizim evimizin de bir Alfredo Garcia'sı olacak artık.* * *‘‘Bu lafları söyleyen eğer kadınsa ne yapalım mı?’’ diye sordunuz?O zaman da onu öldürün...AMA KESİNLİKLE BANA KELLESİNİ GETİRMEYİN.Çünkü, her eve bir adet kadın kellesi yeter de artar bile.Ve şunu bilinizki ben Rana'yı kısa süre içinde mutlaka ama mutlaka öldüreceğim.* * *Yazıyı bitirirken Bülent Ecevit'ten özür dilemek istiyorum.Sayın Ecevit...Bu yazı içinde anlatmış olduğum papağan esprisinde kullanılan buzdolabının Türk değil de yabancı marka olmasından dolayı sizden çok ama çok özür diliyorum.Biliyorum, popülist genleriniz acı içinde kıvrandı yazının o bölümünü okurken.Ama ne yapayım yani...Türkiye'de AWÇELİK diye bir marka yok diye şimdi ben de yabancı hayranı mı oldum, ne diyorsun ki?Yeter ama artık...
Yazarın Tüm Yazıları