Yine kitaplar üzerine

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Sevgili okuyucularım, bu pazar günü size yine kitaplardan söz edeceğim. Arabesk kasetlerin bir milyon, düzgün kitapların ise birkaç bin adet satıldığı bir ülkede kitaptan söz etmek biraz tuhaf kaçsa bile, böyle yapacağım.

Pek çok evde ve işyerinde bir şey dikkatimi çekiyor.

Rafları dolduran kitapların önemli bir bölümü ya okunmuyor, ya da okunmuş olsa bile, bir daha okunmayacak.

Dolayısıyla, kitap bir anlamda süs eşyası, ya da dekor olarak oralarda duruyor.

Bu kitaplar sadece bir tek kişinin, yani onlara sahip olan kişinin hizmetinde!

Oysa Türkiye'nin her tarafında okumak isteyen, ancak kitap bulamayan nice gençlerimiz, öğrencilerimiz ve her yaştan insanımız var. Yine yurdun dört bir yanında insanlar kütüphane kurmak istiyor, ama kitap bulamıyor... Çünkü rafları dolduracak paraları yok.

***

Önceleri benim de anlayışım farklıydı. Okuduğum, okumadığım, okuyacağım ve okumayacağım kitapların kitaplığımda durmasından zevk duyardım. Raflar doldukça mutluluğum artardı.

Sonra fikrim değişti. Binlerce kitap sadece bana aitti. Düşündüm, onları kamuya açmanın çok daha yararlı olacağına inandım.

İlk aşamada Kültür Bakanlığı'na 500 dolaylarında kitap bağışladım.

Sonra Başkent Üniversitesi kütüphanesine 1.300 adet yazarlarından imzalı kitap koleksiyonumu hediye ettim. Orada benim adıma bir köşe açtılar. Sade bir tören düzenlediler, plaket verdiler.

Çok sayıda kitabımı da, birkaç gün önce, mezun olduğum üniversite olan ODTÜ Mezunlar Derneği'ne armağan ettim.

Bizim dernek ODTÜ arazisi içinde görkemli bir tesis açtı. Bir benzerinin Türkiye'de olduğunu sanmıyorum... Ve işin ilginç yanı, binanın tüm parasal kaynağı ODTÜ mezunlarından elde edildi.

Geçtiğimiz perşembe günü Mezunlar Derneği'nde yine sade bir tören düzenlendi. Rafların büyük bölümünü kitaplarımla doldurmuştum. Ama tümünü doldurmaya söz verdim.

Bir plaket ve teşekkür belgesi verdiler. Kütüphanenin kırmızı kurdeleli açılışını da bana yaptırdılar. Böylece hayatımda ilk kez makasla kurdele kesip açılış yapmış oldum.

***

Şimdi şu güzelliğe bir bakın:

Başkent Üniversitesi ve ODTÜ Mezunlar Derneği kütüphanelerinde iki köşe var. İkisinde de ‘‘Bu kitaplar Emin Çölaşan tarafından bağışlanmıştır’’ yazıyor.

Bir insan için bundan daha büyük mutluluk olabilir mi?

Diyeceksiniz ki ‘‘Burası Türkiye. Yarın oralara bazı yöneticiler gelir ve levhaları kaldırıverir’’...

Kaldırsınlar. Ben görevimi yapmışım.

Sadece benim evimde ve işyerimde duracak iken, kitaplarımı binlerce insanın okumasına açmışım.

Sevgili okuyucularım, sizden de bunu yapmanızı istiyorum. Evlerinizdeki, işyerlerinizdeki kitaplarınızı, bir yerlere bağışlayın. Onları süs eşyası ve dekor malzemesi olarak görmeyin.

O kitaplardan birileri yararlansın.

Bundan sonra işinize yarayacak ve okuyacağınız kitapları, doğal olarak vermeyin.

Acık söyleyeyim, ben de zaten öyle yaptım. Eğer bir kitabın şu veya bu nedenle elimin altında olması gerekiyorsa, ya da ileride okumayı düşünüyorsam, onu vermedim.

Şimdi belki dersiniz ki ‘‘Kitapları verelim de, nereye verelim?’’... Haklısınız. Nereye verelim? Verecek yeri nasıl ve nereden bulalım?

Hiç kuşkunuz olmasın, nereye sorsanız sizden kitap istenecektir. Kentinizde, oturduğunuz semtte mutlaka bir okul vardır. Bazen iyi dernekler vardır. Eğer kitap istiyorlarsa, onları ciddi buluyorsanız ve kitaplıkları varsa, oralara bağışlayın. Ararsanız, mutlaka bulursunuz.

İki şeyi güvence altına alın:

1- Adınıza bir köşe açsınlar ve size bir teşekkür plaketi versinler; çünkü bunu hak ettiniz.

2- Verdiğiniz kitapların yürümemesi için gereken önlemleri alsınlar.

Haydi, verin kitaplarınızı.

(Türkiye'de, kitap vermek isteyenlerle kütüphanelerine kitap isteyenleri buluşturan bir kuruluş, maalesef yok.)

***

Buraya hemen bir not düşeyim. Eğitime katkıları nedeniyle ödül alan SODAŞ firması, Denizli'nin Gemiç Beldesi'nde İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün de katkısıyla bir binayı restore ettirip kütüphane kurdu. Şimdi kitap bekliyorlar.

İsterseniz, şirketin İdari İşler Müdürü Atakan Savaşeri'ni arayabilirsiniz.

(Tel: (0258) 851 24 55 ya da 851 27 13. Faks: 851 20 50)).

***

Yazıyı kitaplarla bitirelim. Size son günlerin çok güzel kitaplarından bir buket sunayım:

Bizim gazetenin Tokyo muhabiri Erdal Güven, Japonya'nın altını üstüne getiriyor. Geçen yıl Maymun da Ağaçtan Düşer isimli bir kitabı çıkmıştı. Erdal yeni çıkan kitabında yine Japonyayı'yı, ince bir mizahla anlatıyor:

‘‘Japonyama Laf Söyletmem Arkadaş...’’

Uyanık bir Türk'ün kaleminden Japonya muhabbeti!

Nalan Seçkin, yakın geçmişte vefat eden büyük sanatçı Safiye Ayla'nın anılarını kaleme almış: ‘‘Musalladan Şöhrete Safiye Ayla.’’

Safiye Ayla, yaşadıklarını ölümünden sonra yayınlanmak koşuluyla Seçkin'e anlatmış.

Bilgi Yayınevi'nin bir solukta okunan iki ilginç kitabı...

Ve Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu'nun Selvi Yayınevi tarafından çıkarılan öğretici eseri:

‘‘Türkiye Üniversite Tarihi. 1845-1997.’’

Üniversitelerimizin kuruluşu, başına gelen felaketler, şeriatçılara, medrese kafalılara bırakılan Türk üniversiteleri...













Yazarın Tüm Yazıları