Yılmaz ile Cem'in AB çelişkisi

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

Başbakan Mesut Yılmaz'ın Almatı dönüşünde gazetecilere yaptığı açıklama, Avrupa Birliği konusunda Türkiye'nin bugüne kadar izlediği pozisyonda köklü değişikliği gidileceği mesajını veriyor.

Başbakan'ın yaklaşımı Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in, Roma, Paris ve Bonn'daki mesajları ile çelişiyor.

Başbakan, ‘‘AB bizi hemen kabul etse de, katılıp katılmama konusunda bizim de çok ciddi hesap yapmamız lazım’’ diyor.

Daha iki ay önce AB Komisyonu, ‘‘Gündem 2000’’ raporu yayınladığında, ‘‘Türkiye'ye hiç bir perspektif vermiyor'' diye kıyamet kopartan biz değilmişiz gibi Başbakan, ‘‘Bizi çağırsalar da hemen hazırlanmamız mümkün olmayabilir’’ yaklaşımı sergiliyor.

Yılmaz, AB perspektifini değişik bir eksene oturtuyor.

‘‘Tam üyeliğin Gümrük Birliği'ne eklenecek açılışlarla da elde edilebileceği’’ görüşünü ortaya atıyor.

Tam üyelik için ısrar etmek yerine, ‘‘Gümrük Birliği + ...’’ formülüne yanaşır gibi görünüyor.

***

Yılmaz, ‘‘Avrupa'ya kendi açısından taşıyamayacağı bir yük altına girmeden Türkiye'yi nasıl içine katabileceğine dair öneriler götüreceğim. Serbest dolaşımı da gündeme getireceğim’’ diyor.

Avrupa ile restleşmenin yerine, anlaşmak üzere pazarlık taktiği alıyor.

Yılmaz'ın sözlerinden Türkiye'nin serbest dolaşımdan vazgeçebileceğini Bonn'a söyleyeceği anlaşıyor.

Serbest dolaşımı daha ileri bir tarihe erteleyerek Türkiye, Avrupa'yı rahatlatacak.

Böylece, Türkiye'nin tam üyelik sürecinde Avrupa'nın 60 milyon Türk nüfusunun istilasına uğrama korkusu hafifletilecek.

Dışişleri Bakanı İsmail Cem ise, Avrupa turunda Türkiye'ye tam üyelik perspektifi gösterilmezse, AB macerasının sona erebileceği mesajını verdi.

Dışişleri Bakanı Cem'in tutumundan farklı bir yakalışım sergileyen Mesut Yılmaz'ın, Kazakistan'dan dönüşteki açıklamasını Dışişleri'ne danışmadan yaptığı söyleniyor.

***

Avrupa genişleme süreci ile ilgili kararını yıl sonunda Lüksemburg Zirvesi'nde netleştirecek. Fazla zaman kalmadı. Görüş ve üslup farklarının bir an önce giderilmesi ve artık tek bir ağızdan konuşulması gerekiyor.

Ancak bütün bunlar taktik meseleler.

Yılmaz'ın taktiği zaten ‘‘Gündem 2000’’de çizilmiş olan ‘‘Gümrük Birliği + ...’’ formülünden öte bir perfpektif hedeflemiyor Türkiye için.

Cem'in, ‘‘Avrupa defterini kapatırız’’ restleşmesinin de Avrupa üzerinde etkisi konusunda şüphem var.

Bu taktik korkutsa korkutsa, demokratik, insan haklarına saygılı, komşularıyla iyi geçinen, istikrarlı bir Türkiye isteyen Türklerin gözünü korkutur ancak.

Tam üyelik perspektifi gerçekten isteniyor mu? Önce ona karar vermek lazım.

Eğer öyleyse, uzlaşma ya da restleşme taktiklerini Türkiye'yi değiştirmek için cesur adımlar atma stratejisi üzerine oturtmak gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları