Yılmaz biliyor muydu?...

Emin Çölaşan
Haberin Devamı

BAŞBAKAN Mesut Yılmaz, şimdi bazı konulara açıklık getirmek zorunda. Kendisinin ya da hükümetin, kamuoyuna yansıyan bu kasetlerden haberi var mıydı? Eğer varsa, durumu ne zaman öğrenmişti? Tavrı ne olmuştu? Kimleri nasıl uyarmıştı?

Bu kasetler ortaya çıkmasaydı, ne yapacaktı?

Bülent Ecevit, bu konuları hükümetin bildiğini söylüyor ve ‘‘Duyumlarımız vardı’’ diyor.

Madem duyumlar vardı, niçin sustular?

En son dört kasette ismi geçen işadamları, insanın aklına durgunluk veriyor. Neler olmuş neler!..

Kim kime baskı yapmış, kim kimlerden torpil yapmış, kim kime sövmüş, tehdit etmiş, kimler nasıl devre dışı kalmış!..

Bu durum, sadece bir tek özelleştirme ihalesinde, Türk Ticaret Bankası işinde karşımıza çıkan tablo.

Acaba diğer özelleştirme işlerinde neler oldu, ne dümenler döndü, kimler nasıl devreye girdi?

Acaba devletin diğer büyük ihalelerinde neler oluyor?

***

Burada tüm siyasetçileri bir kez daha uyarmak isterim. Şu olup bitene bakıp da kimse kimseyi tek taraflı suçlamaya, kendisini ve partisini sudan çıkmış ak kaşık gibi göstermeye kalkışmasın. Bu kepazelikler sadece bu hükümete özgü değildir. Bugünkü hükümet ne kadar hatalı, ya da sorumsuz ise bundan öncekiler de aynı ölçüde hatalı ve sorumsuzdur.

Mesut Yılmaz hatalı da, bundan önce ülkeyi yöneten Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan gibilerin hiç mi hatası, ihmali yok!

Bu bardak birdenbire taşmadı. Damlalar birikti, birikti, birikti... Ve her hükümet olan, hadiseye aynı gözle baktı:

‘‘Biraz da benim adamlarım sebeplensinler... Benim vurguncum iyidir. Zamanında o iktidarın adamları malı götürdü, şimdi biraz da bizimkiler götürsün.’’

Biz bu aşamaya, siyasetçilerin bu kafa yapısıyla geldik.

Yalan mı?

Olup bitene hepsi göz yumdular.

Turgut döneminde elalem malı götürürken, aile boyu hırsızlar oturdukları yerden inanılmaz vurgunlar vururken, Demirel ve İnönü muhalefette idiler... Ve bar bar bağırıyorlardı:

‘‘Hele bir iktidar olalım, Çankaya'dan hesap soracağız.’’

Birlikte iktidar oldular. Ne hesap soruldu, ne başka bir şey yapıldı.

***

Evet, biz bu acı ve utanç verici ortama bir günde gelmedik. Burada defalarca yazdım ve yazmaya da devam edeceğim.

Türkiye, toprağa Turgut Özal döneminde atılan hırsızlık, yolsuzluk, ahlaksızlık, laçkalık, vurdumduymazlık, avanta, rüşvet ve devleti yok etme tohumlarının yeşerdiği süreci yaşıyor.

Taaa 1983 yılında bu tohumları toprağa saçmaya başladılar. Yüz bin lira ödeyen tüm kaçakçıları bile affettiler. Trilyonlara sahip olan kaçakçılar yüz bin lira ödeyip aklandılar.

Onun bunun holdingleri kuruldu... ‘‘O holding senin, bu holding benim’’ paylaşımı yapıldı. Kara para sahiplerinden asla hesap sorulmadı. Önüne gelen devleti ve milleti soydu. Soygun bugün de devam ediyor.

Yaşadığımız pislikten hem bu hükümet, hem de 1983 yılından bu yana Türkiye'yi yöneten tüm hükümetler sorumludur.

***

İşte bu kepazeliktir ki, kitleleri şeriat tüccarlarının kucağına attı. Ağzından Allah, peygamber, Müslümanlık sözcüklerini düşürmeyen din sahtekârları, saf vatandaşlar için umut kapısı oldu!.. Ve malı götürenler kafilesine son yıllarda onlar da katıldı.

Türkiye'de korkunç bir pislik yaşıyoruz. Bunu kim, hangi makamlar, hangi mekanizmalar devreye girip temizleyecek?

Bu çeteleri, hırsızları, devleti ve milleti göz göre göre soyanları kim yargı önüne çıkaracak?

Bu öyle kolay iş değildir. Özel savcılar, özel mahkemeler gerektirir. İtalya bunu başardı ve adına mafya denilen örgütlenmeyi büyük ölçüde yok etti. Birkaç yürekli savcı ve İtalyan yargısı, işin üzerine korkmadan gitti.

Peki biz ne yapacağız?

Toplum huzursuz, rahatsız. Kitleler mutlu değil. Kitleler gelecek için umut beslemiyor. Herkes ‘‘Böyle gelmiş böyle gider’’ havası içinde.

Pisliği bilenler konuşmuyor. Her şey ‘‘devlet sırrı’’ kılıfına sokulup gizlenmek isteniyor. Ne yapacağız? Mekanizmaları kim harekete geçirecek? Düğmeye kim basacak? Bu rezillikleri kim açığa çıkaracak?

Bilmiyoruz, bilmiyoruz.

DEFTERDAR'IN AÇIKLAMASI

Dünkü yazımda kumarhaneler kralı Ömer Lütfü Topal'ın vergi borçlarından söz etmiştim. Bu şahsın çocuklarının evinde birkaç gün önce yapılan aramada çok sayıda silahla birlikte 5 milyon dolar nakit para ele geçmişti. Maliye, şahsın vergi borçları nedeniyle paranın kendisine verilmesini istemişti... Ve ben sormuştum:

‘‘Yıllar boyunca bu adamdan vergi alamadınız mı?’’

Dün İstanbul Defterdarı Akif Hamzaçebi aradı ve şunları söyledi:

‘‘Bakanlığımız, şubat ayında bu şahıs hakkında vergi incelemesi başlattı. Muhtemel vergi borçları için 25 trilyon liralık ihtiyati haciz kararı alındı. Ele geçen o para da haciz kapsamındadır ve inceleme bitince gereği yapılacaktır.’’



Yazarın Tüm Yazıları