Yılbaşı öncesi kutlamaları

Aralık benim için kabus bir ay. Yılbaşı öncesinde art arda verilen davetlere yetişmek için perişan oluyorum. Bu davetlerin en keyiflisi W Hotel’in içinde Spice Market’ın yerine Frederic’s’te yediğim yemekti

Ne zamandan beri yeni yılı gelmeden kutlar olduk?
Sanırım ofis partileriyle ortaya çıktı bu moda. Yılbaşına bir-iki gün kala, çalışanlar kendi aralarında küçük partiler düzenlemeye başladı önce. Sonra onlara eşler, arkadaşlar ve meslektaşlar katıldı. Katılanların peşine başkaları takıldı, derken iş büyüdü. Ofisleri aşıp sokaklara taştı ve ortaya yılbaşı öncesi yılbaşı kutlamaları diye bir garabet çıktı.
‘Aralık Kutlamaları’ diyorum buna ben.
Gerçekten de insan bütün davetlere katılacak olsa koca ayı kapı kapı dolaşarak geçirebilir. Öğlen bir yerde yemek yer, akşamüstü bir açılışa gider, dönüp eve /images/100/0x0/55ea2616f018fbb8f86e31c5üzerini değiştirir, koşup bir davette boy gösterir, çıkıp bir kulübe uğrar, fırlar diğerine göz atar. Müzeler, sergiler de araya sıkıştırılabilir elbet, galalardan ve balolardan rüzgar hızıyla geçip gitmek de serbest...
Yeter ki bünye dayansın, heyecan bitmesin, mecal tükenmesin.
Oysa kabus bir aydır Aralık çalışan insan için. Çalışma saatleri çoğu zaman yetmez. Bir de üstüne bunca sosyallik, varın gerisini siz düşünün artık.
Girizgahtan da anlamışsınızdır. Benim halim de farklı değil...
Saydım, tam tamına dokuz yemeğe, yedi etkinliğe, bir baloya, bir ödül gecesine, üç açılışa katılmışım şimdiye kadar.
Bir de ay sonuna kadar katılırım dediklerim var.
Peki netice?
Artı 3.2 kilo ve iki gün mecburi yatak istirahati!
Korkum üçün ay sonuna kadar beşe çıkması.
Olur mu olur ama olursa bundan böyle Aralık kara listemin ilk sırasına oturur.
Şimdi sadede geleyim ve bu hafta yerim de dar olduğundan en azından birinden söz edeyim.

W HOTEL LOUNGE 2011’İN YILDIZI OLMAYA ADAY

Akaretler’deki W Hotel açıldığında içinde ünlü şef Jean Jacques’ın Spice Market adlı lokantası vardı biliyorsunuz. Afili, iddialı bir lokantaydı. Ama olmadı, arada değişiklikler yapıldıysa da tutmadı. Ya da yeterince tutmadı diyelim.
Hazır Akaretler’in çehresi değişir, ünlü markalara ait dükkanlar yerlerini galerilere bırakırken; Serdar Bilgili otelin de yeni bir solukla yoluna devam etmesini istemiş olmalı ki Emre Ergani ile işbirliği kararı almış.
Emre işe girişe bir lounge açarak başlamış. Gittiğimizde dekorasyonu henüz tamamlanmamıştı ama o natamam haliyle bile W Lounge’un 2011’in en gözde mekanlarından biri olacağını kestirmemiz zor olmadı. Şuraya yazıyorum: Burası iş çıkışı uğranılacak, küçük toplantılar yapılacak, dolup taşan bir mekan olacak.

FREDERIC’S DİYE BİR MEKAN

İlk katta yer alan barda büyük değişiklik yok ama üst katta Spice Market’ın yerine Frederic’s adıyla açılan lokanta baştan sona yenilenmiş. Bir kere renkler değişmiş. Eskinin loş Spice Market’ı gitmiş, yerine ferah bir lokanta gelmiş. Emre her ne kadar burayı bir ‘fine dining’ lokantası olarak düşünmediğini söylese de, bence doğru değil. Bir kere şef Tolga Atalay iddialı bir şef ve her iddialı şef gibi müthiş titiz. O mutfağın başında durduğu sürece Emre adını nasıl koyarsa koysun, burası özellikle de akşam yemeklerinde bence fine dining lokantası olacak.
Biz resmi açılıştan bir-iki gece önce gittik ve yedi-sekiz yemeği tatma fırsatı bulduk: Şahsen ben hepsini büyük bir iştahla yediğim gibi, müthiş lezzetli buldum. Hele o çorba yok mu, o çorba... Tadı hala damağımda.
Şeflerin burnundan kıl aldırtmadıkları, masaya tuzluk biberlik bile koymadıkları günümüzde Tolga Atalay servis edilen her yemeğin ardından bize fikrimizi sorma nezaketini gösterdi.
Sorulunca söylenmeli kabilinden, bir-iki laf ettik ama yalan.
Sevgili Emre, sevgili Tolga, harika bir iş çıkarmışsınız, yola devam...
Yazarın Tüm Yazıları