Yeter!Söz milletin

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

(I)

İşçileri devlet mi, ANAP mı alıyor?

Bir partizanlık örneği...

Afyon'dan gönderilen bir gazete kupüründe ‘‘Tes-İş Sendikası Afyon Şube Başkanlığı Yönetim Kurulu, geçici işçiler için açılan kadro imtihanında siyasi müdahale olduğunu söyledi’’ diyor.

600 çalışanın üye olduğu sendikanın Eğitim Sekreteri Ahmet Bozkurt, bu partizanlığı anlatıyor:

‘‘Refahyol döneminde DSİ'ye 3500 kişilik kadro verilmişti. Isparta'daki DSİ 18. Bölge Müdürlüğü'ne 196 kadro düştü. Isparta da, bizim Afyon'daki 18-11 Sondaj Şube Müdürlüğü'ne 29 kadro verdi.

Geçici işçilerin kadroya alınması için yapılacak sınav öncesinde devreye ANAP girdi. İl Başkanı Osman Arslan ve Yönetim Kurulu, DSİ Şube Müdürleri ve sendikamızla bir toplantı yaparak, 'siyasi baskı olmayacağını, burada çalışan emanet işçinin kıdemi ve pozisyonuna göre kadro verileceğini ve bu kadroların dağıtımında sayın Bakanımız H. İbrahim Özsoy'un da herhangi bir talepte bulunmayacağını' belirterek, bizi sevindirdiler.

Ancak, imtihandan iki gün önce 8.12.1997 tarihinde gece saat 03.00'e kadar süren bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda, İl Başkanı ilk başta verdiği sözü tutmayacağını açıkça söyledi.’’

- Neden?

- İktidarız, bizim dediğimiz isimler alınacak, dediler. İl Başkanı Osman Aslan, 'ben seçime gireceğim, milletvekili olacağım.' dedi. ‘Bana bunlar lazım’ dedi.

- Bunun üzerine ne yaptınız?

- ANAP'lılar, müdürlerimize büyük bastı yaptılar... Aslında sınav komisyonunda üç işverenle iki sendika temsilcisi olması gerekiyordu. Sorular bizim yokluğumuzda hazırlandığı için yazılı sınav komisyonuna temsilci göndermedik.

- Sözlü sınav...

- Buna katıldık ve belirlenen isimlere 0 puan verdik. Ama öbürlerinin puanıyla 60 puan aldılar. Ancak, toplu iş sözleşmesine göre kazanabilmek için 65 puan gerekiyor. Buna rağmen, kazandı diye Isparta Bölge'den onaylatarak 29 geçici işçiyi kadroya aldıklarını ilan ettiler.

- Şimdi ne yapacaksınız?

- Yargıya gitmeyi düşünüyoruz. Aslında biz kıdem sırasına göre geçici işçilerin alınmasını istiyorduk. 1981'de girenler kaldı, 1991 yılında girenler ise kadrolu oldu. ANAP'ın yaptığı bu baskı büyük bir haksızlıktır. Müdürlerimiz bir şey diyemediler. Ne denirse boyun eğdiler. Asli kadroya geçemeyenler hüngür hüngür ağladılar. 17 yıldır mevsimlik işçi -yılda 5 ay çalışıyorlar- olarak çalışan torun sahibi insanlar, safdışı bırakılınca hüngür hüngür ağladılar.

Evet, DSİ kadroları siyasetçilerin elinde arpalık olmuş. Bu tür sıkıntılar Antalya'da da yaşandı. Bu büyük bir adaletsizlik değil midir?

MESAJ PANOSU

TARIM ve Köyişleri Bakanlığı'na bağlı Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü'nden bir grup işçi, çeşitli usulsüzlükler ve yolsuzluklar olduğunu bildiriyor. Ayrıntıları çok uzun; ancak öne sürdükleri iddialar arasında toprak dökümü, fotokopi ve telefon santralının bakım ve onarım giderleri, mobilya yapımının işçilik bedelleri, petrol alımları, ehliyetsiz kişilere kalorifer yaktırılması ve ortaya çıkan zarar, lojman ayrımcılığı, usulsüz işçi alımı gibi konular var. Bakan beyin gelişmelerden haberi var mıdır?

ERZURUM Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahi Merkezi Başhekimi ve Dernek Başkanı Uz. Dr. Ayhan Yiğit, 180 yataklı hastanelerinin 130 personelle 15 ile hizmet verdiğini belirterek, ‘‘Sizlerden personelimizin, üniversitelerine devam eden çalışanlarımızın ve hastalarımızın yararlanabilecekleri her türlü yayın ve ansiklopedi ile miktarı önemli olmamakla birlikte çok değerli bağış ve yardımlarımınızı bekliyoruz’’ diyor.

(Tel: 0442- 3158570, Fax: 315 85 74)

ANTALYA SSK Hastanesi Acil Servisi'ne 10 Aralık 1997 günü karnımdaki şiddetli ağrı nedeniyle geldim. Yoğunluğunuza rağmen benimle ilgilendiniz, bana moral verdiniz. Özellikle Dr. Tarkan Turgay'a, soyadını öğrenemediğim Dr. Güray Bey'e çok teşekkürler... Gördüğüm ilgi karşısında çok şaşırdım, Türkiye'de bir şeylerin değişmeye başlaması beni mutlu etti.

E.Aşkım GÖKDAĞ ANTALYA

TELEKOM'dan... Antalya, Yeşilbahçe Merkezi'nin mevcut şebekesine ilave olarak tesis edilen şebeke 28.11.1997'de tamamlanmış olup, geçici kabule başlanmıştır. Bugüne kadar bekleyen talepler ise peyderpey karşılanmaktadır.

Kablo ipe döndü!

TELEKOMCULARA.... BBC'yi 'teknik arıza' ile bir anda uçurdunuz... Gençlik kanalı MTV'yi kablodan çıkardınız. Bizlere son darbeyi de Alman kanalları RTL, SAT1 ve Pro7'yi kablodan çıkararak vurdunuz. Bu millet size bunlar için para ödüyordu.

Bize gelen fakslardan anlaşıldığına göre, aralarında dil öğrenmek için Telekom'a harçlıkları ile abone olan gençler bile var.

Kablolu yayına her gün de zam üstüne zam yapmaktasınız.

Alacağınıza bu kadar şahin, vereceğinize böylesine karga olmayın.

İnsanlar feryat ediyor.

Yazıktır, bu milletin kanallarını geri verin lütfen.

(II)

Silahım nasılmahkûm oldu!..

Yaklaşık beş ay önce 30 daireli apartmanımızda kapıcı ve yakıt ücretini ödemeyen bir kat malikini yolda tesadüfen gördüm ve kendisine ‘‘Seni vurmak lazım ama geride kalanlara yazık, senin şerrinden kapıcı kaçtı, yönetici istifa etti, dedim ve yürüdüm.

Bu olaydan bir süre sonra dükkânıma bir polis memuru geldi ve ‘‘Bülent Bey, sizi karakoldan istiyorlar, dedi.

Kasımpaşa Polis Karakolu'na gittiğimde ilginç bir soruyla karşılaştım: ‘‘Sen neredesin kardeşim dört aydır seni arıyoruz’’

Ayıp olmasın diye cevap verdim:

‘‘Memur bey nerede olacağım, ya dükkânımdayım ya da evimdeyim; iki gün önce de başkomiseriniz beni telefonla buldu (!) ve ATV stüdyoları hakkında bilgime başvurmak istediğini söyledi. Bu talep üzerine buraya geldim, bildiklerimi ve düşündüklerimi anlattım.

Memur ikna olmamıştı:

- Biz nereden bilelim senin o olduğunu?

- Peki ben nereden bileyim beni aradığınızı, hem sonra ben iki günde bir buraya gelip, acaba beni arıyor musunuz mu diyeceğim?

- Her neyse, falanca şahsa silah çekip, tehdit etmişsin, ifadeni alacağız, dedi.

İfadem alınırken ruhsatlı silahım balistik muayenesine gitti. Kısa bir zaman sonra Adli Tıp'tan gelen temiz raporu fezlekelerle birlikte polis nezaretinde nöbetçi savcılığa gittik.

Savcı, ‘‘Silah çekip adamı tehdit etmişsin‘‘ dedi.

Ben de silah çekmediğimi hatta o anda üzerimde silah olmadığını, sadece ‘‘seni vurmak lazım, ama geride kalanlara yazık’’ dediğimi söyledim.

- Peki şahıs sende silah olduğunu nereden biliyor?

- Efendim, bende silah olduğunu bütün Türkiye biliyor, ayrıca son dört-beş yılda çeşitli yolsuzluklar ortaya çıkardım, hırsızlar-uğursuzlar yakalayıp adalete teslim ettim, bu çalışmalarım neticesinde yazılı ve sözlü basında silahımla birlikte röportajlarım yayımlandı, dedim.

Savcı birkaç soru daha sorduktan sonra beni serbest bıraktı. Ben serbest kalsam da, Adli Emanet'e gidip silahımı istedim, ancak bu şekilde veremeyeceklerini, bana yazı yazacaklarını, bu yazıyla silahımı alabileceğimi söylemiş olsalar da ve o günden beri ne arayan var, ne de soran! Acaba silahım mahkûm mu oldu?!

Konunun gereği silaha ihtiyacım var, şayet bu sıralar bir saldırıya uğrayıp hayatımı kaybedersem, biliyorum yakınlarım bunun hesabını soramazlar. Şimdiye kadar kimden hesap sorulmuş ki? Onun için iş yine bana düşecek ve Ahret'te iki elim ilgililerin yakasında olacak!

Bülent AĞIRGÜN-KASIMPAŞA

MESAJ PANOSU

İSKİ'ye

Mimar Meral Kayaoğlu'ndan: İSKİ bazı yerlerde 5-10 yıl su parası almamış, idare olarak 'kesme' yaptırımını kullanmamış, suyu kullananlar halen bu yerde oturduğu halde parayı bizden istemekte, 1 milyarlık borç için evimize icra göndermektedir. Kullanıcının orada oturduğunu, bizim de bu yerde hiç oturmadığımızı muhtar, noter, mahkeme kararları gibi resmi evrakla kanıtlıyoruz. Ama İSKİ bunu dinlemiyor, ‘Biz sizi tanırız, çatır çatır alırız' diyor. Böyle bir durum hangi vicdana, 'haram-helal' mefhumuna, hangi idarecilik ve adalet vasfına uyar. Bu durumun düzeltilmesini acilen talep ediyoruz.

Vali'ye

Mimar Meral MECİDİYEKÖY, Zincirlidere sakinlerinden: ‘‘Yabancılar, bizim için 'Türk gibi başla ama Türk gibi bitirme' diye söylerler. Bu sözlerde haksız olduklarını lütfen artık bürokrasiyi biraz hızlandırarak tersine çevirelim. 6 aydır bitmiş durumda bekleyen Mecidiyeköy Sağlık Ocağı'na bir tek odacı yerleştirerek, ne devlet hastanelerinin yükünü azaltabiliyorsunuz, ne de çoğunluğunun gelir düzeyi düşük olan halkımızı özel hastanelerin insafından koruyabilirsiniz!’’

Defterdar'a

Mimar Meral ESNAF Sinan Yıldız anlatıyor: Bahçeşehir'deki esnaf kesiminin %90'ının Maliye'de kayıtları yoktur. Bazen 2-3 araçla denetim elemanları geliyor, maalesef kepenkleri kapalı buluyorlar. Yoksa, birilerinden haber mi alıyorlar? Defterdarlık, Bahçeşehir'in rantını yedirmemelidir.

Kablo ipe döndü!

Boğaziçi İmar Müdürü’ne

‘‘Bugün gerçek ihtiyaç sahiplerinin bir göz odası yıkılırken, Yeniköy, Yenibostan Sokak No: 21'deki binanın sahibinin öngörümde olan 5 katlı imarsız binasına, 7 kat yüksekliği bulan ilave çatı katı ve odalar yapıldığı görülmüyor mu?’’ diyor.

Yeniköy'den İ.Y.

Yazarın Tüm Yazıları