Yeter! Söz milletin

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Parlamenterlerin akılları nerdeydi?

Patlamentonun bir kez daha iflası olarak değerlendirilebilecek olan YSK ve RTÜK yasakları konusunda hiç konuşmaması gereken kişiler, şu anda parlamento üyesi olan 550 kişidir.

Bu zevat, 1995'te ve daha sonra, 1999 seçimleri için hazırladıkları yasalarda, söz konusu yasakları getirerek, kendilerini ‘sessiz azınlık’ olarak tarif etmişlerdir. İçinden çıkılmaz bir hal alan seçim döneminde haber-yorum yayını, anket yayını ve diğer demokratik propaganda yasaklarının hem mucidi, hem de doğrudan doğruya konusu olan kişilerdir ve bu yasaklar onlara müstehaktır.

Son 20 yıldır, yasa yapmasını bilmeyen meclislerle yönetilen Türkiye halkı ise hiç de sessiz değildir. Son sesini, 18 Nisan'da, zaten, bu kişilere haykıracaktır. Fakat yasamadan sorumlu zevat, kendi marifetleri olan bu yasaklara neden o kadar infial duyuyorlar, anlamak zor. YSK'nın da, RTÜK'ün de kararları, bu zevatın yasalarından kaynaklanmıyor mu? Şimdi neden ‘seslerini duyurmak’ istiyorlar?

Benim bu zevata bir önerim var: Turnike ve Çarkıfelek'e çıkmak yasak değil. Çıkıp, yarışsınlar. Mesela, bir takım Mesut Bey, Bülent Bey, Eyüp Aşık ve Uluç Gürkan'dan; diğeri de Tansu Hanım, Deniz Bey, Bay Kutan ve Hüsamettin Bey'den oluşur. O programlarda, kendilerine uygun sorular da sorulur; bu soruları bilip, ne kadar ‘bilgili’ olduklarını da gösterirler. Böylece ‘kamuoyu’ dedikleri, aslında ‘kamu’nun kendisi olan halk da bu yarışmadaki bilgi ve şanslarına göre oy verir; olur biter.

MEDYANIN ETKİSİ YOK

Son basın ve TV yasakları, yasa yapmanın ne kadar zor olduğunu, yasaların zamanla yasayı yapanları da yasaklayabileceğini gösteriyor. Bundan sonra bu zevat yeniden seçilirse -ve maalesef seçilecekler-, kendilerinin sesini dinleyeceklerine, kamunun sesini ve bilginin sesini -duymazlar ama- dinlerler... Daha sonra artık ya mışıl mışıl uyaaya devam ederler ya da gelecek otuz yılı düzenleyen, bilgili yasalar yaparlar.

‘‘Cehaletin hiç kimseye zararı yoktur’’ diyor Bernard Shaw, ‘‘ama hareket etmeye başlarsa yandınız,’’ Şu anda, yanan politikacılar gibi gözüküyor. Çünkü, geçenlerde Eskişehir'de ‘Medya ve Seçimler’ panelinde tartıştığımız gibi, seçimlere medyanın etkisi yok, medyaya seçimlerin etkisi var... Espri bir yana, medyanın seçimlere etkisi yok fakat medya kullanımının oy verme eğilimlerine % 3-5 kadar etkisi var. Tabii, iletişim uzmanları tarafından ve doğru kullanılırsa. Reklamcı eskilerinin (Yıldırım Türker başka bir tamlama kullanıyor, Radikal İki, 28 Şubat 1999) ya da Amerikalı politika ve PR danışmanlarının bilinçaltlarındaki intikam duyguları ile kullanılırsa değil...

Dolayısıyla yasaklardan halk etkilenmeyecek. Onlar kimin ‘sessiz azınlık’ kimin ‘doğru’ çoğunluk olduğunu, televizyon seyretmeseler de biliyorlar. Ben YSK'yı ve tüm yazılarımda karşı olduğum RTÜK'ü bu konuda destekliyorum.

Prof. Dr. Veysel BATMAZ-İSTANBUL

TEŞEKKÜR

‘‘TEKİRDAĞ Belediye Başkanlığı'na aday olma talebimi DSP Genel Merkez yöneticileri uygun görmedi. Hatırlanacağı gibi 1995 milletvekili genel seçiminde de Tekirdağ'dan milletvekili adayı olma talebim uygun görülmemiş idi. Partinin genel merkezi yöneticilerinin elbet bir gün beni Tekirdağ'ımızı temsil etmeye layık görebileceklerini umuyor ve bekliyorum.

Aday adaylığı döneminde sevgili hemşerilerimin gösterdiği ilgi benim için onur ve güç kaynağı olmuştur. Karşılaştığım her yerde desteklerini içten gelen samimiyetle belirten bütün hemşerilerime minnet dolu teşekkürlerimi sunuyorum.’’

(Aday adayı, avukat Güneş Gürseler

Aranan aday bulundu

CHP İstanbul örgütünün aradığı 3. bölge 4. sıra kontenjan adayı Önder Bülbüloğlu, bize gelerek ‘‘Aranan kişi benim’’ diyerek şunları söyledi:

‘‘Beni Ankara'da herkes tanır. 1994-97 döneminde DSP Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulundum, 1997 kasım ayında DSP'li beş milletvekili ile birlikte istifa ederek CHP'ye katıldım. İTÜ Makina Fakültesi mezunuyum. KOBİ'lerle ilgili çalışmalar; OSTİM'de 4 yıl başkanlık yaptım. ASO Meclis Başkanvekilliği'nde bulundum. Küçük ve orta ölçekli işletmelerle ilgili kuruluşlarda yöneticilik yaptım. Gençlerbirliği ve Ankaragücü'nde yönetici olarak bulundum. Adaylığım kesinleşince İstanbul'a geldim ve aday arkadaşlarımla tanıştım. Parti üyelerimizin, çalışmalarımı gördükçe beni seveceklerini ve oy vereceklerini umuyorum.’’

BİR grup hákim adayı adına Serhat BAYRAKÇI (İstanbul) soruyor: ‘‘ÖSYM'ce 29.11.1998'de yapılan hákim ve savcılık sınavına 4000 kişi katıldı, bakanlığın açtığı 500 kişilik kadroyu 464 kişi kazandı. Kazananlar mülakata tabi tutuldu. Aradan üç hafta geçti, sonuçların neden açıklanmadığını merak ediyoruz.’’



Yazarın Tüm Yazıları