Yeter söz milletin

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Poliste dürüst olmak zor!..

‘DHMİ'de görevliyim’ diyor telefondaki okurumuz. Dikkat çekici bir olayı anlatıyor: ‘‘Atatürk Havalimanı Koruma Şube müdürlerinden söz etmek istiyorum size. Geçen yılki Koruma Şube Müdürü Engin Can'dı. 6 yıl 8 ay hapsi kesinleşmiş ve aranan bir kişiyle KKTC'den tatilden dönüyordu. Maalesef, arkadaşını pasaport kontrolünden geçirirken, namuslu bir polis tarafından yakalandı. Düşünün, suçluyu koruyan polis... Hakkında soruşturma başlatıldı. Şimdi Kocaeli'nde olabilir.

Yerine Yener Kur geldi. Uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin Baybaşin'le telefon görüşmesi yaptığı Hollanda polisince tespit edildiğinden adı İstanbul DGM'ye bildirildi. Hemen görevden alınarak bir polis okulunda kızağa çekildi. (‘İntihar eden' Hüseyin Uzun'un açıklamalarında, Kur'un Ferruh Tankuş ile birlikte adının geçtiğini de unutmayın.)

Şimdiki Koruma Müdürü Baki Özer'e gelirsek... Havaalanının düzene girmesi gerekiyordu. Kutlu Aktaş ve Hasan Özdemir tarafından özel olarak seçilip, bu göreve getirildi. Dikkatinizi çekerim, geldiği andan itibaren havaalanında yoğun ve ciddi şekilde önlemler alındı, polisteki ‘çürükler' temizlendi.

Atatürk Havalimanı'nda geçenlerde yaşanan olayı da bilmenizi isterim. Baki Özer, amiri olduğu Koruma Şube Müdürlüğü'ndeki bazı polislerin, yurtdışına çıkan yolculardan rüşvet aldıklarını öğrendi. Yardımcısı Erdin Katan ile birlikte operasyon yaptı ve normal yollarla Romanya'ya giden bir grup işçiden, ‘zorluk çıkarmamak' için rüşvet isteyen iki memurunu yakalandı.

Yüzleştirmede işçiler, İbrahim Teke ve Halil Barış'a 100 DM verdiklerini söylediler. (Olayın açığa çıkmasında cesaret gösteren bu işçileri kutluyorum.) Teke, iki görevlinin üzerlerinde 1000 küsur DM buldu. Savcılığa çıkarılan polislerden suçu üstlendiği söylenen Teke tutuklandı, Barış ise serbest bırakıldı. (Hepsinin de oruçlu olduğunu biliyoruz.)

Rezaleti görüyor musunuz? Adı üstünde koruma polisinin görevi havalimanına gelenleri korumak mı, yoksa soymak mı?

Havaalanındaki konuşmalardan duyuyoruz; Koruma Müdürü Baki Özer 180 milyon lira maaş alıyormuş; 30 milyonu da her ay tasarruf ediyormuş. Görevinden sonra evine gidip, hiç kimse ile dışarıda görünmemeye dikkat ediyormuş. Yani, sosyal yaşamını kısıtlamış, hırsız ve uğursuzluklarla karşılaşmamak için...

Ülkede bu kadar rezalet yaşanırken polisin ‘korkmaması' ilginç değil mi?

Bakıyorsunuz, polisin rüşvetçisi de var, namusuyla yaşamayı yeğleyeni de. Ama ikinciler o kadar azalmaya başladı ki.’’

Okurumuz, endişe duymadan memurunu yakalayan bu amirin takdir edilmesi gerektiğini söylüyor.

Sözlerinin sonunda sorduğu sorunun yanıtını yine kendisi veriyor:

‘‘Bizim DHMİ'de görev yapan son beş başmüdür şimdi nerede biliyor musunuz? Hepsi de, görevleri sırasında havaalimanında denetlemekte oldukları havacılık camiasıyla ilgili firmalarda çalışıyorlar.’’

Düzgün insanlara o kadar ihtiyacımız var ki...

Bu kafa trafikte akan kanı durduramaz

‘PLAKA TİP, Ahlatlıbel, Alanya, Belek, 06 YAR 55, 06 D 002 Volvo, 06 ATA 49 Volvo, lokanta, 'uydu taksi', TESK FM, Çankaya, plaka matbaası, Didim, Ayhan Saner, Danıştay, İncek, villa, Ahmet Çelik, otel, UTSCH, Mehmet Söyleyici...’

Bunlar anlamlı birer mesaj mı? Sözcükler ve rakamlar uzayıp gidiyor. Fakslar dinmiyor.

‘‘Bu saltanat böyle mi sürecek? Bu soyguna kimse dur demeyecek mi?’’ diye soruluyor. Anlatılanlar şöyle:

‘‘Kent merkezlerinde kurulan trilyonluk sağlık laboratuvarları, sanayi bölgelerinde kurulan trilyonluk basımevleri trafikte akan kanı önleyemez. Bunların yerine küçük paralarla yol boylarına, kentlerin dışına, tehlikeli yol üstlerine kurulacak durağan ya da gezici ‘ilk yardım' istasyonları, sağlık araçları, yaralı taşıma sedyeleri, boyun askıları ve bu istasyonlarda görevlendirilecek sağlık personeli kadroları, federasyona yaraşacak en güzel girişimler olacaktır.

Ne gezer... Türkiye Karayolları'nda kan gövdeyi götürürken, Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu'nun değişmez başkanı ve avanesine ‘Ne yapıyorsun?' diye sormak lazımdır.’’

Kamuoyunda 'nemalar' diye bilinen ‘çalışanların tasarruflarını teşvik hesabı'ndan gene haber yok. Önümüzdeki şubat ayında hangi oranda ödenecek? Zaten yasal olmayan bir şekilde 7 milyon çalışandan kesiliyor. Geçen haziran sonu itibariyle Hazine'de biriken tutarı 1.556 katrilyonu buluyor. Buluyor da ne oluyor. 1988 yılından beri soyuluyoruz. Zekeriya Temizel'den açıklama bekliyoruz, diyor okurlarımız.



Yazarın Tüm Yazıları