Güncelleme Tarihi:
“Ankademi: Şehir ve üniversite” sayfalarında Ankara, Hacettepe, Gazi, ODTÜ ve Bilkent üniversitelerinin ardından bu hafta okurlarımızı Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (AYBÜ) ile buluşturuyoruz. Hürriyet Ankara Haber Koordinatörü Deniz Gürel ve Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin, gazetemiz ekibiyle birlikte Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Doğan, üniversite üst yönetimi ve bilim insanlarıyla kent-üniversite ilişkisini masaya yatırdı. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin 2010’da yeni bir akademik yolculuğa başladığını belirten Rektör Metin Doğan, “Bu üniversite yapmış gibi olsun istemiyoruz; yapsın istiyoruz” dedi. Rektör Doğan, üniversitenin proje ve hedefleri ile kent-üniversite ilişkisinin nasıl olması gerektiğini Hürriyet Ankara’nın “Ankademi” oturumu için anlattı:
ALIŞILMIŞIN DIŞINDA BİR ÜNİVERSİTE
Üniversitelere yönelik sadece kendi alanlarından ibaret olmasın, toplumdan bağımsız yapılar tarzında olmasın yönünde eleştiriler var. Toplumla iç içe olan, dertlerine çözüm arayan hayatla iç içe olsun isteniyor. Bizim en değerli bilgi varlığımız olan üniversitelerin toplum hayatına katkı sağlayan diğer sektörlerden geri kaldığını gördük. Sanayi ve siyaset gibi kurumları değerlendirdiğimizde Türkiye’nin son dönemdeki atılımlarında hep itici güç durumundalar. Üniversitelere bakıldığında buruda ne kadar rol almışlar bu hep tartışılıyor. Üniversitelerle ilgili değişiklik yapalım, hayatın içine çekelim, siyasal anlamda değil ama topluma ufuk açmak anlamında bu fonksiyonlarını daha iyi yerine getirsinler düşüncesi var. Toplumun tüm kesimlerinin üniversitelerden beklentisi bu şekilde. Biz de bu vizyonla yola çıktık. Geçen 6 yıllık zaman içinde bir yandan kendi kuruluşumuzu tamamlamaya çalışırken birçok fiziki, ekonomik alanlarda problemlerle uğraşırken bazı sorumlulukları paylaşma, şehirle iç içe olma anlamında bir şeyler yapma çabası içerisinde olduk. Çok önceden kurulmuş gelişmesini tamamlamış üniversitelerde belki bu daha kolay. Önemli olan akademisyenlerin bunu hissediyor olmaları. Bu vizyonu onlara verebilmek önemli. Baştan itibaren bütün çabalarımız içerisinde hep bunu söyledik. İlk baştaki grup hariç üniversiteye gelen her akademisyenle bizim üniversitemizin vizyonu misyonu budur diye bir kere bunu konuşmuşumdur. Belki bunları biliyorsunuz ama bir kere de benden dinleyin diyorum. Ben bizzat hepsine vakit ayırdım. Hedefimiz alışılmışın dışında bir üniversite profili çizebilmekti. Bunda başarılı olup olmadığımızı biz takdir etmeyeceğiz. Bunu başkalarının takdir etmesi lazım.
5 YILDA 5 REKTÖR ÇIKARDIK
Kent yaşamıyla alakalı bizzat çalışan arkadaşlarımız var. Kent konseyinde aktif görev alan arkadaşlar. Kentte hayatın nasıl olması gerektiği konusunda çalışmaları var. Üniversite sanayi işbirliğinde yoğun bir çaba içerisinde olduk. Üniversitelerde gördüğüm en büyük eksiklik akademide daha içine kapanık bir ortam var. Herkes kendi alanıyla ilgili. Eğitim sistemi buna göre kurgulanmış. Bunu diğer bütün alanlara yansıtabilmek lazım. Neden bir hukuk fakültesi öğrencimiz Yargıtay’da, Danıştay’da, Anayasa Mahkemesi’nde hayatın içerisinde yer almasın. Böyle olan arkadaşlarımız da var. Siyasal Bilgiler, İşletme ile ilgili Dışişleri Bakanlığı’nda veya ekonomi ile ilgili kurumlarda görev alan insanlar neden olmasın. Öyle arkadaşlarımız da var. Biz zaten bu fonksiyon için çaba gösteriyoruz. Birçok öğretim üyemiz Ankara’daki yönetsel süreçlerin içerisinde yer alıyor. Kimi bazı kurumlarda görev alıyor, kimi danışmanlık yapıyor. Kimi bağlantılı sivil toplum kuruluşlarının başında yer alıyor. Bu sayede karar alma mekanizmaları içerisinde ciddi olarak üniversitemizin de yer aldığını söyleyebilirim. 5 yılda 5-6 rektör çıkardık. Genç bir üniversite olmasına rağmen çok sayıda yönetici çıkarmış durumundayız. Bunlar döndüğünde vizyonu değişmiş olarak geliyor hayata biraz daha gerçekçi bakabiliyor.
BAŞINA ANKARA İSMİNİ KOYDUK
Üniversitemiz 2010 yılında kuruldu. Biraz daha ihtiyaca göre kuruldu. Toplumla barışık, toplumun dertlerine çözüm arayan bir üniversite hayaliyle kurulmuş. İsim belirlenirken kendi bulunduğu şehirle özdeşleşmesi için Yıldırım Beyazıt Üniversitesi konulmuş. Nereye bakarsanız algıda seçicilik oluyor. Cumhuriyet’ten sonra böyle bir arayış hakim olmuş. Bakıyoruz Vergi dairemizin ismi Yıldırım Beyazıt karşısında YIBA çarşısı var. Mahallesi, anaokulu, ortaokulu, lisesi hepsi var. Biraz da kuzey de Çubuk bölgesinde var. İsim Ankara’yla özdeşleşmiş. Belki tarihimizde bir ironik hatırlatma yapıyor ama bir Ankara üniversitesi. Uluslararası bir vizyonu olsun sadece Ankara’yla sınırlı kalmasın, yapılanmamızı ona göre yapma çabası içerisindeyiz. Başına Ankara ismi de koyduk. Üniversite Yıldırım Beyazıt Üniversitesi olarak kuruldu . Hızlı bir şekilde uluslararası temaslar başladı. Yurtdışına gittiğimde telafuzunun çok zor olduğunu gördüm. Hem telafuz edemiyorlar hem de hangi şehirde diyorlardı. Çok fazla uluslararası öğrencimiz var bu açıdan zorlanıyorlar. Adının önüne Ankara gelirse tanıtımı daha kolay gelir dedik. Tanıtım anlamında Ankara’yı görünce tamam diyorlar.
ANKARA’YLA SINIRLI OLMAK İSTEMİYORUZ
Şu anda devlet üniversiteleri içerisinde uluslararası öğrenci oranında Türkiye’de ilk sıradayız. Yüzde 10’luk bir rakam. Amerika ve İngiltere’de uluslararası öğrenci kabul eden iyi üniversitelerin düzeyinde. Sayı olarak İstanbul Üniversitesi kadar olamayız. 100 bin öğrencisi var 5 bini uluslararası öğrenci. Bizim 10 bin öğrencimiz var bin 400 uluslararası öğrencimiz var. 100 bin olduğumuzda 10-15 bin olacaktır. Bu da ciddi bir çaba olduğunu gösteriyor. Sadece Ankara’yla sınırlı olan bir üniversite olsun istemiyoruz. Uluslararası bir araştırma üniversitesi olsun istiyoruz. Toplumla bağlantılarını ifade etme anlamında da ismi zaten her şeyi ifade ediyor. Kendi kültürüyle tarihiyle barışık bir üniversite olsun diyoruz. Uluslararası olsun ama kendi kültürel değerlerimizi de ihmal etmeyen üniversite olsun. Bir yandan Ortadoğu’yla, bir yandan Orta Asya’ya, bir yandan Balkanlar’la bir yandan Afrika’yla ilişkilerimizi genişletiyoruz. Şu anda yaklaşık 150-200 üniversiteyle anlaşması bulunan 91 ülkede öğrencisi olan bir üniversite. 5 yıl önce bana sorsanız bende buna inanmazdım. Bunu geniş vizyona sahip ve istekli bir ekiple sağlayabilirsiniz. Sadece kendisini düşünün akademisyenlerle bunu sağlayamayız.
BU ÜNİVERSİTE YAPMIŞ GİBİ OLMASIN YAPSIN
Bu üniversite yapmış gibi olsun istemiyoruz yapsın istiyoruz. Derdimiz o. Demokratik ortam olsun. Araştırma odaklı bir üniversite olsun. Toplumsal sorumluluklarının farkında olsun. Girişimci olsun. Özellikle gelir elde etme çabasında olsun. Elde ettiği gelirle devlete yük olmasın. Rekabet edebilir olsun. Bunlar bizim temel değerlerimiz aslında. 4. nesil üniversite olsun. Ankara’da ve bize yakın bölgelerde ciddi bir sanayi bölgesi var. Bunlara da bir katma değer üretsin istiyoruz. Bunu her alanda yapsın. Kültür, sanat, toplum gibi her türlü işbirliğinde bunu yapabilir olsun. Tek bir tematik üniversite değiliz. Hepsi var. Büyük oranda İngilizce eğitim veriliyor. Uluslararası bir üniversite olmanın en önemli göstergelerinden birisi bu. İngilizce’ye düşman değiliz çok dostta değiliz. Keşke Türkçe yapsak da tüm dünyadan öğrenciler gelse arzumuz bu. Bunu yapabilmek için Türkçe’nin bilim dili haline gelmesi lazım. Belki gelecekte o da olacak. Şu anda uluslararası bilim dili maalesef İngilizce. Ancak öyle olunca öğrenci geliyor, uluslararası yayınlarımız kabul ediliyor. İngilizce’ye büyük önem veriyoruz. Programlarımızın yüzde 70-80’i İngilizce.
200 İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜMÜZ VAR
Sanayi ile örnek ilişkilerimiz var. İvedik Organize Sanayi Bölgesi ile bir ortak bir Teknokent çalışmamız var. Üretim yapan bir Teknokent olacak. Bizim ayrıca kendi Teknokent’imiz havaalanının yanında olacak. İvedik ile kendi bünyesindeki Teknokent’te de ortaklığımız var. Sanayi ile iç içe olma önemli. Türkiye’nin güçlü olması ancak sanayi ile mümkün. Siyasi gücünüz, askeri gücünüz olabilir ama üretim yapmazsanız bunların hiçbiri sürdürülebilir değil. Burada da sorumluluğu almak durumundayız. Hocalarımızı olabildiğince sadece derslerle yayın yapmakla değil proje ve akademik çalışmalarla, proje döngüsü eğitimlerle de sürece dâhil ediyoruz. Bütün fakültelerimiz kendi alanlarıyla ilgili bir uygulama içerisine giriyor. Tüm alanlarda bütün çalışmalara destek veriyoruz. 150-200 civarında kurumsal işbirliği protokolümüz var. Bir kısmı özel sektör bir kısmı kamu kurumları. Hem öğrenci hem de hoca düzeyinde işbirliği alanları açmaya çalışıyoruz. Hayatta ne olduğunu öğrenciler öğreniyor. Teorik bilgiyi alıp mezun olmak yeterli değil. Doğrudan hayata atılabiliyorlar. Mezunlar derneğimiz var, öğrencilerle aidiyet bağı kurmak adına yeni mezun da verdiğimiz için en baştan bu bağı kurmaya çalışıyoruz.
REKTÖRE KİM KAR TOPU ATABİLİR
Hedefimiz mutlu öğrenciler. Geçen öğrencilerle kar topu etkinliği yaptık hep beraber kar topu oynadık. Öğrenciler bana kar topu attı. Baktığınızda rektöre kim kar topu atabilir. Bizim öğrencilerle böyle bir diyaloğumuz var. Biz onlar için buradayız. Hem bilimsel hem sosyal hem kültürel anlamda yetişmeleri için çaba sarfediyoruz. Şu anda yurt ve çarşı projemiz var. Milli Emlak Genel Müdürüyle görüştüm. Milli Emlak, çarşıyı bir yatırım olarak yatırımcılara açıyor. Bizim bir de kurudğumuz iktisadi işletmemiz var. Kar amaçlı değil. Taş fırın var mesela lahmacun 3 lira. Öğrenci 3 lirayı görünce burası bizim yerimiz diyor. İşletme fakültelerinin uygulamaları var. İşletme fakültesinde öğrenciler de kazanıyor. Şu anda 60 öğrenci kısmi zamanlı olarak çalışıyor. Ankaralı iş adamlarına kurdurduğumuz bir vakıf var. Bizim bir ekonomik ilişkimiz yok. Rica ettik bizim öğrencilere burs verin diye. Geçen yıl 500 öğrenciye burs verdiler. Hiçbir beklentileri de yok. İş adamları dernekleriyle bütün uluslararası öğrencilerimizi de çağırdık ortak bir etkinlik düzenledik. Hem onların ufku gelişsin hem de bizim iş adamlarımızın bu öğrencilerin ülkeleriyle ithalat ihracaat yatırım yapacakları zaman hazır yetişmiş elemanları olsun istedik. 3 yıldır yürüttüğümüz yaz stajları var öğrencilerimizi yurtdışına gönderiyoruz. Bu bir AB projesi. Bu yıl genişleteceğiz. Öğrenci hem gidip görüyor, hem de işadamları, ticaret ve sanayi odasıyla yaptığımız için kurumlarla da diyaloğa geçmiş oluyor. Her öğrenciyi en az bir kere gönderebilmek hedefimiz var. Bir vesileyle yurtdışına yüzde 50’sini gönderdiğimizi düşünüyoruz. 10 kere bile giden var.
KUZEYİN GELİŞTİRİLMESİ HEDEFİ DE VAR
Üniversitenin kurulmasında Ankara’nın kuzeyinin geliştirilmesi hedefi de var. Kuzey Ankara Projesi, Havaalanı, fuar alanı, Otonomi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi gibi projeler bölgeyi cazibe haline getirmek adına önemli. Şehirlerin tek bir merkezden statik yapıya kavuşturulması önemli. Havaalanı metrosunun üniversiteye gelmesi de 5 yıl içinde tamamlanır diye tahmin ediyoruz. 15 kilometre bisiklet yolumuz var. İnsanların yürüyeceği bölgeye araç trafiğini sokmadık. Kalan kısmı da tamamlandığında yaya trafiği ile araç trafiği ayrı olacak. Her binanın yanında otoparkı da olacak. Bisikletlerle iç alanda da gezilebilecek. Önümüzdeki yıl içerisinde bisikletleri de alacağız. Üniversite inşasında önce bina mimarisini seçtik sonra yerleşim planını yaptık. Çubuk Belediyesi ile üniversite külliyesine gelen hafif raylı sistemin Çubuk merkezine ulaşması için imar plan değişikliği yapıldı. Böyle bir ortak projemiz de olacak 12 kilometrelik. Çubuk’a da metro varmış gibi bir durum ortaya çıkacak. Bölgedeki Termal suyla ilgili bir fizibilite projesi de var. Bölgeye katkı anlamında ne yapılabilir bunun üzerine çalıştık.
TÜRKİYE’DE LİDER KONUMDAYIZ
Tamamlayıcı ve geleneksel tıp araştırma ve uygulama merkezimiz var. Bu merkezi ilk kuran üniversitelerden biriyiz. Sağlık Bakanlığı ile birlikte doktorlara eğitim veriyoruz. 17 tane ayrı dalı var. Çin’de bazı üniversitelerde geleneksel ve modern tıp aynı anda eğitim görüyor. Pekin Üniversitesi geldi onlarla da bir işbirliği protokolü yaptık. Bu konuda Türkiye’de lider konumdayız. Büyük merkez oluşturuyoruz. Çubuk’ta merkezde askeriye vardı oraya da hipoterapi merkezi kuruyoruz. Engelli çocukların tedavisiyle ilgili hizmet verecek. Türkiye’de ilk kez çocuk koruma ve bakım hizmetleri bölümünü açtık. Sevgi Evleri’ndeki bakıcı ve öğretmenleri yetiştirmeye yönelik bir bölüm. İki yıllık bir bölüm olmasına rağmen çok yüksek puanla öğrenci alıyor. Sahada karşılığı olan bölümleri de açmaya gayret ediyoruz. Ankara’da tek Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi’ni kurduk. Ankara’da havacılık alt yapısı ve savunma sanayi bağlantılı bir konu. Havacılıkla ilgili üretilen malzemeler var fakat bunların testleri yapılamadığı için yaptırmaya yurtdışına gidiyor. Sektör aşırı güvenlikli olması gerektiği için titiz ve kaliteli olması gerekiyor. Bununla ilgili ciddi bir teknik yapı yapıyoruz.
ÖLÜ KAMPÜS TEZİ TERSE DÖNDÜRÜLMELİ
Doç. Dr. Hasan Yücel Başdemir - İslami İlimler Fakültesi Dekan Yardımcısı
Fakültemizde 50 civarında akademik olarak çalışan öğretim elemanı var. 21 tane araştırma görevlimiz var bunlardan 18 tanesi kadın. Son 1.5 yıl içinde 5 tane öğretim elemanı aldık bunların 3 tanesi kadın. Aslında pozitif ayrımcılık yapmadık kendi akışında giden süreci öyle bıraktık ve devam ediyor. Bu gurur verici bir şey. Yeni üniversite olmanın avantajını burada yaşıyoruz. Ankara’da ölü kampüs tezi var. Özellikle yabancı öğrenciler, Gazi ve Hacettepe’deki Afrikalı öğrenciler bunu çok dile getiriyorlar. Türkiye’deki üniversite kampüsleri sadece akademik eğitimle görülüyor. Ders bittiği anda bir anda herkes boşaltıyor deniliyor. Bu dediğimiz yerlerde şehir üniversiteleri. Cebeci ve Beşevler gibi kampüslerden bahsediyorlar. Yabancı öğrenciler yadırgıyor. Bizim ülkemizde üniversite hayatı bu böyle değil daha hareketli ve canlı diyorlar. Dinamik bir genç nüfus var. İş ve zaman kaygısı olmayan genç nüfus var. Fakültelerde binlerce öğrenci var. Tersine döndürülebilir. Sivil Toplum Kuruluşu gibi çalışıyoruz. Uygulama araştırma merkezinde mesela fıkıh atölyesi yapıyoruz. Çok ilginç bir şekilde Ankara’daki hukuk fakültelerinden öğrenciler geldi. İslam Hukuku ile ilgili teveccüh var. Siz bunu açmayınca deneyimlemeyince bu potansiyeli görmeniz mümkün değil. Üretmeye çalışmak lazım.
HAYATA DOKUNABİLEN ÇALIŞMALAR YAPILIYOR
Prof. Dr. Mustafa Orçan - İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı
Türkiye’de yaklaşık olarak sadece 4 yerde göç araştırması merkezi kuruldu. Hacettepe’de Nüfus etütleri enstitüsü var. Koç Üniversitesi’nde var. Bizim de bir araştırma merkezimiz var. Şu anda yaklaşık 30 tane öğrencimiz var tezli ve tezsiz olarak yüksek lisans yapıyorlar. 15 gün önce de doktora için başvurduk. Güçlü bir kadro oluşturduk. Türkiye’deki en temel sorunların başında göç geliyor. Önceden göç veren bir ülke iken şu anda uluslararası göç alan bir ülke konumundayız. Dolayısıyla hem göç hem de kentleşme sosyal problem olarak karşımıza çıkıyor. Hatta Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi müthiş derecede etkileyebilecek ölçüde bir durum haline geldi göç. Bu gelen göçü nasıl karşılayacağız, bu gelen göçün uyum ve entegre sağlayabilecek mi. AB ülkelerine geçiş sırasında neler yapılabilir. Bu nüfusu sadece insani bakımdan aldık değerlendirdik ama işin doğrusu gerçekten değerlendirebiliyor muyuz. Bizim yerimize başka bir Avrupa ülkesi olmuş olsaydı. Belki de daha ne tür imkânlar ortaya çıkabilirdi. İstanbul’dan daha avantajlıyız. Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetildiği yer burası. Nüfus Genel Müdürlüğü’nden tutun Göç Genel Müdürlüğü’ne kadar. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan tutun da Adalet Bakanlığı’na Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na kadar İstanbul’da değil bütün bakanlıklar burada. Bu bize de öğrencilerimize de çok iyi fırsat sunuyor. Ben şehirle ilgili, kentsel dönüşümle ilgili kendisinden bir seminer ve ödev istediğimde rahatlıkla gidip bir saat içerisinden merkezinden öğrenebilir. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi olarak bizzat Göç Genel Müdürlüğü’yle ortak protokol hazırladık. Uluslararası ilişkilerle ilgili bir enstitümüz var. Türkiye’nin son on yıl içerisinde, çevresinde gelen ciddi sosyal olaylarla ilgili bir kurumsal altyapı söz konusu. Bu üniversitenin katkısı sadece sanayi odaklı değil en az sanayi kadar sosyal problemlere de odaklanarak kendini gösterecektir. Entellektüel tartışmanın ötesinde kendi kulelerinde oturan bir yapı olmaması önemli. Burada uygulamayla gündelik hayata cevap verebilen, toplumsala cevap verebilecek pratik hayata dokunabilen çalışmalar yapılıyor.
DİKEY YAPILAŞMA ANKARA’DA DARALMAYI SAĞLIYOR
Ankademi Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi oturumunda Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan’ın da kente dair tespitleri dikkat çekici oldu. “Öğrenciler Milli Kütüphane’de sıra bekliyor bu çok acı ve üzücü bir şey” diyen Arıcan “7 gün 24 saat açık uluslararası bir kütüphaneye çok acil ihtiyacı var” önerisiyle şu tespitleri yaptı: Ankara’nın özelikle doğu - batı kuzey-güney bağlamında bir ulaşım sorunu var. Bunu herhangi bir siyasi bir zemine çekmeden söylüyorum. Hızlı erişim anlamında bu bağlantıyı kurabilecek bir sisteme ihtiyaç var. Özellikle de son dönemlerin en güzel imkânı olan raylı sisteme. Ankara bu noktada bu imkânlardan yeteri kadar yararlanamadı. Ankara’da bu durum belki de coğrafi şartlardan da kaynaklı. Her yol illa ki Kızılay’dan geçecek. Başka sorunu da doğuruyor. Şehirde belli bir merkezde yoğunlaşmayı sağlıyor. Ankara bürokrasi ve siyaset şehri. Ankara’nın sadece bürokrasiyle biliniyor olması bir dezavantaj. Yanlış bir algıya sebebiyet veriyor. Ankara aslında bir tarih şehri. Roma Hamamı var. August Tapınağı var. Ahiler, Selçuklu, Osmanlı gibi önemli bir tarihsel mirası da taşıyor. Bu bağlamda hem tarihsel hem de modern dönemi sentezleyen şehir olması çok önemli. Bu büyük bir avantaja dönüşebilir. Bürokrasi ve siyaset şehri olmasına rağmen dünyaya doğrudan açılımı yok. Bir havaalanımız var ama direkt uçuş problemi ciddi bir sorun. Ankara aynı zamanda bir üniversiteler şehri.
Ankara’nın artık çok ivedi bir şekilde uluslararası uçuşlar yapabilen, sadece kent içindeki ulaşımı değil dünyaya hızlı açılımı gerekiyor. Biz uluslararası bir üniversiteyiz diyoruz bu çok önemli. Buraya gelecek araştırmacılar, akademisyenler, öğrenciler bağlamında doğrudan uçuşların yapılabildiği bir ulaşımı sağlamamız lazım. Hızlı tren önemli bir avantaj. Belki de zaman içerisinde uluslararası ulaşımı da sağlayacak. Ankaralı bir vatandaş olarak bir gözlemim de yapılaşma sorunu. Dikey yapılaşma Ankara’da daralmayı da sağlıyor. Belki de zaman içerisinde Ankara’nın çok daha büyük trafik sorunları yaşamasına neden olacak. Hızla büyüyen ve gelişen bir şehir. Ankara’nın aslında coğrafi olarak yayılımı da mümkün. Bakanlıklar ve uluslararası merkezler burada. Bunları planlarken iyi bir vizyon ortaya konmalı. Bazı bakanlıkların Ankara’nın doğu bölgesine, bazı bakanlıkların batı bölgesine kurulması daralmayı ve sıkışmayı da önleyebilir.
ANKARA’YA ÖZGÜ MİMARİ TEŞVİK EDİLMELİ
Ankara’da dengesiz bir coğrafi dağılım vardı. Üniversite bu dengesizliği kısmen dengelemeye çalıştı. Mamak ve diğer bölgelere hitap eden Tıp Fakültesi varken bu tarafta hiç yok. Bu taraf aslında Ankara’dan açılan bir kapı. Üniversitenin içinde Tıp Fakültesi kurulduğunda da Ankara’ya ciddi bir katkı sağlayacak. Burada en büyük avantaj da şu; sıcak su kaynağı var. Buradan hareketle fizik tedavi ile ilgili uzmanlaşma olduğu takdirde havalimanına da on dakika mesafede olduğu için sadece bu bölgeye hizmet etmeyecek Türkiye’ye hatta Avrupa’ya hizmet edebilecek bir potansiyele sahip. Ankara’da akademiyi üniversiteyi kuzeydoğuya taşıdı diyebiliriz. Bütün üniversiteler batıya doğru. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, ihmal edilen bir bölgeyi yeni bir vizyonla kalkındırma projesi. Havaalanı uluslararası uçuşa açılsa zaman içerisinde üniversitenin Tıp Fakültesi ve araştırma hastanesinin o bölgede olması sağlık turizmi ve sağlıkta uluslararası bir açılımı sağlayacaktır. İstanbul bu anlamda çok önemli bir işlev görüyor. Ankara’da bu anlamda önemli bir merkez haline gelebilir. Türkiye’de genel olarak yapılaşmada kimlik sorunu yaşanıyor. Örneğin Ankara’nın Ankara evleri, Beypazarı evleri var. Konutlarda bir Ankara’ya özgü mimarinin teşvik edilmesi ve sürdürülmesi sağlanabilir. Bizim üniversitemizde tarihsel köklerimizle bağlantılı olarak Selçuklu Mimarisi’ni de alarak bir sentez mimari ortaya kondu.
ACİL 7/24 ULUSLARARASI KÜTÜPHANE GEREKİYOR
Ankara’nın konut ihtiyacının karşılanmasında yatay ve daha yaşanabilir daha insani konutlaşma teşvik edilmeli. Tek katlı konutlarda Ankara mimarisi Ankara evleri uygulanabilir. 20-30 kilometrelik alanda çok güzel yeni şehirler kurulabilir. Mimarinin bir ruhu var. İstanbul’daki tarihi binalarda eğitim görmekle yeni yapılmış kimliksiz bir binada eğitim görmeyi örnek verebiliriz. Bu sadece üniversite açısından değil kamu kurumlarında da zorunlu mimari yapı olabilir. Bu bazı kurumlarda yapıldı. Milli Eğitim Bakanlığı okullarında ve yeni adliyelerde yapıldı. Bakanlıklar aslında buna öncülük edebilir. Ankara’da kültür sanat bağlamında da açılıma ihtiyaç var. Ankara’da sadece üniversite öğrencilerinin değil uluslararası araştırmacılarında gelip yararlanabileceği 7 gün 24 saat açık uluslararası bir kütüphaneye çok acil ihtiyacı var. Milli Kütüphane var. Zamana zaman yolunuz düşüyor biliyorsunuzdur. Öğrenciler Milli Kütüphane’de sıra bekliyor bu çok acı ve üzücü bir şey. Bu anlamda üniversiteler tasarlanırken hem öğrencilerin hem de öğretim üyelerinin hem de öğrencinin yaşam alanının içerisinde olduğu bir üniversite olmalı. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi bu yeni külliyesinde bunu zaman içerisinde başaracak. İlk etabımız tamamlandı. İçerisinde çarşısı, merkezi kütüphane, yurtları planlanıyor. Metronun da orada bir ana istasyonu olacak.
BÜYÜKELÇİLİKLERLE ÜLKELER FUARI ÖNERİSİ
Ankara’da Büyükelçilikler var. Tüm dünyanın temsilcisi konumundalar. Tek bir kitap fuarı oluyor uzun kuyruklar oluyor. Ulaşımı kolay olan bir uluslararası kongre merkezi Ankara’nın bir ihtiyacı. Büyükelçilikler aracılığıyla ülkeler fuarı yapılabilir. Ülkelerin sanatlarını, kültürlerini, sanayilerini her ülke tanıtmak isteyecektir. En kolay yapılacağı yer Ankara’dır. Uluslararası bir kitap fuarı da yapılabilir. Bilinmeyen görülmeyen eserler ortaya çıkacaktır. Bu nedenle böyle bir merkez çok önemli. Uluslararası sempozyumlar, çalıştaylar da yapılabilir. 6 yıllık bir üniversite olmamıza rağmen STK’larla çok sayıda sempozyum düzenliyoruz en büyük yaşadığımız sorun mekan sorunu. Ankara’nın tarihsel geçmişi var modern bir dönemi kapsıyor. Tarihsel ve modern dönemi içeren bir müze. Dünyanın farklı ülkelerinde var. Hatay’da mesele dünyanın ikinci büyük arkeoloji müzesi var. Ankara’da merkez olabilir. Dünyadaki farklı kültürel mirasların emitasyonlarıda olabilir. Ankara’da büyük bir şehir parkı yok. Altınpark Gençlik Parkı gibi parklar var belki ama böyle büyük bir kent ormanı yok. Merkezi, betonsuz ve cezbedecek bir şekilde düşünülebilir. Ankara’da dikey yapılaşma ve belli merkezlere yığılma nedeniyle meydan diyebileceğimiz alanlar kalmadı. Önceki yıllarda nüfusa oranla Kızılay ve Ulus bir meydandı belki ama buralara meydan dememiz doğru değil. Ankara’da büyük bir şehir meydanı olabilecek bir mekana ihtiyaç var. Ulusal günlerde bir araya gelinebilecek, çok önemli etkinliklerde bir araya gelinebilecek bir mitingin yapılacağı bir mekan yok. İstanbul’da mesela Yenikapı yapıldı, Ankara’da da olması gerekiyor.
AVM’lere karşı olduğum için değil ama Ankara’yı sadece AVM’leriyle anılan bir şehir olmaktan çıkarmamız lazım. AYBÜ bu açıdan çok avantajlı bir üniversite. Pursaklar’dan üniversite külliyesine doğru çok katlı bir AVM yok. Buradan AVM planlayan yatırımcılara öneride de bulunalım. Dikey mimariden yatay mimariye geçişi öneriyoruz. Kuzey Ankara’da AVM planlayan yatırımcılara bedesten tarzını yeniden canlandırmalarını önerebiliriz. Bu insanların işlerine bakarken içlerine bakmasına da vesile olacaktır. Akyurt’ta Uluslararası bir fuar alanı da planlanıyor. En yakın zamanda orası da devreye girerse Esenboğa’nın direkt uçuşlara açılmasıyla beraber kitap fuarları uluslararası olarak burada planlanabilir, fuar alanı da açılırsa AYBÜ bu fuarlara ciddi manada katkı sağlayabilir. Aralık’ta öğrenci kulüplerinin bir araya geldiği dünyadaki tüm sistemleri ele aldığımız başkanlık sistemi çalıştayı gerçekleştirdik. Raporları ilgili kurumlara sunduk. Türkiye’deki gelişmeleri takip ederek öğrencilerin insiyatif almalarını istiyoruz.
ANKARA’DA İŞ BAŞI YAPAN İLK FAKÜLTEYİZ
Yrd. Doç. Dr. Ünsal Dönmez Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı
Ölü kampüs sorunu nasıl aşılabiliri çok düşündük. Kendi fakültemiz açısından insanlar bir an önce mezun olayım meslek sahibi olayım bakış açısı var. Biz onlara hep şunu söylüyoruz; burası bir meslek yüksek okulu değil siz üniversitelisiniz. Birikime sahip olmak zorundasınız. Kültür ve sanatla iç içe olmak zorundasınız. Biz fakülte olarak şunu geliştirmeye çalıştık; dışarıyla öğrencilerimiz mutlaka irtibatlı olsun. Örneğin bir tane Mülteci Hukuk Kliniğimiz var. Birleşmiş Milletler destekli bir proje. Doğrudan doğruya hukuki sıkıntıları olan mültecilerle öğrencilerimiz görüşüyor. Üniversitemizin misyon ve vizyonu gereği derslerimizin bir kısmı İngilizce. Doğrudan doğruya bu sayede iletişime geçebiliyorlar. Öğrenciler öğrendiklerini sahada uygulayabiliyor. Yerel yönetimlerle işbirliği yapmaya çalışıyoruz. Keçiören Belediyesi ile bir proje başvurumuz var. Ücretsiz hukuki yardım alamayacak kişilere yönelik Altındağ Belediyesi ile de bir çalışmamız var. Hukuk filmleri açısından 15 günde bir film okuma günleri düzenliyoruz. Etlik batı kampüsümüzde bir sinema salonumuz var. Sinema salonunda radyo televizyondan film senaristlerini çağırdık. Bir de hukuk hocası var. Öğrencilerle hem sohbet, hem sinema, hukuki alt yapısı olan filmleri tartışarak biraz daha öğrencilerin burada vakit geçirebilecekleri sohbet edebilecekleri bir ortam sağlanıyor. Kampüsü öğrenciye nasıl taşınırızı düşünük. Bunda da başarılı olduk. Adliyenin içerisinde arabuluculuk kapsamında 80 öğrencimiz iş başı yaptı. Ankara’da hukuk fakültesinde iş başı yapan ilk fakülte olduk. Önemli bir kazanç oldu.
KULÜPLER İÇİN ÖZEL PROGRAM
Sosyal Etkinlik Koordinatörü Rahim Ay
Sivil toplumun sivil gücünü kullanan, üniversitenin bilgi birikimini kullanan, devlet gücünü kullanan küçük küçük projeler oluşturmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de faaliyetleri kulüp, dekanlık ve rektörlük faaliyetleri olarak yapıyoruz. Mesela birkaç yüz kadınla konuşarak belli bir eğitime tabi tuttuk. Pursaklar Belediyesi, Büyükşehir Belediyesi ve KOSGEB’in katıldığı bir toplantıyla fuar alanında ürünlerini geliştirdiler. Onlara eğitim vererek katkıda bulunarak imkan yarattık. Bir anlamda kadın girişimciliği faaliyetlerini yürütüyoruz. Doğudaki okullara öğrencilerimiz çok ciddi anlamda katkı sağlıyorlar. Bütün kulüplerin kendi yaptıkları çalışmaları genel anlamda ortaya koyarak böyle bir ortak çalışmalar yürütüyoruz. Öğrencilerimizi pratik bir şekilde bu işlerin içerisine sokmaya çalışıyoruz. Kulüplerimizin herhangi bir siyasi bağlama girmeden şeffaf ve bilimsel bir şekilde çalışmalar yapıyoruz. Kulüp faaliyetleri için bir yazılımımız var. Kendi öğrencilerimiz yazdı programı. 3 yıldır işliyor. Event YBU isimli bir program. Faaliyetlerini buradan planlayıp, onaylatabiliyorlar.
YILDIRIM GİBİ HIZLI HAREKET EDİYORUZ
Prof. Dr. Rafet Aktaş - İşletme Fakültesi
Fakültemiz bünyesinde kümeleme ve rekabet araştırması birimimiz var. Kısa adı REKMER. Öğrencilerimize girişimcilik sertifikası adı altında bir eğitim başlattık. Yoğun bir başvuru söz konusu ama sınırlı öğrenci alabiliyoruz. Gıda sektöründen medikale kadar pek çok sektöre projeler üretildi. TÜBİTAK üzerinden projeler yapıldı. Hazine Müsteşarlığı, SPK’nın bir departmanı, rekabet kurumu gibi kamu kurumlarının bazı eğitim faaliyetleri fakültemiz üzerinden yürütülüyor. Öğrencilerimizin hedeflerinde girişimcilik yönünde çabaları var. Yurtdışına inanılmaz bir talepleri var. Müthiş bir yarış var. Gitmek için notlarını yükseltiyorlar. Yazın staj ayarlamaya çalışıyorlar. Havaalanına yakın olmak iyi bir avantaj bizim için. Devlet üniversitesiyiz ama özel üniversite refleksine sahibiz, adımızda Yıldırım olunca hızlı hareket ediyoruz. Daha dinamik bir yapıya sahibiz. Bürokrasiye takılmıyoruz.
BÜROKRATİK ELEMANLAR YETİŞTİRİYORUZ
Yrd. Doç. Dr. Fatih Cemil Özbuğday - Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekan Yardımcısı
Öğrencilerimizden istediklerimiz şu. KPSS’ye sıkışık bir öğrenim hayatı geçirmesinler. Komple öğrenci olsunlar. Sadece dersi bilmek anlamak değil sosyal aktivitelere de yönelsinler. Yabancı dil de öğrensinler, iletişim becerileri de yüksek olsun. Bulunduğu ortama katkıda bulunsun. Sadece teknik detaylarla uğraşan bir yapı değil sosyal meziyetleri de olan bir yapı da olsun. Bürokrasiden gelen çok sayıda öğrencimiz var. Bürokrasinin ihtiyacı olan bürokratik elemanlar yetiştiriyoruz. Dışişleri Bakanlığı’ndan birisi mesela bizde uluslararası ilişkiler alanında doktora yaparak kendi kurumuna akademik bir katkı sunmuş oluyor. STK’lar da çok önemli fakültemizdeki bir çok hoca aynı zamanda STK’larda farklı konularda çalışıyor. Üniversitelere insan kaynağı da ihraç ediyoruz.
YERLİ YAKIT KATKISI GELİŞTİRDİK
Prof. Dr. Fatih Vehbi Çelebi Rektör Yardımcısı
5 yaşında bir fakülteyiz çevremize çok ciddi katkılar yaptık. Buluşu tamamen bize ait yeni bir yakıt katkısı geliştirdik. İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’da satışa sunuldu. Ürünün LPG’li araçlarda kullanılabilmesi için AR-GE süreci devam ediyor. Roket yakıtlarında kullanılacak olan yüksek saflıkta elementer bor üretimi için Ankara Kalkınma Ajansı destekli bir proje tamamladık. Sanayi asistanı modeli ile sanayicinin sorunlarını yerinde çözmek sanayi üniversite işbirliğini kalıcı kılmak için yeni bir girişim başlattık. Yüksek lisans ve doktora tezlerinin sanayi içinde yürütülebilmesi için öğrenci ve sanayinin birlikte olduğu organizasyonlara imza attık. Kuluçka merkezimizin çalışmaları OSTİM’de devam ediyor. Çubuk’la agat taşı projesi gerçekleştirdik. Robot tasarımı alanında Yıldırım yarışları düzenledik. Bir takım medikal projeler de yaptık. Lazer ışığını büktük. Çalışmalarımız devam ettiği için ortaya çok çıkarmadık. Ameliyatlara da çok ciddi anlamda katkı sağlayacak.
ABİDİNPAŞA İSMİNİ VERMİŞİZ AMA KİM BİLİYOR
Doç. Dr. Mustafa Erdoğan - Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Ankara’nın kültürel ve tarihi birikimi var deniliyor ama Ankaralılar çok fazla farkında değil. Ankaralı kaç şair, alim var diye sayın deseniz belki bir tek Hacı Bayram Veli’yi biliyoruz. Abidinpaşa’ya ismini vermişiz ama kimdir ne zaman yaşadı ne gibi eserler verdi bilinmiyor. Bazı insanlarımız Ankara’yı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte kurulan bir şehir zannediyor. Ankara islam öncesinden gelen çok önemli bir yerleşim merkezi. Hürrem Sultan’ın Ankara’da yaptırmış olduğu bir cami varmış. Mimar Sinan’ın eser olan bir cami bugün ortada yok maalesef. Ulus’taki sebze hali civarında bir yerdeymiş. 17. yüzyılda yanmış tekrar tamir edilmiş. 1940’larda tamamen yok olmuş. Bunu kaç kişi biliyor Ankara’da. Ankara’nın tarihi ve kültürel birikiminin yeterli kadar bilindiği ve yayıldığı kanısında değilim.
63 ülkede 160 ayrı üniversiteyle ikili işbirliği anlaşması var. 15 ayrı uluslararası projemiz var. İki ayrı staj konsorsiyumu var bir tanesinin koordinatörü kendimiziz. Her yıl 50-55 öğrencimizi Avrupa’ya staja gönderiyoruz. Arjantin, Güney Kore ve Brezilya’da hem öğretim üyesi hem öğrenci değişimi yapıyoruz. Genç bir üniversite olarak kendi öğrencimize finansal desteğin yanı sıra öğrencilerin finansal giderlerini de biz karşılıyoruz.
RAKAMLARLA AYBÜ
Esenboğa Külliyesi, Etlik, Bilkent, Cinnah, Ulus, Çubuk, Varlık’la birlikte 7 yerleşke. 12 Fakülte, 1 Yüksekokul, 1 Devlet Konservatuvarı, 2 Meslek Yüksekokul, 5 Enstitü, 18 Uygulama ve Araştırma Merkezi. 15 bin öğrenci, bini aşkın akademik personel. 9 Ön lisans, 54 Lisans Programı, 99 Lisansüstü Program. Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Ankara Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile afiliasyon. Bir çok bölümde eğitim yüzde 100 İngilizce. 91 farklı ülkeden bin 294 Uluslararası öğrenci ile yüzde 8.9 oranla Türkiye’de devlet üniversiteleri arasında en yüksek uluslararası orana sahip üniversite.
GENİŞ KATILIM
Hürriyet Ankara-AYBÜ Ankademi buluşmasına Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Doğan ile birlikte İslami İlimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Hasan Yücel Başdemir, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Orçan, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Muhammed Enes Kala, Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Ünsal Dönmez, Sosyal Etkinlik Koordinatörü Rahim Ay, İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rafet Aktaş, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Fatih Cemil Özbuğday, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fatih Vehbi Çelebi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Erdoğan ve Dış İlişkiler Koordinatörü Uzman Damla Bülbüloğlu katıldı.