Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması

Güncelleme Tarihi:

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması
Oluşturulma Tarihi: Mart 21, 2017 17:41

Hürriyet Ankara’nın üniversitelerle kenti konuştuğu “Ankademi: Şehir ve Üniversite” projesinin üçüncü durağı Gazi Üniversitesi oldu. Hürriyet Ankara Haber Koordinatörü Deniz Gürel ve Doç. Dr. Zafer Savaş Şahin, Hürriyet Ankara ekibiyle birlikte Gazi Üniversitesi’nde akademisyenlerle kenti ve üniversiteyi masaya yatırdı.

Haberin Devamı

“Gazi Üniversitesi Ankara’nın değil Türkiye’nin üniversitesi” tanımlamasını yapan Rektör Prof. Dr. İbrahim Uslan, dikkat çeken farklı projelerini anlatarak ileriye dönük hedeflerini paylaştı. Diğer üniversitelerle ortak projelere imza atmak için kısa adı BEST olan Bilim, Eğitim, İnovasyon Sanat ve Teknoloji Üst Kurulu oluşturduklarını belirten Uslan şöyle konuştu:

BİNAMIZ MİMARİ AKIMIN SON ÖRNEĞİ

Gazi Üniversitesi Ankara’nın değil Türkiye’nin üniversitesi. Gazi Üniversitesi içinden 13 tane üniversiteye kuruculuk yapmış bir üniversite. Sosyal, sağlık, eğitim, fen alanında program çeşitliliği açısından baktığınızda aslında farklı üniversitelerde parça parça olan programların bütününe yakınını, ziraat ve veterinerlik gibi temel bir iki alan haricinde bünyesinde barındıran bir üniversite. Her ne kadar Gazi Üniversitesi adını 1982’de almış olsa da Ankara’da öğretmen yetiştirmeye yönelik 1926 yılında Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü kuruluyor. Rektörlük binası biliyorsunuz, aynı zamanda 20 liraların arkasında da bulunur, Mimar Kemaleddin’in de orada fotoğrafı vardır, Mimar Kemaleddin tarafından mimarisi oluşturulmuş, 1927’de inşaatına başlanıp 1930’da tamamlanan bir bina. Orta Muallim Mektebi ilk eğitim faaliyetlerine Ulus’ta başlıyor. Bu bina tamamlandıktan sonra buraya geliyor. Aslında bu Cumhuriyet mimari akımının son örneği belki de. Mimar Kemaleddin 1. mimarlık akımının son örneği. Ulus’ta vakıf binası, Ankara Palas gibi Mimar Kemaleddin’in eserleri var. Mimar Kemaleddin inşaatın başladığını görüyor ama tamamlanmasına ömrü vefa etmiyor. 1929 yılında bu mektebin adı Gazi çiftliğiyle aynı sahada olduğu için Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü adını alıyor. 1976 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü’ne dönüşüyor. 1981’de çıkan YÖK yasasıyla beraber 1982 yılında Gazi Üniversitesi adını alıyor.

Haberin Devamı

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması

49 FAKÜLTEYLE EĞİTİME BAŞLADI

Haberin Devamı

Gazi Üniversitesi tek başına eğitim fakültesinden oluşmuyor. Yine 1935’lerde gündeme gelip 1937’de kurulan Erkek Meslek Öğretmen Okulu bu daha sonra Yüksek Teknik Öğretmen Okulu adını sonra da Teknik Eğitim Fakültesi adını alıyor. Altı yıl önce de Teknoloji Fakültesi’ne dönüştürüldü. Burası Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yükseköğretim kurumlarından birisi. Benzer şekilde kuruluşu Zafer Meslek Mühendislik Yüksekokulu’na kadar giden 1967, sonralarda Yükseliş Mühendislik Yüksekokulu görülüyor. 1971 muhtırasıyla Türkiye’nin eğitim sistemini, siyasetini, kültürünü, insanların özgürlük alanlarını maalesef bugüne kadar en sonuncusunu 2007 yılında yaşadık, siyaset değil darbeler ve muhtıralar belirlemiş. Halen 1982 Anayasası malumunuz bir askeri anayasa. 1971 muhtırasıyla beraber devlet özel okulları devletleştiriliyor ve Yükseliş Mühendislik Yüksekokulu da Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık akademisi (ADMMA) adını alıyor. Benzer şekilde Ankara İktisadi Ticari Bilimler Akademisi var orası İktisadi İdari Bilimler Fakültesi adını alıyor. ADMMA Mühendislik Mimarlık Fakültesi adını alıyor. Basın yayın, dişçilik ve eczacılık yüksekokulları var bütün bu yüksekokulların birleşmesinden oluşan 49 fakülteyle başlayan bir Gazi Üniversitesi ortaya çıkıyor. Gazi Üniversitesi adını 1982’de almasına rağmen kuruluşu 1926’ya gidiyor.

Haberin Devamı

GAZİ CUMHURİYETİN İLK ÜNİVERSİTESİDİR

Gazi Üniversitesi de bu manada Türkiye Cumhuriyeti’nin aslında ilk üniversitesidir diye ifade ediyoruz. Ankara Üniversitesi’nin kuruluşu galiba 1946, biz onlardan da önce bu durumdayız. Bugün Gazi Üniversitesi, 20 fakülte, 7 enstitü, 5 yüksekokul 3 meslek yüksekokulu, 1 Türk Müziği Devlet Konservatuarı, 53 uygulama ve araştırma merkezi ile aslında yerelde Ankara’ya, özelde ülkeye, genelde de insanlığa fayda ve hizmet üreten Türkiye’nin önemli eğitim kurumlarından, önde gelen üniversitelerinden birisi. Şu anda merkez kampüs dahil 8 kampüste eğitim öğretim faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bunun avantajlarını dezavantajlarına karşı fazlasıyla yaşıyoruz. Çünkü her açıdan kolay ulaşılabilir, yerelde Ankara halkıyla içli dışlı, onlarla ortak projeler yürütüldüğünde ulaşılması ve iletişimi kolay bir üniversiteyiz. Merkez kampüsümüz biliyorsunuz Beşevler kampüsünde. İktisadi İdari Bilimler Fakültesi bu bölgede. Yine Tıp Fakültesi, Emek kampüsünde dişçilik ve İletişim Fakültesi var. Gölbaşı’nda kampüsümüz var. Kahramankazan’da TUSAŞ Kazan Meslek Yüksekokulumuz var. Tunus Caddesi’nde Çankaya kampüsümüz, Bilişim Enstitüsü var. OSTİM’de Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulumuz var. Maltepe’de Mühendislik fakülteleri var, Polatlı’da resmen kuruldu 10 tane araştırma görevlisi de alındı, inşaatı bitti belediye teslim etmek üzere Polatlı İlahiyat Fakültesi var. Öğrencisi henüz yok. Polatlı Fen Edebiyat Fakültesi var. Şu anda Gölbaşı’nda eğitim öğretim faaliyetlerini yürütüyor. Polatlı Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulumuz var onları da yazın inşallah eğitim öğretim yılı sonunda Polatlı’ya taşıyacağız. Adı Polatlı ama kendisi şu anda Gölbaşı’nda. Polatlı halkının beklentisi de bu yönde. Eğitim öğretim faaliyetlerini bu yönde gerçekleştiren bir üniversiteyiz.

Haberin Devamı

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması

ÜLKEMİZİN YANSIMASI BU ÜNİVERSİTEDE

Başta da söyledim her en kadar Ankara’da kurulmuş olsa da Gazi Üniversitesi Ankara’nın değil Türkiye’nin üniversitesi. Öğrenci profiline baktığımızda da Trakya’sıyla, Anadolu’suyla aslında ülkemizin bir yansıması bu üniversitede. Türkiye’de üniversiteye bakış noktasında aslında ülke gerçekleri neyse üniversitelerde de bu gerçeklerin değişmemesi lazım. Aslında üniversite bilginin üretildiği, görüşlerin özgürce paylaşıldığı, tartışılmaz denilen konuların tartışılabildiği bir ortam. Siyaset biliminin bir kere üretildiği merkezler burası. Türkiye’de bunu ne kadar gerçekleştirebiliyoruz diye bakarsak her konuda olduğu gibi bilimi kullanan değil bilimin üretim merkezleri konusunda ne kadar güçlü bir duruş sergileyebiliyoruz konusunda problem olduğunu düşünüyorum. Ben bunu zaman zaman arkadaşlarımla da öğrenci konseyimle de paylaşıyorum; Şöyle bir eğitim sistemimize baktığımızda Avrupa, Amerika, Ortadoğu, Asya ile kıyasladığımızda mevcut halimizle daha çok nereye benziyoruz dediğimiz zaman diyorlar ki biz daha çok Ortadoğu’ya benziyoruz. Ben de iddia ediyorum ki biz oraya bile benzemiyoruz. Çünkü üniversiteler siyasetin, bilginin üretildiği üretim merkezleridir. Siyasetin çatışma alanları değildir. Gerek öğretim üyesi, gerek öğrenci ayağında bu ülkede çok fazla aslında gündemimizde olan konulardan biri. Geriye dönüp baktığımda halen zihnimde 10 yıl önce cübbeleriyle meydanlara ellerinde ordu göreve pankartlarıyla inen rektörler, öğretim üyeleri bugüne kıyasla siyasetin tam göbeğindeydiler. Üstelik milletin, devletin yanında değil bugün baktığımızda demokratik bakış açısıyla, gerçekçi baktığımızda milletin ve devletin karşısında bir duruşla siyasetin içindeydiler. Fotoğrafa büyük çerçeveden bakmak lazım. Bugün yanlışlar varsa dünküleri de konuşmamız lazım. Bugün doğrular varsa dünkü doğrularla kıyaslayabiliyor olmamız lazım. Geçmişi iyi okumak gerektiği kanaatindeyim.

Haberin Devamı

GAZİ’DE ORTALIK SAVAŞ ALANINA DÖNMEZ

Gazi Üniversitesi şehir üniversitesi olması nedeniyle Anadolu’nun da bir resmi. Aynı zamanda ben iddia ediyorum şöyle bir Ankara’daki üniversitelere öğrenci sayısı küçük olan üniversiteleri kast etmiyorum büyük üniversitelere baktığınızda aslında ideolojik çekişmelerin sürtüşmelerin olabildiğince az olduğu bir üniversite. Öğrenci temelinde de böyle. Kavgaların en az olduğu huzurun en yüksek olduğu en önemli üniversitelerden birisidir. Gazi Üniversitesi’ni milli uydumuzun gönderildiği bir törende ortalığın savaş alanına döndüğü üniversite olarak hiç görmemişsinizdir, bundan sonra da görmeyeceksiniz. Millet adına, ülke adına önemli bir adım yapılırken her taraf savaş alanına dönüyor, böyle bir şeyi Gazi Üniversitesi’nin hiç bir kampüsünde göremezsiniz. Gazi Üniversitesi’nde olabildiğince çeşitlilik vardır, aynı zamanda bununla birlikte huzur ortamı hakimdir. Bu da belki de Gazi Üniversitesi’nin milli ve yerli duruşunu, evrensel bilginin üretimiyle harmanlamış bir şekilde çalışmalarını yürütmesinden kaynaklanıyor. Tabi şehirlerde üniversitelerin şehre katacağı çok şey var. Elbetteki üniversiteye gelen öğrencilerin de şehre ekonomik katkısı var. Şehirdeki ekonomik hayata çok önemli katkıları var. Ama üniversiteye bakış açısının temelde bu olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması

26 BİN LİSANSÜSTÜ ÖĞRENCİMİZ VAR

Gazi Üniversitesi’nin bugün öğrenci sayısı lisansta 45 bin, ön lisans öğrenci sayımız ise 8 bine yakın. Bizi büyük üniversite yapan parametrelerin başında lisansüstü öğrenci sayımızın 26 bin oluşu var. Yani 45 bin lisans öğrencisine karşın 26 bin lisansüstü öğrencimiz var. Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti, Ankara’da devletin tüm erkleri burada, merkez burası. Yargı, yürütme, yasama hepsi burada halkın yanında. Bizim gerek lisansüstü programlarda gerek düzenlemiş olduğumuz farklı kurslarla yada zaman zaman öğrencilerimizin yada öğretim üyelerimizin sanatsal ve kültürel ve sportif etkinlikleriyle biz aslında şehre çok şey katıyoruz. Aynı zamanda şehre bizim sunduğumuz önemli katkılardan birisi de şu; Biliyorsunuz batıda birçok ülkede ekonominin önemli ayaklarından birisi diğer ülkelerden ülkelerine gelen öğrencilere vermiş oldukları eğitim neticesinde elde ettikleri kazanımlardır. Bu çerçevede Gazi Üniversitesi 2 bin 100’e yakın yabancı öğrenciyi misafir ediyor. Bunlardan yüzde 50’si lisansüstü eğitim, yüzde 50’si de lisans eğitimi yapıyor. Hem şehri diğer ülke insanlarıyla bir araya getirmek hem ülkenin uluslararası arenada kültür elçileri oluşturmasına katkı sunması açısından da Gazi Üniversitesi önemli bir hizmet ortaya koyuyor.

BÜYÜRKEN ÖNÜMÜZE MEVZUAT ÇIKIYOR

1930 yılında bu bina tamamlandığında o tarihteki fotoğraflara baktığımızda görüyoruz ki Ulus var, tren garı var ve Orta Muallim Mektebi’nin bugün rektörlük olarak kullandığımız bu binası var. Ama an itibarıyla baktığımızda Gazi Üniversitesi şehrin içinde sıkıştırılmış, hareket kabiliyeti sınırlandırılmış bir konumda. Taş taş üstüne koymaya çalıştığınızda mevzuat ve emsal değeri karşınıza çıkıyor. Örneğin Türkiye’nin hemşire ihtiyacı var, fizyoterapist ihtiyacı var ve bununla ilgili sürekli kontenjan artışları da gündemde. Bu mekânsal sıkıntıları aşabilmek için sizin elbetteki şehri boğmadan ama mevzuata da takılmadan güncel gerçekliklerle beraber yeni mekanlar için hızla bu sorunları revize edebilmeniz lazım. Gazi Üniversitesi’nde şuraya baktığımız zaman etrafında zamanında önemli hizmetler yerine getirmiş eğitim kurumları var. Ama artık bunlarla ilgili farklı mekânlar, daha doğru şekilde donatılmış, cazibe merkezi haline getirilmiş, öğrenci profili olarak her kesimden öğrenci çekebilen daha doğru ortamlar oluşturulabilir. Bu ortamların oluşturulması aynı zamanda 300 dönümü aşkın bir yer işgal eden merkez üniversitesi Gazi Üniversitesi’nin en az 2 katına büyümesi anlamına geliyor.

HEDEF İYİ DEĞİL EN İYİ OLMAK

Gazi Üniversitesi bugün Ankara’da merkez olarak baktığımız zaman Türkiye’nin bürokratlarını, siyasetçilerini, yöneticilerini, teknokratlarını yetiştiren bir üniversite. Devlette en çok nerenin mezunu var diye baktığımızda görüyoruz ki Gazi Üniversitesi’nin mezunu var. Böyle büyük bir misyonu yerine getirmişiz. Türkiye’ye 13 civarında üniversite kazandırmış bir üniversitenin artık misyonunu yerine getiren Anadolu’nun çeşitli yerlerinde birçok üniversite var. Birçok önemli kısmı da bizden çıkmış üniversiteler. O zaman bu büyük sorumluluğu yerine getirmiş üniversitenin artık yeni sorumluluklar yüklenmek zamanı gelmiş artık geçiyordur diye bakıyoruz. Bu da eğitim faaliyetlerini yürütürken aynı zamanda ülke adına katma değer üreten büyük ARGE projelerinden geçiyor. İnovatif yaklaşımlarla dünyanın gidişini doğru okumak, ne yaptığını değil gidişine bakmak doğru okumaktır. Gidişat doğrultusunda ülkemizin stratejik önceliklerini doğru belirleyen, bu belirledikleri önceliklerle üniversitenin gerek insan kaynağı olarak, gerek bilgi, gerek teknolojik alt yapı olarak bunları doğru tespit etmektir. Bu önceliklerle oluşturulan ve böylelikle uluslararası ve ulusal fırsatları gerek kurum ve üniversite adına gerek ülke adına kazanıma dönüştüren potansiyelini fark etmek ve buna göre adım atmaktır. Biz bu yönde adım attık. Ankara bugün savunma sanayinin kalbi. Biz bu ülkede millet olarak var olacaksak ülke adına değer değil, katma değer, katma değerin ötesinde gerek teknolojik anlamda, gerek sağlık alanında, gerek sosyo kültürel manada değer üretebileceksek üretmek için bir Bilim, Eğitim, İnovasyon Sanat ve Teknoloji Üst Kurulu oluşturduk. Kısa adı da BEST. Gazi’nin hedefi iyi değil en iyi olmak.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması



50 MİLYONLUK 3 BOYUTLU YAZICI MERKEZİ

Ankara savunma sanayinin kalbi. 14 Ocak 2017 tarihinde Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında Türkiye’nin 2017 yatırım programı açıklandı. Orada 50 milyon TL’lik bir üç boyutlu yazıcı merkezimize bu kapsamda destek verildi ve destek onaylandı. Şimdi bu merkezin 4 aşaması var. Aşamalardan birinci ayak bu teknolojinin milli ve yerli olarak ülkede üretilmesi. Teknolojik ürünlerin değil teknolojinin bizzat kendisinin üretilmesi. Bizim Gazi Üniversitesi olarak TÜBİTAK projeleri kapsamında bir firmayla bu noktada bir prototipin üretiminde son noktaya da yaklaşıldı. Bu merkez bu teknolojiyi üretecek, ondan sonra gerek teknik alanların, gerek sağlık sektörünün ihtiyaç duyduğu ürünlerin parametrik analizini ve şartlarını belirledikten sonra üretimi gerçekleştirebilecek. Bir diğer yandan bu teknolojiye girdi olacak endüstriyel tozların üretiminin gerçekleştirilmesi de sonuncu ayak olacak. Bugün itibarıyla araştırma uygulama merkezlerinde üretilen ve yürütülen lisansüstü programlar yok. Bu projenin hedeflerinden birisi de burada ulusal ya da uluslararası işbirlikleriyle uluslararası ortak doktora programlarının da yürütüldüğü bir merkez olacak. Amerika’dan bir üniversite ile bu manada ön görüşmeler yapıldı. Bu merkez 5 bin metrekare kapalı alanı olan bir merkez olacak.

BU MERKEZ TÜRKİYE’NİN OLSUN İSTEDİK

Biz bu merkezi Gazi Üniversitesi’nin bir merkezi olarak görmüyoruz. Bununla ilgili çalışmalarımıza 4 yıl önce başlamıştık. Gazi Üniversitesi olarak başladığımızda savunma sanayiinin bizden beklentisi vardı. Bu ülkenin merkezi olsun istedik. Zira Amerika’da başkan, İngiltere’de kraliyet düzeyinde doğrudan desteklenen bir konu bu. Dolayısıyla Türkiye’nin projesi olsun dedik. Türkiye’den üç üniversiteden bu noktada destek aldık mutabakat metinlerini imzaladık. Aynı zamanda savunma sanayiden de ASELSAN, FNSS, TAI, TEİ, HAVELSAN, ROKETSAN’ın desteklerini aldık mutabakat metinlerini imzaladık. TAI’de genel müdür düzeyinde görüşme yaptık onlar da çok ciddi bir şekilde bu konuya destek veriyorlar. Ve bunu Ankara’da yüksek sesle sahipleniyorlar. Aynı işbirliğimiz benzer şekilde şu an altyapısı oturmadığı için yüksek sesle ifade etmiyoruz ama, biliyorsunuz bizim Kahramankazan’da TUSAŞ Meslek Yüksekokulu’muz var. Burası adıyla da bakıldığında bir cazibe merkezi olarak duruyor. TUSAŞ adından dolayı iş garantisi gibi öğrenciler düzeyinde de bir algısı var. Biz de bu algıya layık olmak için teknik alt donanımına yönelik geliştirme arzusu içerisindeyiz. TAI’de de kurum olarak, yöneticiler olarak bunu aşırı bir şekilde sahipleniyorlar. Heyecanla bu konuya yaklaşıyorlar. Çok önemli bir proje olduğu için bize bu imkânı sunan çok farklı kurumlar var. Başlangıç noktası olarak Sabiha Gökçen Havalimanı’nın yanında İstanbul Teknopark var Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından burada bize 3 bin metrekare bir arazi tahsis edildi. Gazi Üniversitesi kampüsleri içerisinde üzerine 5 bin metrekare merkez inşa edebileceğimiz yapabileceğimiz bir alan zaten yok. Onların tahsis edeceği alanlarda bu merkezi kurmamız noktasında ısrarcı davranıyorlar. Yer seçimi konusunda son karar yakın zamanda inşallah verilecek. Ankara’da olması tarafına doğru evriliyor diyebiliriz.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması



İKİ KENTE DAHA ULAŞIM PLANI YAPIYORUZ

Üniversitenin birincil görevi tabii ki bilgiyi üretmek. Bilginin yaygınlaşmasını sağlamak, bu yaygınlaşan bilginin de topluma ve insanlığa fayda olarak kazandırılması yolunda hizmet vermek. Globalleşen dünyada geçmişe ait eserleri bir an görmezden gelin gözünüzü kapatın bugün artık Konya aynı zamanda Bursa’dır. Bursa aynı zamanda İstanbul’dur. Eskiden insanların nefes alabilecekleri, birbirleriyle dost meclisleri oluşturabilecekleri şehre ait mekânlar vardır. Maalesef topluma AVM’lerden başka seçenek sunmuyoruz ama hala tarihi dokuya sahip kentlerde böyel mekanlar insanların nefes aldığı mekânlar olma hüviyetini sürdürüyor. Bizim aslında kente dair söyleyeceğimiz şeyler bir diğer üniversitenin söyleyeceğinden öte şeyler değil. Ulaşım, her kentin problemi. Gidin Anadolu’nun bir şehrindeki üniversiteye şehre ne katkı sunacaksınız denilince; trafik arap saçıdır bunun çözümüne yönelik şu şu adımları atacağız denilir. Başka ne diye sorduğunuzda insanların gezeceği, nefes alacağı ortamlar yok, bunlara yönelik projeler oluşturacağız gibi sorumluluklar söylenebilir. Genelde üniversitelerin de halkın da ortak buluşma alanları karşımıza çıkabilir ama Gazi Üniversitesi gibi köklü geçmişi olan, bugün savunma sanayiinden sosyo kültürel ve sportif alanlara kadar birçok alanda bilim üreten, eğitim veren bir üniversiteye aslında toplum adına çok daha farklı sorumlulukların da düştüğüne inanıyorum. Ankara ölçeğinde Gazi Üniversitesi sorumluluğunu yerine getiren bir üniversite. Üniversite ve belediyeden çıkmış bakanlıkta onay aşamasında olan bir ulaşım projesi var mesela. Ülke ölçeğinde de iki ilimizde bu proje yine yürüyor. Türkiye’de iki belediyenin daha ulaşım planını Gazi Üniversitesi yürütüyor. Birisi Rize, birisi Erzincan. Başka belediyelerle ilgili de çalışmaları arkadaşlar yürütüyor.

BİLGİ VE TEKNOLOJİYİ ÜRETMEK ZORUNDAYIZ

Türkiye’nin teknoloji ihracat rakamları yanlış hatırlamıyorsam kilogram fiyatı 1.6 dolarlarda. Sanayi ürünlerinde 5 dolar civarındayız. Ama savunma sanayiinde 2 bin 500-4 bin dolar bandındayız. Eğer biz milli geliri artırmayı, ülke olarak refah seviyesini yükseltmeyi hedefliyorsak mutlaka ve mutlaka üniversiteler olarak bilgiyi ve teknolojiyi üretmek zorundayız. Bu bizim bağımsızlığımız adına, istikbal ve istiklal adına en büyük sorumluluğumuzdur. Bu olmazsa olmazdır. Yoksa siz bu topraklarda var olamazsınız. Birileri kıtalararası füze atarken siz hala 200 kilometre menzilli füzelerden bahsediyorsanız bu yarışta nereye kadar varabileceğiniz konusu tartışma konusudur.  Gazi Üniversitesi olarak fen bilimlerinde 37 iken sosyal bilimlerde 80 küsur lisansüstü programımız var. Bizim merkez sayımız 53. Yine burada en fazla sayı sosyal alanlardaki merkezlerimizle alakalı. Bu merkezleri de dinamik haline getirerek toplumsal olarak değerler sistematiğimizin de farkındalığının oluşması lazım.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması

UNESCO KÜRSÜSÜNE SAHİP TEK ÜNİVERSİTE

Biz gittikçe ata erkil aileden çekirdek aileye dönüştük ama aslında artık çekirdek aile de kayboldu. Bireyler haline dönüştük. Aynı evin içinde yaşayan bireyler haline geldik. Bireylerden büyük bir topluluk oluşturmak kolay değil, pratik değil, uygulanabilirliği yok. Bu farkındalıklarla birlikte öncelikle bu donanımlarla beraber bir araya gelmek ve kültürüyle var olan insanları oluşturmak adına da üniversitelere sorumluluk düştüğüne inanıyorum. Bununla ilgili BELTEK kurslarını örnek veriyorlar. BELTEK’de sadece mesleki teknik eğitimle alakalı değil sosyal sorumluluk alanlarında, sağlık alanlarında da programlarımız var. Mesela Anne Üniversitesi programı var. Kayıt almada problem oluşuyor çünkü belli bir sayının altındaysa sınıf açılamıyor. BELMEK kurslarında görüşülerek bu tarafa da öğrenci çekmek konusunda çalışıyoruz. Bu tür sosyal projelerimiz var. Aynı zamanda bizim Altındağ Belediyesi ile Hamamönü’nde bir Somut Olmayan Kültürel Miras Müzemiz var. Gazi Üniversitesi Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi UNESCO kürsüsüne sahip Türkiye’deki tek, dünyadaki dördüncü üniversite. Bildiğim kadarıyla diğerlerinin Brezilya, Portekiz ve İspanya olması lazım. Ankara’yla, halkla kaynaşma iç içe olma anlamında öğrencimiz de hocamız da orada, belediyenin kültür birimi de orada. Mesela burada kazak, atkı, şal ve şapka örüyorlar. Fakir fukara insanlara bunları ulaştırmak için üniversite ile öğrenciyle halkı bir şekilde bir araya getirmişler burası böyle güzel bir işbirliğinin örneği. Örneğin geçenler de İletişim Fakültesi’nde Keçiören Belediyesi’yle Halkla İlişkiler Akademisi adı altında bir proje gerçekleştirildi. Buradan öğrencilerin oluşturduğu yaklaşık 20 öğrenci giderek belediyenin halkla ilişkiler biriminde çalıştılar. Eğitim aldılar belediye adına orada proje ürettiler ve yarıştırdılar. Bunlardan üç tanesini Keçiören Belediyesi uygulamaya geçirdi. Sadece Büyükşehir Belediyesi ile değil ilçe belediyeleriyle de işbirliği çalışmalarımız var.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması



BELTEK’LERDE 150 BİN KİŞİYE EĞİTİM

BELTEK’lerde bugüne kadar 150 bin kişiye eğitim verilmiştir. Bunların Yüzde 65’in üzerinde istihdamı söz konusu. Kente katkı anlamında bundan daha önemli somut bir çıktı olamaz. Globalleşen dünyada bu kadar benzeşen toplumlarda aslolan nedir denildiğinde farkındalık diyoruz. O zaman bizi millet yapan değerler noktasında da bir farkındalık oluşturmak gerekiyor. Bazı şeylerin kilogram fiyatı ölçülüyor ama bilginin, teknolojinin ve kültürel değerlerin kilogram fiyatı yok. Bu değerler sizi siz yapan, bizi biz yapan değerler. Bu noktada odaklanmak gerekiyor. Bu manada sosyal sorumluluk projeleri olarak üniversiteler zaman zaman projeler geliştiriyor. Bize geçenlerde bir teklif geldi arkadaşlarımız fizibilitesini yapıyor. Anne Üniversitesi, Yaşlı Üniversitesi, Çocuk Üniversitesi gibi bunları başarıyla uygulayan üniversiteler var. Ama toplumda ne kadar karşılık buluyor. Gönüllülük esasına dayalı işler olduğu için esas olan bunlara başlamak değil sürdürülebilir olması. Bugün Anne Üniversitesi başlatıp kayıt on kişinin altına düşüyorsa o zaman ya bize burada bir sorumluluk düşüyor ya biz bu işi tam sahiplenmemişiz ya da toplum nezdinde bunun karşılığı yok. Biraz da Ankara’nın problemlerinden birisi bu. Örneğin yaşlı üniversitesiyle ilgili sistemin iyi çalıştığı bölgelerden birisi Mersin, birisi İzmir, birisi Muğla. Bu kentlere bakıyorum, genellikle eğitim düzeyi yüksek insanların anne babayı terk etmiş Ankara’ya, İstanbul’a gitmiş ya da kimsenin kimseye yük olmama kültürünün yerleştiği kentler. Ama Ankara her gün annemizi babamızı ziyaret ettiğimiz çoğu kez altlı üstlü oturduğumuz belki birlikte yaşadığımız bir kent. Böyle olunca lokasyonda projeler açısından büyük önem arz ediyor. Her proje her kente uymuyor. Japonlarda başarılı olan bir proje onlar milli değerlerine sahip olduğu için tamamen bireysel olan Amerikan toplumunda çökebiliyor.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması

7 GÜN 24 SAAT AÇIK KÜTÜPHANE

Gazi Üniversitesi olarak Ankara özelinde Türkiye’nin en büyük ikinci, Ankara’nın en büyük kütüphanesine sahibiz. Gerek Ankara halkına gerek üniversite öğrencilerine 7 gün 24 saat hizmet veriyoruz. Ücretsiz çorba gibi farklı hizmet düşüncelerimiz de var. Bayram tatilleri haricinde sürekli açık. Bu sadece öğrencilere değil mesela Görme engelliler için de özel birimimiz var sesli kitap oluşturabiliyoruz. Ya da onu Braille alfabesine dönüştürebiliyoruz. Böyle bir altyapımızda var. Ciddi bir basılı ve elektronik altyapımız da var. 200 binin üzerinde basılı kitap, 200 binin üzerinde elektronik kitap var. 1 milyon 200 bin tez va ve bunlara ulaşabilmek mümkün. Ankara özelinde başkentte olmamız ve program çeşitliliğimiz nedeniyle devletin her kurumuyla en içli dışlı olan üniversiteyiz. Savunma sanayiden bahsettik. Bugün savunma sanayinin öncü kuruluşu TAI, TUSAŞ gibi kurumlarda mühendislik, endüstri alanında bana üç sene önce ifade edilen en çok istihdamı olan üniversite Gazi Üniversitesi. OSTİM’e 6-7 kişilik bir heyetle ziyarette bulunduk onlar da yönetim kurulu olarak kendilerine müteşekkiriz çok iyi ağırladılar. İyi ağırladılar güzel bir başlangıç oldu. Gerek BELTEK gibi halka dönük yönümüzle gerek küçük orta ölçekli sanayiye dönük yüzümüzle gerek TAI gibi savunma sanayi için araştırmacı yetiştirme programına imzalayan ikinci üniversiteyiz. Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın ODTÜ’den sonra anlaşma imzaladığı ikinci üniversite biziz. Onlar 2012’de, biz 2014’de imzaladık. Şu anda yürürlükte bütçesi 3 milyon lira olan 6 tane proje yürüyor. Yine bir o kadar 2.5 milyon civarında yeni üç tane projemiz var.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması

ÇİN İHTİSAS KÜTÜPHANESİ KURULUYOR

Sağlık Bakanlığı’yla 1990 yılında yürürlüğe girmişti Çevre Mevzuatı’nı hazırlayan üniversite Gazi Üniversitesi Mühendislik bölümü. Burada GEÇER diye bir merkez var orada hazırlandı. Dışişleri Bakanlığı’yla şu anda onlarla da iletişim halinde götürmek durumundayız. Çünkü uluslararası ilişkiler farklı bir konu. Bizim edebiyat fakültemizde mütercim tercümanlık bölümü altında Çince mütercim tercümanlık bölümü de var. Örneğin Kütüphanede 280 metrekarelik bir alan tahsis ettik. Çin İhtisas Kütüphanesi kuruluyor. Oranın tamamen tefrişatını Çin hükümeti yapıyor ve 10 bin tane basılı eser de yine Çin hükümeti tarafından verilecek. Aynı zamanda bizde Akdeniz havzası ve Afrika araştırma uygulama merkezi var. Bu merkez ile 2014 yılında burada devletimizin de biliyorsunuz Afrika açılımı programı çerçevesinde 34 Afrika ülkesinden 64 tane Rektör yardımcısını üniversitemizde ağırladık. 40’a yakın büyükelçilik düzeyinde temsil olmuştu. Yine bu merkez kapsamında şu anda Türk tarih Kurumu, TRT, Atatürk Dil Tarih Yüksek Kurumu’yla bir protokol imzaladık. Bilim ve kültür kavşağında Afrika buluşmaları adı altında 30’u aşkın üniversite ile 15’i aşkın ülkede bizim akademisyenlerimizle oranın akademisyenlerinin bir araya geldiği bilimsel ve kültürel işbirliklerinin oluşturulduğu projede Gazi Üniversitesi bir köprü vazifesi görüyor. Türk Tarih Kurumu ile beraber buranın bilimsel bilgi altyapısını biz sağlıyoruz. Türk Tarih Kurumu, Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bütçesini sağlıyor. TRT de yayıncı kuruluş olarak bu sorumluluğu yerine getiriyor. Gazi Üniversitesi Türk Tarih Kurumu Atatürk Dil Tarih Kurumu TRT ile imzaladığımız protokolün bütçesi de 5 milyonun üzerinde. Yine Milli Uydu projesinden bahsediyoruz çok önemli bir proje. Savunma sanayiindeki diğer projelerimiz gibi çok önemli bir proje. Milli aşı projesi çok önemli bir proje.

PROJELERE YÜRÜTÜCÜ OLARAK SAHİP ÇIKIYORUZ

Bunun haricinde Avrupa Birliği projeleri konusunda da yürütülen projeler var. Avrupa Birliği Stratejik Ortaklık Projesi kapsamında 24’ü sosyal bilimler alanında ve 6 milyonu aşkın bir bütçesi olan projelerimiz var. Göçmen çocukların topluma uyumu ve eğitimi, kadın istihdamının artırılması, ülkemizin geleceğini şekillendirecek üstün yetenekli çocukların eğitimi, engelli bireylerin topluma kazandırılması, kültürler arası yabancı dil eğitimi gibi ulusal ve uluslararası projeye de üniversite olarak yürütücü konumunda sahip çıkıyoruz. Aslında temel sorun insan problemi. Sadece üniversiteyle alakalı değil ülkeyle de alakalı. Buradaki temel sorunun da bizim bulunduğumuz kurumlarda bulunduğumuz konumlara o kurumun yada konumların gerektiği gibi bakabilme probleminden kaynakladığını düşünüyorum. İster öğrenci olalım ister öğretim elemanı olalım burası bilginin üretildiği bir mekansa o zaman burada sizin siyasi görüşünüzün, sizin dini tercihinizin, sizin hayata bakış şeklinizin benim için bir önemi yok. Üniversite birbiriyle rekabet etmeyen, birbiriyle çatışmayan, bilgiyi üretmek için bir araya gelmiş bireylerden ve birimlerden oluşan bir kurumdur. Ana hedef bilginin üretimidir. Bugün birçok üniversitede birçok hocamız yurtdışına akademik araştırmalarda ya da doktorasını yapmak için gidiyor. Döndüğünde zaman zaman soruyorum araştırma görevlilerine orada çalıştığınız arkadaş Hristiyan demokrat mıydı işçi partili miydi? 20 tane kişilik grubun içinde çalışmış belki 5 ayrı milletten insan var ama ne onun dini yaşantısını biliyor ne kaç çocuğu olduğunu biliyor ne de siyasi görüşünü biliyor. Ama çıktılara bakıyorsunuz patentle sonuçlanmış ya da şu kadar atıf almış ya da ses getirmiş projelere imza atmışlar. Öyleyse üniversitede öğrenci olsun, öğretim elemanı olsun bir kere üniversitelere evrensel bilginin üretildiği merkezler olarak bakma zorunluluğumuz var. Bu da bu noktada hedef doğrultusunda özverili bir şekilde yürümeyi değil koşmayı gerektiriyor. Çünkü zaman öyle bir zaman. Eskiden kuşaklar çatışması denildiği zaman dede ile torun anlaşılıyordu. Bizim neslimize geldiğimizde baba ile çocuğa indi ama şimdi üç yıl öncesinden kaldıysanız ve günü yakalayamadıysanız üç yıl öncesi, beş yıl öncesi ile çatışıyorsunuz onla artık anlaşamaz hale geliyorsunuz. Çünkü artık onun kullandığı bilgiye siz sahip değilsiniz, kullandığı teknolojiyi siz kullanamıyorsunuz o zaman bizim bu noktada hangi alanda olursa olsun bunu yakalamamız lazım.

DİYANET İŞLERİ İLE ORTAK KILAVUZ ÇALIŞMASI

Gazi Üniversitesi denilince Spor Bilimleri Fakültesi’ni anmadan geçmek olmaz. Bizim bir spor kulübümüz vardı bundan dört yıl önce kapatıldı. İçinde 4 tane federasyon başkanı vardı. Herkes için spor federasyonu başkanı, üniversite sporları, oryantiring, masa tenisi federasyonu başkanı bizdeydi. Bu potansiyel Gazi Üniversitesi’nin her biriminde var. Biz bunu özelde yine öğrencilerimiz ve öğretim üyelerimizde sporu yaygınlaştırmak, Ankara halkına sporu sevdirmek adına da bir takım projelere imza atmaya hazırlanıyoruz. Bazı şeyler olgunlaşmadan da ifade etmek istemiyoruz. Şehir denilince sadece nefes alacağımız yerler değil yaşam alanlarımız da binalarımız da üniversite binasıysa üniversite binası ibadethaneler de önemli. Diyanet İşleri Başkanlığı ile bir protokole imza atacağız. Hem Ankara’da hem Türkiye genelinde ibadethanelerin yaşanılabilir, ulaşılabilir, arabesk değil akustiğiyle, konforuyla bir anlam ifade edecek standart bir kılavuz hazırlanması noktasında işbirliği çalışması olacak. Bu Ankara adına da ülke adına da önemli bir kazanım. Öncelikle 1 yıllık bir çalışma devamı da gelecektir. Ulaşılabilirliğiyle fiziki yapısıyla bir kılavuz olacak. Bundan sonra isteyen istediği gibi ibadethane mescit yapıyorum diyemeyecek. Standart bir metrekare getirecek, herkese dokunan bir şey olacak.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması

GELEN ÖĞRENCİNİN YÜZDE 70’İ ANKARA DIŞINDAN

Gazi Üniversitesi insanın olduğu her alanda programlarıyla ve teknolojileriyle var. Sağlık alanında mesela bir milli aşı projemiz var. Alınmış ön patentler de var bununla ilgili de bir merkezi harekete geçirmek arzusundayız. Gazi Üniversitesi’nin 45 bin lisans öğrencisi var, günde 13 bin kişi yemek yiyor. Gazi Üniversitesi genellikle kentsel olarak Anadolu’nun merkezinde olduğu için Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen öğrencilerin geliri orta düzeyde. Öğrencilerimizin yüzde 30’u Ankaralı, yüzde 70’i Ankara dışından. Her yıl 7 bin tane dışarıdan öğrenci geliyor. Bu sene 9 bin 900 civarında öğrenci girişi oldu. Bunun yüzde 70’i Ankara dışından. Öğrenci odaklı bir üniversiteyiz. 13 bin yemek yiyen öğrencinin sosyal durum belgesine göre değerlendirerek 3 binine ücretsiz yemek veriyoruz. Geriye kalan 10 bin tanesi 4 çeşit yemeği öğretim üyesi ne yiyorsa aynı yemeği sadece 1 lira 40 kuruş gibi bir ücretle yiyor, bu 3 yıldır aynı. Ankara’daki üniversiteler içinde en düşük fiyat.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması

189 ÖĞRENCİ TOPLULUĞUMUZ VAR

189 tane topluluğumuz var. Sosyal alanlarda fen alanlarında faaliyet gösteren var. Bunlardan fen ve teknoloji bilimlerinde 47 tane, spor alanında 20, sosyal ve kültürel topluluklar olarak da 122 sayısındayız. Bunların içinde bir kitap bankosu topluluğu var. Bu topluluğa bir otobüs tahsis edilmiş. Öğrencilere gidiyorlar onlara okuma sevgisini aşılayarak onlara ödünç kitaplar veriliyor birlikte kitaplar okunuyor.  Bir diğer topluluk yardım gönüllüleri topluluğu var. Somut Olmayan Kültürel Miras örneği gibi onlar da yine ışıklarda mendil satan çocuklara kışın zor şartlarına yönelik kaşkol bere gibi bir takım malzemeler yaptılar. Irak Türkmenleri’yle alakalı ve Halep’e bir TIR organize edip yardım gönderdiler. Benzer şekilde çeşitli etkinlikler, milli bayramlarda bizim Halk oyunları Eşli Danslar Toplulukları çeşitli mekanlarda gösteriler yapıyorlar. Öğrencinin Ankara halkıyla buluşması adına geçenlerde Mevlana ve hoşgörü temalı gelenekten geleceğe geleneksel Türk sanatları sergisi Kızılay’da TBMM Mustafa Necati Kültür evinde bir haftalık sergimiz oldu. Hem öğrencilerimiz hem de eserleri Ankaralılarla buluştu.


15 TEMMUZ’DA İKİ ÖĞRENCİMİZ ŞEHİT OLDU

15 Temmuzda iki tane şehidimiz vardı. Biri Genelkurmay Kavşağı’nda Mustafa Avcu’ydı. Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü 3. sınıf öğrencisiydi adını akademi salonuna verdik. 15 Temmuz Şehit Mustafa Avcu Akademi salonu olarak ismini değiştirdik. Bir diğer öğrencimiz de Spor Bilimleri Fakültesi 3. sınıf öğrencisi Muhammed Yalçın idi. O da külliyenin orada görüntülerde bombanın düştüğü yerde bir delikanlı vardı oydu. Onun adını da bizim spor tesislerimize futbol sahasının olduğu yere adını verdik. 15 Temmuz Şehit Muhammed Yalçın spor tesisleri olarak adını da senato kararıyla değiştirdik. Şu anda üniversitemizde yaz okulu yok. Bütünlemeler zorunlu hale gelince kalkmıştı. Öğrencilerimizi mutlu edecek bir karar olacak. Onunla ilgili son aşamaya gelindi. Senatodan çıkacaktır, bu yaz bütünleme sınavı da olacak yaz okulu da olacak. 2018’de bütünleme sınavını kaldırıyoruz. Sadece yaz okuluna dönüyoruz. Yine lisans eğitim öğretim yönetmeliğimizle ilgili kendi potansiyelimizi eğitim alanlarımızı ülkedeki ve dünyadaki başarılı üniversitelerin de modelleriyle entegre edip gözden geçirerek yine hem öğretim elemanlarını hem öğrenciyi mutlu edecek bir yönetmelik konusunda da sona yaklaşıldı. Onu da tamamlamak üzerindeyiz. Yakın zamanda öğrencilerimizi mutlu edecek kararlarımız olacak.

ÇALIŞMALARINIZ İNSANA DOKUNMALI

Üniversite sıralamasıyla ilgili öncelikle öğretim üyelerinin motivasyonu, çalışma ortamları, şartların iyileştirilmesi temel parametre. Biz göreve geldikten sonra yaptığımız önemli işlerden birisi bilimsel araştırma projelerinde yüksek lisans tezlerine desteği 15 bin lira, doktora tezlerine 25 bin lira, özgün bilimsel projelerde ise sınırsız şekilde destek karar aldık. Konferans desteklerini yurtiçi ve yurtdışı uluslararası konferanslar için yüzde 50 oranında artırdık. Farklı derecelendirme kuruluşları farklı parametreleri baz alıyor, bunlarla beraber çıktılar arttıkça sıralamaları belirleyen; makale sayısı, aldığınız atıflar, öğretim üyelerinin, öğrencilerin memnuniyeti ya da mezunlarınızla sanayiyle ilişkiler bizi daha yukarıya taşıyacaktır. Derecelendirme kuruluşlarında parametreler farklı olduğu için örneğin URAP’ın yaptığı sıralamada biz mühendislik alanında 3. sıradayız. Sağlık bilimlerinde 5. sıradayız. Sosyal bilimlerde 1. sıradayız. Sıralamalar yer değiştirebilir. QS’e baktığınızda uluslararası arenada 500’deyiz. Türkiye ölçeğinde 6 ile 9 arasında aynı aralığı sıralamışlardı 6-9 bandında gözüküyoruz ama bunlar değişiyor. Burada amaç bizim niceliği değil niteliği artırmak olması lazım. Yayın sayısını artırmak sizin sıralamada yukarıya çıkmanıza sebep olabilir. 1 puan 2 puan 1 derece artabilirsiniz ama topluma fayda adına baktığınızda esas sıralamanın bu olması gerekir. Sahayı fetih edebilirsiniz ama önemli olan zihinlerde ve gönüllerde yer alabilmeniz. Onun için de insana sizin dokunmanız ya da çıktılarınızın dokunması gerekiyor.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması



BİRBİRİMİZİ RAKİP OLARAK GÖRMEMELİYİZ

Her üniversite için ifade ediyorum. Kendi iç dinamiklerinin kendi içinde uyum içinde olması gerekiyor. Uyum derken mutlak bir uyumdan elbette bahsetmiyorum ama en azından köprülerin olması gerekiyor, disiplinler arasında iletişimin var olması gerekiyor. Üniversitemiz adına bahsettiğimiz üst kuruluş BEST mesela bu misyona sahip. Bizim aslında büyüklüğümüz lisansüstü öğrencilerimiz ve yaptığımız projelerden kaynaklanıyor. Çok yüksek rakamlı hem sosyal alanda hem sağlık alanında hem teknik alanda projelerden bahsediyoruz. Öğretim üyesi sayısının 2 binlerle ifade edildiği yerlerde farklı birimlerde bulunan akademisyenlerin bazen birbirinin farkında olmama problemi de yaşayabiliyorsunuz. Bizim bu üst kuruluş aslında bu öğretim üyelerini bir araya getiren, buluşturan belli bir proje etrafında onları motive eden bir rol üstlenecek. Bunlar olduğu zaman inanın diğer üniversitelerle yada ilgili kurum kuruluşlarla siz ayakları yere basan işler yapıyorsanız iletişim o kadar kolay sağlanıp kapılar o kadar kolay açılacak. Öncelikle kurumların kendi potansiyelinin farkında olması bu potansiyel enerjilerinin kinetik enerjiye dönüştürülerek karşılıklı bir sinerji oluşturması gerekiyor. Bu pek ala başarılabilir. Yeter ki bir şehirde yaşayan kurumların ya da kuruluşların birbirini rakip olarak görmemesi lazım.

ORTAK PAYDAMIZ BU ŞEHİR, İLETİŞİME AÇIĞIZ

Bir kurumun başındaki insanın rektör olmak gibi bir derdi olmayacağı gibi bir rektörün de o kurumun başına geçmek gibi bir derdi yok aslında. Bir şehirde yaşıyorsak ortak paydamız bu şehirdir. Bu şehri büyütmek adına tüm kurum ve kuruluşların ne şekilde destek olması gerekiyorsa o şekilde destek olmaları lazım. Ancak bunun için ulaşılabilir olmak iletişime açık olmak gerekiyor. Bu yapılabilirse başarılabilir. Biz teknik destek almamız ya da vermemiz gerektiği anda pekala Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nin, Ankara Üniversitesi’nin Hacettepe Üniversitesi’nin yöneticileriyle çok yakın ilişki içinde olabiliyoruz. Biz sadece devlet üniversitelerinin değil vakıf üniversitelerin de hamisiyiz. Başkent Üniversitesi’nin hamisiyiz. Biz TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nin hamisiyiz. Ben Başkent Üniversitesi’ne 3 yıl, TOBB ETÜ Üniversitesi’ne kuruluşunda 7 yıl derse gittim mesela. Her tarafta çok rahat değebileceğimiz değil el ele tutabileceğimiz akademisyenler var. Bunun farkında olursak ülke adına kazanım olur ülke büyür kazanan insanımız olur bunun adımını atmak lazım biz buna açığız.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması

ÜNİVERSİTELERE SORUN ÇIKINCA DANIŞILIYOR

Ankademi Gazi Üniversitesi oturumunda Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Arif Adlı da dikkat çeken tespitlerde bulundu. “Şehirleşme yapılırken hiçbir zaman üniversitelere danışılmıyor” diyerek üniversitelerle işbirliğine işaret eden Prof. Dr. Adlı şunları söyledi: "Üniversite-sanayi işbirliği, şehir-üniversite işbirliği, üniversite-üniversite işbirliği gibi işbirlikleri hakkında hep konuşup dururuz. Konuşma bazında çok ileri şeyler söylüyoruz ama uygulamaya geldiğinde pek çoğu maalesef hayata geçmiyor. Ülkemizin dinamiklerine bağlı sebepleri de var. Onun ötesinde bir de düğmenin yanlış iliklenmesinden kaynaklı bir şey var. Şehirleşme yapılırken hiçbir zaman üniversitelere danışılmıyor. Ne zaman danışılıyor; sorun çıkıyor, sorunu çözemiyorlar ondan sonra üniversitelere başvuruyorlar. Orada da çoğu zaman sorunun makul çözümünden ziyade bürokratik çözümü tarafında üniversiteden çözüm isteniyor. Yine sorun çözülmüyor aslında işi kılıfına uydurma konusunda üniversitelerden yardım isteniyor. Bizim kendi aramızda bu toplantıyı yapmamız iyi ama şu anda burada belediyeden kimse var mı maalesef yok. Asıl bence onlarla bir araya gelmek önemli. Biz fikir üretiriz sorun değil, akademisyenlerde fikir çok. Bunların karşı tarafta karşılık bulması önemli. Karşı tarafta karşılık bulmadığı zaman çoğu kez lafta kalıyor. Türkiye’de kaynak çok kaynak israfı da çok. Bu kaynak israfının pek çoğu da aslında şehirlerden kaynaklanıyor. Şehirlerin yanlış yapılanmasından, sorunu oluşturup o sorunu çözmek için kaynağı harcamasından kaynaklanıyor. Bu tür stratejik şeylerde işbirliği yapılabilir. Sorunu çözmekten çok sorunun oluşmamasına yönelik önleyici çalışmalar yapılabilir. Başlangıçtan itibaren inisiyatif kullanıp üniversitelerin devreye girmesi lazım. Zorla biz geldik bizi alın içine sokun diyemeyeceğiz. Bu kültürü onlara kazandırma yönünde bir şeyler yapmamız lazım. Yani aslında ortam buna uygun. Eskiden siyasi sahiplerle, üniversitelerle, bürokrasinin bir araya gelmesi daha zordu. Şimdi daha kolay. Eş zamanlı stratejiler yürütmek için daha uygun bir ortam var. Buralara biraz daha stratejik seviyede girip sorunları tartışmak yerine, önlenmesi yerine kafa yormamız uygun olur diye değerlendiriyorum.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması

MİLLİ TEKNOLOJİ ÇALIŞMALARI
Teknoloji Transferi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Süleyman Özçelik

Fotonik teknolojilerle 16 yıldır bir araştırma merkezi olarak laboratuvar bütünlüğü içerisinde ülkeye ve memlekete hizmet etmeye çalışıyoruz. Fotonik bildiğiniz gibi bir ışık bilimi. 21. yüzyılın son yüzyılın en önemli teknolojilerinden bir tanesi, geçmiş yüzyılda elektroniğin kapsadığı önemi bu yüzyılda ve önümüzdeki yıllarda kapsayacak ve geliştirecek bir teknoloji olarak ortaya çıkıyor. Biz infrared teknolojiyle daha çok çalışıyoruz. Teknolojide kızılötesi denilince akla savunma sanayii geliyor. İzleme, takip etme, gece görme, füzelerin hedefe ulaşması gibi teknolojiler kızılötesi teknolojiler kapsamında gelişiyor. Yürüttüğümüz çok da deklare etmediğimiz bir kaç kritik malzeme geliştiriyoruz. Bugün termal kameraların gözünün merceğini Gazi Üniversitesi geliştirdi ve milli teknoloji olarak ülkemize kazandırdı. Önemli olan bir ürünün yerli olarak üretilebilirliğini ortaya koymak. Bir prototip geliştirmek. Fotonik Araştırma Merkezi olarak Gazi Üniversitesi’nde ARGE aşamasına geçtiğimiz üretimine de başladığımız bazı savunma sanayi ürünleri var. Bunlardan bir tanesi bahsettiğim gece görüş sistemlerinin kristal mercekleri. Topluma fayda sağlaması açısından da bir taraftan gaz algılama dedektörleri geliştiriyoruz, prototiplerimiz bu hususta hazır. Fotonik Araştırma Merkezi’nde aydınlatmadan savunma sanayiine uzanan bir yelpazede teknoloji geliştirirken bir taraftanda ülkeye nitelikli araştırmacı yetişmesini sağlıyoruz. Son on yıl içerisinde araştırma merkezimiz altyapı olarak 50 tane doktora tezine hizmet etmiş. Geçen yıl da 89 tane yüksek lisans tezinin deneysel kısmı merkezimizde tamamlanmış.

KENT İÇİN TEK TİP AYDINLATMA

Kalkınma Bakanlığı bize ilk 2000 yılında destek verdiğinde Türkiye’deki nitelikli araştırmacı sayısını artırmaya yönelik de teknolojik alanda bir hedefimiz vardı, bu hedefte de önemli bir mesafe kaydetmişiz. Ortaya henüz çıkarmadığımız planlamasını OSTİM’de yenilenebilir enerji grubuyla geliştirmeye çalıştığımız bir proje var. Ankara’da bir aydınlatma kirliliği var. İnsanlar aydınlatmada konfor yaşamak isterken bir taraftan da enerji verimliliğini dikkate almak mecburiyetinde. Bazı sokaklara girdiğinizde çok fazla aydınlatmadan gözünüz kamaşıyor. Bir adres okuyabilmek için tam direğin altına gelerek bakma ihtiyacı duyduğunuz düşük aydınlatma düzeyleri de var. OSTİM ve Büyükşehir ile bir araya gelerek Gazi Üniversitesi olarak Ankara’daki bir ilçeyi pilot bölge olarak seçip aydınlatma düzeyiyle ilgili çalışma yapmayı hedefliyoruz. Böylece aydınlatmanın hazineye yüklemiş olduğu yükü hafifletirken bir taraftan da Ankara’daki vatandaşımızın aydınlatma konforunu daha iyi temin etmesini sağlamak var. Yenilenebilir enerji ile ilgili de üniversite olarak Ankara’nın çanak şehir olması hasebiyle kirliliğini minimize etmek açısından bir çalışmamız var. Özellikle kamu binalarında kullanılan enerjinin güneşten, küçük rüzgar tribünlerinden sağlanacak şekilde planlamamasıyla ilgili de Ankara’ya katkılarımız olabilecek.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması


ANKARA’YA HİZMET İÇİN İŞBİRLİĞİ ŞART
Mühendislik Fakültesi Prof. Dr. Metin U. Salamcı

Bizim yüksek lisans ve doktora öğrenci sayımızın toplamı neredeyse ODTÜ’nün toplam öğrencisi sayısı kadar. Bu Gazi Üniversitesi’ndeki büyük dönüşümün bir göstergesi. Biraz daha nitelikli insan gücü kazandırma, katma değeri yüksek ürünlerle Ankara’ya topluma hizmet etme yönünde bir hedefimiz var. Bu hedef doğrultusunda büyük bir mesafe katettiğimizi düşünüyorum, katedilecek bayağı bir mesafe de var. Küçük bir anekdot sayın rektörümüz TAI’de Gazi Üniversitesi’nin mezunlarının istihdamını söyledi. Endüstri mühendisliği mezununda Gazi birinci sırada makine mühendisliği mezunlarından ikinci sırada. Savunma sanayi Ankara’nın merkezi. Ankara hizmet etmek istiyorsanız oradaki sektörle beraber işbirliği içerisinde olmanız lazım. Toplumdaki ve Ankara’daki beklenti o yönde. Öncelikli hedeflerimiz içerisinde ona göre bir çalışma yapıyoruz.

TOPLUMUN İHTİYACI SORUNUNUN ÇÖZÜLMESİ
 
İnşallah bu hedeflerimiz de tutacak. Rektörümüzün söylemiş olduğu interdisipliner çalışma konusu da muhakkak ciddiye almamız gereken bir husus. Bu içe kapanıklık aynı öğrencilerde olduğu gibi akademisyenlerde de vardı. Bir tek kendi bildiği konuya çalışma konusu. Hâlbuki toplum bununla ilgilenmiyor. Toplum ihtiyacı olan sorunun çözülmesini istiyor. Ben a konusuyla ilgileniyorum toplumsa b sorunuyla meşgulken hayır ben a sorunuyla ilgilenmeye devam edeceğim demek aşırı bir lüks. Toplumun ihtiyaçlarını çözmek zorundasınız. Onların beklentilerini çözmek durumundasınız. Burada da işbirliği yapma ortaya çıkıyor. Toplumun ihtiyaçları o kadar karmaşık ki bir tek bilim insanının çözebileceği boyuttan çıkmış durumda, illa işbirliği yapmanız lazım. Örneğin fotenik merkezindeki hocamız tıp fakültesindeki birisiyle çalışarak ancak problemi çözebiliyor. Bunun ötesinde üniversite üniversite işbirliğinin de çok aktif hale getirilmesi lazım. Bazı hocalarımız var ki burs almış ODTÜ’ye, Atılım Üniversitesi’ne veya Başkent Üniversitesi’ne gelmiş çalışıyor. O ilk defa toplumun bir kıymetidir Ankara’nın kıymetidir. Muhakkak bunun yerini bulması lazım. Üniversiteüniversite işbirliği de bizim toplumumuzda çokça konuşulması gereken bir husus. Ben BEST merkeziyle ilgili konuşmalar yaparken Sabancı Üniversitesi’nin İstanbul’daki teknoparkının kompozit malzeme laboratuvarı müdürü cep telefonumu bulmuş beni aradı. Nasıl bir model düşünüyorsunuz doktora programını nasıl açacaksınız gibi. Böyle birbirimizle iletişim içerisinde olursak topluma daha fazla bir katma değerimiz ve desteğimiz olacaktır.
 

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması


KONTENJANLARIN ARTMASI SIKINTI
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper Ceylan

Şu anda ana sıkıntılardan bir tanesi Türkiye’deki öğrenci kontenjanlarının artması. Bunun yanında da kapatılan üniversitelerdeki öğrencilerin diğer okullara transferi. Buna bağlı olarak da normalde planda programda olmayan öğrenci sayısındaki artış derslik sorununa sebep oldu. Bu derslik sorununu aşabilmek için çeşitli yöntemler var. Üniversitedeki sınıfların genişlemesi, bulunulan binanın mevcut imkânlarının artması gibi ama çoğunlukla mevzuata takılıyor. Özellikle rektör hocamızın da bahsettiği emsal değerleri bizi çok etkiliyor. Şehrin merkezinde olduğumuz için çevremizde genişleyeceğimiz alan sayısı az. Emsal değerleri de daha önceden belirlendiği için büyük sıkıntılar oluşturuyor. Mevcut hastane binamız yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. O hastane binasının etkisiyle emsal değerinden dolayı bazı binalarımızın üzerinde daha ileriki tarihte değişiklikler yapılması gerekecek.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması


YIKIP YENİDEN YAPMAK KOLAY DEĞİL
Rektörlük Genel Sekreteri Prof. Dr. Metin Dağdeviren

Biz şehir içi kampüslerde sınırlarımızı sonuna kadar kullanmış durumdayız. Ya dışarıya açılacağız yeni alanlar bulup fakülteleri oralara götüreceğiz ya da bazı binaları yıkıp yerine yenilerini yapacağız. Bu da Gazi Üniversitesi gibi büyük üniversitede çok kolay değil. Kalkınma Bakanlığı’nın her üniversiteye verdiği yıllık bütçe belli. Genellikle bizim gibi büyük üniversitelere yılda en fazla bir iki binaya izin veriliyor. Yeni kurulan üniversiteler burada tabi doğal olarak destekleniyor. Bizim bu sorunu kısa vadede hızlı bir şekilde aşmamız kolay görünmüyor. Çünkü hem para, hem arazi kısıtımız var. Konuyu önceliklendirerek, öncelikli sorunlarımız neredeyse ilk önce onları çözecek şekilde sayın rektörümüzün talimatıyla hareket ediyoruz. Başlayan bir takım projeler var onları nihayete erdirmek ana hedeflerimizden bir tanesi. Tıp fakültesi bunlardan bir tanesi şu anda devam eden bir binamız var. Kampüs içerisinde yine TOKİ’nin yapıp bize teslim edeceği binalar var. O binalarda bitirilme aşamasında, yakın zamanda teslim edilecek. Ondan sonra peyderpey ihtiyaca göre bütçemize göre bu sorunu aşmaya çalışacağız.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması

HEDEF ALT YAPIDAN SPORCU YETİŞTİRMEK
Rektör Danışmanı Doç. Dr. H. Ahmet Pekel

Topluluklarımızdan bir tanesi örneğin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı Sivas Zara’da şehidin adına yapılan okulda kutladı. 1998 yılında Bingöl’de şehit olan ailesi Ankara’da yaşayan şehidin adının verildiği okula gittiler. Okulda bir tane kütüphane kurulmuştu önce kitapla başladı sonra 28 Ekim’de Sivas Zara’ya gidilerek 25 kişilik bir ekiple yatılı bölge okulunda istasyonlar kurduk, şehidimizin ailesi de katıldı. Tıp Fakültesinden bir topluluğumuz yatılı olarak kanser tedavisi gören çocuklar için yılbaşından önce Çin balonlarını havaya bıraktılar. Çocuklara farklı bir gün yaşattılar ve destek verdiler. Her alanda fakültenin kendi toplulukları var. 15-16 kişiden kurulu bir öğrenci topluluğu faaliyetyerini resmiyete dönüştürebiliyor. Belli aşamaları var, fakülteye başvuru yapıyor. Web sayfası üzerinden uluslararası işbirlikleri de oluşturuyorlar. Sosyal medyada da açılım gösterebiliyorlar. Sayıları 10 binin üzerinde. Aktif olan sayı 5 bin civarında. Oldukça büyük sayı. Bunun dışa açılımını da göz önünde bulundurursak 10 binlerle irtibat önemli. Hep kapalı kalırsak nereye ulaşabiliriz diyoruz, öğrenciler açısından da çok faydalı bir iletişim oluyor. Yeşilay topluğumuz var mesela Yeşilay’la direkt irtibat halindeler. Mart ayının sonunda tarihi belli değil Temelli Polatlı arasına 3 bin tane ağaç dikme kampanyası var. Mesela okullara gidip boya badanasını yapıyorlar orayı daha rahat eğitim verilebilir düzene getiriyorlar biz de bunları destekliyoruz. Nereden nasıl bir talep geliyorsa o talebe binaen topluluklar kendi içerisinde bir destek kampanyası yürütüyor. Yılbaşında sosyal sorumluluk topluluğu Ankara’daki yaklaşık bine yakın şehit gazi ailesine yemek verip bir araya getirdiler. Spor kulüpleri ile ilgili aldığımız bir karar var. Üniversitelere ve belediyelere baktığımızda zaman zaman performansa yönelik çalıştıklarını yada kulüplerle bu alanı götürdüklerini görüyoruz. Biz alt yapıdan yukarıyı destekleyeceğiz. Yetenekli olan çocukları da bu kitlenin içinden alıp yukarıya doğru taşıyacağız. Şu ana kadar alışıla gelmiş yapının tersi. Dünyada sporda başarılı olmuş ülkelerin uyguladığı modeli uygulamaya çalışacağız. Bir kaç sene içinde bunun meyvelerini de göreceğiz. 3.5 yıl içindeki hedefimiz 10 bin çocuğa ulaşmak. 10 bin çocuktan 2 bin tanesi lisanslı olsa bunlardan 2028 olimpiyatlarına 15 ila 20 sporcunun gitmesi demek. Bunun esas bizim kulübümüzden olması önemli, bu anlamda çocukların ilk kulübü de Gazi Üniversitesi olacak.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması

RAKAMLARLA GAZİ ÜNİVERSİTESİ

18 fakülte, 3 yüksekokulu, 1 Türk Müziği Devlet Konservatuvarı, 5 meslek yüksekokulu, 55 araştırma merkezi ve 7 enstitü.
78 bin 438 Türk, 2 bin 98 yabancı uyruklu öğrenci. 25 bin 757 doktora ve yüksek lisans öğrencisi.

Gazi Üniversitesi ülkemizin yansıması


BEŞEVLER KAMPÜSÜ BULUŞMASI

Hürriyet Ankara ile Beşevler kampüsünde bir araya gelen Gazi Üniversitesi heyetinde Rektör Prof. Dr. İbrahim Uslan, Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Arif Adlı, Teknoloji Transferi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Süleyman Özçelik, Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Uymaz Salamcı, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper Ceylan, Rektörlük Genel Sekreteri Prof. Dr. Metin Dağdeviren, Rektör Danışmanı Doç. Dr. H. Ahmet Pekel, İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Hakan Dönmez ve Sağlık Kültür ve Spor Dairesi Başkanı Eftal Turan yer aldı.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!