Eski dünyayı çözemedik yenisini kebap yapalım

“Sen dünyasın; o yüzden sen değişirsen, dünya değişir.” (Osho)

Haberin Devamı

Pandemiyle birlikte tanıdığımız yeni duyguları, tüm refleksleriyle birlikte hayatımıza sokmaya hazırlanırken, bizi bekleyen yeni dünyanın ne olduğuyla ilgili türettiğimiz fikir ve tezler, henüz anlamaya bile başlamadığımız eskisini unutturur mu? Bilemedim. “İnsan mutluluk konusunu düşünmek zorunda olmazsa, yaşam ne kadar eğlenceli olurdu” diyen Aldous Huxley, aslında dünyayı bizim karmaşıklaştırdığımızın altını çizmiş. Yunus Emre ise eskisini yenisini karıştırmadan “Fani” diyerek, Huxley’in tezini destekler nitelikte Anadolu ağzını kullanmış. “Yürü fani dünya, sana gelende gülmüş var mıdır? İyisi mi gelin eskiye yeniye takılmadan yazıya girişte sözünü yazdığım Osho’ya kulak verip, dünya biz olalım. “İlle de yeni dünya” diye tutturacak olursanız, size kolay yoldan ulaşacağınız, hayatınıza keyif katacak ‘yenidünya kebabı’ derim.

YENİDÜNYA KEBABI

Eski dünyayı çözemedik yenisini kebap yapalım

Geçen yıldan beri aklımdaydı, bu nefis kebabı yazmak istiyordum. Bu sene de yazamayacaktım neredeyse ancak sevgili arkadaşım @pınarmarogourmet sayfasında M. Faruk Bayrak’ın ‘Güneydoğu Anadolu Yemekleri’ isimli kitabından paylaştığı yenidünya kebabı resmini görünce çark ettim. Bu kebap, her ne kadar Urfa ve Antep arasında paylaşılamasa da biz Ankaralılar için pek fark etmiyor, iyisini yiyebileceğimiz mekânlar aranıyoruz. İlk aklıma gelen Hilal Mahallesi’ndeki ‘Beyran Entep Sofrası’ oldu. Murat beyin butik restoranı, Güneydoğu mutfağının özgünlüğü konusunda epeyce hassas. “Tepside fırında mı?, şiş ızgarada mı?” sorusuna ağzım sulandı, aç gözlülükle “İkisinden de istiyorum” dedim. İkisi de enfesti, köz ateşin sıcaklığıyla pişmesine rağmen, meyvenin ruhunuza verdiği serinliği hissedebiliyorsunuz. Et ve yenidünya meyvesi bir olmuş sizi şaşırtmanın tadına varıyorlar, sizde bu şaşkınlıkta kaybolup yenidünyanın duygularını keşfediyorsunuz. Denemelisiniz!

TEPSİDE YENİDÜNYA TARİFİ

Eski dünyayı çözemedik yenisini kebap yapalım

Fırına sürebileceğiniz yuvarlak tepsi gerek, yoksa edinin. Tepsinizin büyüklüğüne göre miktarı siz belirleyin, meyve olgunlaşmamış olmalı ki mayhoş tadını almalı. Meyveyi ortadan ikiye bölün, çekirdeklerini ayıklayıp bir kenara koyun. Kuzu döşten tek çekim (Normalde zırhla çekilir) yaptırdığınız kıymaya sadece tuz, karabiber ekleyip karıştırın (yoğurmayın). Tepsinin dibini yağlayın (tereyağı veya kuyruk yağı), yarım ay şeklini almış meyvelerin arasına bir löp (meyveden büyük olsun) köfteyi yerleştirip meyvenin diğer yarısıyla kapatın. Aynı işlemle tepsiyi doldurana kadar dizin. Seviyorsanız tepsinin ortasına, ikiye böldüğünüz baş sarımsak arası köfteyle lezzeti katlayın. 180 derece fırına verin, üstü kızarıp altı pişince, çıkarın. Yanına pirpirim (yabani semiz otu), yeşil soğan ve maydanoz doğrayarak hazırladığınız, nar ekşisi ve zeytinyağı katılmış pirpirim salatasına bayılacaksınız. Lavaşınız olsun, gömülün.

DÜRMÜŞÜM YENİDÜNYAYI

Eski dünyayı çözemedik yenisini kebap yapalım

Geleneksel kebaplarımızı aslına uygun yöntemlerle hızlı bir şekilde lavaşa dürüp, büyük küçük herkesi mest eden Birlik Mahallesi’ndeki ‘Müdür Dürüm’, “Eski dünyayı çözemedik, yenisini kebap yapıp yiyelim” teklifimi kabul ederek kolları sıvadı. Dürüme dürdüğü yenidünya kebabını, meyve mevsiminin bitimine sayılı günler kala, Ankaralılara en seri biçimde ilk defa tattırmanın da gururunu yaşayacak. Elinizi çabuk tutun, içinizde kalmasın yoksa seneye kadar ahlar, vahlar içinde yanar durursunuz. Müdürü arayın size yenidünyayı getirsin. “Dürmüşüm yenidünyayı, sen sağ ben selamet” deyin, dünya eskiymiş, yeniymiş takılmayın, rahatlayın.

TEPSİDE PATLICANLI

Eski dünyayı çözemedik yenisini kebap yapalım

Kuzenim Cüneyt’in, Mardin’den, Ankara’ya karayolundan gitme fikrini sevmiştim. Urfa’da yaşayan diğer kuzenim Feyzi Baba’ya uğrama fikri de keyifliydi. Asıl heyecanlandıran, lakabına yakışır babalık yaparak Urfa işi nefis bir sofra hazırlayacağı ihtimaliydi. Öyle de yaptı emmoğlu, eşi Nuray ve sevgili kızı Ayşe Kübra ile birlikte yaptıkları yemekler nefes kesiciydi. Nizip patlıcanının ilk mahsulünden hazırlayıp odun fırınında pişirdikleri tepside patlıcanlıya şapka çıkardım. Uzunca doğradığınız patlıcanların arasına, tek çekimlik hafif kuyruk yağı katılmış kıymayı tuz, karabiberle karıştırarak iri köfteler halinde yerleştirin. Ortasına bir domatesin tümünü dilimleyip araya aynı köfteden koyun, üzerine yeşil Urfa biberi ile süslediniz mi fırına verin, gelin olur, düğün görür. Yolluğumuz ev künefesiydi, bilginiz olsun, canınız çeksin.

Yazarın Tüm Yazıları