Çalışmadığımız yerden hazırlıksız yakalandık

Ankaragücü’nde 4. sezonunu geçiren savunma oyuncusu Alihan Kubalas, koronavirüs salgını nedeniyle lige verilen arada çalışmalarını, hem kulübün antreman programı hem de kendi kondisyonerinin hazırladığı idman sistemi ile evde sürdürdüğünü belirtip, “Dünya çalışmadığı yerden sınava girdi ve hazırlıksız yakalandı. Film birden kesildi. Televizyonları izlediğimizde şaşkınlığımız her geçen gün biraz daha artıyor. Daha ne kadar sürecek bilmiyoruz. İsteğimiz kısa sürede sona ermesi ve yeniden güzel günlere hep birlikte kavuşmamız” diye konuştu.
Oyuncuların fiziksel güçlerini bir ayda toparlayabileceğini ancak bozulan psikolojilerin yerine gelmesinin 3-5 ayı bulabileceğini ileri süren Alihan, şöyle konuştu:
“Dayanıklılık, tempo, kuvvet, bunlar idmanlarla yeniden kazanılır. Zihinsel stres ile başa çıkmak ise uzun zaman alacak. Haziran ayında maçlar yeniden başlasa ve seyircisiz oynansa bile 30-40 kişi halinde stada gideceğiz. Son maçımız da seyircisizdi. 33 kişi aynı otobüsle yolculuk ettik. Soyunma odasında, 50’ye yakın insan vardı. Eskiden yanınızda biri aksırsa, arkanıza bakmadan yürür giderdiniz. Şimdi, herkes tedirgin. Bu şartlarda, motivasyonu sağlamak zor olacak ancak biz yeniden sahaya dönüldüğünde, son düdük çalana, ligler tescil edilene kadar, Ankaragücü’nü ligde tutma adına mücadele edeceğiz.”

SORULARIN HEPSİNİN CEVABINI VERDİM

“Benim yapımı herkes bilir. Çalışkan, formasına ve işine sahip çıkan, başarıyı her zaman paranın önüne koyan, sahada yüreğiyle mücadele eden bir oyuncuyum. Futbol hayatım ön yargıları yıkmakla geçti. Amatörden başlayıp, Süper Lige gelene kadar ki süreçte, hep bir üst kademeye geldiğimde acaba burada oynayabilir mi diye bazı isimlerin kafalarında soru işaretleri vardı. Her zaman bir yarışma içinde oldum. Geldiğim noktada bu soruların hepsini cevapladığımı düşünüyorum. Türkiye’de bu yüzden alttan yeterli oyuncu yetişmiyor, çünkü gençlere güvenilmiyor. Ben kendime ait yeteneklerimi geliştirdim, eksiklerimi gidermeye çalıştım, hocalarım da bana inandı ve güvendi.”
“Ankaragücü büyük bir camia. Ateşli bir taraftarı var. Doğal olarak işler kötü giderse baskının sizi etkileyeceği endişesine kapılıyorsunuz. Ancak onlar takımın iyi olmasını istiyor ve mücadelesine inandığı oyuncuya her zaman destek veriyor. Ankaragücü’ne gelmeden önce Altay’da oynarken, sözleşmemi uzatmak istemediğim için kadro dışı bırakıldım. Kontratı tek taraflı feshettim. Transferin son günü Alanyaspor ile mukavele imzaladım. Haksız fesih yaptığım gerekçesi ile Altay, itiraz etti ve ben o sezon yaklaşık bir yıl top oynamadım. Sonra, İstanbulspor’a geçtim, oradaki çıkışımın ardından da Ankaragücü’ne geldim. Zorluklar karşısında asla pes etmem.”

YABANCILARIN SÖZLEŞME ŞARTLARI İYİ

“Türkiye’de yabancı oyunculara karşı farklı bir anlayış var. 2 şampiyonlukta çorbada benim tuzum olduğuna inanıyorum. Eleştiri elbette olacak, ancak mantıklı olması gerekiyor. O dönem takımda Szukala vardı. Takım arkadaşımı eleştirmek için söylemiyorum ama bazı yorumlara tepkiliyim. Szukala daha fazla forma şansı bulamaz mıydı diye yazanlar oldu. Ya şampiyon olmuşuz bunun ötesi var mı? Yabancı oyuncuya karşı değilim. Kaliteli yabancı gelsin, bizde onlardan bir şeyler alalım. Yabancılar anlaşmayı Euro, bizler TL üzerinden yapıyoruz. Peşinatı aldıktan sonra, bizim kalan paramız maç başına bölünüyor. 33 maçı oynamanın garantisi mi var? Sakatlık, formsuzluk, ceza, kadro dışı gibi durumlar hiç mi olmayacak? Bizlerin anlaşmaları net değil, brüt üzerindendir. Yabancılar oynasa da oynamasa da paraları garantidir. Adaletsizliğin başladığı nokta burasıdır. Kulüplerin yaşadığı ekonomik sıkıntıların kaynağı da yabancı oyuncular konusunda izledikleri tutarsız politikalardır. Mevcut yönetim, maddi manevi destek olmak için büyük bir uğraş veriyor. Biz oyuncular şunu biliyoruz ki kulübün kasasında para olduğunda, bizlere dağıtacaklar ve yardımcı olacaklar. Fatih Mert başkan ve yönetimi ateşten gömlek giydi. Şu ana kadarki süreçte saha içinde onların çabalarına iyi cevap veremedik. Bunu yapabilmiş olsak, Ankaragücü için daha farklı şeyler konuşabilirdik.”

DEĞİŞİM İÇİN BAZI ŞEYLER DEĞİŞMELİ

“Takımın başarısı, rekabet ortamından geçer. Forma dağıtımında adalet gerek. Takım iyi oynamadığında, sonuçlar kötü olduğunda bazı oyuncular sahada kalmaya devam ediyorsa, diğerleri takıma girmek için çırpındığı halde yüzlerine bakılmıyorsa, oturup kafa yormak lazım. Değişimin olması için, bazı şeylerin değişmesi gerekir. Rekabet kadar, rekabetin doğruluğu da önemlidir. Bazı araçları otobana çıkarıyorsunuz, bazılarını çıkmaz sokağın başına koyuyorsunuz. Sonra da hadi yarışın diyorsunuz. Böyle rekabet olur mu? İstatistikler, siz bazı şeylerin üstünü ne kadar örtmeye çalışsanız da gerçekleri ortaya koyar. A.Gücü olarak, 45 gol yemişiz ve ligin en çok gol yiyen üçüncü takımı konumundayız. Fenerbahçe ve Malatyaspor maçlarında 11’de sahaya çıktım. İki maçı kazandık ve bir gol yedik. A.Gücü’nün bu sezon üst üste iki maç kazandığı tek dönemdi. Bir gemide beraberiz. Gemi battığında haklı haksız herkes boğulur batar, gider”
“A.Gücü’ndeki iki şampiyonlukta çok değerleydi. Biri olması gereken yere adım atma adına önemliydi diğeri, hayalini kurduğumuz yere yükselme adına. İkinci Ligdeki takımı devlet okulunda okuyan öğrencilere, birinci ligdeki takımı kolejdekilere benzetirim. Şimdi ise daha farklı. Hem 19 Mayıs hem de Eryaman Stadı’nda oynayan bu kadrodaki biri iki isimden biriyim. 19 Mayıs Stadı, tarihi yapısı ve enerjisi ile çok farklıydı. Gecekondu tribünü sahaya uzak da olsa, maratonla bütünleşince farklı bir baskı kuruyordu. Eryaman Stadı’nda tribünler daha yakın ancak baskı 19 Mayıs’taki gibi değil. Futbol kariyerim elbette bir gün bitecek. Sonrasında, akademisyen antrenör olarak yine futbolun içinde kalmayı istiyorum. “