Yeni standartlar

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Belli ki Türkiye'yi Avrupa'dan dışlayan Lüksemburg ayrımcılık belgesinin müzakereleri sırasında kararlar alınmış.

Alman'ın ‘Yunanlı’nın işi', Yunanlı'nın ise ‘Alman işi’ dediği Türkiye'yi Avrupa'dan dışlama tezgahı karmakarışık, pis kokulu, çapaçul senaryoların ve de psikolojik takıntıların ürünü olmuş.

Şimdi olay berraklaşıyor.

Hatırlanırsa bir teröriste İtalya'da tatil yaptırtacak kadar hukuktan uzaklaşan Avrupa'ya, azizlik adına Papa da sahip çıkmıştı. Bu ‘azizlik’, Kohl'ün Hırıstiyan kulübü itirafını sahiplenmekti bir bakıma.

Gene ilginçtir ki temiz elleri gerçekleştiren İtalya, eline insan hakları ve demokrasi eldivenini geçirip kara parayı üstü kapalı biçimde yeniden kollamaya başlamıştı. Cinlik yapıp Soğuk Savaş'ın atıklarını Türkiye'ye postalayarak. Ve de global dünyada mikro milliyetçiliği teşvik ederek.

Bu zavallılık tutmadı.

Cuma günü, Avrupa'nın karar odaklarını etkileyen önemli bazı think thank'lerin üyeleriyle bir dizi telefon görüşmesi yaptım.

Söyledikleri, Batı basınındaki çala kalem bazı yazılardan çok daha ilginç geldi bana.

Olaya Avrupa Birliği cephesinden bakınca, AB dış politikasının ciddi bir yara aldığı görüşü hakim.

İtalya, Almanya, Yunanistan en zor durumda olan ülkeler ama Chirac'ın Öcalan'ı terörist ilan etmesinin de Fransa'yı kurtaramacağını söylüyor görüştüğüm kişiler.

Bu olayın en sevindirici yönünün Avrupa'nın Pangalos'tan kurtulmasıdır' diye ekliyorlar.

Neden?

Çünkü Avrupa'nın bütün dış politika kararlarına huysuzca muhalefet ediyordu.

Peki o zaman neden Türkiye'nin AB'ye üyeliği komşularıyla iyi geçinme koşullarına bağlanıyordu?

Sessizlik ve bir yanıt, ‘O daha karmaşık bir konu’.

Çıbanın başı Pangalos gidince, post Pangalos Yunanistan'da ne olacak? Avrupa, ‘Bu bir Pangalos rezaletidir deyip sıyırabilir mi? Avrupa basını neden Yunan yönetimini eleştirmiyor?

Aldığım yanıt; Bizde bir deyim vardır. Ambülansa ateş edilmez.

Ve sonra iş dönüp dolaşıp Almanya’ya geliyor. Çiçeği burnunda Alman hükümetinin aldığı yaralara. ‘Vatandaşlık hakkı bundan sonra hak getire’ diyorlar. Almanya ile diğer Avrupa ülkelerinin bu noktada ciddi bir sürtüşme sürecine girmesi kuvvetle muhtemel.

Telefonun ucundakilerden bir yorum daha geliyor.

Berlin'de İsrailliler'in, konsolosluk binasına girenleri öldürmeleri bir skandal. Kimsenin sesi çıkmıyor. Bu eylemleri İranlılar gerçekleştirseydi?

* * *

Avrupa'da yaşanan karambolü büyük bir soğukkanlılık ile izlemekte yarar var. Bunun yolu, Öcalan'ın bayraklar önünde çekilmiş resimlerini yayınlayıp mutlak haklı olduğumuz bir davaya aşırı yüklemeler yapmak olmamalı.

Çevrede kiminle konuşsam ‘itidalden ve de olgunluktan yana’. Bu, ucuz bir reytig işi değil. Bu coğrafyada yaşayan insanların beraberlik için yüzyıllardır verdikleri sınavın yeni bir sayfası açılıyor. O sayfanın satırları özenle yazılmalı.

O satırlar da uluslararası normlar referans alınarak yazılmak zorunda. Tarihteki beraberliğin bugünkü modern versiyonunu yaratabilmek için.

Dünya'da kurumsal ve organik olarak yer almanın önemi çok büyük. Şimdi o standartları biz, başkaları için değil kendimiz için talep etmeliyiz.

Dün Melih Aşık aktarmıştı Prof. Bakır Çağlar'ın sözlerini, ‘DGM, görevsizlik kararı verip davayı ceza mahkemelerine aktarmalıdır’ diye.

Hepimiz için istiyoruz bu standartları.

Başkalarının çifte standartlarına aldırış etmeden.



Yazarın Tüm Yazıları