Yeni başbakanın profili çizildi mi

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Önceki günkü görüşmede, müstakbel başbakanın kim olacağı konuşuldu mu? Mesela bir isim telaffuz edildi mi?

Baykal, ‘‘Hayır, isim telaffuz etmedik’’ diyor.

NEZAKET GEREĞİ

Ardından ekliyor: ‘‘Onu nezaket gereği konuşmamak lazım.’’

Kime karşı nezaket gereği?

Elbette Cumhurbaşkanı'na karşı. Çünkü başbakanı atama yetkisi kayıtsız şartsız Cumhurbaşkanı'na ait.

Zaten Baykal da bunu söylüyor ve ‘‘Cumhurbaşkanı'na karşı doğru olmaz’’ diyor.

Ama bana sorarsanız başbakanın kim olacağı konusu gündeme geldi.

İsim telaffuz edilmese bile, seçim hükümeti başbakanının en azından ‘‘profili’’ çıkarıldı.

Yani ANAP'lı biri mi olacak, tarafsız bir kişi mi seçilecek, şimdiden belli.

Tabii ikisi bir isim üzerinde anlaşınca, bunu Cumhurbaşkanı'na ‘‘izah etmek’’ kolay olabilir.

Neticede bu bir seçim hükümeti olacağı için onun onayı alınabilir.

Şimdi ne olacak? Baykal'ın tam saha presi devam edecek mi? Ne gibi istekleri, dayatmaları olacak?

CHP Genel Başkanı söz veriyor:

‘‘Artık bunu getirin, şunu yapın diye bir dayatmada bulunmayacağız. Hükümet ne getiriyor ona bakacağız. Değerlendirip tavrımızı koyacağız.’’

KAZANAN KAYBEDEN

Bu anlaşmanın kazananı kim, kaybedeni kim?

Sadece görünüşe bakarsak, ‘‘Baykal'ın dediği oldu’’.

Ancak hemen belirteyim ki bu, anlaşmanın sadece zahiri bir sonucudur.

Bu anlaşmaya şu kazandı, bu kazandı diye bakmak fevkalade yanlış olur.

Bundan bir hafta öncesine kadar, Baykal'ın politikaları pek çok çevrede eleştiriliyordu.

‘‘Baykal ne yapmak istiyor’’ sorusu siyasi sohbetlerin en yaygın mezesiydi.

Ancak dün İstanbul'da konuştuğum pek çok insanın görüşünde önemli bir değişiklik meydana geldiğini gözledim.

Siyasi parametreler açısından bir hafta öncesine göre daha iyimser yorumlar yapılıyordu.

Zaten borsanın dünkü performansı da bunun göstergesi oldu.

Bir hafta öncesine kadar çok farklı yorumlar yapılsa da, önceki gün gelinen noktanın adını koyalım.

Türkiye, bir hafta öncesine göre siyasi açıdan daha rahattı.

Şimdi bu rahatlamayı, ülkeyi sağlıklı bir seçime götürecek gelişmelere tahvil etmek gerekiyor.

İKİ DÖNEM

Önümüzdeki sürecin iki dönemi var.

Birincisi, Başbakan Yılmaz'ın istifa edeceği güne kadar geçecek olan süredir.

Hükümetin bu süre ile ilgili bir iddiası var.

Enflasyonu yüzde 50'ye çekmek. Bu yolda umut verici önemli bir mesafe de katedildi.

Şimdi Baykal bu sürece iki açıdan bakabilir. Ya enflasyonla mücadele programına o da katkıda bulunur, ya da rakibi olarak gördüğü Yılmaz ve Ecevit'i zayıflatmak için köstek olur.

İkincisi ise seçim hükümeti dönemi. Uygulanacak anti-enflasyonist programın ikinci dönemde de aynen devamı şarttır.

Baykal, geçtiğimiz günlerde çok ağır eleştirilere muhatap oldu. Kendi partisi içinde bile fırtınalar esti.

Şimdi istediğini elde ettiğine göre, bu politikasının samimiyetini ispat etmek zorundadır.

Yani hükümetin enflasyonla mücadele politikasını dar siyasi hesaplara alet etmemeli, buna yardımcı olmalıdır.

SAMİMİYET SINAVI

Bu olayda Başbakan Yılmaz'ın özverili politikasını bir mağlubiyet olarak değerlendirmek de Baykal'ın yapacağı en büyük yanlış olur.

Evet, belki Baykal'ın dediği oldu, ama bu olayın kamuoyu tarafından tam olarak nasıl algılandığını bilemiyoruz.

O yüzden bunun hesabını seçime bırakıp, önümüzdeki dönemi ülkenin yararına kullanmak gerekiyor.

Yılmaz bu konuda samimiyetini gösterdi. Şimdi sıra Baykal'da.

Bundan sonra geçecek sürede hükümete çıkaracağı zorluklar, artık onun başarı değil, başarısızlık hanesine yazılabilir.













Yazarın Tüm Yazıları