‘Ben bir oyun çocuğuyum!’

İstanbul’un kültür sanat hayatının kalbi Beyoğlu’na komşu, tiyatro dekoru gibi bir mahallede doğuyor. Sahne tozunu hem izleyici hem oyuncu olarak daha çok küçük yaşta yutuyor. Şehir Tiyatrosu’nun sanatçı kadrosuna gir-diğinde henüz 16 yaşında! Bugün sahnede 45’inci yılını geride bırakmasına, 100’e yakın farklı oyunda rol almasına rağmen ‘tiyatro’ dendiğinde halen heyecanlanan Cem Davran ile eski albümleri karıştırdık…

Haberin Devamı

‘Ben bir oyun çocuğuyum’

Sahne hayatında 45’inci yılını geride bırakan Cem Davran, “Ben bir oyun çocuğuydum. Allah beni tiyatro geleneğinin ortasına atmış!” diye başlıyor… 3 Mart 1964 tarihinde Kasımpaşa’da Mehmet ve Naciye Davran çiftinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geliyor. Işıltılı Beyoğlu’nun hemen komşu ilçesindeler. Kültür-sanat da bir aile işi… Babası Mehmet Bey, Şehir Tiyatroları’nın aksesuar şefi. Davran, “Babam çok küçük yaşta Yeşilçam’da çalışmaya başlamış. Lakabı ‘Altınkafa Mehmet… Kasımpaşa’da kendinden büyüklerin bile akıl danıştığı, öngörüsü, zekâsı dikkat çeken bir genç. Dönemin en büyük film şirketi sahibi, yönetmen Nevzat Pesen’in yanında başlıyor. İlk işi Türk sinemasının 1950’li yıllardaki efsane filmleri Samanyolu, Bulunmaz Uşak, Küçük Hanımefendi gibi filmlerin yapım amirliği… Sonra 1962’de Muhsin Ertuğrul ve Behzat Budak, babamı Darülbedayi’ye yani Şehir Tiyatrosu’na ‘aksesuar şefi’ olarak transfer ediyor. Dedem Emek Sineması’nın bekçisi. Amcam var, o da Yeni Melek Sineması’nın makinisti…” diye anlatıyor. 

Haberin Devamı

‘Ben bir oyun çocuğuyum’

6 YAŞINDA TECRÜBELİ BİR TİYATRO İZLEYİCİSİ

Davran da Kasımpaşa-Tepebaşı arasında, Şehir Tiyatrosu’nun önemli oyuncularının da komşuları olduğu, çok kültürlü Aynalıçeşme Mahallesi’nde büyüyor. Kendi anlatımıyla ‘adeta bir tiyatro setinin içinde’: “Cumbalı evlerin, Rumların, Ermenilerin, Türklerin, mükemmel komşuluk ilişkilerinin olduğu bir yerdi. Tam dibinde Darülbedayi’nin en önemli sahnesi Dram Tiyatrosu vardı. Çok beğenilen ‘Kulüp’ gibi bir ortam… Zaten o hikayenin sahibi benim çocukluk arkadaşım, menajerim Rana Denizer… Bu büyülü atmosferden etkilenmeme ihtimaliniz yoktu.” Aklı fikri tiyatroda… Gece gözlerini kapıyor; rüyasında dönemin ünlü oyuncuları Suna Pekuysal’ı, Agah Hün’ü, Feridun Karakaya’yı görüyor. Babasıyla İstiklal Caddesi’nde yürürken gözü hep afişlerde… ‘Yeni Komedi Tiyatrosu’nda oynanan ‘Hacıyatmaz’ı izlemek istiyor. Beşinci defa! Babası, ‘Matematikten pekiyi almak’ şartıyla onu tiyatronun arka kapısından sokup teknisyenlere emanet ediyor. Salondaki koltuklarda bir yandan oyunu seyrediyor bir yandan da kendini sahnede hayal ediyor. Henüz altı yaşında…

Haberin Devamı

‘Ben bir oyun çocuğuyum’Ortaokul yılları... Takdirname belgesi alırken...

‘İLK KAZANCIM 75 KURUŞU ANNEME VERDİM’

İlk sahne tecrübesi ilkokul dördüncü sınıfta; ablasının mezuniyet müsameresinde, gelmeyen bir öğrencinin rolünü alıyor. Ondan sonra okul piyeslerinin aranılan ismi oluyor! 12 yaşında, Şehir Tiyatroları’nın Çocuk Eğitim Birimi’ne giriyor ve yevmiyeli oyuncu olarak çalışmaya başlıyor. Oyun başına kazancı; 75 kuruş. Davran, “Bu parayı anneme verirdim” diye ekliyor... Oyunculuğu öğrenirken, aksesuar şefi babası sayesinde bir yandan da sahne arkasında çalışıyor. Davran anlatıyor: “Kasımpaşa’da Şehir Tiyatroları’nın yüz binlerce aksesuarının durduğu bir deposu vardır. Yaz aylarında babamla oranın düzenlenmesine yardım ederdim. 30 küsur yıllık eşyaların envanter numaralarını metal üzerine kırmızı yağlı boyayla ben yazmıştım! Bu tecrübe sayesinde bugün herkes gitse, ben kendi dekorumu kurabilirim.” 13 yaşında turnelere gitmeye başlıyor. 1980’de 16 yaşındayken ‘stajyer sanatçı’ olarak devlet memuru kadrosuna alınıyor. Henüz reşit olmadığından, kendisi için ‘özel yetenek maddesi’ işletiliyor ve aylık maaşa bağlanıyor. 

Haberin Devamı

‘Ben bir oyun çocuğuyum’Sene 1974: Kasımpaşa’daki Şehir Tiyatroları Aksesuar Deposu’nda ‘Altınkafa Mehmet’ lakaplı babasıyla...

AKŞAM ANTONIUS KLEOPATRA SABAH ELEKTRİK PROJESİ

Üç yıl sonraysa ‘asal sanatçı’ olarak ‘hayatımın en önemli bölümü, binamın temeli’ dediği Şehir Tiyatroları’nın oyuncusu oluyor. Bir yandan okulu da devam ediyor. Lisedeki arkadaşları ve öğretmenleri, bir önceki akşam tiyatroda izledikleri oyuncuyu sınıfta görmeye alışıyor! Ömer Kavur’un ikinci filmi ‘Yusuf ile Kenan’da başrolde oynuyor. Üzerinde Cem Davran’ın olduğu afişler bütün Beyoğlu’nu süslüyor!  Davran, “Ben tiyatrodan başka hiçbir şey düşünmedim ama…” diye devam ediyor: “Babamın tanıklık ettiği bütün oyuncu hikayeleri hüzünlüydü. O yüzden bana ‘Tiyatrocu ol ama bir de ayrı mesleğin olsun’ dedi. Hatırı için sınava girdim ve tesadüfen Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Elektrik ve Elektronik Bölümü’nü kazandım. Okuldan çok oyunlarda ve provalardaydım. Haliyle uzun yıllar okuduk (gülüyor)! Beni bir önceki akşam tiyatroda ‘Antonius Kleopatra’da izleyen hocalar ertesi gün ‘Enerji taşıma’ dersinde görünce ‘Oradaki sen misin, burada ne işin var!’ diye şaşarlardı. Provalardan okul projelerine sıra gelmezdi; dolayısıyla şehre dağıtım yaparken çoğu köyü elektriksiz bırakırdım! Halen diplomamı almadım…”

Haberin Devamı

‘Ben bir oyun çocuğuyum’
Sene 1997: Ahududu oyunu... 

‘OYUNCULUĞUMU ŞEHİR TİYATROSU’NA BORÇLUYUM’

Cem Davran, 1980’de stajyer sanatçı olarak girdiği Şehir Tiyatroları’nda 15 yıl boyunca haftanın her gününü provayla, günde bazen iki, üç farklı oyun sahneleyerek geçirmiş. Bu yılları, “Ben oyuncu olmayı eğitimimin dışında asıl oraya borçluyum” diye anıyor: “Pazartesi prova, salı gündüz prova gece oyun, çarşamba matine ve suare, perşembe gündüz prova akşam oyun, cumartesi-pazar çocuk oyunu, matine ve suare… Tiyatroda yatıyordum! 30’lu yaşlarımdan sonra biraz rahatladım. Tiyatroya yönetici oldum ve hatta babamın emekliliğine ben imza attım! Babam da mutluydu. Oyunculuğumu beğeniyordu. Tiyatro eleştirmenleriyle aynı değerlendirmede bulundu: ‘Sende eski Darülbedayi’nin bütün eski oyuncularından bir parça görüyorum.’ Çok önemli oyuncu ve yönetmenlerle çalıştım. İlk gençliğim sahne teknisyenleriyle, terzilerle, oyuncularla koca bir Şehir Tiyatrosu üniversitesinde geçti.”

Haberin Devamı

‘Ben bir oyun çocuğuyum’
Sene 2001: Ödül törenini sunarken...

‘SUNUCULUKTA İDOLÜM ORHAN BORAN’

Cem Davran, 5 Aralık tarihinde düzenlenecek Pantene Altın Kelebek Ödül Töreni’nin de artık kıdemli sunucusu! Tam sayısını hatırlamıyor; “Sanırım onuncu defa sunacağım. Ödüllü yerde herkes ‘Ona verdin, buna vermedin’ diye söylenir ama bu etkinlik artık bir markadır ve Türkiye’nin böyle festival ve ödül törenlerine ihtiyacı vardır. Sunuculukta idolüm, gelmiş geçmiş en efsane sahne adamı olan Orhan Boran.” Cem Davran, 2005 yılında ‘Anadolu Ateşi Bu Toprağın Sesleri Türkü Yarışması’ ile ‘En İyi Sunucu’ ödülünü almıştı...

HAYAT MOTTOSU: ETGK

“Ben ‘ETGK’ usülü yani ‘El terazi göz kantar’, kendi tadımda yaşamaya çalışıyorum. Aslında halen çocukluk hayalimin peşinden koşuyorum; yüzlerce oyunda oynadım, her oyuna tiyatronun önünde bekleyen çocuk heyecanıyla çıkıyorum. Beni izlemeye gelenler Dram Tiyatrosu’nun kapısında ‘Ben tiyatrocu olacağım!’ diyen çocuğu çok mutlu ediyor. Hep doğal olmaya çalıştım. Bunu kimi sevdi ‘Aileden biri gibi’ dedi, kimi de “Ay hiç sevmiyorum bu herifi’ dedi. Son dönemde ‘Bunu televizyonda hiç sevmezdim ama tiyatroda hayran kaldım’ diyeni çok duyuyorum.”  

‘Ben bir oyun çocuğuyum’Sene 2002: Ödül alan Suna Pekuysal ile.

SANAT İÇİN HİPERAKTİF!

“Sanat için hep hiparaktifim! Şimdi de hayatımın en yoğun günlerinden birini yaşıyorum. Pandemide ‘Göç Mevsimi’ diye film çektim. Zeki Demirkubuz’un yeni filmi ‘Hayat’ta oynadım, hayatımdaki en güzel rollerden biriydi. ‘Üçü Bir Arada’ diye bir oyunumuz, Hakan Gerçek’le Zorlu’da oynayacağımız ‘Samanyolu’nu Bilir Misiniz’ diye bir oyunumuz var. Yılbaşında ilk kitabım çıkıyor; 15 yaşından beri tuttuğum günlüğün ismini taşıyan, ‘Palyaço’nun Günlükleri.’ Yıllarca biriktirdiğim öykülerimi, anılarımı, tanıklıklarımı, günlüklerimi kitaplaştırdık.”

‘Ben bir oyun çocuğuyum’“Eşim Hilal Davran ile 1989’da tanıştık, 1990 Mart’ında evlendik. Sonra baktık çocuklarımız olmuş! Büyük oğlum Hürcan İstanbul Devlet Konservatuvarı Müzik okudu. Sonra oyunculuğa geçti. Küçük oğlum Ali de İtalya’da sinema-televizyon okudu. Şimdi benim tiyatromda çalışıyor.”

BAZEN ‘YAHU BURADA DA MI RUHSAR DİZİSİ’ DİYORUM!

 Onu çok daha geniş kitlelere tanıtan ve sevdirense kuşkusuz 1998-2001 yılları arasında Kanal D’de yayınlanan ‘Ruhsar’ dizisiydi… Davran, “Ben o diziye artık ‘Biz sizle büyüdük Cem Bey’ diyorum! Her yerde, her toplantıda karşıma onlar çıkıyor, ‘Yahu burada da mı?!’ diyorum.  Muhtemelen sen de onlardan birisin…” diye gülerek anlatıyor: “Kanal D’den Faruk Bayhan beni bir oyunda izlemiş. Yapımcısı Abdullah Oğuz, yazarı Gani Müjde olan ‘Ruhsar’ projesinde ‘Mazhar’ rolünü oynamamı istediler. Dönemin kült dizisi oldu! Bir nesli, bir hayalle, tatlı tatlı ve mutlu büyüttü… Ruhsar özlediğimiz eski tatların kadehteki son yudumuydu…”

‘Ben bir oyun çocuğuyum’1998-2001 yılları arasında Kanal D’de yayımlanmış Ruhsar dizisinden bir kare...

‘SEYİRCİ, SÖZLEŞMELERİMİZİ  BİLE TAKİP EDİYOR’

Peki ona benzer diziler artık neden yok? Davran şöyle yanıtlıyor: “İnsanlar o zaman naifti ve karakterleri içselleştiriyordu. Ayhan Işık’ı sinemadan sevmek gibiydi. Şimdi reytingleri, hatta bizim sözleşmelerimizi bile inceleyen, profesyonel bir seyirci tipi gelişti. Biliyor ki izlediği karakteri sevecek ama sonra o oyuncu başka diziye, oradan reklam kampanyasına atlayacak. Tadında olsa daha iyiydi ama sektör birden endüstrileşti. Çocukluğumda estetik ve beğeni düzeyi, insani değerleri daha yüksek bir toplum vardı. Bir elin gelenekte diğeri gelecekte olacak ve alıp taşıyacaksın.” Davran, tiyatrolarla ilgili de şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Benim çocukluğumda Beyoğlu’ndaki tiyatro sayısı bugünkünün 20 katıydı. Şehir Tiyatroları’nın altın çağı Muhsin Ertuğrul’un, Gencay Gürün’ün dönemleridir… Bugün tiyatroların en büyük sorunu bir yasasının ve kurumsal yapısının olmaması. Küçük bir şirket kuran herkes kendini tiyatro olarak kaydettirip Kültür Bakanlığı ödeneğinden faydalanıyor. Oysa tiyatro açmanın da bir ehliyeti olmalı. Bu ehliyeti, yine tiyatrocular vermeli. Hele çocuk oyunlarında, herkes çocuk tiyatrosu yapmamalı.”

 

Yazarın Tüm Yazıları