Paylaş
Hani şu yürüyen merdivenleri durduğu, prompterının bozulduğu, liderleri kâh güldürüp kâh kalayladığı o hitap.
O konuşmada öyle bir kısım vardı ki...
“Ne anlatıyor bu yahu” diye milyonların ağzından dökülmüştür herhalde.
*
Demişti ki... “Bugün gezegenimizde en çok zulme uğrayan din, Hıristiyanlıktır.”
Trump bu cümleyi kurarken Afrika’da, Ortadoğu’da ve Asya’da milyonlarca Müslüman zulme uğruyordu.
Hatta Gazze’deki soykırıma kendi ülkesi yıllardır para, silah ve siyasi destek sağlarken...
*
Neyse demiştik... Herhalde hamaset yapıyor.
Ama son günlerde Nijerya’yı doladı diline. Nijerya’daki Hıristiyanlar diye tutturdu.
Hafta sonu iş o kadar ileri gitti ki Trump “Savaş Bakanlığı’na Nijerya’ya operasyon için hazırlık talimatı verdim” dedi.
Niye?
Güya Nijerya’da Hıristiyanlık yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaymış. Hani şu 100 milyon civarı Hıristiyan olan Nijerya.
Hatta harekât “hızlı, acımasız ve tatlı” olacakmış.
Laflara bakın.
*
Nijerya’nın yer altı, yer üstü zenginlikleri... Sömürü... Amerika’nın demokrasi ihracatı... gibi konulara girmeden kitabın ortasından konuşayım.
Trump’ın amacı “Hıristiyanların hamisi” rolüne bürünmek.
Biliyorsunuz...
Uzun bir süredir Evanjelistlerden müthiş bir destek alıyor Trump.
Evanjelistler seçim dönemlerinde hem kesenin ağzını açtı hem de mührü Trump’a vurdu geçti.
Bakın kendisi de söylüyor... “Dünyadaki Büyük Hıristiyan nüfusumuzu korumaya hazırız, istekliyiz ve muktediriz!”
*
Yani olay sadece Nijerya’daki Hıristiyanların hamiliği değil.
Dini kâinat liderliği ve muhafızlığı.
Yoksa Amerikan devleti de biliyor sırf Hıristiyanlara yönelik bir soykırım olmadığını.
Mesela bakın ABD Dışişleri’nin 2023 raporu ne diyor?
- Terör örgütleri Boko Haram ve IŞİD-Batı Afrika hem Müslümanları hem de Hıristiyanları öldürdü ve kaçırdı.
- Bu gruplar, nüfus merkezlerine ve kiliseler ile camilere yönelik saldırılarını sürdürdü.
*
Benim kısa bir araştırmayla ulaştığım rapora Başkan Trump tek sözüyle ulaşır.
Mesele çok daha farklı...
Ben 230 milyon nüfuslu Nijerya’ya geniş çaplı bir operasyon veya işgal beklemiyorum.
Gördüğünüz şey tamamen Siyasal Hıristiyan Trump. Hepsi bu.
BU ALACAĞINA TRUMP ALSAYDI
MALUM... Trump’ın yanıp tutuştuğu, ölüp bittiği Nobel’i Venezuelalı muhalif Maria Corina Machado’ya vermişlerdi.
Biliyorsunuz Trump, Venezuela açıklarına olağanüstü bir askeri yığınak yaptı.
Hedef... Er ya da geç Maduro’yu indirebilmek.
*
Bu Nobel Barış Ödülü sahibi hanımefendinin son zamanlarda açıklamalarına baktıkça Nobel’i hak edecek ne yaptı anlamıyorum. Hele barışla uzaktan yakından ne ilgisi var çözemiyorum.
Diyor ki Machado... Maduro’yu indirmek için ABD askeri müdahalesi şart.
Ayrıca diyor ki... Hamas, Venezuela’da.
E yuh artık.
*
Ülkende gücü ele geçirebilmek için ABD askerlerine yalvarıyorsun onu anladık da...
Hamas, Venezuela’da diyerek nereye göz kırptığını da görmedik sanma.
Ödülü bu alacağına Trump alsaymış gerçekten de doğru karar olurmuş.
NE FARKIN KALDI
BİLİYORSUNUZ Trump, Biden’ın akli melekeleri ile ilgili birçok iddia ortaya attı.
Bunlardan biri de... Aslında ülkeyi Biden’ın değil de etrafındakilerin yönettiğiydi.
Hatta Beyaz Saray’da tüm başkanların portrelerini astırırken Biden’ın yerine “autopen” yani otomatik imza makinesi koydurmuştu.
Biden’ın başkanlık affı çıkardığı kişilerin aflarının da bu yüzden geçersiz olması gerektiğini savunmuştu.
*
Gelelim şimdi geçen günkü itirafa...
Trump yakın zamanda Changpeng Zhao diye birine başkanlık affı çıkardı.
Zhao, 2023 yılında kara para aklama yasalarını ihlal ettiği suçlamasını kabul etmiş bir milyarder.
Amerikan devleti o dönemde, Zhao’nun terör örgütlerinin milyonlarca doları dolaşıma sokmasına yardımcı olduğunu söylemişti.
*
Hah...
İşte bu adam Trump’a soruldu.
Dedi ki: “Bu adamın kim olduğunu bilmiyorum.”
Nasıl yani? Trump, tanımadığı etmediği bir adamı mı affetti? Hem de teröristlere yardım ve yataklık eden biri?
E o zaman Biden’dan ne farkın kaldı başkan?
İKİ NÜKLEER ÖNERİSİ
HAZIR Trump ve Putin sabah akşam birbirlerine “bak benim nükleerim ne kadar büyük” diye hava atarken size nükleer savaşla ilgili bir film bir de kitap önereyim.
A HOUSE OF DYNAMITE
Film, nereden fırlatıldığı belirlenemeyen nükleer başlıklı bir füzeyi konu alıyor. Nükleer silah ABD’ye doğru yol alırken Amerika’nın nükleer müdafaa ve saldırısından sorumlu STRATCOM komutanlığı, Beyaz Saray operasyon odası ve Amerikan Başkanının ecel terleri döktüğü o 20 dakikayı anlatıyor. Filmi genel olarak beğendim. Ama şimdiden uyarayım... “Bu muydu yani şimdi sonu” diyebilirsiniz. Sonra bana kızmak yok.
NUCLEAR WAR: A SCENARIO
Film, aslında Annie Jacobsen’in kitabından ilham almış. Senaryolar hemen hemen benzer. Fakat kitap çok daha detaylı ve filmden çok daha ileri gidiyor. Kuzey Kore’den Pentagon’a atılan bir nükleer silah ve daha sonrasında yaşanılanları dakika dakika okurken ciddi manada gerildim. Koltuğuma çivi gibi saplandım. Nükleer savaşın kan dondurucu iklimini... Dünyamızın kaderinin aslında ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu hissettim. Evet, doğru... Jacobsen’in bahsettiği senaryonun gerçekleşmesi için birçok şeyin aynı anda ters gitmesi lazım. Milyonda... Belki de milyarda bir ihtimal ama Trump, Xi, Putin, Kim Jong-un gibi liderler varken... Her ihtimali de düşünmek gerekmez mi? Son zamanlarda okurken kanımın çekildiği nadir eserlerden. Kesinlikle önerimdir.
Paylaş