Paylaş
Takvimler 13 Kasım 2019’u gösteriyordu.
Ve bu, sonraki 6 yıl boyunca bir daha göremeyeceğimiz bir kareydi.
Hoş...
Biden döneminde büyük bir kriz yaşanmamış, ilişkiler hız kontrolüne alınmış bir araba gibi ağırdan ama duraklamadan yoluna devam eden şekilde ilerlemişti ama...
Beyaz Saray’da yüz yüze etkileşim yaşanmamıştı.
*
Trump ikinci kez seçildiğinde bir ihtimal belirmişti ufukta.
İlişkiler ya arşa çıkabilir ya da yerin dibine girebilirdi.
Trump’ın dahil olduğu her şey gibi değil mi zaten...
Ya çok harika ya çok berbat.
*
İlk 8 ayda Trump’ın çatmadığı, tehdit etmediği kalmadı diye düşünüyorsanız...
Ben size söyleyeyim.
Türkiye’yi asla kötülemedi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı asla hedef almadı.
Öyle ki...
Netanyahu 7 Nisan’da Oval Ofis’te otururken Erdoğan’ı hedef almaya kalktığında bir İsrail Başbakanı’nın Beyaz Saray’da duyabileceği en sert cevaplardan birini aldı: “Makul ol.”
*
Erdoğan’ın BM Genel Kurulu için New York’a inmesine 48 saat kala Trump, şahsi hesabından son dakikayı patlattı.
“Her zaman çok iyi ilişkiye sahip olduğu” dostunu Beyaz Saray’da ağırlamayı “dört gözle” bekliyordu.
*
Gündemi de söyledi Trump.
Ticari ve askeri anlaşmalar.
Boeing uçaklar, F-16’lar, F-35’ler...
Hatta F-35’leri de artık olumlu şekilde sonuçlandırmak istediğini söyledi.
*
Ben Washington’da zirve havasına çoktan girmişken memlekette bir iddia ortaya atıldı.
Neymiş bu?
“Boeing satışı duyurulacak” diye davet gelmiş.
Aylardır Trump yönetimini yazıyorum bu köşede.
II.Trump dönemi,
I. Trump dönemi değil. Tamamen farklı. Dünyalar kadar farklı.
Yeni dönemi okuyamayanlar...
Trump’ın yeni yönetim şeklini çözemeyenler...
Eski Amerika’nın bitip yepyeni bir Amerika’nın doğum sancılarını göremeyenler bu meseleye atlamış.
*
8 aydır Beyaz Saray’a kim geldiyse...
Başkanından başbakanına...
İşinsanından milyarderine...
Trump hepsiyle bir tür “alışveriş” duyurdu.
Ya Yeni Amerika okyanus ötesinden okunamıyor...
Ya da her gün gözlerimle gördüğüm Beyaz Saray’daki “business as usual” denilen “her zamanki haller” sanki büyük bir olaymış gibi aktarılıyor.
*
Bir sürü meselemiz...
Yığınla çözmemiz gereken şey var.
Trump’ı yakalamışken fırsatların ise haddi
hesabı yok.
Kolay olacak mı? Sanmam.
Ama iş buraya kadar gelmişken tarihin en öngörülemeyen ve dengesi kestirilemeyen Amerikan yönetimiyle ters düşmenin sonuçlarını kimse
tahmin edemez.
Seni, beni, bizi... Hepimizi etkiler. Velhasıl...
Fırsat ayağa kadar gelmişken Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne köstek değil destek olma zamanı.

ÇATLAK SES OLMASIN
FOTOĞRAF, ABD Kongresi’nden.
Masa başındaki kişi Meclis Başkanı Johnson.
Etrafındakiler ise güçlü Yahudi lobileri ve bağışçılar.
Meclis Başkanı bir söz vermiş deniyor.
O da şu: Kongre içindeki İsrail karşıtı az sayıdaki vekili de saf dışı bırakmaya söz veriyoruz.
Bunu iddia eden de Yahudi medya kuruluşu.
Zaten üç beş cesur yürek var İsrail’e karşı sesini çıkarmaya cüret edebilen.
Onlar da yakın zamanda öyle ya da böyle şutlanacak herhalde.
Amaç şu mu?
Amerikan Kongresi’nde İsrail’e karşı tek çatlak ses olmamalı.
Ve olmayacak.

TOPLANIP İSRAİL DİYELİM
ÇOK acayip bir olay anlatacağım.
Amerika’nın 50 eyaletinden 250 yerel Kongre üyesi geziye çıktı.
Ama öyle deniz, kum, güneş gezisi değil bu.
İsrail devleti sponsorlu İsrail gezisi.
Bu devlet turunun adı ne olsa beğenirsiniz?
50 eyalet, bir İsrail.
Nasıl yani?
50 eyalet, bir Amerika Birleşik Devletleri değil miydi?
Ağustosta Kongre yaz tatiline girdiğinde Meclis Başkanı Johnson’dan üst düzey Senatör ve Vekillere kadar hepsi koşa koşa İsrail’e gidince “Başkent Tel Aviv’e taşınsın” diye takılmıştım.
Ama iş ciddi gibi sanki.
Artık 50 eyaletin bir araya gelip oluşturduğu bu ülkeye toplanıp
İsrail mi desek?

GURUR VE TEŞEKKÜR
GEÇTİĞİMİZ hafta New York’ta Başkonsolosumuz Sayın Ahmet Yazal’ın ev sahipliğinde Türkevi’ndeydim.
Zira Küresel Gazeteciler Konseyi’nin basın ödülleri töreninde “En İyi Diplomasi Muhabiri” ödülüne layık görüldüm.
Meslekte 10’uncu yılı bitirip ikinci 10 yıla yelken açtıktan kısa bir süre sonra CNN TÜRK ve Hürriyet’teki çalışmalarımdan ötürü ilk ödülümü aldım.
Hem büyük gurur duydum hem de bu seviyede layık görülen bu ödül vesilesiyle birkaç kelam gereği görüyorum.
İki yıldan fazla süredir tereddütsüz benim ve işimin arkasında duran Demirören Medya’ya ve Demirören Medya TV Grup Başkanı Murat Yancı’ya...
Ve sizinle bu köşeyi paylaşmaya başladığımız günden bu yana desteğini esirgemeyen gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan’a sonsuz teşekkürlerimle...

Paylaş