Zavallı domuzcuklar

Ekimde Yalıkavak’taki evime zeytin hasadı için gittiğimde, bir gece vakti eve dönerken önümüze yaban domuzu sürüsü çıktı. Panikle oradan oraya koşturuyorlardı.

Haberin Devamı

Daha önce de bir aile görmüştüm, hatta yine burada yazmıştım onları. Ama bu sefer gördüğüm domuzcuklar hayli şaşkın gibiydiler. Bir de kalabalık. Hiç de öyle öbür aile gibi ne yaptıklarını, nereye gittiklerini biliyor gibi değildiler.
Sonra, geçtiğimiz hafta sonu yine eve gittim. Gece vakti vardım evimize. Bahçeme, ağaçlarıma bir bakayım, kış vakti az da olsa hasret gidereyim diye. Sitede dolaştım azcık. Kirpi kardeşi gördüm, mutlu mesut takılıyordu bıraktığım kedi mamalarıyla. Kediler de hallerinden memnundu.
Tek tanıdık olmayan ve beni yaz başından beri düşündüren şey, bu yaz koyumuzda Nef’in başladığı yeni inşaattan gelen gürültüydü. Bir de sabah kalkıp gördüğüm manzara...
O koca tepe tıraşlanmış, doğal dokusu, insan yapımı bir doğalımsı dokuya döndürülmeye başlanmış. Herkes bana ne kadar şahane ve doğal bir ortam yaratılacağını anlatmıştı. Ben de ayol buralar zaten doğal ortam ya demiştim.
Ha diyeceksiniz sen kimsin laf ediyorsun? Haklısınız. Nitekim ben de bir yazlık sahibiyim aynı koyda.
Sırf bu yüzden utanarak yazıyorum ama bir yandan da doğaya olan gönül borcumu sonsuz bir çaresizlikle ödemeye çalışıyorum, farkına varıp kendime kıl olduğum günden beri.
Neyse uzun lafın kısası, o gece gördüğüm o şaşkın domuzcuklar inşaattan kaçanlarmış. Yani o koyun o kısmında yaşayan ve şu anda nereye gideceklerini bilmediklerinden kendilerine yaşam alanı yaratmak için koşturan domuzcuklarmış.
Karşılaştığım birkaç kişi daha söyledi, sitelerin bahçelerine girip korku içinde ne yapacaklarını bilmeden oradan oraya sürüklenirken bizim siteye de uğramışlar.
Belki o gece dolaşırken duyduğum ve acaba bu ses ne sesi dediğim şey onların sesiydi...
O kadar üzüldüm ki...
Bu ne ilk ne de son biliyorum.
Domuzcuklar, kuşlar, arılar, tırtıllar, kaplumbağalar, türlü çeşit solucan, balık, tilki... Aklınıza ne gelirse yuvasından oluyor bu ülkede sürekli.
Biz insanların doğayı yıkıp kendimize sözümona doğal ortamlar yaratma sevdası adı altında arsızlığı bitmedikçe bu böyle devam edecek.
Her yer boş ev dolu. Her yer satılık... Her yer alıcı bekliyor ve hâlâ daha inşaat yapılıyor.
Sırf bu yüzden bazen koşarak kaçmak istiyorum bu ortamdan.
Sonra da kal Yonca diyorum, kal! Diktiğin ağaçlara, zeytinlere, nara, duta, kayısıya, muza; bahçeni kendine yuva seçen kirpiye, kedilere, kuşlara, arılara, her sabah akşam uğrayan baykuşa sahip çıkmak için kal.
Kal ve korumak için diren...
Yonca
“gamlı baykuş”

 

Haberin Devamı

Fidel Castro

Haberin Devamı

Ben Küba’yı hiç görmedim. Gidemedim. Hep hayal ettim.
Gidenlerden, görenlerden, okuduklarımdan, anlatılanlardan bildim. Hiçbir okuduğum, dinlediğim Fidel’siz bir Küba’dan bahsetmedi.
Bu iki kelime hep aynı cümle içindeydi; Küba Fidel - Fidel Küba...
Fidel Castro, 90 yaşında arkasında tarihe saygı dolu bir miras ve Küba’sını bırakarak gitti.
Sokak, müzik, dans, sanat, eylem, adalet, eşitlik, halk, bağımsızlık; cesaret, diktatörlere nanik, vazgeçmemek inandığın doğru için bir daha bir daha yeltenmek...
Ne istersen var onun mirasında...
Instagram’da paylaştığım bir fotoğrafı var, Atatürk Kocatepe’de siluetini bana çağrıştıran.
Halkı için direnişten, ayaklanmaktan kaçınmayan o düşünen, düşündüren adam.
Gidişine bencilce kendim için de üzüldüm.
Hayattayken gidemedim ülkesine diye...
Yonca
“ilham”

 

Yazarın Tüm Yazıları