İşçiye yeni oyun

7036 sayılı İş Mahkemeleri Yasası TBMM’de kabul edilerek yürürlüğe girdi. Bu yasa ile zorunlu arabuluculuk bir dava koşulu olarak yasalaştı.

Haberin Devamı

1.1.2018’de yürürlüğe girecek bu yasa hükmüne göre işçiler bireysel ve toplu iş sözleşmesinden doğan hakları nedeni ile İş Mahkemesinde dava açabilmeleri için önce zorunlu arabulucuya gidecekler yoksa hakları için dava açamayacaklar. AKP hükümeti yüzeysel olarak bu yasayı İş Mahkemelerinin yükünü hafifletmek için çıkardı çünkü mahkemelerin yetersizliğinden ve yargıç açığından dolayı bu mahkemelerde korkunç bir yığılma var ve bir dava üç-dört sene sürebiliyor.

Bu doğrudur ama mahkeme ve yargıç yetersizliği kolayca giderilebilecek türdendir. Var olan 180 Hukuk Fakültesinden her yıl yüzlerce öğrenci mezun oluyor ve bu genç hukukçular alanlarında iş bulmakta çok zorlanıyor. Adalet Bakanlığı bu genç hukukçular ordusundan yargıç açığını kapatabilir ve kuracağı yeni İş Mahkemeleri ile yargıdaki birikmenin ve gecikmenin önüne rahatlıkla geçebilirdi ama bunu yapmadan arabuluculuğu zorunlu hale getirerek işverenlere büyük bir iyilik yaptı. Arabulucuya giden işçiye büyük bir olasılıkla. ‘Avukat ücreti, harç parası ödeyerek İş Mahkemesinde üç-dört sene sonra hak edeceğin alacağın yerine sana peşin ödeme yapılacak’ denilerek gerçekte hak ettiği alacağının çok azı işçiye peşin olarak teklif edilecek ve zaten geçim sıkıntısı yaşayan işçi bu peşin ödemeyi kabul edecektir. Bu yasanın derin anlamı işçiyi korumak, işçilik alacağını veya işe iadesini tez elden sağlamak değil tam aksine işverenleri korumak, onların ödemedikleri işçilik hakları ve işe iade tazminatlarını çok daha ucuza getirerek işçi çıkarmayı kolaylaştırmak ve işçi haklarını tam olarak ödememeye teşvik etmek dolayısı ile işverenlere çok ciddi kazançlar sağlamaktır. Bu oyunu Sendika ve Konfederasyon yöneticilerinin görmemesi ve yasaya tasarı halindeyken direnmemeleri şaşırtıcıdır.

Haberin Devamı

AKP bu yasa ile işçi dostu olmadığını bir kere daha kanıtlamıştır. AKP Genel Başkanının grevleri ertelediği zaman işverenlere, ‘siz rahat çalışanız diye grevleri erteliyoruz’ diye seslendiği zaman işçiler ve sendikacılar sustuklarına göre işçiler cellatlarına oy vermeye devam edecek demektir. Haksızlığa uğradıkları zaman susanların sonradan hallerinden şikayete hiç hakları olmayacaktır. / Yrd.Doç.Dr.Engin Ünsal-GİRNE Amerikan Üniversite Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi

Haberin Devamı



BELEDİYELER BİR AN ÖNCE ÖNLEM PLANINI YAPMALI
Dün Paris İklim Anlaşması’nın ikinci yıldönümüydü. Dünya liderleri iklim değişikliği için yine Paris’te bir araya geldi. Liderler küresel, ulusal çapta yapılması gerekenleri tartışırken İstanbul Kültür Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Damla Özekan yerel olarak belediyelerin yapacaklarını anlatıyor.

Küresel iklim değişikliği problemi günümüzde artık kanıtlanmış verilerle kendini kabul ettirmiş, yok sayamayacağımız bir sorun haline geldi. Bunun sonucu olarak meydana gelen sel felaketleri, kasırgalar, kuraklıklar, buzul erimeleri, deniz seviyelerindeki artış, hayvan türlerinin yok olması tehlikesi gibi doğal felaketler, küresel düzeyde başta tarım, sanayi, turizm olmak üzere ekonomik ve sosyal çok ciddi tehlikeler yaratmakta.

Ulaştığı gelişmişlik düzeyinden taviz vermeden yaşamını devam ettirmek isteyen insanoğlunun tükettiği enerji miktarı azalmamakla birlikte, sürekli ve düzenli olarak artmakta. Bu da bir taraftan sınırlı kaynakları tüketirken bir taraftan çevreyi ciddi olarak tahrip etmekte. Bu durum sürdürülebilir ekonomik büyüme ve kalkınma hedeflerine ters düşmekti. Bu nedenle sera gazı emisyonlarının azaltılması açısından enerji politikaları ve çevre ilişkisi büyük önem taşımakta.

Haberin Devamı

Türkiye’nin, karbon salımları yoğun büyüme politikaları sonucu  1990’dan günümüze %130 arttı. Bilimin hedef koyduğu kişi başı salım 2 ton karbondioksitken,  Türkiye’nin kişi başı salımı 5.7 ton.

YÜZDE 285 ARTTI
Türkiye’de; 1990’dan günümüze atık sektöründeki salım artışı yaklaşık %280, sanayi sektöründeki salım artışı %265, en büyük salım kaynaklarından biri olan elektrik enerjisi üretimi ve kullanımındaki salım artışı ise %285. Dolayısıyla bir an önce önlem alınması zorunlu.

İklim değişikliği eylem planları; dünyada ve Türkiye’de ulusal ve yerel düzeyde hazırlanmakta. Türkiye’de de ulusal iklim değişikliği eylem planının yanısıra bir çok belediyenin ve yerel yönetimin hazırlık çalışmalarına başladığı ve gerçekleştirdiği iklim değişikliği eylem planları var. Nisbeten küçük belediyeler daha çok ‘sürdürülebilir enerji eylem planı’ hazırlarken, daha sanayileşmiş bölgelerdeki kentlerde ise ‘sera gazı azaltım’ ve ‘iklim değişikliğinin etkilerine uyum’ faaliyetlerinin birlikte yürütülmesini öngören planlar daha uygun olmakta.

BAKANLIK VE AB DESTEKLİYOR
İklim değişikliği eylem planlarının içeriği genel olarak; sera gazı envanteri çıkarılması, yerel yönetimin öngördüğü sektörler bazında somut azaltım hedefleri konulması, paydaş analizinin yapılarak katılımlarının sağlanması, iklimsel kırılganlıkların belirlenmesi ve uyum kapasitesinin değerlendirilmesi, temel risklerin ve öncelikli alanların belirlenmesi, daha sonra gerçekleştirilecek eylemlerin gözden geçirilmesi ve revizyonu gibi konulardan oluşmakta. Eylem planlarının hazırlanmasında ortaya çıkabilecek güçlükler; iklim değişikliğinin bölgeyi nasıl ve ne ölçüde etkileyeceğine dair yetersiz veri, iklim değişikliğinin beklenen etkileriyle ilgili belirsizlik ve kamu kurum ve kuruluşlarının, alınması gereken önlemlere yönelik olarak insan kaynağı ve kurumsal kapasite sınırlamaları olarak tanımlanabilir.

Haberin Devamı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, belediyeleri bu anlamda desteklemekte, Avrupa Birliği ve bir çok gönüllü kuruluş da bu tip çalışmalara çeşitli fonlar sağlamakta. / Yrd.Doç.Dr. Damla ÖZEKAN - İstanbul Kültür Üniversitesi






BİLİYOR MUSUNUZ
İSTANBUL Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’nin (İSTESOB), Aralık ayının ikinci haftasında kutlanan Yerli malı Haftası’nda toplumsal farkındalık oluşturmak için İstanbul genelinde bir kampanya başlattığını... MEHMET Kabasakal’ın; Türkiye’nin siyasal ve toplumsal yapısını ele alan, çoğulcu demokrasinin kökleşmesi yolunda varolan sorunların çözümü için canlı bir tartışma ortamı yaratmak ve kalıcı sonuçlar üretmek amaçlı derlediği ‘Türkiye’de Siyasal Yaşam Dün, Bugün, Yarın’ kitabının İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan çıktığını... İZMİR Halkevleri’nin yarın 18.30’da ‘Çılgın Proje’ olarak sunulan Körfez Geçiş Projesi’nin konuşulacağı ‘Körfez Geçiş Projesi nedir ve ne yapmalı?’ başlıklı bir söyleşi düzenlediğini (İzmir Halkevi Akdeniz Mah. 1340 Sk. Gümrük/İşkur karşı sokağı)... CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün yurt dışı seçmenlerimizin ayrı bir seçim çevresi olarak parlamentoda temsil edilmelerinin sağlanması amacıyla parlamentoda temsil edilmelerini amaçlayan bir kanun teklifinde bulunduğunu… ŞİDDETSİZ Toplum Derneği’nin 2017 Yılı Şiddetsiz Yaşam Ödülleri’nin bugün 14.00’de Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde törenle verileceğini...

Haberin Devamı



PANO
SİBER ZORBA OLMA! #farkınavar

- ‘BİRLİKTE iyi gelecek vizyonuyla hareket eden Samsung Electronick Türkiye Bilgi ve Teknolojileri İletişim Kurumu (BTK) işbirliği ile siber zorbalık konusunda çocukların, gençlerin, ailelerin ve öğretmenlerin farkındalığını artırmayı hedefleyen ‘Siber Zorba Olma! Farkınavar’ hareketini bugün 20 okulda başlatacak.

- BİR ülkede toplumun bir kesiminin rüşveti tepki göstermeyi gerektirmeyen bir davranış olarak değerlendirmeye başlaması, olsa olsa o ülkedeki değerlerin irtifa kaybetmekte oluşunu gösterir. Sedat ERGİN



KEBAP-ŞALGAM FESTİVALİ’NİN ÖYKÜSÜ

KENDİLİĞİNDEN OLUŞAN BİR ETKİNLİK

ADANA’da çok uzun yıllardan bu yana tarihi Kazancılar Çarşısı’nda kurulan Kuş Pazarı geleneğinden nakledilen anlatımlara göre, sabahın ilk ışıklarıyla ciğer kebapla kahvaltı yapılır, pavyondan çıkanlar da gelip, bir kaç kadeh daha içip ciğer ve kebap yedikten sonra Irmak Hamamı’na giderek kese yaptırıp toksinleri atarmış. Sonraki yıllarda Kuş Pazarı buradan taşınmasına rağmen ciğerciler yerinde kalmış rakı alışkanlık devam etmiş.

Küçük gruplar halinde buraya gelenler 2010 yılında başka şehirlerde yaşayan Adanalıları, ‘Adana’da Buluşalım’, ‘Dünya Rakı Günü’ ve ‘Rakı Festivali’ adıyla kente davet etti. Bu etkinliklerin görüntüleri sosyal medyada yayınlanınca her yıl Aralık ayının ikinci haftası buluşmaya karar veren Adanalıların sayısı Kazancılar Çarşısı’nda her yıl katlandı.

Önceki yıllardan birinde yaklaşık 20 bin kişi ‘Dünya Rakı Festivali’ adı altında bir araya gelip, gece boyunca kebapla şalgam ve rakı içerek eğlendi. Çarşıdaki dükkanlar akşam saatinde kapandığı için kebapçıların ara sokaklara kurduğu sofralarda Roman çalgıcılar müşteri eğlendirirken, bu rengi görüp yaşamak üzere bir kaç saatliğine çarşıya uğrayıp sadece kebap yiyenler de önemli bir sayıya ulaştı.

Önceki yıl Valilik, ‘halkı alkollü içkilerden koruma’ gerekçesi ile halkın bu geleneklerin üstüne kendiliğinden oluşmuş etkinliğini yasaklama girişiminde bulununca ‘Kebap Rakı Festivali’ isim değiştirip ‘Kebap Şalgam Festivali’ oldu… Onlarca kebapçının sokaklara kurduğu kebap masalarında oturanlara standart bir menü sunuluyor. Ya da ayaküstü dolaşanlar dürüp tercih ediyor.

ADANA’NIN KÖŞE BAŞLARI

Her köşesinde kebap dumanlarının yükseldiği Adana’dan yazacak o kadar çok şey var ki...

Bazı köşe başlarında durup aldığımız notlara, karşılaşıp da ayaküstü konuştuklarımızın söylediklerinden düştüğüm notlara göz atıyorum;

Blue TV’nin fenomen ve tanınırlığını artıran dizilerin biri olan Adana01 3. sezonunu da tamamlamış. Oyuncularından Kerem ile karşılaştım. Kendi kendine sığamayan müzikte, resimde, sinemada genç neslin yeni damarını anlattı, Adana 01 dizisinin izlenebilirlik oranını da buna bağladı. Dizinin avam görüntüsünün arka planında akademik bir çalışma olduğunu da sezinledim. Blue TV’nin genç CEO’su Aydın Doğan Yalçındağ’ın sıkça Adana’ya gelmesi, seti ve oyuncuları ziyareti de kendilerine güç vermiş.

Kerem’in, sokaklarını dev boyutlarda gravite çalışmaları ile anlamlandırdığı Sarı Yakup Mahallesi Büyüksaat civarında tarihi bir bölge. Kebap-Şalgam festivalindeki binlerce kişi de bu bölgenin kuzeyinde toplanmıştı… Karaköy’deki graviteli duvarların 50 katından fazla özgün çalışmalara rastladık bu sokaklarda. Oradaki Ekmekçi Konağı Seyhan İlçe Belediyesi tarafından kamulaştırılıp restorasyon ihalesi de yapılmış. Gazeteci arkadaşım Çetin Yiğenoğlu başkanlığında kurulan Yazarlar Evi Derneği’nin öncülüğündeki ekibe devredilmesi planlanan bu tarihi konakta, kente gelen sanat adamları hem konaklayabilecek, hem de çalışmalarını yürütebilecek. Belediye Başkanı CHP’li Zeydan Karalar, bunun Adanalı ya da Adana’yı yazıp çizenlere bir şükran borcu olarak değerlendirilmesini istiyor.

TÜRKİYE’DEKİ ÇOK AZ ÖRNEKTEN BİRİ

Yazarlar, çizerler hepsi birbirine benzeyen otellerde/misafirhanelerde değil, tarihi bir konağın ahşap kokuları arasında, 5 yıldız konforunu da taşıyan odalarında Adana’yı soluyacak, kütüphanesine kolayca uzanabilecek… Konağın avlusunda yerel sanatçılarla buluşup sohbet edebilecek.

Tek üzüntü, Muzaffer İzgü’nün bu konağın yeni işlevini göremeden dünyadan göçüp gitmesi…

Sponsor bulunursa, Ali Özgentürk’ün Adana filmi senaryosunu burada çalışarak tamamlaması hayal ediliyor. / Orhan APAYDIN

 

Yazarın Tüm Yazıları