Adalet ve adaletsizlik nedir?

Dün ‘Dünya Hukuk Günü’ydü...

Haberin Devamı

‘Hukuk Yoluyla Dünya Barışı’ konulu konferansların üçüncüsü 10 Temmuz 1967’de Cenevre’de yapılır. Türkiye’de Başbakan Süleyman Demirel’dir. Dışişleri Bakanlığı’nın yazısı üzerine Bakanlar Kurulu aldığı kararla 10 Temmuz’u ‘Dünya Hukuk Günü’ ilan eder... Başka ülkelerde kabul görmemesi Türkiye’de kutlanmasına engel değil tabii... Çünkü her dönemin değişmez klasik sözü ‘Hukuk herkese lazım’ın hiç olmasa bugün gündeme gelmesi güzel bir şey...

Hukuk deyince hemen ‘adalet’ kavramı da akla geliyor. Adalet kavramı insanlık tarihi boyunca üzerinde en fazla durulan kavramların başında. Hem ahlaksal hem de politik anlamda insanlığın ulaşabileceği en ideal bir durum olan ‘adalet’i tanımlamak kolay gibi gözükse de pek o kadar da kolay değil. Bu kavram felsefe tarihinin de önemli kavramlarından olmuş. 19. yüzyıldan itibaren hukukun, sosyolojinin ve siyasal bilimlerin de uğraşı alanına girmiş. Antik çağ filozofu Platon, devlet felsefesini oluştururken onu temel bir kavram olarak ele almış. Platon ortaya attığı devlet modelinin en önemli özellikleri olarak bilgelik, cesaret, ölçülülük ve adaleti işaret eder.

Haberin Devamı

Antik çağın diğer bir filozofu Aristoteles de Büyük İskender’in hocası olması nedeniyle politik yaşama daha fazla katılmış, siyaset felsefesini pratik yaşamdan hareketle geliştirmiş. Aristoteles, ‘Yasalara uymamak, onu kendi çıkarlarına göre kullanmak ve dolayısıyla bu şekilde bir eşitsizlik yaratmak adaletsizlik; yasalara uygun davranmak ve eşitliği bozmamak ise adalettir’ der.

Dünya Hukuk Günü’ herkese kutlu olsun...

ODTÜ’DEKİ AĞAÇLARI KURDAŞ OLUŞTURMUŞTU

Prof. Dr. Kemal Kurdaş’ı (ODTÜ kurucu rektörü) anlatmak için ‘Önce Mülkiye, sonra Türkiye’ sözünü kullanmak ne kadar doğrudur? Ama SBF’yi bitirmesine rağmen ODTÜ’ye vücut veren asıl adam olarak bilinir. ODTÜ sevdalısı demek daha doğrudur. Ölümünün ardından Hıncal Uluç, “Meclis arkasındaki barakalardan 5.5 milyon metrekare devasa kampuskente uzanan sivil devrimi gerçekleştirmiş, fiziki planlamasından akademik çatkısına kadar ‘yüksek öğrenim efsanesi’ni yaratmıştır” diye yazmıştı. Ege Cansen de onun için “Kemal Kurdaş 2001’de Kemal Derviş ne ise 1961’de odur” demişti.

Haberin Devamı

Bugün Ankara’nın en önemli yeşil alanını -ODTÜ- bir zamanlar Kemal Kurdaş çok büyük özveri ile yaratmıştı.

Kurdaş yıllar önce verdiği bir röportajında: “Yolun bir tarafında gecekondulaşma başlamıştı. Yolun diğer tarafını kurtarmak için ağaçlandırmaya başladım” diyordu. ODTÜ ormanını öğrencilerle elbirliğiyle 135 bin fidan dikerek yarattı. Birçok kişi ve dernek, dikilen ağaçların yüzde 85’inin tutmayacağını ve milli servetin heba edildiğini söylüyordu. Yaşamaz denilen ağaçlar bugün Ankara’nın en büyük ormanı.

Daha ne diyelim!

‘BABA OĞUL BOZOK’LARDAN ANILAR’

Atatürk Vakfı ajanda, takvim ve kitap satış gelirleriyle üniversiteli gençlere burs vermek, öğrenim süresince sağlıklı barınma olanağı sağlamak, öğrenci yurtları kurmak için çabalıyor. Atatürk ilke ve devrimlerine uygun bir toplum yapısının yaşama egemen olması konusunda çalışmalar yapmak üzere kurulmuş vakfın yayınladığı ‘Hep Atatürk’ün Yanında: Baba Oğul Bozok’lardan Anılar Salih Bozok-Cemil S. Bozok’ kitabı da bu amaçla hazırlanmış. Sadeleştirilmiş baskısı yeniden basılmış. (atatürkvakfi.org.tr)

Haberin Devamı

HAREM SELAMLIK OLUR

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk diyor ki:

“Kadınlar için ayrı üniversite kurulması, Anayasa’nın 10. maddesinde belirtilen ‘cinsiyet’ nedeniyle ayrımcılık yasağına, dolayısıyla eşitlik ilkesine aykırı olur. Bu, üniversitelerin harem selamlık şeklinde ayrılması demektir. Japonların kendi gelenekleri içinde yaptıkları her uygulamayı örnek almak durumunda değiliz. Bu konuda yapılması gereken şey, kadın-erkek daha çok sayıda insanımızın yükseköğrenim görmesini sağlamaktır.”



AHMET TAŞÇI İLE HELALLEŞELİM, 10. ALTIN KEMERİNİ İADE EDELİM

20010’da 10. başpehlivanlık için aldığı 3. altın kemerin Ahmet Taşçı’ya verilmemesi üzerine tartışma açıldı. Geleneksel Türk Sporları Federasyonu Yönetim Kurulu eski üyesi Mehmet Diktaş, “Taşçı’nın haksız şekilde alınan 3. altın kemeri Taşçı’ya iade edilmelidir” açıklamasını yaptı. O günlerde tiyatro sanatçısı Kenan Işık’ın, bu karara tepki gösterirken “Ahmet Taşçı gadre uğramış, kurban verilmiştir” demesi güreşseverlerin gözyaşı dökmesine neden olmuştu. Son Kırkpınar’da tartışılan konu karşısında bize de “Ahmet Taşçı’nın gönüllerin ebedi kemerini taşımak hakkıdır” demek kalıyor. Bu konuda federasyon ve Spor Bakanlığı’nın karar vermesi gerekiyor. Mehmet Diktaş’ın şu önerilerine ne dersiniz? “1- Yağlıgüreşlerin idare ve yöneticileri er meydanında güreş tutmuş insanlardan seçilmelidir. 2- Mutlaka yağlıgüreş federasyonu kurulmalıdır. 3- Minder güreşi gibi yeni kurallarla idare edilmekten vazgeçilmelidir. 4- Kendi felsefesi ve geleneklerine uyarak atalardan kalan kuralları korumak ve gelecek nesillere aktarmak görev sayılmalıdır. 5- 700 yıllık tarihin daha anlamlı aktarılmasına özen göstermek zaruri hale gelmiştir.”

 

Yazarın Tüm Yazıları