Yakup Yıldırım

Çocuklarda parmak ucunda yürüme neden görülür?

10 Haziran 2019
Çocuklarda parmak ucunda yürüme, yürümenin başlangıç döneminde sıklıkla görülen ve çocukların %5-%12’sini etkileyen bir yürüme şeklidir. Bu yürüme şekli altta yatan nörolojik bir problem yoksa 2 yaşına kadar normal kabul edilebilir fakat sonrasında da devam eden parmak ucunda yürüme durumunda profesyonel yardım alınması gereklidir.

AYAK YAPISINDA KALICI BOZUKLUKLARA NEDEN OLABİLİR

Parmak ucunda yürümenin %90 gibi büyük bir bölümü idiyopatik (sebebi bilinmeyen) veya alışkanlıktan kaynaklanmaktadır. Fakat böyle olsa bile belli bir takip döneminden sonra bu çocukların da tedaviyle takibi gerekmektedir. Çünkü ısrarcı parmak ucunda yürümenin sonucunda ayak yapısında kalıcı bozukluklar oluşabilir.

HEM ORTOPEDİST HEM NÖROLOG GÖRMELİ

Parmak ucunda yürümenin sebebi bilinen %10’luk bölümünde serebral palsi, kas hastalıkları gibi nörolojik problemler olabilir. Bu nedenle parmak ucunda yürüyen çocukların ortopedist haricinde çocuk nörolojisi tarafından da görülmesi önerilmektedir.

OTİZM BELİRTİSİ OLABİLİR

Ayrıca parmak ucunda yürüme otizmin belirtilerinden olabileceği için bu konuda da dikkatli olmak gerekir.

PARMAK UCUNDA YÜRÜMENİN TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Parmak ucunda yürümenin cerrahi ve cerrahi dışı tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Cerrahi dışı yöntemlerle tedaviye başlamak genel olarak tercih edilmektedir. Fizik tedavi ve ailenin düzenli olarak yapacağı aşil ve baldır kaslarını germe ve esnetme hareketleri son derece önemlidir. Düzenli ve etkili yapılmasına rağmen parmak ucunda yürüme devam ediyorsa önce gece sonra gece-gündüz kullanımlı AFO denilen ortezler kullanılabilir. Bu cihazın kullanılmasındaki amaç yine baldır kaslarının esnetilmesidir. Germe egzersizlerine ve AFO kullanımına rağmen devam eden durumlarda seri alçılama yapılabilir. Seri alçılamada 2-3 haftada bir değiştirilen, ayak bileği 90 derecedeyken yapılan alçılarla yine kasların esnetilmesi hedeflenmektedir. Cerrahi dışı yöntemlerin düzenli yapılmasıyla, altta yatan nörolojik bir problem yoksa parmak ucunda yürüme büyük oranda tedavi edilebilir.

Serebral palsi gibi bir nörolojik soruna bağlı parmak ucunda yürümede de öncelikli olarak cerrahi dışı tedavi seçenekleri uygulanır. Fakat aşil tendonda ciddi sertlik varsa veya cerrahi dışı yöntemlerin işe yaramaması durumunda, düzeltme için cerrahi gerekebilir. Cerrahi yöntemde aşil tendonu kastan veya direk tendon üzerinden uzatılabilmektedir. Nispeten basit ve komplikasyonu nadir olan bu işlemden sonra çocuğun yaşına göre 4-6 hafta civarında alçı ile takip gerekebilir. Sonrasında tekrarların önlenmesi için fizik tedavi önerilmektedir.

ÇOCUĞUNUZ BÖYLE OTURUYORSA DİKKAT!

Parmak ucunda yürümenin %90 gibi büyük bir bölümü idiyopatik (sebebi bilinmeyen) veya alışkanlıktan kaynaklanmaktadır. Fakat böyle olsa bile belli bir takip döneminden sonra bu çocukların da tedaviyle takibi gerekmektedir. Çünkü ısrarcı parmak ucunda yürümenin sonucunda ayak yapısında kalıcı bozukluklar oluşabilir.

Parmak ucunda yürümenin sebebi bilinen %10’luk bölümünde serebral palsi, kas hastalıkları gibi nörolojik problemler olabilir. Bu nedenle parmak ucunda yürüyen çocukların ortopedist haricinde çocuk nörolojisi tarafından da görülmesi önerilmektedir.

Ayrıca parmak ucunda yürüme otizmin belirtilerinden olabileceği için bu konuda da dikkatli olmak gerekir.

Parmak ucunda yürümenin cerrahi ve cerrahi dışı tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Cerrahi dışı yöntemlerle tedaviye başlamak genel olarak tercih edilmektedir. Fizik tedavi ve ailenin düzenli olarak yapacağı aşil ve baldır kaslarını germe ve esnetme hareketleri son derece önemlidir. Düzenli ve etkili yapılmasına rağmen parmak ucunda yürüme devam ediyorsa önce gece sonra gece-gündüz kullanımlı AFO denilen ortezler kullanılabilir. Bu cihazın kullanılmasındaki amaç yine baldır kaslarının esnetilmesidir. Germe egzersizlerine ve AFO kullanımına rağmen devam eden durumlarda seri alçılama yapılabilir. Seri alçılamada 2-3 haftada bir değiştirilen, ayak bileği 90 derecedeyken yapılan alçılarla yine kasların esnetilmesi hedeflenmektedir. Cerrahi dışı yöntemlerin düzenli yapılmasıyla, altta yatan nörolojik bir problem yoksa parmak ucunda yürüme büyük oranda tedavi edilebilir.

Serebral palsi gibi bir nörolojik soruna bağlı parmak ucunda yürümede de öncelikli olarak cerrahi dışı tedavi seçenekleri uygulanır. Fakat aşil tendonda ciddi sertlik varsa veya cerrahi dışı yöntemlerin işe yaramaması durumunda, düzeltme için cerrahi gerekebilir. Cerrahi yöntemde aşil tendonu kastan veya direk tendon üzerinden uzatılabilmektedir. Nispeten basit ve komplikasyonu nadir olan bu işlemden sonra çocuğun yaşına göre 4-6 hafta civarında alçı ile takip gerekebilir. Sonrasında tekrarların önlenmesi için fizik tedavi önerilmektedir.

ÇOCUĞUNUZ BÖYLE OTURUYORSA DİKKAT!

Yazının Devamını Oku

Kadınlarda diz ağrısı

31 Mayıs 2019
Diz ağrısının birçok sebebi olabilir. Bunlar arasında menisküs yırtığı, bağ hasarı, kıkırdak problemleri yer alır.

Diz ağrısının birçok sebebi olabilir. Bunlar arasında menisküs yırtığı, bağ hasarı, kıkırdak problemleri yer alır. Özellikle kadınları etkileyen “kondromalezi patella” en sık diz ağrısı sebeplerindendir. Bu rahatsızlık diz kapağı eklem kıkırdağındaki yumuşama veya aşınma olarak bilinmektedir.

Diz kapağı kıkırdak aşınması, sıklıkla kadınları etkilemektedir ve bunda bazı sebepler etkendir. Kadınların diz anatomik yapısı erkeklere göre farklılık göstermektedir. Diz üstü kaslarının yapışma noktası erkeklere göre 10 derece civarında daha dış tarafa doğrudur. Bu nedenle kadınlarda diz kapağı biraz daha dışarı dönüktür. Bu dönüklük nedeniyle diz kapağı oturması gereken yuvasına değil de dış taraftaki tümsek bölgeye sürtünme eğilimdedir. Bu durum aşınma sebebi olarak ortaya çıkar. Ayrıca kadınlardaki östrojen hormonu da aşınmaya bir sebep olarak ileri sürülebilir. Östrojen hormonunun bağlar üzerinde gevşetici etkisi vardır. Anatomik olarak bağlarla çok desteklenen diz kapağı, özellikle östrojen hormonunun arttığı dönemlerde daha hareketli hale gelmekte ve sürtünme nedeniyle aşınmaya yatkın olmaktadır.

Diz kapağı aşınmasına bağlı şikayetler ağrı ve mekanik problemler olarak görülmektedir. Ağrı, özellikle diz bükmenin fazlaca yapıldığı merdiven inip-çıkma, yokuş yukarı yürüme, uzun süre diz çökerek iş yapma veya uzun süre oturma gibi hareketler sırasında veya sonrasında ortaya çıkar. Ofis ortamında çalışan kadınlar sandalyede uzun süreli oturdukları için diz ağrısıyla karşılaşma ihtimallerinin daha yüksek olduğu unutulmamalıdır. Diz kapağı sadece diz bükülme sırasında yük taşıdığı için, düz yol yürümeler sırasında genelde ağrı olmaz. Diz kapağındaki aşınmanın ilerlemesiyle zaman içerisinde sürtünmeye bağlı takılma, boşalma, sürtünme sesi gelmesi gibi mekanik şikayetler de ortaya çıkabilir.

Diz kapağı ağrısı kadınlarda çok karşılaştığımız problemlerdendir. Bunda spora verilen önemle birlikte hareketin artması ve kadınların iş hayatında daha fazla yer alıyor olmasının etkisi mutlaka vardır. Günlük hayatta alınacak basit önlemlerle bu problemi uzak tutmak mümkün olabilir. Ofis ortamında saat başı ayağa kalkıp bir kaç adım atmak, uzun süre araba kullanımında yine 1-2 saatte bir inip bir kaç adım atmak hem ağrıların azalması hem de kıkırdağın korunması açısından önemlidir. Spor aktivitelerinde düz yol yürüyüş tercih edilmeli, mümkün olduğunca yokuştan kaçınılmalıdır. Yüksek kat çıkılacaksa, spor amaçlı bile olsa merdiven kullanılmamalı, mümkünse asansör tercih edilmelidir. Ayrıca diz üzeri kaslarından olan “quadriseps kası”nı güçlendirici aktif egzersizler, diz kapağındaki sürtünmeyi ve ağrıyı azaltıcı etkiye sahiptir. Hem kıkırdağı güçlendirmek hem de mekanik sürtünme şikayetlerini azaltmak için eklem içine yapılan hyaluronik asit veya PRP uygulması fayda sağlayabilir.

Yazının Devamını Oku

Karpal tünel sendromu nedir?

22 Mayıs 2019
Karpal Tünel Sendromu (KTS), ele giden 3 sinirden en büyük olan median sinirin el bilek seviyesinde sıkışmasıdır. Kadınlarda erkeklere göre 2-3 kat daha fazla görülür. Özellikle ofis ortamında uzun süreli bilgisayar başında çalışma veya ev işleri yaparken ütü, yer silme gibi tekrarlayan el bilek hareketlerini fazla yapanlarda daha sık görülmektedir.

En sık görüldüğü dönem 40 yaş ve üzeri yaş grubudur. Şeker hastalarında daha sıktır ve şikayetler de genelde daha belirgindir.

Hamilelerde özellikle son 3 ayda sık görülür ve hamilelerin neredeyse 1/3’ünde farklı derecelerde olmak üzere sinir sıkışması görülmektedir. Hamilelik döneminde tüm vücutta artan ödemin el bilekte de artmasıyla sinir sıkışmasına neden olması sonucu ortaya çıkar. Hamileliğin sonlanması ve vücuttaki ödemin ve metabolizmanın normalleşmesiyle de sinir sıkışması genelde kendiliğinden düzelir.

KTS’unda ağrı olabilir fakat nadir ve hafif düzeylidir. Asıl bulgu baş parmak, işaret parmağı ve orta parmaktaki uyuşmadır. Uyuşmanın derecesi ilk başlarda hafiftir fakat zamanla ilerleyici olabilir. İlerlemenin süresi yapılan işe ve tekrarına bağlı olarak değişmektedir. Özellikle el bilekleri aşağıya bükülmüş durumda uzun süre sabit pozisyonda durulması (bilgisayar başında yazı pozisyonunda) hem sıkışmanın derecesini hem de uyuşmanın şiddetini artırır. Bu nedenle yapılan işe ara vererek eli ve el bileğini hareket ettirmek sinirin rahatlaması açısından faydalı olacaktır. Gece uykuda el bileğinin uzun süreli sabit pozisyonda bükülü kalmasıyla, bir müddet sonra gece uykudan uyandıracak derecede şiddetli gece uyuşmaları başlayabilir.

KTS’unun teşhisinde muayene önemlidir. El bileğinin aşağıya doğru bükülmesiyle yapılan 60 saniyelik testte, uyuşma ne kadar erken başlarsa genelde sinir sıkışmasının şiddeti de o derece fazla demektir. Ayrıca el bilek üzerine parmakla vurularak yapılan sinir hassasiyet testi de önemlidir. Nöro-fizyolojik bir inceleme olan EMG, teşhisin kesinleştirilmesinde oldukça faydalıdır.

KTS’unun tedavisinde öncelikle cerrahi dışı yöntemler tercih edilmelidir. Bunlar el bilekte ödemi azaltarak siniri rahatlatacak anti-ödem ilaç tedavisi ve B vitamini gibi destekleyici tedavilerdir. El bilek germe hareketleriyle yapılan fizik tedavi faydalı sonuçlar verebilir. El bileğinin zorlayıcı hareketlerini önleyecek el bilek atelinin özellikle gece kullanımı tedavide önemli yer tutmaktadır. Konzervatif yöntemlerin başarılı olmadığı durumlarda kalıcı hasar oluşmadan siniri baskıdan kurtarmak için cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Cerrahisi kısa süreli bir işlemdir hastanede yatış gerektirmez. Sadece iyileşme süreci olan 10-15 gün boyunca elin kullanımında hafif kısıtlamalar gerekmektedir. 

Yazının Devamını Oku

Ön çapraz bağ yaralanmaları

7 Mayıs 2019
Ön Çapraz bağ (ÖÇB) diz eklemi içerisinde yer alan bir bağdır. Temel görevi kaval kemiğinin (tibia) uyluk kemiği (femur) altında öne kaymasını engelleyerek dizin dengesine önemli katkı sağlamaktır.

ÖÇB oldukça sağlam ve güçlü bir bağdır. Genç yetişkinde dayanma gücü ortalama 2160 Newton’dur (N). Günlük aktiviteler düşünülerek hesaplandığında normal yürüme sırasında ÖÇB’ye binen yük ortalama 169 N, hızlı ve atlayarak merdiven inerken ise 445 N’dur. Bu değerler göz önüne alındığında ÖÇB’nin günlük aktivitelerde yırtılması çok zordur fakat bazı durumlarda merdivenden inerken ters bir hareket sırasında bile ÖÇB yırtığı oluşabilir. Bunun nedeni bağın üzerine gelen makaslama kuvvetidir. Yani aslında çekme ve kayma gücüne oldukça dayanıklı olan ÖÇB, makaslama darbelerine karşı daha savunmasız ve dayanıksızdır.

ÖÇB yırtığı direk darbeden çok dizin dönme hareketiyle meydana gelir. Özellikle spor yaparken ayağın sabit yerde durması sırasında vücudun diz üzerinde dönmesiyle ÖÇB yırtığı oluşabilir. ÖÇB yırtığı sırasında dizde ani bir kayma – boşalma hissi ve bazı durumlarda dizden gelen belirgin bir ses olabilir. Bir müddet sonra diz içerisindeki kanamaya ve travmanın etkisine bağlı olarak dizde şişlik meydana gelir. Bir dönme hareketi sonrasında 24 saat içerisinde dizde şişlik meydana geliyorsa % 80 oranında ÖÇB yırtığı ihtimali vardır. ÖÇB yırtığı sonrasında akut olarak yapılacak işlemler diğer akut travmalarda yapılanlara benzerlik gösterir. İstirahat, dizlikle hareketsiz bırakma, üzerine yük vermemek için koltuk değneği ve şişlik için buz uygulaması ilk yapılması gereken işlemlerdir. Bağın yırtılması ve eklem içinde kanamaya bağlı şişlik oluşması nedeniyle ilerleyici derecede ağrı ve hareket kısıtlılığı gelişmesi genelllikle görülen bulgulardandır. Buz uygulaması ve istirahatle zaman içerisinde şişlik azalacağı için, 3-4 hafta içerisinde ağrının tamamına yakını geçer ve hareket kısıtlılığı ek bir problem olmadığı sürece düzelir.

ÖÇB yırtığı ilaçla, hareketsizlikle veya fizik tedaviyle iyileşmez. Tek tedavi yöntemi cerrahi rekonstrüksiyondur. Erken dönemde eklem kıkırdağında kalıcı hasarlara yol açabileceği için özellikle genç ve aktif spor yaşantısı bulunanlarda ÖÇB tamiri şiddetle önerilmektedir. Dinamik bir spor yaşantısı olmasa da, merdivenden inme, koşma gibi günlük aktiviteler sırasında dizinde kayma boşalma hissi olanlarda da, ÖÇB tamiri önerilmektedir. ÖÇB ameliyatı ek bir problem olmadığı sürece acil yapılan bir işlem değildir. Genellikle dizdeki şişliğin inmesi ve hareket kısıtlılığının azalması beklenir. Bu dönemde kas güçlendirici fizik tedavi egzersizlerinin yapılması ameliyat sonrasındaki rehabilitasyon sürecine olumlu etki etmesi açısından önemlidir. Ameliyat artroskopik olarak yapılmakta, diz çevresinden alınan tendonlar 4 kat haline getirilip açılan tünellere yerleştirilerek sabitlenmektedir. Ameliyat sonrasında bir müddet dizlik kullanımı ve üzerine basmada kısıtlamalar cerrahın tercihine göre yapılmaktadır. Cerrahi tamir sonrasında kas gücünün ve eklem hareketinin hızlı kazanılması için erken dönemde fizik tedavi gerekmektedir.

Yazının Devamını Oku

Omuz sıkışması sendromu nedir?

2 Mayıs 2019
Omuz ağrısı ofis çalışma ortamından ağır çalışma şartlarına, gündelik ev işlerinden spor aktivitelerine kadar birçok alanda görülebilecek bir sorundur. En sık omuz ağrısı sebebi omuzdaki sıkışma sendromudur.

40 YAŞ ÜZERİNDE DAHA YAYGIN 

Omuz başını çeviren 4 kastan bir veya birkaçının, omuz başıyla köprücük kemiğinin uzantısı olan akromion arasında sıkışmasıyla oluşur. Yetişkinlik döneminde her yaşta görülebilse de, en çok 40 yaş üzerindeki grubunu etkilemektedir. Belirli bir yaşın üzerinde görülmesinin sebebi, yaşla birlikte omuz kaslarındaki kan dolaşımının azalmasıyla birlikte oluşan hasarın iyileşmesindeki gecikmedir. Omuz ön tarafındaki ağrı tipik bir bulgudur. Aralıklı olarak omuzdan dirseğe kadar olan bölüme yayılabilir. Bu nedenle boyun fıtığıyla ya da sol taraf ağrılarında kalp kriziyle karıştırılabilir. Fakat ağrının hareketle artması ve özellikle kolu kaldırırken 100 derece üzerinde ağrının oldukça şiddetlenmesi, diğerlerinden ayırıcı özellikteki bulgulardır. Gece ağrısı ve üzerine uzun süre yatma sırasında ağrının uykudan uyandıracak derecede artması da sıklıkla görülen bulgulardandır.

PERDE ASMA, CAM SİLME GİBİ AKTİVİTELERDEN DOLAYI ORTAYA ÇIKABİLİR

Omuz sıkışma ağrısının en sık sebeplerinden birisi baş üzeri aktivitelerle fazla uğraşılması ve omuzun uzun süre belirli bir pozisyonda sabit tutulmasıdır. Gündelik hayatta perde asma, yüksekten bir şeyler alma veya cam silme gibi işlerin fazlaca ve tekrarlayarak yapılması omuz ağrısını ortaya çıkarabilir.

Ofis çalışma ortamında ise bilgisayar kullanımında omuzun uzun süreli sabit pozisyonda tutulmasıyla omuz sıkışma ağrısı oluşabilir. Omuz sıkışma sendromunda tedavi basamaklı olarak yapılmalıdır. Öncelikli tedavi, omuzda ağrıyı ve ödemi azaltmaya yönelik anti-enflamatuar ilaç tedavisidir. Burada amaç, oluşan ödemi azaltarak sıkışmayı azaltmak ve enflamasyonu baskılayarak iyileşme dokusunun işini kolaylaştırmaktır. 

İlaç tedavisi genellikle aralıklı olarak yapılır. 7-10 günlük tedavi sonrasında fayda görülmüş fakat tekrarlama olmuşsa, 1-2 kür daha ilaç tedavisi verilebilir. Fakat ilaç tedavisinden hiç fayda görülmemişse, tekrar ilaç tedavisine başlamak yerine fizik tedaviye yönlendirme yapılabilir. Fizik tedavide ağrıya yönelik tedavi uygulansa da özellikle omuz başını aşağıya bastıran kasların aktif çalıştırılması önemlidir. Omuz başının aşağıya bastırılmasıyla eklem aralığı açılacaktır ve böylece baskı azalarak kasların iyileşmesine fırsat tanınmış olacaktır. Bu dönemde hücresel iyileşmeye katkısı nedeniyle PRP de tedaviye eklenebilir.

3-6 AY İÇERİSİNDE BAŞARILI SONUÇ ALINAMAZSA CERRAHİ TEDAVİ GEREKEBİLİR

Konzervatif yöntemlerle kas sıkışmasının %70-80’inde başarılı sonuçlar almak mümkündür. Fakat tüm tedavi yöntemlerine rağmen 3-6 ay arasında başarılı sonuç alınamaması durumunda cerrahi tedavi gerekebilir. Cerrahi tedavide açık veya artroskopik kapalı olarak köprücük kemiğinin devamı olan akromionun alt bölümü traşlanmakta ve sıkışmış olan kaslar rahatlatılmaktadır. Bu işlem sırasında kaslarda yırtık varsa dikilmektedir. Ameliyat sonrasında fizik tedavi hem iyileşme süresinin hızlanması hem de vücudun eski fonksiyonlarına dönmesi açısından önemlidir.

Omuz başını çeviren 4 kastan bir veya birkaçının, omuz başıyla köprücük kemiğinin uzantısı olan akromion arasında sıkışmasıyla oluşur. Yetişkinlik döneminde her yaşta görülebilse de, en çok 40 yaş üzerindeki grubunu etkilemektedir. Belirli bir yaşın üzerinde görülmesinin sebebi, yaşla birlikte omuz kaslarındaki kan dolaşımının azalmasıyla birlikte oluşan hasarın iyileşmesindeki gecikmedir. Omuz ön tarafındaki ağrı tipik bir bulgudur. Aralıklı olarak omuzdan dirseğe kadar olan bölüme yayılabilir. Bu nedenle boyun fıtığıyla ya da sol taraf ağrılarında kalp kriziyle karıştırılabilir. Fakat ağrının hareketle artması ve özellikle kolu kaldırırken 100 derece üzerinde ağrının oldukça şiddetlenmesi, diğerlerinden ayırıcı özellikteki bulgulardır. Gece ağrısı ve üzerine uzun süre yatma sırasında ağrının uykudan uyandıracak derecede artması da sıklıkla görülen bulgulardandır.

Omuz sıkışma ağrısının en sık sebeplerinden birisi baş üzeri aktivitelerle fazla uğraşılması ve omuzun uzun süre belirli bir pozisyonda sabit tutulmasıdır. Gündelik hayatta perde asma, yüksekten bir şeyler alma veya cam silme gibi işlerin fazlaca ve tekrarlayarak yapılması omuz ağrısını ortaya çıkarabilir.

Ofis çalışma ortamında ise bilgisayar kullanımında omuzun uzun süreli sabit pozisyonda tutulmasıyla omuz sıkışma ağrısı oluşabilir. Omuz sıkışma sendromunda tedavi basamaklı olarak yapılmalıdır. Öncelikli tedavi, omuzda ağrıyı ve ödemi azaltmaya yönelik anti-enflamatuar ilaç tedavisidir. Burada amaç, oluşan ödemi azaltarak sıkışmayı azaltmak ve enflamasyonu baskılayarak iyileşme dokusunun işini kolaylaştırmaktır. 

İlaç tedavisi genellikle aralıklı olarak yapılır. 7-10 günlük tedavi sonrasında fayda görülmüş fakat tekrarlama olmuşsa, 1-2 kür daha ilaç tedavisi verilebilir. Fakat ilaç tedavisinden hiç fayda görülmemişse, tekrar ilaç tedavisine başlamak yerine fizik tedaviye yönlendirme yapılabilir. Fizik tedavide ağrıya yönelik tedavi uygulansa da özellikle omuz başını aşağıya bastıran kasların aktif çalıştırılması önemlidir. Omuz başının aşağıya bastırılmasıyla eklem aralığı açılacaktır ve böylece baskı azalarak kasların iyileşmesine fırsat tanınmış olacaktır. Bu dönemde hücresel iyileşmeye katkısı nedeniyle PRP de tedaviye eklenebilir.

Konzervatif yöntemlerle kas sıkışmasının %70-80’inde başarılı sonuçlar almak mümkündür. Fakat tüm tedavi yöntemlerine rağmen 3-6 ay arasında başarılı sonuç alınamaması durumunda cerrahi tedavi gerekebilir. Cerrahi tedavide açık veya artroskopik kapalı olarak köprücük kemiğinin devamı olan akromionun alt bölümü traşlanmakta ve sıkışmış olan kaslar rahatlatılmaktadır. Bu işlem sırasında kaslarda yırtık varsa dikilmektedir. Ameliyat sonrasında fizik tedavi hem iyileşme süresinin hızlanması hem de vücudun eski fonksiyonlarına dönmesi açısından önemlidir.

Yazının Devamını Oku

Ayak bilek burkulmaları

25 Nisan 2019
Ayak bilek burkulması en sık görülen bağ yaralanmasıdır. Çok büyük oranda ayağın içeriye doğru dönmesiyle, ayak bilek dış taraftaki bağların yaralanmasıyla oluşur. Ayak bilek dış yan bölümde 3 bağ bulunur. Bu bağlar önden arkaya doğru zayıftan güçlüye doğru sıralanmışlardır.

En önde bulunan bağ en zayıf bağdır ve burkulma sırasında en sık ve ilk hasar görenidir. Bu nedenle ayak bilek burkulmalarının büyük çoğunluğunda ayak bilek ön tarafta şişlik ve ağrı oluşur. Burkulma sırasında travmanın şiddetine ve süresine göre ayak bilekteki diğer bağlarda etkilenebilir ve burkulmanın şiddeti ve ciddiyeti artmış olur.

Ayak bilek burkulmalarında travmanın şiddeti burkulmanın ciddiyetini belirleyen en önemli faktördür. Her burkulmanın şiddeti aynı olmayacağı için, oluşan hasarlar da farklılık gösterir. Fakat hasarın derecesi faklı olsa da ayak bilek burkulmalarının büyük bölümünde bağ yırtıkları oluşur. Bu tek bağ yırtığı veya çoklu bağ yırtığı olabilir. Ayak bilek burkulmalarında bağ yırtığı beklenilen bir problem olduğu için, pratik uygulamada erken dönemde bağın durumunu görmek için standart olarak MR çekilmesi gerekmemektedir. Yalnız bağ yırtılmasıyla beraber oluşabilecek kemik ve kıkırdak problemlerinin tespiti için ayak bilek grafilerinin çekilmesi önerilmektedir.

Ayak bilek burkulmalarında ilk yapılacaklar her akut kas iskelet travmasının da yapılması önerilen istirahat, buz uygulaması, yüksekte tutma ve elastik bandaj uygulamasıdır. İlk etapta yapılacak bu işlemlerle ayak bilek eklem kapsülündeki şişmenin ve kanamanın en aza indirilmesi ve ağrının azaltılması hedeflenmektedir. Ayrıca kapsüldeki şişlik ve kanama ne kadar az olursa, iyileşme süresi de o kadar kısalacaktır. Ayak bilek burkulmalarında eskiden 3 hafta süreyle alçı uygulaması yapılıyor olsa da, bu uygulama terk edilerek mümkün olduğunca fonksiyonel rehabilitasyonla iyileşme süreci hızlandırılmaktadır. Fakat yine de burkulma sonrasında kısa süreli de olsa istirahat edemeyecekler veya üzerine basma sırasında çok ağrısı olanlar için 1 haftalık kısa süreli alçı tedavisi yapılabilir.

Ayak bilek burkulmasında iyileşme süreci burkulmanın derecesine göre 3-6 hafta arasında sürebilir. Fizik tedavi bu süreci hızlandırmakta ve tekrarlayan burkulmaların önlenmesinde önemli yer tutmaktadır. Ağrının 4 haftadan fazla devam ettiği durumlarda, filmlerle tespit edilememiş olan kıkırdak hasarını görmek için MR çekilmesi tavsiye edilmektedir.

Ayak bilek burkulmalarının %95’i tama yakın iyileşir. Sadece %5’lik bölümde kalıcı bağ hasarına bağlı olarak tekrarlayan burkulmalar devam edebilir. Tekrarlayan burkulma diyebilmek için bir sene içerisinde aynı ayak bileğinde 6 ve daha üzerinde burkulma olması gereklidir. Bu durumda kalıcı bağ yaralanması ve ayak bilek instabilitesinden bahsedilebilir. Uygun tetkikler sonrasında bağ rekonstrüksiyonuna yönelik cerrahi tedavi gerekebilir.

Yazının Devamını Oku

Çocuklarda çarpık ayak problemi

17 Nisan 2019
Çarpık ayak veya literatürdeki adıyla “talipes ekino-varus deformitesi” gözle tespit edilebilen ve en sık karşılaşılan doğum anomalilerinden birisidir. Bölgesel ve ırklara göre değişiklik gösterebilmekle birlikte ortalama her yaşayan 1000 doğumun birinde karşılaşılabilmektedir. Tedavi edilmediği veya yanlış tedavi edildiği durumlarda maalesef hayat boyu sürebilecek ciddi sosyal, ekonomik ve toplumsal problemlere yok açabilecek bir sorundur. Oluşumunda şimdiye kadar tespit edilebilmiş bir sebep bulunmamaktadır.

Çarpık ayak tek veya çift ayakta görülebilir. Çocukların yarısında çift ayakta görülürken, tek ayakta görülenlerin büyük bir bölümü sağ taraftadır. Büyük bölümünde vücudun başka yerinde bir sorun yoktur fakat bazı çocuklarda belli bazı genel sendromik rahatsızlıkların bir parçası olarak da görülebilirler. Bunların düzeltilmesi daha zordur ve tedaviye dirençleri tek başına olanlara göre daha yüksektir 

Çarpık ayak anne karnındaki gelişim sürecinde oluşan ve hamilelik takip döneminde tespit edilebilen bir deformitedir. Her ne kadar hamilelik döneminde tespit edilebilse de, anne karnında yapılabilecek bir müdahale söz konusu değildir. Fakat doğumdan hemen sonra tedavi sürecinin başlayabilmesi için erken teşhis önemlidir.

Çarpık ayakta, ayak bilekten aşağıya doğru eğilmiştir. Topukta ve ayak parmaklarında içe doğru dönme ve ayak ortasındaki kaviste de artış vardır. Tedavi edilmeyen çocuklarda parmak ucunda ve ayağın dış yanına basarak yürüme gelişecektir ki bu da yük taşıyan bölümlerde kapanmayan yaralara, nasırlara ve yaygın ayak ağrılarına neden olacaktır.

Çarpık ayak tedavisinde erken teşhis son derece önemlidir. Zaman geçtikçe tedavisi zorlaşmakta ve tedavi süreci uzamaktadır. Bu nedenle mümkünse tedaviye doğumdan sonraki ilk hafta içinde başlamak gerekir. Tedavisinde 7-10 günde bir değiştirilen alçı yöntemi kullanılmaktadır. Bu yöntem tüm dünyada geçerliliğini ispat etmiş “Ponseti” yöntemidir. Bu yöntemde ayak alçıyla yavaş yavaş esnetilerek düzgün hale getirilmektedir. Bu yöntem 1 yaşına kadar, bazı zorlamalı durumlarda 1,5 yaşına kadar uygulanabilir. Fakat zaman geçtikçe alçı tedavisinin faydası azalmakta ve cerrahi yöntemler daha baskın olmaktadır.

Alçıyla başarı şansı yüksektir fakat kaç alçıyla veya ne kadar zaman içerisinde düzeleceğini ancak takiplerde görmek mümkündür. Alçı her ne kadar ayak deformitesini düzeltebilse de, çocukların %90’ında basit, yüzeysel bir operasyon olan aşil tendonu gevşetme operasyonu gerekli olmaktadır. Alçı ile düzelme sonrasında 3 ay süreyle gece gündüz kullanılacak bir cihaz gerekmektedir. Sonrasında bu cihazın sadece geceleri olmak üzere 1-3 yıl arasında kullanımı gerekebilir.

Çarpık ayak ciddi bir ayak deformitesidir ve sık sayılabilecek bir oranda görülmektedir. Tedavi edilmediği veya eksik tedavi edildiği durumlarda ciddi kalıcı sorunlara yol açabilecek bir ayak deformitesidir. Tedavide en önemli basamak erken teşhis ve doğru tedavi yöntemidir.

Yazının Devamını Oku

Düztabanlık genellikle yürümeye başladıktan sonra fark ediliyor

12 Nisan 2019
Düztabanlık toplumun yaklaşık %10-15’ini etkileyen yaygın bir ayak sorunudur. Aslında düztabanlıktan sorun veya hastalık olarak bahsetmek çok doğru değildir, çünkü düz taban ayak yapısı bulunanların büyük bir kısmında hiçbir şikayet bulunmaz. Sadece ayağın kavisinde bir çökme vardır.

YAŞAM BOYU ŞİKAYET OLUŞTURMAYABİLİR

Düztabanlık genel olarak 2 gruba ayrılır. Esnek ve sert düztabanlık. Ayakta sorun oluşturan düztabanlık tipi sert düztabanlıktır ve çok daha nadir görülür. Esnek düztabanlıkta ayağın üzerinde yük yokken ayak kavisi vardır. Ayrıca başparmağı geriye doğru esnetince ayak kavisi belirgin hale gelir. Toplumdaki düz tabanların çoğu esnek düztabandır ve genelde yaşam boyunca bir şikayet oluşturmazlar.

GENELLİKLE YÜRÜMEYE BAŞLADIKTAN SONRA FARKEDİLİYOR

Esnek düztabanlık genelde genetik özellikler taşır ve büyük oranda ebeveynin birisinde düztabanlık vardır. Çocuklardaki esnek düztabanlık ise genelde yürümeye başladıktan sonra, yaklaşık 2 yaş civarında ailenin ve çevrenin dikkatini çeker. Bu düztabanlık 2 yaş çocuklarının büyük bir bölümünde görülür. Bunun en büyük sebebi bu yaşlardaki çocukların ayak kemiklerinde tam kemikleşme olmadığı için esneklik son derece fazladır.

Ayrıca ayağı destekleyen kaslar tam olarak gelişmediği için çocuğun üzerine basmasıyla ayak kavisi düzleşir ve düztabanlık görülür. Ayağın üzerindeki yük kalktığı zaman kavis tekrar oluşur. Bu tip düz tabanlıkta zaman içerisinde düzelme olabilir fakat 8-10 yaşından sonra da devam eden düz tabanlık genelde kalıcı esnek düz tabanlık olarak adlandırılabilir, fakat bu düz tabanlıkta şahısların büyük bir bölümü hayat boyu hiçbir şikayet hissetmezler.

TABANLIK KULLANIMI DÜZTABANLIĞI DÜZELTİR Mİ?

Esnek çocukluk dönemi düztabanlığında ailelerin büyük bir bölümü tabanlık kullanımı konusunda ısrarlı ve umutlu olmakla beraber tabanlık kullanımının düzelme üzerine belirgin etkisi olmamaktadır. Zaman içerisinde kasların ve kemik yapısının gelişmesiyle düzelecek düztabanlık düzelir. Tabanlık kullanımının faydası bilinmemektedir. Ancak düz tabanlığın esnek olmasına rağmen ayakta ağrı ve baldır bölümünde gerilme yapması gibi şikayetler varsa, bu semptomların giderilmesi veya azaltılması için tabanlık kullanımı önerilebilir.

SERT DÜZTABANLIK PROBLEMLİ BİR DURUMDUR

Bu rahatsızlıkta ayağın üzerinde yük olsun olmasın ayak kavisinde düzleşme vardır. Ayrıca başparmağın geriye çekilmesiyle ayak kavisi oluşmaz. Bu şahısların büyük bölümünde ayak ağrısı ve bazı durumlarda ayakta yaygın nasırlaşmalar ve bazen yaralar vardır.

Sert düztabanlığın bir çok sebebi olabilir, bunlar; vertikal talus, oblik talus veya tarsal koalisyon gibi ciddi sayılabilecek ayak problemleridir. Bunlardan vertikal talus ve oblik talus ayak bilek-ayak eklemleşmesini sağlayan talus kemiğinin doğuştan eğim problemleridir. Özellikle vertikal talus’un cerrahi düzletmeye ihtiyacı olabilir. Tarsal koalisyon ise ayak kemiklerinin birbirleri arasındaki kaynaşmalarıdır. Bu düztabanlık tipinde de deformitenin düzeltilmesinde tabanlığın yeri yoktur. Sadece ayakta nasır veya ağrı gibi şikayetlerin olması durumunda semptomatik düzelme için tabanlık kullanılabilir. Sert düz tabanlıkta ağrı veya bası problemi varsa, ki esnek düz tabanlığa göre çok daha fazla görülür, sebebe göre cerrahi tedavi gerekebilir.

Düztabanlık genel olarak 2 gruba ayrılır. Esnek ve sert düztabanlık. Ayakta sorun oluşturan düztabanlık tipi sert düztabanlıktır ve çok daha nadir görülür. Esnek düztabanlıkta ayağın üzerinde yük yokken ayak kavisi vardır. Ayrıca başparmağı geriye doğru esnetince ayak kavisi belirgin hale gelir. Toplumdaki düz tabanların çoğu esnek düztabandır ve genelde yaşam boyunca bir şikayet oluşturmazlar.

Esnek düztabanlık genelde genetik özellikler taşır ve büyük oranda ebeveynin birisinde düztabanlık vardır. Çocuklardaki esnek düztabanlık ise genelde yürümeye başladıktan sonra, yaklaşık 2 yaş civarında ailenin ve çevrenin dikkatini çeker. Bu düztabanlık 2 yaş çocuklarının büyük bir bölümünde görülür. Bunun en büyük sebebi bu yaşlardaki çocukların ayak kemiklerinde tam kemikleşme olmadığı için esneklik son derece fazladır.

Ayrıca ayağı destekleyen kaslar tam olarak gelişmediği için çocuğun üzerine basmasıyla ayak kavisi düzleşir ve düztabanlık görülür. Ayağın üzerindeki yük kalktığı zaman kavis tekrar oluşur. Bu tip düz tabanlıkta zaman içerisinde düzelme olabilir fakat 8-10 yaşından sonra da devam eden düz tabanlık genelde kalıcı esnek düz tabanlık olarak adlandırılabilir, fakat bu düz tabanlıkta şahısların büyük bir bölümü hayat boyu hiçbir şikayet hissetmezler.

Esnek çocukluk dönemi düztabanlığında ailelerin büyük bir bölümü tabanlık kullanımı konusunda ısrarlı ve umutlu olmakla beraber tabanlık kullanımının düzelme üzerine belirgin etkisi olmamaktadır. Zaman içerisinde kasların ve kemik yapısının gelişmesiyle düzelecek düztabanlık düzelir. Tabanlık kullanımının faydası bilinmemektedir. Ancak düz tabanlığın esnek olmasına rağmen ayakta ağrı ve baldır bölümünde gerilme yapması gibi şikayetler varsa, bu semptomların giderilmesi veya azaltılması için tabanlık kullanımı önerilebilir.

Bu rahatsızlıkta ayağın üzerinde yük olsun olmasın ayak kavisinde düzleşme vardır. Ayrıca başparmağın geriye çekilmesiyle ayak kavisi oluşmaz. Bu şahısların büyük bölümünde ayak ağrısı ve bazı durumlarda ayakta yaygın nasırlaşmalar ve bazen yaralar vardır.

Sert düztabanlığın bir çok sebebi olabilir, bunlar; vertikal talus, oblik talus veya tarsal koalisyon gibi ciddi sayılabilecek ayak problemleridir. Bunlardan vertikal talus ve oblik talus ayak bilek-ayak eklemleşmesini sağlayan talus kemiğinin doğuştan eğim problemleridir. Özellikle vertikal talus’un cerrahi düzletmeye ihtiyacı olabilir. Tarsal koalisyon ise ayak kemiklerinin birbirleri arasındaki kaynaşmalarıdır. Bu düztabanlık tipinde de deformitenin düzeltilmesinde tabanlığın yeri yoktur. Sadece ayakta nasır veya ağrı gibi şikayetlerin olması durumunda semptomatik düzelme için tabanlık kullanılabilir. Sert düz tabanlıkta ağrı veya bası problemi varsa, ki esnek düz tabanlığa göre çok daha fazla görülür, sebebe göre cerrahi tedavi gerekebilir.

Yazının Devamını Oku