Yakup Yıldırım

Diz eklemi kıkırdak aşınması (Eklem kireçlenmesi)

6 Ağustos 2019
Eklem kıkırdakları, kemik üzerini kaplayan ve eklem hareketi sırasında sürtünmeyi en aza indirmeye yarayan yapılardır. Eklem kıkırdağı sayesinde eklem hareketi sırasında ses gelmez ve kıkırdağın ağrıya duyarsız yapısı ile de zorlamalı hareketler sırasında bile harekete bağlı ağrı ve acı hissedilmez. Sürtünmeye ve ağrıya karşı son derece dayanıklı olan bu yapılarda aşınma ve ilerleyici hasar oluşma süreci başlayabilir. Bu süreç, halk arasında “eklem kireçlenmesi” olarak bilinen ve en çok diz eklemini etkileyen bir hastalıktır.

Diz eklemindeki aşınmanın %90’ında belirli bir sebep yoktur. Bunlar genetik özelliklere bağlı sorunlar olabilir. Geriye kalan %10’luk bölümde ise geçirilmiş travma, kırık veya kemiklerdeki deformasyonlar gibi altta yatan sebepler bulunabilir. Altta yatan sebep olsun veya olmasın, hepsinde temel sorun kıkırdağın ilerleyici bir süreç içerisinde geriye dönüşümsüz kaybıdır.

Hastaların yaş ortalaması 60-65 civarındadır ve büyük çoğunluğunu kilo sorunu olan kadınlar oluşturmaktadırlar. Hastalığın başlamasıyla son döneme girmesi uzun zaman almaktadır ve bazen 8-10 seneyi bulabilir. Hastaların temel şikayeti ve doktora gitme sebebi ağrıdır. Ağrıların başlaması ve giderek artması, hastalığın ilerlemesine paralel bir seyir izlemektedir. İlk başlarda uzun süren yürüme gibi aktivitelere bağlı ağrılar oluşurken, hastalığın ilerlemesiyle daha kısa süreli aktivitelerde hatta istirahat halinde bile ağrılar oluşmaya başlar. Bu da hastalığın son evresine girdiğinin göstergelerindendir.

Diz eklem kıkırdağı hasarında öncelikle cerrahi dışı tedaviler denenmelidir. Bunlar arasında kilo verilmesi dize binen yükün azaltılması açısından çok önemlidir. Ayrıca kasları güçlendirmek için üzerine yük vermeden yapılacak olan diz hareketleri de kıkırdağı korumak açısından önemlidir. Glucosamine gibi destek tedavilerinin kesin etkisi kanıtlanmasa da, faydalı olduğu düşünülerek kullanımı son derece yaygındır. Ayrıca eklem içerisine yapılan hyaluronik asit de faydalı olabilir.

Koruyucu yöntemlerin yetersiz kalırsa ve ağrı artarak hastanın 100-200 metre bile ağrısız yürümesini engelleyerek, gece uykudan uyandıracak derecede artması durumunda kesin tedavi yöntemi diz protezi olmaktadır. Diz protezi sonrasında hasta memnuniyeti %80-90’a ulaşmaktadır. Ameliyat komplikasyonu olarak enfeksiyon, emboli gibi sorunlar bulunsa da, bunlar %2-3 civarındadır. Hastalar ameliyat sonrasında ortalama 3 gün hastanede kalmaktadırlar. Ameliyattan hemen sonra üzerine basarak yürüyebilmektedirler. Kasların güçlenmesi ve eklem hareketinin hızlı kazanılması için genellikle ameliyat sonrasında fizik tedavi önerilmektedir. Ameliyattan sonra yaklaşık 1 ay destekle ve üzerine basarak yürüyen hastalar, kas gücünün ve dengenin kazanılmasıyla destek ihtiyacı olmadan yürüyebilmektedirler.

Yazının Devamını Oku

Çocuklarda el bilek bölgesi kırıkları nasıl tedavi edilir?

1 Ağustos 2019
Okulların kapanmasıyla birlikte, çocukların ev dışı aktivitelerindeki artış beraberinde bazı yaralanmaları getirebilmektedir. Özellikle kaykay, bisiklet gibi düşme riski taşıyan faaliyetlerin artışıyla birlikte, yaz aylarında çocuklarda el bilek çevresi yaralanmalarında ciddi artışlar olmaktadır. Çocuklarda kas iskelet sistemi gelişimi için son derece önemli olan bu faaliyetler gerekli dikkat gösterilmediği ve tedbirler alınmadığı zaman maalesef yaralanmalarla sonuçlanabilmektedir.

Çocukların kemik yapısı yetişkinlere göre oldukça farklıdır. Çocukların kemikleri daha esnek ve daha dayanıksızdır. Bu nedenle hafif düzeyli travmalarda bile kırılmaları son derece kolaydır. El bilek gibi ince kemiklerde bu hassasiyet çok daha yüksektir. 

Düşme sırasında vücudu korumak ve düşme hızını yavaşlatmak için refleks olarak yere öncelikli olarak eller temas eder. El parmakları elastik ve birden fazla kemik yapısından oluştuğu için bu yükü emer ve el bilek bölgesine iletirler. El bilek bölgesindeki ulna ve radius olarak adlandırılan kemikler çocuklarda son derece ince yapıya sahiptirler. Elden iletilen yüklerin bu kemiklere binmesiyle el bilek kırıklarının oluşması sık görülen çocuk kırıklarındandır.

Çocuk el bilek kırıkları kolay oluşup ve sık görülse de, kemik uçlarında ciddi ayrılmalar nadir olduğu için belirgin ağrı yapmayabilir. Bunda en önemli sebep, çocuk kemiklerinin esnek olması ve üzerilerindeki kemik zarının yetişkinlere göre çok daha kalın olması nedeniyle ayrılmaya izin vermemesidir. Bu nedenle çocuklardaki el bilek kırıklarının büyük bir bölümü “yaş ağaç kırığı” olarak adlandırılır. Kuru ağaç kırıldığında parçalanarak ayrılır fakat yaş ağacın kırılmasına rağmen esnekliğinden dolayı tam ayrılmaması ve sağlam tutan parçalarının genelde olması nedeniyle bu benzetme yapılmıştır.

Kırık uçlarının tam ayrılmaması nedeniyle çocuklarda el bilek kırıklarında şiddetli ağrı olmayabilir. Bu nedenle ağrının şiddetine veya el bilek hareketlerinin olmasına çok güvenmemek gerekir. Yüksekten veya bisiklet gibi araçtan düşme sonrasında oluşan el bilek ağrılarının mutlaka doktor tarafından görülmesi gerekir. Bunlarda kırık tespiti ancak röntgen incelemesiyle mümkün olabilir. Sadece ağrı derecesine ve düşmenin basitliğine güvenilerek kırıktan 4-5 gün sonra getirilen çocuklarla çok sık karşılaşılmaktadır.

El bilek kırıklarının büyük bir bölümü basit tespit yöntemleriyle 2-3 haftada iyileşmektedir. Kırık uçlarında ayrılma olduğu durumlarda bunun yerine oturtularak alçıya alınması gerekebilir. Bu gibi durumlarda alçı süresi 4-6 haftaya uzayabilir. Nadir bazı kırık tiplerinde ise kırık uçlarının arasına yumuşak doku girebilir ve yerine oturmasını engelleyebilir. Böyle durumlarda anestezi altında kırığın yerine getirilmesi ve bazı durumda tellerle dışarıdan fikse edilmesi gerekebilir.

Yazının Devamını Oku

Dirsek bölgesi ağrıları nasıl tedavi edilir?

25 Temmuz 2019
Dirsek çevresindeki ağrılarının en sık sebepleri arasında tenisçi dirseği (lateral epikondilit) ve golfçu dirseği (medial epikondilit) bulunmaktadır. İsimleri farklı olsa da, tenisçi dirseği ve golfçu dirseğinin oluşum mekanizmaları ve oluşturduğu şikayet şekilleri aynıdır, sadece bölgeleri farklıdır. Tenisçi dirseği dirseğin dış bölümünde olurken, golfçu dirseği iç bölümünü etkiler.

Tenisçi dirseği, golfçü dirseğine göre çok daha sık görülen bir problemdir. Tenisçi dirseğinde dirseğin dış bölümünde ağrı vardır. Bu ağrı sızlama şeklinde ve keskin bir ağrıdır. Bastırmayla nokta şeklinde ağrının yeri dirseğin dış tarafında bulunabilir. Ağrı ilk başlarda hafif ve sadece zorlamalı hareketlerle oluşurken, tedavi edilmezse zaman içerisinde ağrının şiddeti artar ve istirahat halinde de oluşmaya başlar. Tedavinin ertelendiği durumlarda, 2-3 ayın sonunda artık gece bile uyandırmaya başlayan ağrılar görülebilir. 

Tenisçi dirseğinin oluşumunda en sık etken günlük yaşam içerisinde yapılan tekrarlayan el bilek ve dirsek hareketleridir. Bu hareketler vida sıkma gibi teknik işler olabileceği gibi cam silme, kavanoz kapağı açma gibi günlük ev işlerinde yapılan tekrarlayan basit zorlama hareketleri olabilir. Ayrıca ofis ortamında uzun süre bilgisayar kullanımı da tenisçi dirseği oluşumunda önemli bir etkendir.

Tenisçi ve golfçü dirseğinde ilk yapılması gereken şey rahatsızlığın oluşumunda etkili olduğu düşünülen tekrarlayan zorlamalı hareketlerin kesilmesi veya en azından azaltılmasıdır. Bilgisayar kullanımı sırasında ergonomik klavyelerin veya “mouse pad” kullanımı önemlidir.

Tenisçi dirseğinde ağrı her ne kadar dirsekte olsa da, aslında olayı başlatan el bilek hareketleridir. Bu nedenle el bileği rahat pozisyonda tutacak el bileklik kullanımı ağrının azalması bakımından önemlidir. Ayrıca dirseğe takılan tenisçi dirseği bandı da kullanım açısında hem pratik hem de etkili bir yöntemdir. Tenisçi dirseğindeki temel sebep kasların kronik olarak zorlanması olduğu için, o bölgede ödem sık görülür. Bu nedenle hem ödem giderici hem de ağrı kesici etkisi bulunan ilaçların 10 gün süreyle gerekirse ara verilerek tekrarlayan şekilde kullanılması tedavide önemlidir.

Ödem ve ağrının azaltılmasında düzenli olarak günde 3-4 kere 15-20 dakika buz uygulaması önerilmektedir. Bu tedavilere rağmen ağrının inatçı olduğu durumlarda ise dirsekte ağrının nokta olarak yoğun olduğu bölüme kortizon iğne yapılması oldukça etkili bir tedavi yöntemidir. Dirsek bölgesine germe egzersizleri ve ultrason tedavi uygulamasıyla yapılan fizik tedavi de seçenekler arasındadır.

Tenisçi dirseği kronik ve inatçı bir rahatsızlıktır. Düzelmesi uzun zaman ve sabır gerektirebilir. Tedavi yöntemlerine rağmen devam eden nadir durumlarda cerrahi yönteme başvurmak gerekebilir. 

Yazının Devamını Oku

Çocuklarda içe basma nasıl tedavi edilir?

14 Temmuz 2019
Çocuklarda içe basarak yani ‘oraklayarak’ yürüme, aileleri oldukça endişelendiren ve çevredekilerin de dikkatini çeken bir yürüme şeklidir. Oldukça sık karşılaşılan bu durum özellikle 2 yaş sonrasında belirgin olarak fark edilir.

ÇOCUKLAR NEDEN İÇE BASARAK YÜRÜR?

Bu yürüme şeklinde ayak ve bacak yürüme sırasında içeriye doğru dönük atılır. Dışarıdan takip edildiğinde, özellikle hızlı yürüme sırasında ayakların birbirine dolanacağı hissi oluşur. Bu yürüme şekli her ne kadar bir ayak problemi gibi görünse de ayak problemi değil kalça eklemindeki bir farklılıktan kaynaklanmaktadır. Kalça ekleminin vücut aksına göre yaklaşık 15-20 derece öne dönüklüğü vardır. Bazı çocuklarda bu açı daha fazladır ve bu açıyı azaltmak için bacak kalça ekleminden içe doğru dönme eğilimindedir. Bu içe doğru hareket sonucunda ayakta sanki deformite varmış görüntüsü oluşur. Aslında sorun kalça eklemindeki basit bir açı farklılığıdır.

İÇE DOĞRU BASMAK ÇOCUĞA RAHATSIZLIK VERİR Mİ?

İçe doğru atarak yürümenin büyük bir bölümü genetik geçiş göstermektedir. Altta yatan bir sebep yoktur. Genelde ebeveynlerden birinde ya çocukluğunda ya da mevcut durumda bu yürüme şeklinin bulunduğu öğrenilebilir. Bu nedenle muayene sırasında aile bireylerinde bunun olup olmadığının sorgulanması önemlidir.

İçe doğru atarak yürümede çocuklarda bir şikayet bulunmaz. Bu çocukların koşmaları, aktiviteleri son derece normaldir. Hatta bu çocuklar içe atarak yürümenin avantajını kullanarak yaşıtlarına göre daha hızlı koşarlar ve spor aktivitelerinde başarılıdırlar. Çocuğu doktora götüren sebep çocukta oluşan bir şikayet değil, ailenin veya çevredekilerin bu yürüyüş farklılığına gösterdikleri endişedir.

Bu yürüme şekli gelişmenin devam etmesiyle birlikte kalça açısının daha normale yaklaşması nedeniyle zaman içerisinde azalma eğilimi gösterir. Ayrıca çocuğun dışarıdan gelen uyarılarla kendini kontrol etmesiyle de daha düzgün duruma gelir. Fakat çocuğun yorulduğu veya konsantrasyonunun bozulduğu durumlarda yürüme şekli aslına dönerek yine içe atarak yürümeye başlayabilir.

İÇE DOĞRU BASMA PROBLEMİ ÖZEL AYAKKABI VEYA TABANLIKLA DÜZELİR Mİ?

İçe doğru atarak yürüme bir hastalık değildir çünkü bireyde bir şikayet oluşturmaz. Her ne kadar sorun ayakta gibi görünse de, aslında bir kalça açı farklılığı olduğu için ayakkabı değişikliği veya tabanlık kullanımının düzelme üzerine bir etkisi olmaz.

W ŞEKLİNDE ÇOK RAHAT OTURUYORSA...

İçe doğru atarak yürümesi bulunan çocuklar çok rahat şekilde W şeklinde oturabilirler. Bu oturma şeklinin engellenmesi ve bunun yerine bağdaş kurarak oturmanın telkin edilmesi zaman içerisinde oluşacak düzelmeye faydalı olabilecek yapılması gereken tek öneridir. 

Bu yürüme şeklinde ayak ve bacak yürüme sırasında içeriye doğru dönük atılır. Dışarıdan takip edildiğinde, özellikle hızlı yürüme sırasında ayakların birbirine dolanacağı hissi oluşur. Bu yürüme şekli her ne kadar bir ayak problemi gibi görünse de ayak problemi değil kalça eklemindeki bir farklılıktan kaynaklanmaktadır. Kalça ekleminin vücut aksına göre yaklaşık 15-20 derece öne dönüklüğü vardır. Bazı çocuklarda bu açı daha fazladır ve bu açıyı azaltmak için bacak kalça ekleminden içe doğru dönme eğilimindedir. Bu içe doğru hareket sonucunda ayakta sanki deformite varmış görüntüsü oluşur. Aslında sorun kalça eklemindeki basit bir açı farklılığıdır.

İçe doğru atarak yürümenin büyük bir bölümü genetik geçiş göstermektedir. Altta yatan bir sebep yoktur. Genelde ebeveynlerden birinde ya çocukluğunda ya da mevcut durumda bu yürüme şeklinin bulunduğu öğrenilebilir. Bu nedenle muayene sırasında aile bireylerinde bunun olup olmadığının sorgulanması önemlidir.

İçe doğru atarak yürümede çocuklarda bir şikayet bulunmaz. Bu çocukların koşmaları, aktiviteleri son derece normaldir. Hatta bu çocuklar içe atarak yürümenin avantajını kullanarak yaşıtlarına göre daha hızlı koşarlar ve spor aktivitelerinde başarılıdırlar. Çocuğu doktora götüren sebep çocukta oluşan bir şikayet değil, ailenin veya çevredekilerin bu yürüyüş farklılığına gösterdikleri endişedir.

Bu yürüme şekli gelişmenin devam etmesiyle birlikte kalça açısının daha normale yaklaşması nedeniyle zaman içerisinde azalma eğilimi gösterir. Ayrıca çocuğun dışarıdan gelen uyarılarla kendini kontrol etmesiyle de daha düzgün duruma gelir. Fakat çocuğun yorulduğu veya konsantrasyonunun bozulduğu durumlarda yürüme şekli aslına dönerek yine içe atarak yürümeye başlayabilir.

İçe doğru atarak yürüme bir hastalık değildir çünkü bireyde bir şikayet oluşturmaz. Her ne kadar sorun ayakta gibi görünse de, aslında bir kalça açı farklılığı olduğu için ayakkabı değişikliği veya tabanlık kullanımının düzelme üzerine bir etkisi olmaz.

İçe doğru atarak yürümesi bulunan çocuklar çok rahat şekilde W şeklinde oturabilirler. Bu oturma şeklinin engellenmesi ve bunun yerine bağdaş kurarak oturmanın telkin edilmesi zaman içerisinde oluşacak düzelmeye faydalı olabilecek yapılması gereken tek öneridir. 

Yazının Devamını Oku

Bel ağrısı sebepleri nelerdir?

4 Temmuz 2019
Günlük yaşantıdaki hareketsizliğin etkisiyle ve ofis ortamında geçirilen sürelerin uzamasıyla bel ağrısında artış görülmektedir. Genç nüfusun bilgisayar ve cep telefonu meşguliyetinin artmasıyla da uzun süreli sakıncalı pozisyonda kalmaları sonucunda bel ağrısı şikayetinin görülmesi 15-16 yaşlarına kadar düşmüş durumdadır.

BEL FITIĞI

Bel ağrısının birçok sebebi bulunabilir. Bunlar arasında en sık görüleni bel fıtığıdır. Bel fıtığı omurgalar arasında bulunan esnek olan disk materyalinin dışarı taşarak omurilik veya sinir köklerine bastırarak ağrıya neden olmasıdır. Derecesine bağlı olarak, bel fıtığı ağrı haricinde başka bulgulara da neden olabilir. İlgili sinir kökünün sıkışmasıyla halk arasında “siyatik” denilen kalça arkasından bacağa yayılan ağrı oluşabilir. Bu ağrı bel ağrısı olmadan tek ağrı olarak bile görülebilir. Ayrıca fıtığın çok büyük olduğu ve sinir kökünü ciddi derecede sıkıştırdığı durumlarda bacakta uyuşma ve ayak düşmesi gibi güç kaybı oluşabilir. Bel fıtığının şiddetine ve bulgularına göre ilaç kullanımı, fizik tedavi ve cerrahi gibi tedavi yöntemleri bulunmaktadır. 

KAS AĞRILARI

Bel ağrısının sık görülen bir başka sebebi de kas ağrılarıdır. Bunlar uzun süre yanlış ve sabit pozisyonda oturmaya bağlı kas ağrıları olabileceği gibi, soğuk havadan veya psikolojik ortamdan etkilenmeye bağlı “kulunç” olarak bilinen fibromiyalji olabilir. Özellikle ofis ortamında uzun süre oturanlarda pozisyonel kas ağrıları sık görülmektedir. Bu hastalardaki ağrı uzun sürede ortaya çıkmakta, sabah saatlerinde ağrı azken, akşama doğru artış göstermektedir. Ofis ortamında çalışanların bel destekleri kullanmaları korunma açısından önemlidir. Ayrıca saat başı hareket ederek esnemeye yönelik birkaç basit bel hareketinin yapılması da fayda sağlamaktadır. Dış ortam şartlarına bağlı oluşan fibromiyaljideki bel ağrısında bel bölgesinin sıcak tutulması önerilmektedir. Hafif şekilde yapılacak masaj da kasların gevşemesi açısından önemlidir. Fibromiyalji genelde stresli ortamlarda çalışan özellikle kadınlarda sık görülmektedir. Psikolojik olarak gerilen çalışanlarda kaslarda gerilme olmakta ve ağrıya sebep olmaktadır. Psikolojik olarak gerginliği olan ve bel ağrısı çekenlerde tedaviye antidepresan eklenmelidir.

ANATOMİK DEFORMASYON

Bel ağrısının bir diğer nedeni de beldeki anatomik deformasyonlardır. Bel kayması olarak tabir edilen “spondilolistezis” kiloya, aşırı yapılan zorlayıcı spora veya akut travmaya bağlı olarak gelişen omurgaların birbirleri üzerinde kaymasıdır. Genç nüfusta da görülen bu sorunun farklı dereceleri vardır. Hafif düzeyde olup nörolojik sorun oluşturmayanlar kas güçlendirmesiyle kontrol altına alınabilirken, ileri derecede olanlarda cerrahi tedavi gerekebilir.

Bazı kalça problemleri ve iç organ rahatsızlarındaki yansıyan ağrılar bel ağrısıyla karıştırılabilir. Bu nedenle özellikle yapılan radyolojik incelemelerle bel ağrısının kaynağı tam olarak tespit edilememişse, ağrı nedeni olarak farklı odakların araştırılması gerekebileceği de unutulmamalıdır.

Bel ağrısının birçok sebebi bulunabilir. Bunlar arasında en sık görüleni bel fıtığıdır. Bel fıtığı omurgalar arasında bulunan esnek olan disk materyalinin dışarı taşarak omurilik veya sinir köklerine bastırarak ağrıya neden olmasıdır. Derecesine bağlı olarak, bel fıtığı ağrı haricinde başka bulgulara da neden olabilir. İlgili sinir kökünün sıkışmasıyla halk arasında “siyatik” denilen kalça arkasından bacağa yayılan ağrı oluşabilir. Bu ağrı bel ağrısı olmadan tek ağrı olarak bile görülebilir. Ayrıca fıtığın çok büyük olduğu ve sinir kökünü ciddi derecede sıkıştırdığı durumlarda bacakta uyuşma ve ayak düşmesi gibi güç kaybı oluşabilir. Bel fıtığının şiddetine ve bulgularına göre ilaç kullanımı, fizik tedavi ve cerrahi gibi tedavi yöntemleri bulunmaktadır. 

Bel ağrısının sık görülen bir başka sebebi de kas ağrılarıdır. Bunlar uzun süre yanlış ve sabit pozisyonda oturmaya bağlı kas ağrıları olabileceği gibi, soğuk havadan veya psikolojik ortamdan etkilenmeye bağlı “kulunç” olarak bilinen fibromiyalji olabilir. Özellikle ofis ortamında uzun süre oturanlarda pozisyonel kas ağrıları sık görülmektedir. Bu hastalardaki ağrı uzun sürede ortaya çıkmakta, sabah saatlerinde ağrı azken, akşama doğru artış göstermektedir. Ofis ortamında çalışanların bel destekleri kullanmaları korunma açısından önemlidir. Ayrıca saat başı hareket ederek esnemeye yönelik birkaç basit bel hareketinin yapılması da fayda sağlamaktadır. Dış ortam şartlarına bağlı oluşan fibromiyaljideki bel ağrısında bel bölgesinin sıcak tutulması önerilmektedir. Hafif şekilde yapılacak masaj da kasların gevşemesi açısından önemlidir. Fibromiyalji genelde stresli ortamlarda çalışan özellikle kadınlarda sık görülmektedir. Psikolojik olarak gerilen çalışanlarda kaslarda gerilme olmakta ve ağrıya sebep olmaktadır. Psikolojik olarak gerginliği olan ve bel ağrısı çekenlerde tedaviye antidepresan eklenmelidir.

Bel ağrısının bir diğer nedeni de beldeki anatomik deformasyonlardır. Bel kayması olarak tabir edilen “spondilolistezis” kiloya, aşırı yapılan zorlayıcı spora veya akut travmaya bağlı olarak gelişen omurgaların birbirleri üzerinde kaymasıdır. Genç nüfusta da görülen bu sorunun farklı dereceleri vardır. Hafif düzeyde olup nörolojik sorun oluşturmayanlar kas güçlendirmesiyle kontrol altına alınabilirken, ileri derecede olanlarda cerrahi tedavi gerekebilir.

Bazı kalça problemleri ve iç organ rahatsızlarındaki yansıyan ağrılar bel ağrısıyla karıştırılabilir. Bu nedenle özellikle yapılan radyolojik incelemelerle bel ağrısının kaynağı tam olarak tespit edilememişse, ağrı nedeni olarak farklı odakların araştırılması gerekebileceği de unutulmamalıdır.

Yazının Devamını Oku

Ayak başparmak çıkıntısı (halluks valgus) nedir?

25 Haziran 2019
“Halluks Valgus” latince bir kelime olup halluks ayak başparmağı, valgus ise dışarı doğru anlamına gelir. Kadınları çok daha fazla etkileyen bu deformitede ayak başparmağının uç bölümü dışarı doğru döner ve bu nedenle parmağın iç tarafındaki kemik belirgin hale gelir.

Halluks valgus probleminin kesin tespit edilmiş bir sebebi yoktur. Genetik olduğu varsayımları olsa da kesin olarak ispatlanmış değildir, fakat ayakkabı kullanımıyla yakın bağlantılı olduğu bilinen bir gerçektir. Bu tespiti en çok doğrulayan bulgulardan birisi de ayakkabı kullanımının olmadığı birçok Afrika yerli kabilelerinde bu rahatsızlığın yok denecek kadar az görülmesidir. Kadınların çalışma hayatında daha fazla yer almasıyla ve moda takibinin oluşturduğu etkiyle, dar burunlu ve yüksek topuklu ayakkabı kullanmalarıyla bu deformitenin sıklığının arttığı bir gerçektir.

Halluks valgus zaman içerisinde ilerleyen bir deformitedir. Bu nedenle her deformite aynı ciddiyette değildir. Bu derecelendirmede hastanın şikayetleri önemli olsa da asıl belirleyici olan açılardır. Başparmak kemikleri arasında ortama 10 derecelik bir açı normal kabul edilirken, 20 dereceye kadar olan halluks valgus hafif, 20-35 derece orta, 35 derece üzeri halluks valgus ise ileri dereceli olarak sınıflandırılır.

Hastaların büyük çoğunluğu görüntüden rahatsızlık duyarak başvursa da asıl şikayet ağrıdır. Parmağın dışarı dönmesiyle iç tarafta olan kemik çıkıntının ayakkabı vurmasıyla kızarması, şişmesi ve ağrı oluşturması en sık görülen şikayettir. Zaman içerisinde deformitenin artmasıyla ayak tabanında nasır oluşumları ve diğer parmaklarda da bozulmaların oluşması görülebilir.

Rahatsızlığın başlangıç dönemlerinde kalıcı olarak rahat ayakkabı kullanımı hem ağrının geçmesi hem de deformitenin ilerlememesi için şiddetle tavsiye edilir. Ayakkabı vurması sonucu oluşan kızarıklık ve ağrı için buz uygulaması faydalıdır. Parmak arası makara veya gece ateli kullanımı önerilen tedavi yöntemlerinden olsa da hem kullanım zorluğu hem de faydasının tartışmalı olması nedeniyle tercih edilmemektedir. Her iki ayak başparmağına lastik geçirilerek dışa doğu yapılacak olan germe egzersizleriyle parmak kasları güçlendirilebilir ve bu egzersizlerden fayda sağlanabilir.

İlerlemiş ve her türlü rahat ayakkabı kullanımına rağmen devam eden ayak deformitelerinde cerrahi tedavi kesin ve tek çözümdür. İlerlemiş çıkıntı diğer parmakları da bozabilir. Bu nedenle ihtiyaç olan durumlarda sorunun cerrahi yöntemlerle çözülmesi düşünülmelidir.

Yazının Devamını Oku

Çocuklarda spastisite (serebral palsi) nedir? Spastisite neden olur?

19 Haziran 2019
Genel anlamıyla spastisite olarak adlandırılan “serebral palsi” bir merkezi sinir sistemi hastalığıdır. En büyük sebebi beynin bir müddet oksijensiz kalarak hasar görmesidir. Bu hasar maalesef büyük oranda kalıcıdır fakat ilerleyici değildir.

Beynin oksijensiz kalması doğum öncesinde, doğum sırasında veya doğumdan hemen sonra olabilir. Bu sebepler arasında en sık olanlar kordon dolanması, bebeğin kendi dışkısının solunum yoluna kaçması ve doğum sonrasında solunum refleksinin kaybolmasıyla beynin oksijen yetersizliğine girmesi sayılabilir.

Serebral palsi merkezi sinir sistemini etkilemesine rağmen, en büyük etkisini son organ olarak kas-iskelet sisteminde göstermektedir. Merkezi sinir sisteminden gönderilen hatalı sinyaller nedeniyle bazı kaslarda spastisite-sertlik olmakta, bazı kaslarda ise güçsüzlük gelişmektedir. Bunun sonucunda da üst veya alt kas-iskelet sisteminde kasların kontrolüyle ilgili ciddi sorunlar görülebilmektedir.

Beynin etkilenen bölümüne ve etkilenme ciddiyetine göre farklılıklar görülmektedir. Serebral palsinin etkilenme bölgelerine göre quadripleji (her iki kol ve bacak etkilenmesi), dipleji (bacaklar kollardan fazla etkilenir) veya hemipleji (vücudun bir kısmı etkilenir) gibi anatomik sınıflandırması bulunmaktadır. Bunlar arasında bacakların fazlaca etkilendiği dipleji hem sıklığı hem de yürümeyi bozduğu için fonksiyon kaybının belirgin olması nedeniyle önem taşımaktadır.

Serebral palside oluşan beyin hasarını günümüzde tedavi edebilmek mümkün değildir. Fakat oluşan fonksiyon bozukluklarına cerrahi ve cerrahi dışı yöntemlerle müdahale edebilmek mümkündür. Serebral palside rehabilitasyon son derece önemlidir. Bu hem kaslardaki spastisitenin azaltılması hem de kaslardaki sertliğin ilerlemesinin durdurulması açısından son derece önemlidir. Bu nedenle uygun ellerde düzenli rehabilitasyon son derece önemlidir. Fakat bazı durumlarda rehabilitasyon düzgün yapılsa da, spastisite fonksiyonları ciddi derecede bozmaya başlayabilir. Bu durumda ortopedik cerrahi yöntemlerin devreye girmesi gerekir. Bu cerrahi yöntemlerin büyük çoğunluğunu bacak ve ayaklara yapılan işlemler oluşturmaktadır. Bunun sebebi de serebral palside bacakların daha fazla etkilenerek yürüme fonksiyonunu fazlaca bozması ve bacaklara yapılacak olan cerrahi müdahale sonuçlarının kol ve ellere yapılan cerrahi müdahalelere göre daha iyi sonuç vermesidir.

Serebral palside ortopedik cerrahi müdahaleler etkilenen bölgeye ve ciddiyetine göre seçilmelidir. Bunlar arasında kas ve tendon gevşetme ameliyatları, tendon transfer ameliyatları büyük yer tutmaktadır. Spastisitenin ileri boyutta olduğu ve eklem hareketlerinde ileri derecede kısıtlılık yaptığı durumlarda, kemikten düzeltme ameliyatlarıyla fonksiyonun mümkün olduğunca kazanılması sağlanabilmektedir. 

Prof. Dr. Yakup Yıldırım

Yazının Devamını Oku

Topuk dikeni neden olur ve nasıl tedavi edilir?

15 Haziran 2019
Topuk ağrısının farklı sebepleri olabilir fakat bunların büyük çoğunluğunun nedeni topuk dikeni (epin kalkanei, plantar fasit) denilen rahatsızlıktır. Bu problem ayak tabanında taş ya da çivi batıyormuş hissi yaratır. Peki topuk dikeni neden olur, tedavisi nasıldır?

Ayak tabanında ‘plantar fasya’ denilen bir bant bulunur. Bandın görevi ayak tabanı kavisinin oluşumuna yardım etmek ve ayak tabanını desteklemektir. Bu bant ayak parmaklarına yelpaze gibi 5 noktadan bağlanırken, topukta 1 noktaya bağlanır. Ayak parmaklarına eşite yakın yük dağılımı varken topukta yük, bir noktaya biner. Topuk dikeni bu aşırı yükün oluşturduğu kemik çıkıntı ve onun yol açtığı ağrıya verilen isimdir.

Topuk dikeni kadınları etkileyen bir sorundur. Topuk dikeninin oluşmasında genelde 3 faktör etkilidir:

1) Ayağın üzerine binen yük, yani kilo
2) Ayağın üzerine binen yükün süresi, yani uzun süre ayakta durma veya yürüme
3) Ayağın orta kavisini desteklemeyen düztabanlı terlik veya ayakkabı kullanımı, yani uygunsuz ayakkabı

Bu üç faktörden biri veya birkaçının olması ayak tabanındaki bandın gerilmesine ve sonuçta topuktan çıkıntı oluşturarak topuk dikeni oluşumuna yol açar.

Topuk dikeninde ağrı tam topuk altındadır. Hastaların %90 gibi büyük çoğunluğunda ağrı tek taraflıdır. Çift taraflı topuk ağrısında altta yatan romatizmal bir hastalığı araştırmak gerekebilir. Topuk dikeninde ağrı tipik olarak ilk basmalar sırasında ortaya çıkar ve 5-10 dakika kadar şiddetli sürdükten sonra zaman içerisinde azalır. Bu nedenle tipik olarak sabah yataktan kalktıktan sonraki ilk basmalarda ağrı daha belirgin olur. Bunun sebebi gece boyunca kısalmış olan ‘plantar fasya’ denilen ayak tabanındaki bandın sabah ilk basmayla aniden gerilerek uzaması ve bunun sonucunda topuk ağrısını başlatmasıdır.

Yazının Devamını Oku