Trump dediğimize mi geldi?

YENİ ABD Başkanı Trump “Suriye’de güvenli bölgeler kuracağım” dediğinden beri, “Hah işte ABD sonunda dediğimize geldi. 5 yıldır dilimizde tüy bitiren güvenli bölge talebimize razı oldu” nidaları yükseliyor. Oysaki biraz daha yakından bakınca, şu açıkça görülüyor: Güvenli bölge var, güvenli bölge var.

Haberin Devamı

GÜVENLİ Mİ, GÜVENLİKLİ Mİ?

ŞÖYLE ki: Ankara 5 yıldır ABD’ye sürekli bu çağrıyı yapageldi: “Gelin Suriye’nin kuzeyinde, Azez-Cerablus hattında 90 km’lik bir ‘terörden arındırılmış bölge’ kuralım.” Ankara’nın bundan kastı ise, bu hattı asıl PYD/YPG unsurlarından temizlemek. Ve desteklediği Özgür Suriye Ordusu’na teslim etmek. Daha sonra da buradan göçen yerel halkı tekrar yerleştirmek.

İşte bu bölgeyi de “güvenlikli bölge” diye adlandırdı. Bu hattı havadan korumaya da talip oldu.

*

Ne var ki çiçeği burnunda başkan Trump’ın kastı muhtemelen bu değil. ABD, malum, Suriye’de PYD/YPG güçlerini kara gücü olarak kullanıyor. Hem de Türkiye’nin tüm açıktan ve net karşı çıkışlarına rağmen. Ve bu politikasından da henüz vazgeçmiş görünmüyor.

Bunun en açık örneği, Suriye için kurulan çözüm masasında PYD/YPG’nin yer alması gerektiğinde süren ısrarı. Hatta ABD’nin geçtiğimiz günlerde Astana’da yapılan görüşmelere PYD dâhil edilmediği için katılmadığı bile söyleniyor.

Haberin Devamı

Dolayısıyla Ankara’nın kurulmasını istediği oluşuma “güvenlikli bölge”, ABD’ninkine ise “güvenli bölge” diyerek bu ayırımı yapabiliriz.

SIKINTILI KONULAR

KALDI ki tek sorunlu mesele PYD de değil. Bizim “güvenlikli bölge” kurulmasını istediğimiz günlerden bu yana, köprünün altından çok sular aktı. Her şeyden önce Rusya ile ilişkilerimizi düzelterek Suriye’de aktif hale geldik. Ve bunu Moskova ile birlikte giriştiğimiz Astana süreciyle taçlandırdık.

Suriye’de güttüğümüz politika da ister istemez buna göre yeniden şekillendi. Rusya’nın desteklediği Esad’ın Suriye’deki varlığı artık bir gerçeklik olarak kabulümüz. Bununla birlikte bu kabul zaten elzem de. Her şeyden önce, Suriye içinde yürüttüğümüz operasyonların başarısı ve oradaki askerimizin güvenliği için.

Dolayısıyla arzu ettiğimiz güvenlikli bölgede kimlerin olacağını, artık bu yeni ittifakla mutabık kalmadan belirlememiz mümkün değil. Bunun da ötesinde, ABD’ye rağmen hareket etmeyi ne Ankara, ne de Moskova şu noktada ister. Her iki başkentin Astana sürecine Washington’ın da dâhil olması için verdiği uğraşlar da, zaten bunun göstergesi.

*

Haberin Devamı

Güvenlikli bölgenin kime karşı kurulacağı da hem ABD, hem Rusya’yla sıkıntı oluşturabilecek bir mesele. Ankara’nın ana düşmanı PYD-YPG. ABD ise aksine Türkiye’nin YPG güçlerini buradan tasfiye etmesini engellemek istiyor olabilir. Rusya da DEAŞ ve Nusra’nın (yeni adıyla “Fetih el Şam Cephesi”) yanı sıra, asıl Ankara’nın desteklediği kimi muhalif grupları temizleme derdinde.

Kısacası güvenli bölge kurulsa bir dert, kurulmasa başka bir dert. Zaten hem Ankara’nın, hem de Moskova’nın Trump’ın bu açıklamasına temkinli yaklaşması da bu yüzden.

*

Türkiye’nin endişelerinin ise sağlam bir dayanağı var. 1. Körfez Savaşı (1991) sonrasında ABD’nin Irak’ın kuzeyinde, 36. Paralelin kuzeyinde ilan ettiği uçuşa yasaklı bölgeye hem PKK yerleşti. Hem de bugünkü Kürt özerk yapısı o günlerde filizlendi. Bu durum 2. Körfez Savaşı (2003) sonrasında da daha da perçinlendi.

Haberin Devamı

İşte Ankara şimdi haklı olarak aynı senaryonun kuzey Suriye’de tekrarlanmasından korkuyor. Ancak bu seferki koşullarda ciddi bir fark var. Ne 1., ne de 2. Körfez Savaşı’nda Rusya’nın Irak’ta hiçbir etkisi ve varlığı yoktu. Oysaki şimdi Suriye’de asıl Rusya’nın düdüğü ötüyor. Dolayısıyla ABD’nin burada Rusya’ya rağmen ve hatta Rusyasız adım atması mümkün görünmüyor.

RUSYA PYD’Yİ DESTEKLER Mİ?

BU da bizi şu soruya getiriyor: Peki Moskova PYD-YPG’yi destekliyor mu? Yoksa Kuzey Suriye’de bir koridor kurulmasına karşı mı? Bunun cevabının ipuçlarını Rusya geçtiğimiz günlerde verdi. Astana’daki görüşmelerin ardından, Moskova Suriyeli muhalifleri ağırladı. Bu gruplar arasında PYD temsilcileri de vardı. Bunun üzerine Kremlin, “Suriye’de özerk Kürt bölgesi kurulmasını önermedik” dedi demesine. Ama diğer yandan, Rus diplomatların Astana’da dağıttığı “Suriye anayasası” taslağında Kürt özerkliğinden söz ediliyor. Kaldı ki PYD’nin Moskova’daki ofisi de yerli yerinde duruyor.

Haberin Devamı

Dolayısıyla Rusya’nın bu konuda Türkiye ile aynı çizgide olduğunu söylemek zor.

*

Bu da geriye Türkiye’nin bu konuda yanında olabilecek tek bir aktör bırakıyor: Ülkesinin kuzeyinde Kürt özerkliği istemeyen Esad.

İşte bu gerçeklik Ankara’yı önümüzdeki dönemde ister istemez Şam’la daha doğrudan ve sıkı bir işbirliğine sevk edebilir. Daha doğrusu edecektir.

Yazarın Tüm Yazıları