Ortadoğu denklemi ve Rusya

Tüm dünyanın Kudüs meselesi üzerine odaklandığı bir sırada Rusya'nın Suriye'de bulunan askerlerinin önemli bir bölümünü çekme kararı aldığını açıklaması dikkatlerden kaçmış olabilir. Bu konu üzerinde durmakta yarar var.

Haberin Devamı

Rusya 2015 yılının Eylül ayında Suriye'deki duruma askeri müdahale başlatmıştı. O zaman belirlenen hedef IŞİD terörüyle mücadele idi. Bugün hem Irak'ta hem Suriye'de IŞİD'in önemli ölçüde zemin kaybettiği, hatta mücadelenin kazanıldığının ileri sürüldüğü bir ortamda Rusya'nın muzaffer bir eda ile Suriye sahasından çekilmesi olağan görülüyor olabilir. Bununla beraber, iki yıl sonunda Rusya'nın bölgedeki kazanımlarına bakınca meselenin sadece IŞİD'in yenilgiye uğratılması olmadığı açıkça görülüyor.

 

Öncelikle, Esad ve Şam yönetimi iki yıl öncesine oranla Suriye sahasında artık daha geniş bir alanı kontrol edebiliyor. Dolayısıyla, gerileyen sadece IŞİD değil. Suriye yönetimine karşı mücadele eden muhalefet de zemin kaybetti. Bu durum doğal olarak Şam'ın ve Esad'ın Suriye'nin geleceğine dönük planlarda ve geçiş sürecinde rol oynamaya devam edeceğine ilişkin inancı da pekiştirdi. Türkiye dahil, Esad'a itirazı olan çevreler bu konuda eskiye oranla artık seslerini yükseltmiyorlar.

 

Haberin Devamı

İkinci olarak, Rusya iki yıl önce Suriye'de tehlikeye giren askeri varlığını güçlendirdi ve yeniden güvence altına aldı. Tartus'teki deniz ve Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim hava üslerindeki Rus askeri varlığı sahadaki askeri gelişmelerin de yardımıyla bugün sürdürülebilirlik bakımından kuşku uyandırmayan konum  kazandılar.

 

Rusya'nın Suriye'de kazandığı askeri deneyim ve sınanan yeni silah teknolojileri de Rusya'nın yeniden dünya silah ticaretinde öne çıkmasına yardımcı oldu. Türkiye'nin Rusya'dan S-400 füzeleri almaya ikna olması dahi aslında Rusya'nın bu psikolojik kazancının bir sonucu olarak görülebilir.

 

Rusya Suriye'ye yaptığı müdahale ile birlikte, yirminci yüzyılın son otuz yılında Ortadoğu'da Yevgeniy Primakov'un kurguladığı nüfuz politikasına geri dönüyor. Başta Irak ve Suriye olmak üzere bölgede edindiği etkiyi Sovyetler Birliği'nin dağılması sonucu kaybeden Moskova, bugün sadece Suriye'de değil, tüm Ortadoğu bölgesinde yeniden önemli bir büyük aktör olarak kabul edilmeye başlıyor.

 

Haberin Devamı

Kuzey Irak'ta Rosneft'in yaptığı yatırımlar, Mısır ile sürdürülen temaslar ve askeri işbirliği girişimleri, Suudi Arabistan ile yakınlaşma gibi gelişmeleri de bu genel Ortadoğu politikası bütünlüğü içinde okumak mümkün.

 

Meseleye bir de iç politika açısından bakacak olursak, 2018 yılının ilkbaharında Rusya'da Devlet Başkanlığı seçimlerinin yapılacak olması da Putin'in Ortadoğu'da yazdığı "başarı hikayesi"ni anlatmak için bir fırsat oluşturacak.

 

Peki, Suriye'de savaş bitti mi? Rusya askerlerinin önemli bir bölümünü Suriye'den çekiyorsa, İdlib'deki çatışmasızlık  bölgesinde Rusya'nın desteğine ihtiyaç duyan Türkiye yükümlülüklerini aksatmadan yerine getirebilecek mi?

 

Haberin Devamı

Yoksa, Rusya Ortadoğu'da Suriye özelinde edindiği konumunu güçlendirmiş iken, bölgede belirmeye başlayan yeni gerginliklerde taraf olmamanın yollarını mı arıyor? Örneğin, ABD'nin Kudüs ile ilgili kararı ve bunun ertesinde İstanbul'da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı olağanüstü zirvesinde alınan kararlar bölgede ABD'nin yalnızlaşması sonucunu doğuruyor ise Rusya bu yeni kutuplaşmada taraf olmamak için mi "görev tamamlanmıştır" diyor?

 

Ortadoğu'da IŞİD çok zayıflatıldı ama tam olarak bittiği söylenemez. Öte yandan, Kudüs meselesi de İsrail-Filistin uyuşmazlığının yeniden bölgenin gündeminde öne çıkmasına yol açtı. Dolayısıyla bölgenin hızla yeni gerginlikler, sıcak çatışmalar, mezhepsel gerilimler ve kutuplaşmalar yaşamaya hazır bir hale gelmekte olduğu görülüyor.

 

Haberin Devamı

Ortadoğu'da ABD ve İsrail'in imajlarının hızla yıpranmakta olduğu bir dönemde Rusya'nın kazanımlarıyla yetinmeyi tercih etmesi sadece Ortadoğu denkleminde değil aynı zamanda küresel bağlamda da yapıcı bir aktör olduğu algısını korumaya yarıyor.

Yazarın Tüm Yazıları