Paylaş
Geçmiş zamanlarda ‘manifesto’ denince akla altkültürden siyasi bir hareketin dünyayı, toplumu veya düzeni nasıl değiştireceğine dair, keskin söylemlerle dolu bildirileri gelirdi. Manifestolarla devranın dönmediğini bir kuşak çoktan anlamış olmalı... Şimdiyse internet kuşağı, düşlediği geleceği yaratmak için kolektif değil ama bireysel olarak harıl harıl çalışıyor. Spiritüel olsun olmasın, artık herkesin elinde güçlü bir yaratım aracı var: Manifest etmek! Nereden çıktı bu kelime diyorsanız, küçük bir izahat sunayım. Konumuz yetenekli ve yürekli genç kızlardan oluşan bir ‘girl-band’ değil. Fakat eminim onların yaratım deneyimlerinden de ibret alınacak, öğrenilecek şey çoktur. Sosyal medyada yoga, meditasyon, kişisel gelişim türevi içerikleri ucundan bile takip ediyorsanız, ‘düşlediği hayatı manifest ederek yaratmış’ influencer’ların paylaşımlarına denk gelmişsinizdir. Manifest, Türkçede sözlük karşılığıyla ‘tezahür’ demek. Bir şeyin görünür olması, belirmesi anlamında. Konumuz olan modern kullanımdaki karşılığıysa ‘niyet yoluyla yaratım gücü’.

Bilgisayarının, telefonunun duvar kâğıdına düşlediği şehri, gönlündeki işi, heveslendiği arabayı, hatta idealindeki eşi görselleştirip kolaj yapanlar, para istiyorsa duvarına 100 dolar yapıştırıp karşısında ‘olumlama’ yapanlar... Batıl uğraşlar gibi görünse de “Manifesti alan Üsküdar’ı geçti” desek yanlış olmaz. Malum, sosyal medya yokluk içindeyken kısa sürede hayal ettiği yaşama kavuşanlarla dolu. Aslında insanın kafasına koyduğu şeyi yapmasından farkı olmayan ‘manifest etme’nin gizemli yanıysa imgelerin, sembollerin ve niyet cümleciklerinin varlığı. Hayır, kimse büyü falan yapmıyor. Sadece ‘arzuladığı şeylere hayatında yer olmadığını ve imkânsızlıkları’ düşünmeyi bırakan insanların, istediklerine güçlü biçimde inanarak yaşadıkları değişimleri konuşuyoruz.
Kimilerine mucizevi görünen, bazılarıysa sahiden mucize gibi olan değişimler!
Peki, nedir bu işin sihri? Ortada gizemli güçler yok. Evren de kimseye torpil yapmıyor. İşin aslı; manifest etmenin sırrı beyinde gizli. Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin sevilen nöroloji profesörü, merhum Prof. Dr. James R. Doty’ye göre hayatınızda istediğiniz şeylerin belirmesini istiyorsanız beyniniz size yeter. Vogue India dergisine verdiği röportajda profesör Doty “Aslında manifest etmenin arkasında oldukça fazla bilimsel dayanak var ve doğru şekilde uygulandığında insanın hayatını değiştirebilen, geçerli bir kişisel gelişim tekniğidir” diyor. Nöroloji açısından bakıldığında manifest etmek, beyninizin yeni nöron bağlantıları düzenleyerek (rewiring) arayışında olduğunuz şeye dair bilinçaltında farkındalık geliştirmesi veya hedefe doğru adım atmaya koşullanması demek. Prof. Dr. Doty’ye göre evrenin bizi durduk yere ödüllendirmesini istemenin hiçbir anlamı yok. Niyetin ya gerçeklikte bir karşılığı olması gerekiyor ya da kişinin niyetini gerçekleştirecek koşulları yaratabilme iradesi... İşte tam burada, beynin kendini yeniden düzenleme gücü devreye giriyor. Aslında mucize, beynin işleyişinde tezahür ediyor. Kişi arzuladığı şeyin gerçekleşmesini yeterince düşündüğünde, hedefi beyin için erişilebilir sınırlara girmeye başlıyor. Dr. Doty bu tekniği ‘niyeti beyne gömme’ şeklinde tabir ediyor. Sonuç olarak kişinin düşünce yapısı değişime uğruyor ve hayalinin gerçekleşmesi için zihnini motive eden nöron bağlantıları oluşmaya ve sağlamlaşmaya başlıyor. Zihin için imkânsızlık ortadan kalkıyor ve bilinçaltı yeni hedefine doğru gerekli koşulların oluşumunu fark etmeye ve yapılandırmaya başlıyor.
Mühim olan doğru manifest
“İnsanın korktuğu şey başına gelir” inancı aslında çok güçlü bir manifest örneği. Çünkü insanlar genellikle kaygı alanına giren konuları her şeyden fazla düşünmeye meyillidir. Kimileri içinse zihninde sürekli dolanan kaygılı düşünceler öyle fazlalaşır ki, başına gelsin de kurtulsun ister. İşin ilginci, bu noktada manifest etmeyi tersine çevirerek, örneğin kaygı ve korkulardan odağını uzaklaştırarak istenmeyen durumların engellenebileceği sonucu da çıkıyor.
Dr. Doty’ye göre doğru manifest etmenin altın kuralı, benmerkezli niyetlerden sakınmak. Gösterişli bir araba manifest etmeye çalışan kişi, yetersizlik hissiyle hareket ettiği için bu düşüncesi beyinde strese yol açıyor. Savunma moduna geçen beyinse hedefe erişmek bir yana dursun, ilgili nöron bağlantılarını kapatmaya dahi yönelebiliyor. Halbuki hayatını kolaylaştırmak, hatta başkalarına faydalı olmak adına araç sahibi olmayı manifest ettiğindeyse beyin rahatlıyor ve doğru koşullanmaya başlıyor. “Başkalarını düşünüp özen gösterdiğinizde vücudunuz oksitosin gibi iyi hissettiren nörotransmiterler (sinirsel ileticiler) salgılar. Bunlar, haz ve ödül merkezlerinizi uyarır. Beyniniz bu hormonları her zaman arzuladığı için hedeflerinize ulaşmaya daha fazla bilişsel kaynak ayırır” diye açıklıyor Dr. Doty. Ezcümle, hayal ettiklerinizin hayatınızda belirmesini istiyorsanız, imkânsızlıkları düşünmeyi bırakın ve paylaşma duygusuyla hem kendinize hem de başkalarına sağlayacağı katkılara, hayırlara odaklanın. İnanarak, bilerek, olacağını düşünmeye devam edin. Gerisi beyninize kalmış!

Gerçek bir tezahür uzmanı
Geçen temmuz ayında 69 yaşında vefat eden Prof. Dr. James R. Doty ‘Aklın Sihri: Tezahürün Nörobilimi ve Her Şeyi Nasıl Değiştirdiği Üzerine’ adlı, 2024 tarihli kitabında bilimsel yaklaşımla yaratımların nasıl kolaylaşacağını anlatıyor. Stanford Üniversitesi’ne bağlı Şefkat ve Koşulsuz Yardımlaşma Araştırma ve Eğitim Merkezi’nin kurucusu olan Prof. Dr. Doty, şefkat duygusunun nörolojik bağlantılarını araştıran çalışmalarıyla tanınıyor. Aynı zamanda başarılı bir girişimci olan Prof. Dr. Doty vaktiyle sıfırdan kurduğu medikal teknoloji şirketini 1,3 milyar dolarlık piyasa değerine ulaştırarak ne kadar güçlü bir manifestör olduğunu da ispatlamış. Prof. Dr. Doty çalıştığı eğitim kurumuna yaptığı 29 milyon dolarlık bağışla ‘başkalarına fayda’ felsefesinin hakkını veren ve çok sevilen bir akademisyenmiş.
Paylaş