Ümmügülsüm Soytürk

Kadınlarda idrar kaçırma

7 Nisan 2020
Kadınlarda idrar kaçırma durumunun nedenleri kişiye özgü farklı durumlara bağlı olarak gelişebilir. Dolayısıyla çevrenizde idrar kaçıran bir kişiden aldığınız bilgiler sizin idrar kaçırmanızla tamamen farklı olabilir.

Kadınlarda idrar kaçırma durumunun nedenleri kişiye özgü farklı durumlara bağlı olarak gelişebilir. Dolayısıyla çevrenizde idrar kaçıran bir kişiden aldığınız bilgiler sizin idrar kaçırmanızla tamamen farklı olabilir.

Gebelik sonrası idrar kaçırma şikayetinde büyük artış gözlemlenmektedir. Ancak idrar kaçırma yalnızca genital bölge organları ile alakalı olmayabilir. Nörolojik problemler nedeniyle de idrar tutamama ve kaçırma sorunu yaşayan birçok hasta bulunmaktadır. Kilo problemi, idrar kaçırma nedenleri arasında yer almaktadır. Günlük yaşam, beslenme şekli nedeniyle de idrar kaçırma durumu yaşanabilir. İdrar kaçırma sıkıntısının nedenleri arasında başka hastalıkların tedavisi için düzenli kullanılan ilaçlar da olabilir. Tansiyon ve psikiyatrik tedavi ilaçları bunlar arasında yer alabilir. Dolayısıyla doktor ile görüşürken ilaç öykünüzün de kontrol edilmesi gerekir. Tüm bu durumlar neden olmasa bile genetik kodlama nedeniyle annesinin yaşadığı idrar kaçırma şikayetini kızları da yaşayabilmektedir.

İdrar kaçıran kişilerde oluşan yanlış bir kanı sıvı tüketiminin azaltılması yönünde olmaktadır. Söylediğimiz gibi bu yanlış bir kanıdır ve sıvı tüketiminin azaltılması sorununuzu çözemeyeceği gibi farklı rahatsızlıklara temel de oluşturabilir.

Yazımızın başında da bahsettiğimiz gibi idrar kaçırma kişiye özgü bağımsız nedenlerle yaşanabilir ve tedavi prosedürü de tamamen farklı olacaktır.

İdrar kaçırmaya bağlı olarak cildin asidik idrarla teması nedeniyle enfeksiyonlar yaşanabilir. Kalıcı bir tedavi alana kadar problem yaşayan kişilerin mesane pedi kullanmaları uygun olabilir. Ancak bu durumun değerlendirmesini doktoru ile yapmalıdır.

Yazının Devamını Oku

Ozon tedavisi ve hayatımıza katkıları

2 Nisan 2020
Ozon tedavisi sayesinde beyaz kan hücreleri arttırılmaktadır. Ozonun farklı konsantrasyonlarla uygulanması ile protein tarzı bazı grupların uyarılması da sağlanarak vücuda olumlu etki yapar.

Tıbbi olarak kullandığımız ozon gazı içerisinde %5 ozon %95 oksijen bulunduran ozon ve oksijen karışımı şeklindeki gazdır. Bu karışım içinde oksijen gazı ozona göre daha kararlı elementtir, bununla birlikle ozon gazı içinde en iyi çözücü durumundadır. Ozon tedavisi kapsamında bu gaz karışımı uzman hekim tarafından belirli ölçüler oranında ve çeşitli yöntemlerle kişiye uygulamaktadır. Bu tedavi çok yönlü bir biyolojik yanıt etkisi oluşturur. Dokularda saturasyon yani oksijenlenmeyi arttırıcı özelliktedir.

Ozon gazının tedavide uygun oranda kullanılması oldukça önemlidir. Çünkü bu gazın doğru yöntemle doğru oranda kişiye uygulanmasıyla bağışıklık sistemi güçlenir, yanlış oranda kullanımı ise bağışıklık sistemini baskılayabilmektedir.

Ozon tedavisi sayesinde beyaz kan hücreleri arttırılmaktadır. Ozonun farklı konsantrasyonlarla uygulanması ile protein tarzı bazı grupların uyarılması da sağlanarak vücuda olumlu etki yapar.

Majör, minör, rektal (anüs kanalından), mesane içi ozon uygulaması, vajinal uygulama, torbalama yöntemi, kulak-burun içi uygulama gibi yöntemler çeşitli rahatsızlıklar ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek adına kullanılır.

Bu yöntemler, tıbbın her alanında tedavilere destek amaçlı olarak kullanılır.

Ozon vücuda girdiği zaman fazla olan oksijen atomu ile vücuttaki hücre zarları ile reaksiyon oluşturur, serbest radikal olan lipoperoksitler (özel bir yapı) oluşturur. Serbest radikaller zararlı olarak bilinir. Ancak bilim insanlarının bazılarına göre uygun dozda kullanımı ile faydaları da ortaya çıkar.

Ozon tedavisi, bağışıklık sistemini güçlendirmek için ciltteki lekelerin, sivilce- aknelerin tedavisinde, yaşlanma etkilerini azaltılmasında, dolaşım sistemi rahatsızlıklarında, fiziksel ağrı tedavilerinde, selülit gidermede, karaciğer iltihaplanmalarında, çölyak tarzı hastalıklarda, kronik yorgunluk yaşayanlarda, şeker hastalarında, kulak çınlamasında, bağırsak ve mide problemi yaşayanlarda tedavi veya var olan tedavileri destekleyici olarak kullanılmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Gebelik sürecinde kilo problemi

18 Mart 2020
Kilo problemi günümüzde oldukça yaygın ve hızlı ilerleyen bir problemdir. Kilo direkt olarak bizleri kısıtlarken dışarıdan görülmeyen etkileri ile insan yaşamını olumsuz yönde etkiler.

Kilo problemi (vücut ölçülerine göre normal kilosunda olmayan kadınlar) olan kadınlarda embriyo oluşumunun normal kilolarında olan kadınlara oranla daha az olması nedeniyle gebe kalma ihtimalleri de normal kilodaki kadınlara oranla azalmaktadır.

Kilo problemi günümüzde oldukça yaygın ve hızlı ilerleyen bir problemdir. Kilo direkt olarak bizleri kısıtlarken dışarıdan görülmeyen etkileri ile insan yaşamını olumsuz yönde etkiler.

Değişen dünya ile kadın modern çalışma hayatının bir parçası haline geldi ve maalesef bu çalışma tarzı insan hareketlerini belirli ölçülerde hapsetti. Çalışma ortamları günümüzde genellikle masa başı işlerde uzun saatler boyunca oturularak yapılmaya başladı. Bu durum da kilo almaya elverişli bir bünye oluşturuyor. Bu şekilde yaşayan kişiler bir de beslenme tarzı olarak düzenli ve dengeli seçimini yapamıyorsa ve hazır gıdalar tüketiyorsa her türlü yaşamsal faaliyet için risk artmaktadır.

Kilolu insanlarda yumurta döllenmesi daha azdır. Östrojen hormon seviyesi de daha azdır. Kilo hamile kadınlarda da erken doğum ihtimalini arttıran unsurlardan bir tanesi durumundadır. Canlı doğum oranında azalma görülürken düşük ihtimali de arttırır. Belirgin etkileri yanında vücut sistemleri üzerindeki etkisiyle gebelik oluşumunu da engelleyebilir.

Bu durumda gebe kalmak isteyen kişilerin ve gebelik yaşayan kadınların vücut kitle endekslerini uygun sınırlar içinde tutacak bir yaşam ve beslenme tarzı benimsemeleri hem kendileri hem de doğma ihtimali olan bebekleri için oldukça önemlidir. 

Kilo, bebek sahibi olmanıza yardım edecek tedavileri de engelleyebilir, bu yüzden öncelikle kendi isteğiniz için çaba göstermelisiniz.

Yazının Devamını Oku

Gebelikten korunmak için hangi yöntemleri kullanabiliriz?

12 Mart 2020
Doğum kontrolü için günümüzde kullanılan ve kullanımına göre belirli derecelerde koruma sağlayan yöntemler vardır. Doğum kontrol yöntemlerini cinsel ilişki yaşayan ve bebek sahibi olmak istemeyen her çiftin kullanması gerekir. Doğum kontrolü anlık hislerinizin hayatınızı etkileyecek boyutlara etki etmesine önlem almak açısından oldukça önemlidir.

Kondom (prezervatif): İnsan vücuduna uygun materyalden üretilmiş, erkek cinsel organına cinsel ilişki sırasında takılarak spermin kadın cinsel organına temasını engelleyerek gebeliği önler. Cinsel hastalıkların bulaşmanı da engelleyen ucuz bir korunma yöntemidir. Her ilişkide yeni bir kondom kullanılmalıdır.

Doğum kontrol hapı: Koruması oldukça yüksek, etkin ve kolay kullanımıyla tercih edilir. Hap çeşidine göre her gün alınanı ve 21 gün kullanılıp 7 gün ara verilen türleri vardır. %99 koruma sağlar.

Spiral (rahim içi araç)

-Bakırlı: Rahim içine doktor tarafından yerleştirilen bakır içerikli araçtır. Sperm hareketlerini engelleyen bakır iyonları içerir. Belirli süreyle değiştirilmelidir (5-10 yıl). %99 korur.

-Hormonlu: Rahim içine yerleştirilen, T harfi şeklinde, doktor tarafından rahim içine konan, progesteron hormonu içeren uygulamadır. %99,8 koruma sağlar.

Kadında tüplerin bağlanması ve erkekte vazektomi: Küçük cerrahi operasyonlar ile çocuk isteğinin kesin bir şekilde olmaması durumlarında yapılabilir. Spermin yumurtaya ulaşmasını engelleyecek tüplerin bağlanması işlemi kadınlara uygulanabilir. Erkekte ise sperm taşıyan kanallara müdahale edilebilir.

Vajinal halka: 3 haftalık ömrü olan, vajinaya yerleştirilen lastik bir halkadır. %90 korur. Hormon salgılayarak gebeliği önler.

Yazının Devamını Oku

Kadınlar dünyaya kendi güzelliğini yansıtmalı

8 Mart 2020
Umut hiç bitmesin, kadınların gülen yüzü dünyamızın en tatlı meyveleri olsun.

Acılarımız, dertlerimiz, kaygılarımız, endişelerimiz…

İnsanlık adına geçmişte yaşanan olumsuzlukları geleceğe umut yeşertecek bizleriz, kadınlar!

Günümüz modern dünyasında bizlerin aklına bile gelmemesi gerekirken kadın öfkenin, şiddetin, tacizin kurbanı durumunda.

Biz kadınlar dünyaya kendi güzelliğimizi yansıtmalıyız. Bedenimiz değil de aklımızın, ruhumuzun duyulmasını sağlamalıyız.

Ve bizler okumalıyız. Engellere okuyarak, öğrenerek, bilerek, anlatarak göğüs germeliyiz.

En önemlisi bulunduğu konumu hazmederek, maddi zenginlikten önce manevi zenginlerin farkında olmalıyız.

Unutulmamalıdır ki günümüz dünyasında internet ve sosyal medya mecraları herkesin hayatında oldukça büyük bir yer kaplamaya başlamıştır. Bu mecralarda paylaşımlarımızı insanlığın faydasına olacak şekilde ve kıvamında kullanmalıyız.

Yaşadığımız dönemin hakkını verecek zihniyette, geçmişin karanlığını aydınlığa çevirecek, bilinçli, ahlaklı, kendinden emin çiçekler yetiştireceğimiz bir dönemin başlangıcı olsun bu özel gün.

Yazının Devamını Oku

Rahim sarkması nedir, nasıl tedavi edilir?

5 Mart 2020
Rahim sarkması, vajinal duvarların komşuluğundaki mesane, rahim, kalın bağırsak oluşumlarının vajen duvarından fıtıklaşması olayıdır. Kişinin günlük yaşamındaki hareketlerini, cinsel durumunu da etkileyebilecek seviyelere çıkabilir. Rahim sarkması oldukça sık karşılaştığımız bir rahatsızlıktır.

Rahim sarkması genel itibariyle doğum yapan kadınlarda ve 30 yaşını geçmiş kişilerin yarısında çeşitli ölçeklerde yaşanmaktadır. 30 yaş altı ele alındığında oran oldukça düşmektedir.

Rahim sarkması farklı alanlarda fıtıklaşabilir ve fıtıklaştığı bölgeye göre de isimlendirilirler. Bunları ele alacak olursak;

Sistosel: Mesanenin ön duvardan fıtıklaşması

Rektosel: Vajen arka duvarına rektumun fıtıklaşması

Enterosel: Vajina duvarından geçen bağırsak fıtıklaşması

Yazının Devamını Oku

Pek çok kadının ortak sorunu: Genital enfeksiyon

26 Şubat 2020
Kadın hastalıklarında en sık şikayet adet düzensizliği ile ilgilidir. Genital enfeksiyon rahatsızlıkları ise ikinci en sık şikayet alınan kadın hastalığıdır. Peki, genital enfeksiyon nedenleri nelerdir?

Ergenlik döneminde yumurtlama ile az miktarlarda akıntı da gelmeye başlar. Bu akıntı yumurtlama gününe kadar devam eder, rengi şeffaftır, ayrıca kokusuzdur. Yumurtlamanın gerçekleşmesi ile beyaz renkte ve opak bir kıvam alır, akıntı miktarı da azalır. Akıntı renginde, kokusunda ve kıvamında anlattığımız bu özelliklerin dışında renk değişikliği (kirli beyaz, sarı, yeşil…), akıntı miktarında artış, kokusunda değişiklik ve bunlara eşlik eden yüksek ateş, yorgunluk, halsizlik ve kasıklarda ağrı oluyorsa enfeksiyon olduğu anlamına gelmektedir.

Bu tarz bir durum tespit edildiğinde hemen kadın doğum uzmanına gidilmesi tavsiye edilir. Genital enfeksiyon denildiğinde akla ilk gelen vajinal enfeksiyonlar olur. Ancak dış genital organlar, rahim ve rahim ağzı, tüpler, yumurtalıklar ve salgı bezleri de genital enfeksiyon yaşayabileceğiniz bölgelerinizdir.

Vajinal enfeksiyonları cinsel ilişki nedeniyle ve dışarıdan temas kaynaklı mantar, bakteri ve virüs kaynaklı patolojilerin oluşturduğu enfeksiyonlar olarak tanımlayabiliriz. ‘Vajinozis’ adlı durum en sık rastlanan bakteriyel enfeksiyon durumudur. Bu hastalığa çeşitli bakteriler yol açar. Bu duruma yol açan bakteriler normal vajen florasında %1 civarında bulunurken, enfeksiyonlu hastalık sırasında bin kat oranda artabilir.

Vajinal enfeksiyonlarda hastalığa neden oluşturacak dış etmenler sıkça kullandığımız duş jelleri ve kişisel temizlik ürünleri, cilt için uygun olmayan temizlik malzemeleri etkili olabilir. Bunlar hastalıkların tekrar etmesine de neden olabilir.
  

Yazının Devamını Oku

Lohusalık döneminde sizi neler bekliyor?

19 Şubat 2020
Doğumdan sonraki 4 ila 6 haftalık dönem ‘lohusalık dönemi olarak’ adlandırılır. Peki, bu dönemde yeni anneleri neler bekliyor?

Annede gebelik döneminde birçok değişiklik meydana gelir. Doğumdan sonraki bu günlerde annede meydana gelen o fizyolojik ve anatomik değişimler gerilemektedir. Anne gebelik öncesi durumuna dönmeye başlar. Lohusalıkta üreme ile ilgili organlar, anatomik anlamda gebelikten önceki duruma dönerler. Metabolik işleyiş de yine gebelikten önceki değerlerine kavuşur.

Gebelikte rahimde genişleyen damarlar bu dönemde küçülür. Rahim kasılmalar eşliğinde küçülür ve iki haftalık süreçte pelvise girer, toplam 4 haftada normal ölçülerine geri döner. Doğumun ardından ilk hafta sonra servikal açıklık kapanır.

Bebeğin memeden emmesi ile oksitosin hormonu salınır ve buna bağlı olarak rahimde kasılma ile ağrı beklenebilir. Bu kasılma ve ağrılar genel olarak doğumdan sonraki 3 gün içinde azalır.

Lohusalıkta gebelik için şekil alan rahmin iç kısmında değişimler meydana gelir. Bu değişim kırmızı renkte dökülmeyle başlar. Pembe ve 10 günlük süreçten sonra beyaz renkte dökülme ile vajinal akıntıya neden olur ve 8 haftalık boyunca devam edebilir.

Göğüslerde süt birikmesi nedeniyle memede ağrı, sertleşme, dokunmada hassasiyet belirtileri ile ‘meme angorjmanı’ hastalığı yaşanabilir. Genellikle emzirmeyen kadınlarda olur ve yaklaşık 4 hafta sürebilir. Tedavi için sık sık emzirme tavsiye edilir. Tedavi için soğuk uygulama yapılabilir, daha sıkı sütyen giyilebilir, ağrı kesici ilaçlar kullanılabilir.

Göğüsteki süt kanallarının tıkanıp enfeksiyona sebep olması ile ‘meme iltihabı’ olabilir. Ateş, titreme, memelerde hassasiyet söz konusudur. Süt kanallarını açmak için emzirme yaptırılır. Pompayla süt alınabilir ve ilaç kullanılabilir.

Ayrıca rahim iç tabakasında iltihap, septik pelvik trombeflit, nekrotizan fasit adı verilen başka hastalıklar da bu dönemde yaşanabilir ve uygun tedavileri vardır.

Yazının Devamını Oku