İki çift söz de benden

Sosyal medyada en çok konuşulanlar arasındaki yerini aldı Bursalı Berkun Oya’nın, Bir Başkadır dizisi. Hakkında olumlu ya da olumsuz düşünceler paylaşıldı. Meraklı olanlar bu düşüncelerdeki payını dağarcığına çoktan yükledi bile.

Haberin Devamı

Öncelikle ben diziyi beğenenlerdenim. Söylendiği gibi başta Öykü Karayel ve Fatih Artman ve Funda Eryiğit olmak üzere oyunculuklar çok inandırıcı. Karakterler ince ince işlenmiş.
Film izlerken, kitap okurken hep inandığım bir şey var, o da eserleri sadece yazanın anlatmak istediğiyle değil, sizin anlamak istediğinizle de şekillendiğidir. Aslında kitabın bendeki etkisine odaklanırım çokça. Kitap, film, tiyatro her ne olursa olsun bendeki duygu ve düşünceleri hareketlendiren bir şeyse, o olmuşlar sınıfına girer benim için.
Kişisel bir durum irdelemesi değil, aksine kendi gerçekliğimizin mutlaklık bataklığına düşmemesine açıklık getirmeye çalışıyorum. Kendi bakışımızı ya da eser yaratıcısının yaptığını o mutlaklıkla değerlendirmeyi yanlış buluyorum. Ortaya konulan ve sanat olduğunu düşündüğümüz eserin bizi harekete geçirmesi bence en önemli belirleyicidir. Harekete geçtikten sonra, o eser artık sizin olmuştur ve siz neresini büyütürseniz o eser sizin için odur.

Haberin Devamı

*
Örneğin Cesur Yürek, benim için özgürlüğün önemini anlatan bir eserken, kimi için Hollywood’un İngiltere’ye aba altından sopa göstermesidir.
Martin Eden, kimine göre aydın kavramına eleştirel bir yaklaşım iken, bana göre sınıfsal yerini belirleyemeyen birinin köksüzlüğünün destanıdır.
Gelelim Bir Başkadır mini dizisine. Uzun zamandır çevremde ve kafamda tartıştığım kutuplaşmaya, kendisini diğerinden farklı sanan insana, Türkiye’ye belki de ayna tutması açısından önemli. Bazıları, hakim olan sosyal ve siyasi yapının güzellemesi olarak görüyor diziyi. Yönetmenin böyle bir fikri varsa da bana geçmedi. Şeytanın ayrıntıda gizli olma haline inanırım ama siz şeytana karşı efsunluysanız, o ayrıntıda kendi kendine takılır gider bence.

*
Dizideki psikiyatrist Peri ile Meryem’in ilişkisi belirleyici elbette ama ben Hilmi’nin sözlerinin, dizinin gövdesini oluşturduğunu düşünüyorum. Toplumsal bilinçaltıdan bahsetmesi, Jung’a atıf yapılması, farklı ülkelerde doğan insanların kendilerine ait ortak bilinçaltıların olması gibi. Hilmi, filmin anlatıcısı sanki. Bireyleşme ve insanın kendini tanıması gerekliliğine vurgu yapması önemli.
Yani diyeceğim o ki, kutuplaşmayı bitirecek olan birey olmamız, kendimizi tanımamız, toplumumuzu tanımamız ve kutuplaşmadan, daha iyiyi var etmekle mümkün olur.
Hadi hepsini geçtim. Bizi bu kadar tartıştırarak diri tutması bile dizinin ortalamanın üstünde bir iş yaptığının kanıtı değil mi? Keşke böyle canlı hissedeceğimiz işler çıksa karşımıza.
Kalın sağlıcakla.

Yazarın Tüm Yazıları