Sarı alarm

51 gün sonra yaptığı toplantıda faizleri değiştirmeyen Merkez Bankası, ilk defa, artık enflasyonu ve fiyatlama davranışını ciddiye alır biçimde ‘çekirdek enflasyon göstergelerine’ atıfta bulunuyor. ‘Sarı alarm’ verdiği bu gelişmeye karşı ise hâlâ yeterince sıkı olmayan politikaya devam sinyali veriyor.

Haberin Devamı

MERKEZ Bankası, 51 günlük uzun bir aradan sonra dün yaptığı toplantıda, faizleri değiştirmeme kararı verdi.

Bu kararı açıklarken de, önceki toplantıda daha zayıf biçimde söylediği iktisadi toparlanmanın, şimdi “güç kazandığına” vurgu yapıyor. Buna bağladığı yeni cümle de, “enflasyonun bulunduğu yüksek seviyeler ve çekirdek enflasyon göstergelerine ilişkin gelişmeler fiyatlama davranışlarına dair risk oluşturmaktadır” biçiminde.

İlk defa, artık enflasyonu ve fiyatlama davranışını ciddiye alır biçimde “çekirdek enflasyon göstergelerine” atıf var.

Bunun dışında yeni bir şey söylemiyor; “sarı alarm” verdiği gelişmeye karşı “sıkı” olarak tanımladığı ama hala yeterince sıkı olmayan politikaya devam sinyali veriyor.

Oysa “sarı alarm” verdiği enflasyonu karşılayan bir duruş değil bu.


DOLARİZASYON İVMESİ
Merkez Bankası, 1 Ağustos’ta açıkladığı enflasyon raporunda; yıl sonunda enflasyonun yüzde 7.8 ile yüzde 9.6 aralığında yüzde 8.7 orta noktada tahmin ediyordu. 2018 yıl sonu tahminin orta noktası da yüzde 6.4 idi.

Aynı dönemde Merkez Bankası’nın Beklenti Anketi’nde enflasyon tahminleri 2017 sonu için yüzde 9.49 iken, bugün yüzde 9.72’ye çıktı. Nedeni de enflasyondaki bozulma.

Piyasadaki beklentiler de çoktan çift haneye ulaştı.

Yine Merkez Bankası’nın temmuz toplantısından bu yana, bozulan beklentilerin beslediği en belirgin alan olan dolarizasyonda kayda değer bir tablo var.

Yerleşiklerin mevduat bankaları ve katılım bankalarında tuttuğu döviz hesaplarındaki artış, 28 Temmuz-8 Eylül arası kısa dönemde 5.8 milyar dolar arttı. Yılbaşından 28 Temmuz’a kadar olan dönemde 16.1 milyar dolarlık döviz hesabı büyümesi ile karşılaştırıldığında kayda değer bir artış.

Yerleşikler yılbaşından bu yana 22 milyar dolarlık bir dolarizasyona meylederken, aynı dönemde yerleşik olmayanların Türkiye’ye getirdiği portföy yatırımlarının da kabaca 10 milyar dolar olduğunu not edelim. Bunun 3.5 milyar dolarlık bölümünün hisse senedi, 6.5 milyar dolarlık bölümünün tahvil yatırımı olduğu görülüyor.

Bu tablonun özeti şu; Merkez Bankası enflasyona karşı görece gevşek durduğu sürece dolarizasyon ivme kazanacak. Nitekim sessiz sedasız olan da bu.


ÜLKE HİKâYESİ YOK
Merkez Bankası da farkında ki; bugün hala bizim gibi ülkelerin lehine işleyen bir küresel finansal koşullar var. ABD’de enflasyonun, yüksek büyüme ve artan istihdama karşın hala yükselmiyor olması, sanki ileride yükselmeyecekmiş gibi bir finansal iştah tablosunu besliyor.

Bu da düşük faizle fon sağlayan ve yüksek faizle kısa vadeli yatırım yapan fon yöneticilerini, portföy kriterleri gereği yüksek getirili varlıklara yatırım yapmak zorundaki büyük fonları bizim gibi piyasalarda tutuyor.

Bu portföy yatırımlarının büyük bir çoğunluğunda “ülke hikayesi” yer almıyor. Gelişmiş ülkelerdeki enflasyonun baş göstermesiyle ya da Fed’in bilanço küçültmeye başlamasıyla bile küresel koşulların sürükleyeceği yeni bir dönemde, küresel hikaye değişecek.

Bu da portföy akımlarını terse çevirecek.

Yerleşik yurttaşların TL’ye olan güvenleri erozyona uğrarken, TL için gelenler de “ülke hikayesine” gelmiyor.

Olasılıkla Merkez Bankası, bozulan enflasyon karşısında, hem de çekirdek enflasyondaki artışa ilave olarak yeni bir kur zıplamasıyla karşı karşıya kalmak istemiyor.

Bana kalırsa ileride faiz artırmak zorunda kalacak. Bankanın tercihi olasılıkla bunu portföy akımlarının terse döndüğü bir dönemde yapmak.

Yazarın Tüm Yazıları