Eksilen portreler

Esat Tekand Ankara’nın ünlü galerilerinden Siyah-Beyaz’da açtığı ve 23 Kasım’a kadar sürecek olan “Eksilen Portreler” isimli sergisiyle başkentteki sanatseverlerle buluştu.

Haberin Devamı

Eksilen portreler

39 yıldan beri ulusal ve uluslararası platformlarda yer alan Tekand, resim ve heykel disiplinindeki çalışmalarıyla bireysel ve toplumsal bellekler üzerinden çalışmalarını üreten bir sanatçı. Tekand’ın “Eksilen Portreler” olarak adlandırdığı çalışmaları, kalın boya katmanlarıyla yarattığı portrelerden oluşuyor. Desenlerin ve renklerin üst üste binmesiyle kaotik, karmaşık bir anlatım kazanan portreler, bilinçli bir şekilde deforme edilmiş ve yüzleri belirsizleştirilmiş olarak karşımıza çıkıyor. Tekand geçmiş sergilerinde olduğu gibi “Eksilen Portreler”de de herhangi bir akımdan ve kavramdan bağımsız olarak yaratma güdüsünü gözler önüne seriyor. Yoğunlaştığı konuyu “bir düzlemin üzerinde iz bırakma” olarak açıklayan sanatçı en temelinde, resmi sadece bir düzlem olarak algılayıp resim yapma pratiğinin kendisini sorguluyor. Sanatçı, Ortaçağ Avrupası, Uzakdoğu Asya ve İslam Coğrafyası’nın minyatürlerindeki mizanpajı ve renkleri inceleyerek resmin yazı ile birlikteliğine de ağırlık veriyor.
68 yaşındaki Tekand, Danimarka Arhus Sanat Akademisi’nde çalıştıktan sonra, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni bitirmiş. Resim ve heykel çalışmalarının yanı sıra tiyatro ve sinemada pek çok sahne tasarımı ve sanat yönetmenliği de yapmış, bu alanda ödüller almış. Sanatçı “bianet”te yayınlanan bir söyleşisinde “Neden resim yaptığı?” sorusuna yanıt verirken özetle, “Sadece basit düşünmeye çalışıyorum. Boyalarla renk vermeyi, yüzeylerde iz bırakmayı ve oynamayı seviyorum (...) Resim yaparken kendini sıfırlayıp, bir nevi performans korkusu oluşturmalısın. Bu da, karanlık köşelere elini sokmak, bela aramaktır. Aksi müthiş monotonluktur ve resim heyecan verecekse yapılır. Yoksa yapılması şart değildir(...) Resim yapmak ikircikli bir süreçtir. Güya karanlık yola giriyorum ama arka tarafta ‘Bu resim satar mı?’ diyorum. Çoğunlukla bütün sanatçılar bu konuda kendimizi aldatırız. Bir yandan resimlerin satılmasını bekleriz. Bu durum da kafamızı karıştırır, kirletir” diyor.
Tekand, yolunun resimle nasıl kesiştiğine de şöyle anlatmış:
“Annem dikiş dikerken, ben de resim yapardım, diye anlatırlar ya, tipik ressam salaklığı aslında. Ama hakikaten çocukken resim yapıyordum. Ailem kültürlü olalım kampanyasına katılmış, hevesleri yarım kalmış. Plaklar bir köşeye atılmış, kitaplar okunmamış. 14 yaşında o kitaplardan tesadüfen klasik bir Van Gogh kopyası yaptım. İyiydi gibi hatırlıyorum. Tutku işte. Şimdi bu eğilimler pedagojik açıdan yönlendirilebiliyor. Bizim zamanımızda yoktu. Neye takılıyorsak gidiyorduk. Takıldıktan sonra vazgeçilmez oldu. Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi’nde seramik okudum. Akademinin hocalarını takip ettim, etraftan aldığım görgüyle oldu. Sadece resim yapma isteğim vardı. Belli disiplinler, öğretiler yoktu. Benim kuşağım okumaya pek niyetli değildi. Biz sokakta, devrimci gençlik hadisesinin içinde büyüdük. Bugün de olsa bunu tercih ederim. Bugün o yer kaybedildi. Artık sanat kartviziti olan mesleklerden biri gibi. Bu yüzden niteliği de değişti...”
Tekand’ın eserlerini görmeniz için iki hafta daha süreniz var.

Haberin Devamı

KENTTE NE VAR?

Haberin Devamı

Sergi etkinliklerini uergan@hurriyet.com.tr adresine gönderebilirsiniz. Galerilerin birçoğunda karma sergi var. Bazı galerilerdeki sergiler ise şöyle: Mustafa Ayaz-31 Aralık’a kadar (Mustafa Ayaz Müzesi/Balgat), Ahmet Yeşil-Hasan Basri-13 Kasım’a kadar (Galeri Soyut/Yıldız), Burak Erim-7 Aralık’a kadar (Grup Sanat/Hollanda Caddesi), Damla Can Koç-16 Kasım’da açılacak (Fırça Sanat/Hilal Mahallesi), Lütfü Günay-Ülkü Günay-18 Kasım’a kadar (Nurol Sanat/Kavaklıdere).

Yazarın Tüm Yazıları