Mutlu huzurlu ve Avrupalı

Edirne’ye ilk gidişinizse kendinizi bir Osmanlı başkentinde mi yoksa bir Avrupa kentin de mi hissedeceğinize karar veremezsiniz bir türlü. Sokaklarında yürürken onca yağmaya, yangına, işgale rağmen, bu kentin gerginlik kat sayısının sıfır olduğunu hissedersiniz.

Haberin Devamı

Mutlu huzurlu ve Avrupalı
Büyük yıkımlar yaşamış savaşlar işgaller görmüş geçirmiş kentler acının ağırlığını taşır. Taşımakla da yetinmez, ziyaretine gelenlere de dayatır... Edirne öyle değil, Hele Edirneli hiç! Daha önce ‘Nerelisiniz?’ diye sorduğumda ‘Edirneliyim’ diyen çok az insana rastladığımı farkettim hayatımda. Bursa’da hiç Edirneli yaşamıyor demek istemiyorum elbette; ama Edirnelilerin bana ‘Nerelisiniz’ diye sorma ihtiyacını yaşatmadıklarını kanaat getirdim bu şehre gelince. Edirne’ye meslek icabı uğrayıp da bir daha kendi yaşadığı şehre dönme ihtiyacı duymayan, Edirne’ye yerleşen birçok büyük kentliyle tanıştım aynı zamanda. Edirne benim de yaşanacak kentler listemde..

Haberin Devamı

MEMLEKETİN BATI UCU

Nereden gelirseniz gelin, ne olursanız olun Edirne’ye geldiğinizde kendinizi rahat hissedersiniz. Edirneliler sizi cesaretlendirir. Memleketin batı ucu, Avrupa bir adım ötesi, fark ettirir kendini...
Edirne’ye konaklamak üzere gidecek olursanız, ilk yürüyeceğiniz cadde muhtemelen Saraçoğlu Caddesi olacaktır. Bu cadde Edirneliyi bir anda ‘Tanımaya başlıyorum galiba’ dedirtecek derecede insan malzemesiyle yüklü bir bölge. iki tarafında dükkanlar dizili ve inanın yok, yok. Birahaneden kitapçıya, kuaförden ciğerciye, badem ezmecisinden elektronikçisine ve balıkçılara kadar her şey bu caddede. Bir sahil kasabasında göreceğinizden daha fazla taze balık satılır burada. Çoğu Karadeniz’den, İğneada’dan gelir.

SOKAKLARDA ÜÇ DİL

Edirnelinin ev tekstiline verdiği önemden, hatta mobilyacı dükkânlarının çokluğundan da bahsetmek isterim; ama sanırım mobilyacıların sayısı sınır şehri olmasından kaynaklanan bir ticari canlılığın işareti. Bu dükkânların kapılarında genellikle sınır kapısı bulunan Yunanistan ve Bulgaristan ‘dan gelen küçük ticaret erbabının konforsuz olduğu her halinden belli, gösterişsiz arabaları park ediliyor. Sokaklarında çarşısında Bulgarca, Yunanca konuşanlara günün her saatinde rastlamak mümkün.
Bir de gün geçtikçe gelişen Trakya Üniversite’sinde okumak üzere yurdun her köşesinden gelen öğrenciler var, onlar da Edirne’nin farklı rengi.

Haberin Devamı

TARİHİ ŞEHİR AYAKTA

Mutlu huzurlu ve Avrupalı
Mutlu huzurlu ve Avrupalı
Saraçoğlu caddesinin bir paralelinde maarif caddesi yer alıyor. Maarif Caddesi’nin karakteristik özelliği bir zamanlar gayrimüslimlerin yaşadığı taş evlerle, ahşap işçilikleriyle göz alan tipik Müslüman Edirne evlerinin yan yanalığı. Ben bu mahallede yaşarım. Her gittiğimde hayal kurarım, ‘hangi evde oturabilirim?’ diye... Hepsi tarihi eser; ama pek çoğu yıkılmasın diye içinde yaşayanlara hibe edilmiş izlenimi veriyor. Edirne’deki Yahudi, Rum ve Türklere ait eski eser ve evler restorasyon bekliyor. Yüzyıllar önce büyük bir özenle inşa edilmiş yapılar, şimdinin griye boyalı demir konstrüksiyon kapı ve pencereleri, perde yerine eski gazete kağıtlarıyla kaplı camları, bahçelerinde baraka kültürüyle açıklanabilecek derme çatma ondülün çatılarıyla iç acıtıcı. Oysa onlar din, dil, ırk farkı gözetilmeksizin birlikte yaşam ve hoşgörünün örnekleriydi.
Etrafta restore edilmiş örnekler de var, Geçtiğimiz senelerde bakımsız halde olan büyük sinagog restore edildi ve ibadete açıldı, kentte ibadete açık bir diğer ibadethane Bulgar Kilisesi ve kültürel faaliyetler için kullanılan İtalyan Katolik kilisesi Edirne turizmi için artı puan. Edirne’de başınızı çevirdiğiniz her yerde görebileceğiniz Osmanlı eserleri, camiler minareler ve Bursamızdaki gibi etrafı çirkin binalarla doldurulmamış Külliyeler ayrı ayrı birer huzur kaynağı. Biz Bursa için Osmanlı eserleri ile övünüyoruz ya, çok övünmeyin bence gidip Edirne’yi görün yaşayın. Sitemimde ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz.

Haberin Devamı

SOSYAL HAYAT GÜVENLİ

Edirne sosyal hayatta güvenli, insanlar kahvehanelerde uzun sohbetlere alışkın, akşamları keyif için 2 tek atanın sayısı da bir hayli fazla. Hırsızlık vakalarına az rastlandığı gibi, yaralama ve öldürme vakalarının oranı da düşük. Bence en güzel akşam yemeği Meriç nehri kenarında yenir. Hatta yemek dönüşü merkeze yürüyerek dönmeli; Meriç ve Tunca nehri üzerindeki tarihi köprülerden yürüyerek geçmeli onlara dokunmalı..

MİS GİBİ SABUNLAR

Edirne’yi tanıtacağım bir yazıda ‘tarihi’ kelimesini henüz kullanmama sebebimin, yazının akıbetini düşündükçe, son derece bilinçli bir tercih olarak algılanmasını isterim. Şimdilik hafif turistik öğelerden söz edeceğim. Bunların başında da meyveli sabunlar geliyor. Mis kokulu meyve görünümündeki bu sabunlar 17. yüzyıldan itibaren Edirne Türk kültürünün sembollerinden olmuş. Aslında daha çok orta direk bir ailenin mıknatıslı buzdolabı süslerine benziyorlar. Edirne’den döneli epey olmasına rağmen kokuları hâlâ burnumda.

Haberin Devamı

AYNALI SÜPÜRGELERİ UNUTMAYIN

Gelelim Edirne’nin evlenme geleneğinde önemli etnografik bir eşya olan aynalı süpürgelere… Süpürge; genç kızın çalışkanlığını, üzerindeki ayna ise güzelliğini simgeliyor. Aydınlık ve uğur getirmesi dileğiyle çeyizine konuyor ve yaşam boyunca saklanıyor. Sapına yerleştirilen ve ‘kabara’ denilen iri çivi ise kullananın bakire olduğuna işaret ediyor. Evde evlenecek yaşta kız varsa, bu rengârenk süpürge evin dış kapısına asılabiliyor. Bez bebekler ise aynalı süpürge ve meyveli sabunlar gibi Edirne’de çok rastlayacağımız sevimli hediyelik eşyalardan.

KARAAĞAÇ YOLUNDA TERAPİ

Aslında neresinden bakarsak bakalım Edirne dev bir mesire yeri. Karlı ve soğuk kış günlerinde bambaşka bir yüzünü ortaya çıkarsa da, bahar ve yaz ayları boyunca insanda sürekli piknik ruh hali yaratacak kadar çok yeşil alana sahip. Osmanlı padişahları da bu yüzden ve av meraklarından dolayı Edirne’ye tutku ile bağlı kalmamışlar mı? Bunun içindir ki Edirne İstanbul’un fethinden sonra başkentliği bıraktığı vakit bile Bursa gibi unutulup üvey evlat muamelesi görmemiş. Meşhur Karaağaç Yolu su, yeşil, çınar, servi, kavak ve tarih karışımı eşsiz güzellikler taşıyor. Karaağaç Yolu’nda çıkacağınız uzun bir yürüyüş pek çok terapi seansına bedel. Şehrin en huzurlu yolu kuşkusuz Karaağaç Yolu. Bu yolda insan kendini muhteşem bir fotoğrafın parçasıymış gibi algılamaktan alıkoyamıyor, attığı düşünceli adımlarının ahengine doyamıyor. Keşke her şehrin bir Karaağaç Yolu olsa...!

Haberin Devamı

İNSANLAR VE KÖPRÜLER

Mutlu huzurlu ve Avrupalı
Irmak üzerinde köprü olamayan insanlar vardır, pamuk ipliğine takılıp da düşen, yada Köprü olmaya çalışanları engelleyen. Edirne’nin Meriç, Arda ve Tunca isminde üç ırmağı var. Bu ırmakların üzerinde öyle sağlam köprüler uzanıyor ki, her biri, hayatı boyunca türlü dayanıksızlıklarıyla boğuşan insanlara güç timsali olabilecek nitelikte.
İşte asırlık kemerleriyle tarihin izlerini bugüne taşıyan Edirne köprülerinin isimleri; Meriç, Yıldırım, Fatih, Bayezid, Saraçhane (Şahabettin Paşa), Tekgöz, Gazi Mihal, Saray, Ekmekçizade Ahmet Paşa ve Ergene üzerindeki Uzunköprü. Yolunuz Edirne’ye düşmüşse eger Meriç nehri kenarındaki restaurantlardan birinde akşam yemeği yemeli, Meriç nehrinin üzerindeki köprünün hemen başındaki kafeteryada (eski karakol binası ) bir kahve içmeli doyumsuz nehir manzarası ve köprü eşliğinde keyif yapmalısınız.
Edirne’nin kendisi de bir köprü şehir . Tam altı kapısıyla Türkiye’yi Avrupa’ya bağlıyor. İstanbul’dan yola çıkarak iki saat içinde ulaşacağınız bu şehir sizi, Kapıkule karayoluyla Bulgaristan’a, İpsala karayoluyla Yunanistan’a Hamzabeyli karayoluyla Bulgaristan’a Pazarkule karayoluyla Yunanistan’a, Kapıkule demiryoluyla Bulgaristan’a, Uzunköprü demiryoluyla Yunanistan’a ulaştırabilir.

MİMAR SİNAN VE RUHSAL İHTİŞAM

Mutlu huzurlu ve Avrupalı16. yüzyılda Mimar Sinan, bütün imparatorluğu olduğu gibi, belli ki Edirne’yi de en güzel eserleriyle ihya etmiş. Defterdar Camii ile Şeyhi Camii ve tabii ölümsüz Selimiye bugün bile hem fiziki, hem de ruhsal ihtişamını koruyor. Edirne’de kimseye sormadan, kendi başınıza ayaklarınızın sizi götüreceği tek yer Selimiye Camii, Seyyar Osmanlı macuncularının, bakla falı bakan kadınların arasından geçip Selimiye’nin içine dalıveriyorsunuz.
Edirne’de Sinan’ın izlerine Meriç suyu üzerinde Mustafa köprüsünde, bu köprünün başındaki Haseki Sultan camiinde ve Rüstem Paşa Çarşısı’ndaki Ali Paşa Kervansaray’ında da rastlamak mümkün. Edirne’de kırktan fazla olduğu kaydedilen ve günümüze kadar kalan en ünlüleri Üç Şerefeli Camiinin avlusu içinde Saatli Medrese, aynı yerde Fatih tarafından yapılan Peykler Medresesi ve Selimiye külliyesi içinde caminin sağ ve solundaki medreseler. Şehirdeki birçok bedesten, kervansaray, han ve hamam camii ve imaretlere gelir sağlamak için inşa edilmiş.

SANAT VE TANRI

Şehrin ilk Osmanlı anıt yapısı Sultan Yıldırım Bayezid Han’ın vefasız oğullarından Süleyman Çelebi’nin 1403’te yapımını başlattığı, kardeşi Musa Çelebi’nin devam ettirdiği ve 1414’te sadık oğul Mehmet Çelebi tarafından tamamlanan Eski Camii, Bedesteni ve günümüze ulaşmamış medresesiyle zamanında bir külliye oluşturuyordu. Hacı bayram-ı Veli’nin vaaz verdiği kürsüsü ile ve Osmanlı padişahlarından bazılarının kılıç kuşanma merasimlerine tanıklık yaptığından dolayı bu caminin ayrı bir yeri var tarihte. Mimarı Alaattin, uygulayıcısı Ömer Bin İbrahim. Günün istediğiniz saatinde kadın erkek bir arada dua edebileceğiniz ve tıpkı çinileriyle ünlü Muradiye Camii, türbeleriyle dikkat çeken Darülhadis Camii, Gazi Mihal Camii ve de Osmanlının Balkanlardaki egemenliğinin simgesi olan Üç Şerefeli Camii gibi Tanrıyla yakınlaşmanın en güzel yolunun sanat, özen ve estetikten geçtiğini düşündürtecek kadar etkileyici bir yapı.

EDİRNE’DE CİĞER

Edirne’ye gidip de ciğer yemezseniz hata edersiniz. En güzel ciğerciyi bulmak için Alipaşa Çarşının içinden geçen yolu takip ederek Maarif caddesine bağlanan yolu izlemeniz yeterli.

ROMANLAR ‘ÇALGISIZ YAŞAYAMAZ, ÖLÜRLER’

Dünyanın pek çok yerine müzik ve oyun alanında yetenekleriyle tanınan esmer vatandaşlarımızın Trakya yarımadasında en yoğun yaşadıkları il Edirne ve çevre ilçeleri. Onlar ne iş yaparsa yapsınlar, isterse kahvede otursunlar, asıl olarak müzisyendirler. Ben onlara Sarayiçi’nde rastladım. Müthiş bir gırnata (Klarnet) showu her sene Edirne’nin simgelerinden olan yağlı güreşlerin düzenlendiği Kırkpınar’ın olduğu yerde seyretme fırsatım oldu. 3 arkadaş hemen ‘Müzisyen mi lazım?” diye koştular yanıma.
Romancanın Trakya ve Balkanlar’da konuşulan özel bir şivesini, biraz da müzisyen argosuyla birleştirerek konuşuyorlardı. Sonra korkunç bir konser verdiler bize. Müziğin içinde öylesine değişiyorlardı ki, akıl almaz bir başkalaşıma tanık oluyorduk hep birlikte. Sonra düşündüm ‘Çalgısız yaşanamaz, ölürler’ felsefesi ne kadar doğru onlar için. Bu 3 genç için bile Edirne’ye sık sık gidilebilir. Onlar önemli günlerinizde müzik yapmaya çağrılmak için Edirne’nin herhangi bir köşesinde sizi bekliyor olacaktır muhtemelen, Edirne’ninde sizi beklediği gibi.. .

Yazarın Tüm Yazıları