Göbeklitepe ve insanları

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2019 yılının Türkiye’de “Göbeklitepe Yılı” ilan edilmesinin ardından Güney Doğu Anadolu’nun en mistik yerlerinden biri olan Şanlıurfa, Göbeklitepe ile anılmaya başladı. Efsanelerin gerçekle iç içe olduğu peygamberler şehri Şanlıurfa, elbette ki sadece Göbeklitepe’den ibaret değil. Şanlıurfa’da yapılacak şeyler oldukça fazla. Balıklı Göl’ü, Halfeti’yi, Harran’ı ve Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret edebilir, sıra gecesi eğlencesine katılarak yörenin kültürünü yakından tanıyabilirsiniz. Damak tadınıza ve ruhunuza hitap edecek unutamayacağınız bir haftasonu için Şanlıurfa sizi bekliyor.

Haberin Devamı

 

Göbeklitepe ve insanları

İnsanlık tarihi adına şimdiye kadar bildiğimiz tüm bilgileri tekrar gözden geçirmemize sebep olacak, dünyanın ilk tapınağı Göbeklitepe, Şanlıurfa’ya 15 km uzaklıkta, yakınında bir köy ve etrafında koyunlar otlatılan küçük bir tepe. Başlığa “insanları da” eklememin sebebi Göbeklitepe kazı alanı yakınındaki köyde yaşayan, tarlası- koyunu olan bir çok insanın Göbeklitepe’den değil ama gelen ziyaretçilerden hayli memnun olmaları. Sakin, kendi halinde bu topraklarda ortaya çıkan, insanlık tarihi açısından çok önemli bu alanın ne olduğunu halen daha anlamış değiller ama gelen ziyaretçiler en azından şimdlik onların dikkatini çekiyor ve utanarak da olsa poz vermekten kaçınmıyorlar.
Sözün özü ; Güneydoğu Anadolu’da ücra bir tepede sessizliği bozanlar otobüsler dolusu turistler. Genellikle Türkler, bazen de Avrupalılar. Son teknoloji otobüsler virajlı, özensizce asfaltlanmış yoldan bayıra kadar zorla ilerleyip, taştan bir girişin önüne savaş gemileri gibi yanaşıyor. Ellerinde plastik su şişeleri ve fotoğraf makinalarıyla ziyaretçiler dışarı akın ediyor ve insanlık tarihini, günümüzden tam 12.000 yıl önce inşa edilmiş Göbeklitepe’yi beyin kıvrımlarında çözmeye çalışıyorlar.

Haberin Devamı

Göbeklitepe ve insanları

Arkeolojik olarak Çanak Çömlek Öncesi Neolitik A Dönemine (M.Ö 9.600 – 7.300) ait olan Göbeklitepe’de, bir tepe üzerine inşa edilmiş çok sayıda yuvarlak biçimli yapı bulundu. 1995 yılında arkeolog Prof. Klaus Schmidt tarafından Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün desteğiyle başlayan kazılar sonucu elde edilen verilere göre bu yapılar yerleşim amaçlı kullanılmamışlar. Göbeklitepe’de bulunan henüz sadece altı tanesi gün ışığına çıkarılmış, toplam 20 adet olduğu belirlenen bu üzeri açık yapıların dini amaçlı yapılmış olduğu biliniyor, yani bu yapılar dünyanın ilk tapınakları. Taş devrinden kalma bu tapınakların yapılış biçiminde ortak bir özellik göze çarpıyor, T biçiminde sütunlar ile çevrilmiş bu tapınakların merkezinde iki T biçiminde sütun karşılıklı olarak yer alıyorlar.

Haberin Devamı

SOYUT SEMBOLLER DE VAR

Arkeologlar boyları 3 ila 6 metre arasında değişen bu T biçimindeki sütunların stilize edilmiş insan tasvirleri olduğunu düşünüyorlar. Bunun sebebi T biçimindeki sütunlarda görülen kol ve el tasvirleri. Ayrıca bu sütunlar üzerine işlenmiş hayvan tasvirleri ve soyut semboller var.

Boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, turna ve yaban ördekleri en sık görülen hayvan tasvirleri. Taşlar üzerine kazılan bu hayvan tasvirlerinin yanında üç boyutlu kabartma şeklinde yapılan başka betimlemeler de bulundu. Bunlardan en önemlisi T biçimindeki sütunun yan tarafından aşağı doğru iner biçimde tasvir edilen aslan kabartması.

Göbeklitepe’ nin günümüze bu denli mükemmel olarak korunmuş şekilde kalması da arkeologları şaşırtan bir diğer konu. Yapılışından yaklaşık bin yıl sonra onlarca ton toprak ve taş ile tamamıyla gömüldüğü bilinen Göbeklitepe’ nin niye gömüldüğü de cevabı bilinmeyen sorular listesinde yer alıyor.

İlkel el aletlerinden başka bir aletin olmadığı bu dönemde sütunların nasıl taşındığı ve dikildiği arkeologlar tarafından henüz çözülemedi. İnsanlığın avcı toplayıcı döneminde yerleşim ve tarım kavramlarından çok uzak olduğu 12.000 yıl öncesinde bu yapıların nasıl tasarlandığı sorusu da henüz cevaplanmadı. Belki tüm bu sorular cevap bulduğunda insanlık tarihi yeniden yazılacak.

Haberin Devamı

Göbeklitepe ve insanları

BİR SİSTEMLERİ VAR MI?

Göbeklitepe’deki tapınakları tasarlayanlar ve inşa edenlerin kim oldukları hala kesin olarak bilinmiyor. Bazı arkeologlar avcı toplayıcı olan bu topluluğun şamanik bir düzende organize olduklarını tahmin ediyorlar, yani tüm bu düzenin ardında şaman bir din lideri var. Ancak diğer bir görüş şaman liderlerin daha çok Antik Mısır’dan bildiğimiz özel bir rahip sınıfına dönüşmüş olduğu yönünde. Bu görüş bugüne kadar bilinen bilimsel verilerden çok daha önce toplumsallaşmanın gerçekleştiğini, insanların hiyerarşik düzende belirli sınıflara göre organize olduklarını ortaya koyuyor. Boyları 3 ila 6 metre arasında değişen T biçimindeki sütunların taşınıp dikilme işlemlerinin de bu organizasyon sonucu gerçekleştiği tahmin ediliyor. Yani her işlem için belirli bir grubun çalıştığı ve idareci rahiplerin tüm topluluğu ve aynı zamanda törenleri yönettiği bir sistem olasılığı öngörülüyor. Bazı arkeologların tezi ise Göbeklitepe’nin ölü gömme yeri olduğunu öne sürüyor. Her ne kadar şimdiye kadar ölülere ait kemikler bulunmasa da zeminin altında ya da henüz kazılmamış duvarların arasında kalıntılar olma ihtimalinden söz ediliyor. Bu görüş Göbeklitepe’de yapılan tüm ayinlerin ölü gömme töreni olduğunu ve bu törenler sebebiyle büyük bir grubun bir araya geldiğini savunuyor. Göbeklitepe ile ilgili soruların cevapları henüz tam olarak verilemiyor, her geçen yıl yapılacak yeni kazılar ve bu kazılarda bulunacak yeni malzemeler ile insanlık tarihi biraz daha aydınlanacak. Belki de bu yeni bulgular kendimiz hakkındaki düşünme biçimimizi tamamıyla değiştirecek.

Haberin Devamı

TAPINMA İÇGÜDÜSÜ

Bir zamanlar kentlerin kuruluşuna önce tarım, sonra da yazı, sanat ve dinin yol açtığını varsayıyorduk. Türkiye’de, Göbekli Tepe’deki dünyanın en eski tapınağı bugün uygarlığın ilk kıvılcımlarının kaynağında tapınma içgüdüsünün yattığını gösteriyor.

Göbeklitepe ve insanları

Arkeologlar halen Göbekli Tepe’de kazı yapıyor ve buranın anlamı üzerinde tartışıyor. Bildikleriyse bu sahanın türümüzün tarihine dair eski fikirlerimizi altüst eden bir dizi beklenmedik bulgudan en önemlisi olduğu. Daha 20 yıl önce pek çok araştırmacı, Neolitik Devrim adıyla anılan kritik geçiş döneminin ne zaman, nerede ve yaklaşık olarak hangi sırayla gerçekleştiğini bildiğini sanıyordu. Ki bu geçiş dönemi tarımın doğuşuyla sonuçlanmış ve Homo sapiens’i birbirinden kopuk avcı-toplayıcı topluluklardan çiftçilik yapılan köylere, oradan da tebaasının emeğini yöneten, zaferlerini yazıya döken kralları ve rahipleri, büyük tapınak ve kuleleri olan, teknolojik açıdan gelişmiş toplumlara taşımıştı. Ancak son yıllarda başta Göbekli Tepe olmak üzere pek çok yeni keşif, arkeologları yeniden düşünmeye zorluyor. Ve siz, eğer bir gün buraya yolunuz düşecek olursa , gitmeden önce hazırlık yapmanızda fayda var..Ruh, beyin ve bilgi olarak..

Haberin Devamı

Göbeklitepe nedir? Neden önemli?

Tarih boyunca kültürel evrimimiz hepimizin bildiği gibi şu şekilde gerçekleşti; Tarım yerleşik hayata geçmemize, dini öğretiler geliştirmemize ve ibadet yerleri inşa etmemize imkân tanıdı. Küçük yerleşimler şehirleri, şehirler ise güçlü medeniyetleri oluşturdu. Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün desteğiyle süren kazılardan elde edilen bulgulara göre, Göbeklitepe bu ezberi bozuyor. Göbeklitepe, kültürel evrimin tarımdan önce gerçekleştiğini adeta ortaya koyuyor. Bunu tetikleyen şey ise elde edilen bulgulara göre din unsuru. Günümüzden tam 12.000 yıl önce inşa edilmiş Göbeklitepe’deki kalıntılara göre aynı çatı altında toplanmak için önce ibadet yeri yapılmış. Sonrasında ise tarım hayatına uzanan yepyeni bir süreç başlamış. Göbeklitepe’de yapılan kazılar sonucu elde edilen bulgular, medeniyetlerin oluşmasına neden olan şeyin tarımdan önce din olduğunu ispatladı. Bildiğimiz sıralama da değişmiş oldu. T

Göbeklitepe’yi kim yaptı?

Kalıntılar arasında insanların yediği etten arta kalan birçok yabani hayvan kemiği, taş parçası, taş aletlerin yapımı ve kullanımından kalan molozlar var. Alan gösteriyor ki burayı inşa edenler, o dönemde yaşayan taş baltalı avcı ve toplayıcılar. Yani Göbeklitepe, tarım öncesi bir topluluğun eseri. Bu insanlar, sandığımız gibi ilkel değil tam aksine oldukça bilinçli ve mühendislik bilgisi olan topluluklar.

Avcı ve toplayıcılar aynı zamanda beklenmedik düzeyde bir organizasyon yeteneği, örgütlenme kapasitesi olan insanlar. Kazılarda bulunan bir dikili taşı taşımak için 50 insan gücüne ihtiyaç duyuluyor. Bu kalıntılar arasında insanların yediği etten arta kalan birçok yabani hayvan kemiğinin bulunması bu alanda yemek şölenlerinin düzenlendiğini gösteriyor. Bu durum çok sayıda topluluğun burada olduğunu ispatlıyor. İnsanlığın Göbeklitepe’deki gibi bir yapıyı inşa edebilmesi için yerleşik bir yapıda olması gerekiyor. Ancak kazılarda beslenme, barınma gibi ihtiyaçlara yönelik bulgulara rastlanmıyor. Bu toplulukların burada günlerini taş çıkartmak, sütunlara şekil vermek için zaman harcadığı ve sonrasında yerleşim yerine gittiğini gösteriyor. Bu yerleşim yeri ise büyük bir olasılıkla Şanlıurfa. Şanlıurfa’da Taş Devri’ne ait bulunan heykeller de bunu ispatlar nitelikte.

Bulgular ne anlama geliyor?

Göbeklitepe, dairesel formdaki yapılardan kare şeklindeki yapılara kadar büyük bir ibadet alanı. Burada toprak altında tespit edilenlerle birlikte 20 adet ayrı ibadet alanı bulunuyor. Şimdiye dek süren kazılarda ortaya çıkan ibadet yerlerinin merkezinde iki büyük dikilitaş yer alıyor. T biçimindeki dikilitaşların her biri ortalama 6 metre yüksekliğinde ve 40 ton ağırlığında. Arkeologlar, sütunların stilize edilmiş insan tasvirleri olduğunu savunuyor. Öyle ki, sütunlarda yüz motifi olmasa bile o zamanlarda insanların giydiği peştemaller bu taşlara resmedilmiş. Bir diğer görüş ise yüz motifi olmamasından dolayı sütunların resmedilmiş ilk tanrılar olabileceği. Bu taşlar, bu doğrultuda Göbeklitepe’nin dünyanın en eski ibadet yeri olduğunu yeniden kanıtlıyor. Bu dikilitaşlar aynı zamanda yırtıcıların ağırlıkta olduğu muazzam hayvan figürleri ile bezeli. Yüksek rölyeflerdeki hayvan figürleri birer muhafız gibi resmedilmiş. Bu muhafızlar, dikili taşların muhafızları gibi düşünülüyor. İnsanlığın gelişiminin bir dönüm noktası olan Göbeklitepe’teki sütunlar ve oymalar insanlığın tabiat karşısındaki yeni konumunu da ortaya koyuyor.

Göbeklitepe Neden yapıldı?

Bazı uzmanlar Göbeklitepe’nin ölülere adanmış bir ibadet yeri olarak yapıldığı düşünüyor. Dairesel odalar, kazılarda bulunan kapı ise yeraltı dünyasına açılan kapıları temsil ediyor. Bu olağanüstü ibadet yerini kuranlar daha sonra bu alanı gömüyor. Yıllar içinde zirai gelişim sırasında değişikliğe uğrayan alana küçük binalar yapılıyor. Çiftçilikle geçinmeye başlayan topluluklar atalarının değer yargılarını hiçe saymış ve bu alanı bilerek kapatmış olabilirler.

 2021 UMUDU

2019 “Göbeklitepe Yılı” ilan edildikten sonra bölge geçen yıl turizmde altın çağını yaşamıştı. Ziyaretçi sayısında önemli artış yaşanan ören yerinde, 2019’da 412 bin 378 kişi ağırlanarak rekora imza atıldı. Koronavirüs salgını nedeniyle 2020 yılında yaklaşık 3 ay ziyarete kapalı olan Göbeklitepe, Kültür ve Turizm Bakanlığının sanal müze uygulaması kapsamında salgın sürecinde en fazla ziyaret edilen ören yeri de oldu.
Göbeklitepe, 1 Haziran’da başlayan normalleşme süreciyle konuklarını maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına uygun bir şekilde ağırlamaya başladı.
Yaklaşık 3 aylık bir aradan sonra kapılarını yeniden ziyaretçilerine açan Göbeklitepe’yi ilk başlarda günlük 70-80 kişi ziyaret ederken bu sayının eylül-ekim aylarında hafta içi yaklaşık günlük bin, hafta sonları ise 2 binlere ulaşması 2021 için yeni bir rekor umudunu yeşertti.

Göbeklitepe ve insanları

SALGINA RAĞMEN İLGİ

Şanlıurfa İl Kültür ve Turizm Müdürü Aydın Aslan, salgın sonrası turizmde bir canlanma beklediklerini söyledi. Yabancı turistler dahil şehre gelen tüm misafirlerin kenti ve Göbeklitepe’yi ziyaret ettiklerini anlatan Aydın: “Günlük ziyaretçi sayımız 2 binlere kadar ulaşabiliyor. Bu anlamda ümitliyiz. Virüs salgını olmasına rağmen Göbeklitepe’ye olan ilginin her geçen gün arttığını görüyoruz. 2021 yılının rekor olacağını düşünüyoruz” dedi

RUSLARI BEKLİYORLAR

Şanlıurfa Bölgesel Turist Rehberleri Odası Başkanı Müslüm Çoban ise “Göbeklitepe Yılı” ilan edilen 2019 yılında ziyaretçi sayısında rekor kırıldığını belirterek; virüs salgınının Göbeklitepe turizmini de etkilediğini vurguladı; “Hem Rusya’dan hem Rusça konuşan turistleri ağırlamak istiyoruz. 2020 yılında salgından dolayı 2019’un sayılarına ulaşamayız ama 2021 için umutluyuz. İnşallah şartlar da iyi giderse 2021 yılında rekor kıracağımızı düşünüyorum” dedi.

 

Yazarın Tüm Yazıları