En büyük sorun yolcularda

Kimse kırılmasın. Biz yolcular kuralların bir kısmına uyuyoruz. Bu bulaşıcı virüsten elbette korkuyoruz. Ama yine de görevlileri geçince maskeleri indiriyoruz. Her yeri elliyoruz. Daha az el yıkıyoruz. Havalimanında terminal işletmecileri tüm tedbirleri kusursuz almışlar. Havada uçakların içi tertemiz. 3 dakikada bir değişen ve hepa filtreden geçen hava neredeyse kaynak suyu gibi saf ve temiz.

Haberin Devamı

Gökyüzünde başımıza pandemi ile ilgili bir şey geldiğinde kusuru kimsede bulmayalım. Havayolu yolculuğu bence hâlâ en güvenli yolculuk. Uçakların içinde oturduğumuz koltuklar arasında sosyal mesafe olmasa-olamayacaksa da tehlike az. İyi haber. Bir uçakta virüs alma-kapma oranı 4 binlerden 7 binde birin üzerine kadar çıktı. MIT yani Amerika’daki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün araştırması böyle.

En büyük sorun yolcularda

Kısa bir uçuşla olup bitene bakayım dedim. THY sitesi uçuyor. Yolcu az, uçuş az. Bilet almak için giriyorum. İzmir gidiş-geliş 465 lira. Alıyorum, ekonomi koltuğu gidişte 7C dönüşte 5C. Bagaj yok. Gidiş saat 11.00’de dönüş 15.10. Gidiş TK 2320 uçak B737-800 dönüş TK 2325, uçak Airbus 320-200 günlerden cumartesi.

Haberin Devamı

HAVALİMANINDA MASKE ÇENE ALTINDA

Kalkıp İstanbul Havalimanı’na gidiyorum. En dış kapıda biletimi soruyorlar. Telefondan gösterip, hijyen sağlayan bir sıvıya batmış paspasa basıp geçiyorum. Ben görmüyorum ama ateşim ölçülüyor. Yolcular geliyor. Hepsi maskeli. Olmayanı içeri bırakmıyorlar. Kapıda maske satış otomatları var. Kapıdan içeri girenlerin en az üç-dördü hemen maskeyi burun altına çekiyor. Fotoğraf için cep telefonumu doğrulttuğum da hemen maske burun üstüne çıkıyor. Herkes uzmanlaşmış. Yüzümde koca bir siyah maske var. İyi cins yine kaşıntı yapıyor. Çıkarıp atmak geliyor içimden ama yapmıyorum tabi. Güvenlikten geçiyorum. Burada zaman zaman sosyal mesafe bozuluyor. Uyarılar geliyor. Salonda anonslar zaten çınlıyor. Şöyle durun böyle durun, hayatını heba etmeyin gibisinden ama elbette nazikçe. Üstümdekileri koyduğum kutular cihazın diğer yakasından çıkar çıkmaz görevli boşalan kutusu alıp dezenfekte ediyor. Sorun yok. Ardından ikinci kontrol. Yine maskeler yüzde. Hijyen sıvılarını kullananlar azalmış. Önlerinden geçip gidiyorlar. İstanbul Havalimanı ana salona geçince maskeler çeneye kadar iniyor. Daha çok boyun bölgesine hakimiyet kayıyor. Ama oradan nefes almıyoruz tabii. Uçağa gidene kadar bu oyunlar sürüyor. Her yer elleniyor, her şey tutuluyor. Elbette herkes değil. Ama ortalık bal dök yala. Tertemiz. Korona yine de ve elbette bir yerlerde pususunu sürdürüyor.

UÇAĞA ÇAĞRI

Haberin Devamı

F3 B kapısındayım. Yine ateşim ölçülüyor. Sürekli anonslarla yolcular bölüm bölüm uçağa alınıyor. Anonslar zarif. Sabrımız için teşekkür ediliyor. Yine de sosyal mesafe görevliyi geçip köprüye girince bozulmaya başlıyor. Ama biz yolcular çok sabırsız . Bir de bu korona denen şeye çok kızıyoruz besbelli. Uçak kapısından yığılmaya izin vermiyorlar. İçeri giriyorum. Koltuğuma oturuyorum.

En büyük sorun yolcularda


UÇAKTA TARTIŞMA ORTAMI

Mesleki bir çekim herhalde. Önce 6A koltuğundaki hanımda sorun çıkıyor. Köpeğini kutusundan çıkarıp kucağına almış. Kabin ekipleri geliyor. ‘olmaz’ deniyor. Yerden TGS görevlisi çağırılıyor. Ama kadın yolcu ‘Ben Dalaman’a böyle gidiyorum’ deyip diretiyor. Sinirle TGS görevlisine ‘Senin adın ne ‘diye bağırıyor. Böyle zarif bir insan görmedim. Hiç ses tonunu bile yükseltmeden görevli adını söylüyor. Kabin görevlileri geliyor. Sonunda köpek kutuya alınıyor. Kutunun ön koltuğun altına konması gerekiyor. Kadın yolcu ‘Gelin koyun ‘diyor. Pencere kenarında oturuyor. Yanındaki hamile yolcu ve eşi kalkıyorlar. Görevli köpek kutusu yerleştiriyor. Hemen bir ön karşı sıramda yani 6 D’de bir yolcu. Koca bir sırt çantası ile geliyor. Çanta sırtından büyük. Kurallar gereği aşağı verilmesi lazım. Atlatmış gelmiş. Kabin ekibi çantayı alıp aşağı vermek istiyor. Uzun bir tartışmadan sonra çanta alınıyor. Uçak 4-5 dakika gecikiyor. Kabin memurları maske indirenlerle boğuşuyor. Uçağın emniyet videosunu oynatacak sistemi arıza yapmış. Kabin memurları manuel yapıyorlar. Yani ortaya çıkıp anlatıyorlar. Cümleleri ilgisiz yerlerinden bölüyor ama toparlıyor. En önemli uyarı, bir terslik olursa başınızın üstünden düşen oksijen maskelerini takmadan önce yüzünüzdeki maskeyi çıkarın denmesi.

Haberin Devamı

En büyük sorun yolcularda
Silah teslim noktasında yoğunluk dikkat çekiyor.

TERMİNALDE SOSYAL MESAFE YOK

Kısa pistten kalkıyoruz. Öyle uzun taksiler yaşamıyoruz. Uçaktan öndeki yolcular kalktıktan sonra kalkıp iniyoruz. Adnan Menderes görevli kaynıyor. Birbirine yapışanları ayırıyorlar. Maskeler aşağı yine burun altına iniyor. Ama dudaktan aşağıda fazla düşmüyor. Terminal yine pırıl pırıl. Hijyen ve sosyal mesafe standartları maksimum. Adnan Menderes iç hatlar dışında bina altında kantinde bir şeyler yiyorum. Zaman çabuk geçiyor. Gidip salona geçiyorum. Kurallar aynı, yolcular farklı. Yine her fırsatta sosyal mesafeler bozuluyor. Uçağa binerken bir hizaya giriliyor. Sonra uçak kalkarken kabin ekipleri yerlerine gidince maskeler yine biraz aşağı çekiliyor. Kimi yüzünü pencereye dönüp gizliyor. Kimi aksırmamak, öksürmemek için belli ki kendini kasıyor. Ama görüyorum ki bizi zap etmek giderek güçleşiyor. Uçaklar açığa park ettiğinde otobüslerde sosyal mesafe kalmıyor. CIP salonlarından gelişlerde de öyle.

Haberin Devamı

SONUÇ: SUÇ BİZDE

En büyük sorun yolcularda

İki uçuşta gördüğüm bütün suç biz yolcularda. Herkesin tuhaf bir şekilde acelesi var. COVID-19’un hiç acelesi yok. Yayıldıkça yayılıyor. Dünyanın her yerinden bir batıp bir çıkıyor. 2’inci dalga gelirse havacılık da yerle bir olacak. Kendimizi iyi korursak belki atlatırız. Dünyada durum kötü. Rusya kapalı. Avrupa bize bakmıyor. Amerika bütün kıtada sorun büyüyor. Uzakdoğu da korona hortluyor. Ortadoğu karmaşık. Ben bu satırları yazarken İran ve Afganistan uçuşları yeniden askıya alındı. Neyse İstanbul Havalimanı’ndan çıkıyorum. O da ne. İnsanlardan bir duvar örülmüş. Dip dibe, Yan yana. Arada sosyal değil nefes alacak mesafe yok. Oradan yarınlar çok zor görünüyor.

Haberin Devamı

YUKARININ YÜKÜ KABİN EKİPLERİNDE

En büyük sorun yolcularda

Hiç tartışmam. Yerdeki sağlık görevlilerin cesurca yaptıkları işi bir başka şekliyle gökyüzünde kabin ekipleri yapıyor. Korona vurgununu yemiş havacılık sektörünün en fazla virüs tehdidi ile karşı karşıya olan sınıfı kabin ekipleri. Her gün onlarca yolcu ile muhatap oluyorlar. Evet, ikram yok denecek kadar az ama sürekli gözleri yolcunun üzerinde. Uçağa girişten, çıkışlarına kadar yolcunun başta sosyal mesafe olmak üzere kurullara uymaları için oluşturdukları zerafet zincirinde boğuşup duruyorlar. Eski alışkanlıklarından vazgeçmeyen yolcular neredeyse sürekli bir şeylere itiraz ediyorlar. Tek tek ikna edilmeye çalışılıyor. Kimi maskesini indiriyor, kimi tuvalet önünde birisi beklerken kalkıp gidip hemen onun yanı başında beklemeye koyuluyor. Kimi yerinden şikayet ediyor, kimi yanındaki yolcudan. Kabin ekipleri koşuşup duruyorlar. Bu arada uçakta bir başka uçuşta görev almak için pas giden kabin memurları var. Ekonomide ayrı bir yerde değil. Yolcularla yan ya oturuyorlar. Bu da insana bir başka bir rahatlık, güven veriyor. Bütün kabin ekiplerinin maskeleri yüzlerinde, tebessümlerini yine de fark ediyoruz. Ne çok teşekkür etsek azdır.

HÜZÜNLÜ BİR FOTOĞRAF

Uçuşları gösteren ekranlarda hâlâ pandemi başlangıcına yakın karanlıklar var. İç hatlar bölümlerinde uçuşlar birbiri ardına sıralanmış. Ama dış hat uçuşları buharlaşıp yok olmuş. Hâlâ müthiş bir boşluk var. Çok hüzünlü.

En büyük sorun yolcularda


O boşluklar Türk turizminin de can damarının ışıkları olacaktı. Ama yoklar. Ne gelen var ne giden. Yurtdışı uçuşları açıldı ama İstanbul Havalimanı’nda iç-dış hat toplam yolcu 30 bini geçmiyor. Oysa şimdilerde 170-180 binleri hatta 200 bin de geçmiş olması gerekiyordu. Ortalama günlük uçak iniş-kalkış sayısı 1300’lerin üzerindeydi. Şimdi tahliye uçuşları ile günlük inip-kalkan uçak sayısı 400’ü geçmiyor. Geçemiyor. Hani ikide bir haberler çıkıyor. ‘Avrupa’daki en fazla uçuş bizde’ gibisinden. Doğru ama yoklukta o kadar az ki, insanın inandığı halde sevinesi gelmiyor. İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda da durum öyle. Günlük gelen-giden yolcu sayısı 14 bini geçmiyor. Koca havalimanı yolcularını bekliyor. Uçuş panolarındaki hüzünlü karanlık sürüyor.

Yazarın Tüm Yazıları