Sorallar olarak sektörü ele geçireceğiz

Hande Soral, televizyonlara “Diriliş Ertuğrul”un İlbilge Hatun’u olarak döndü. Çekimlerde rolü gereği dörtnal at süren, ağır kılıçlar sallayan, haliyle fiziksel anlamda bugüne kadarki en zorlu sınavını veren Soral ile dizinin setinde bir araya geldik. Hem projeye dahil olma sürecini hem de Soralların sektörü nasıl ağır ağır ele geçirmeye başladığını konuştuk.

Haberin Devamı

◊ Hayırlı olsun, siz de “Diriliş Ertuğrul” ekibindeymişsiniz artık.

- Çok teşekkür ederim, evet artık bu ekibin bir parçasıyım.

◊ Hikayeye beşinci sezonda katıldınız. Daha önce hiç “Bu dizide ben de olsaydım” demiş miydiniz? Öncesinde diziyi takip ediyor muydunuz?

- Çok ciddi bir reyting’i olduğu için en baştan dikkatimi çekmişti. “Bu kadar ilgi çekecek, izlenecek ne yapıyorlar acaba” diye merak edip baktım. Daha ilk izlemede bu ilgiyi neden hak ettiklerini anladım. Devamında da denk geldikçe takip ettim.

◊ Peki neymiş bu kadar izlenmesini sağlayan?

- O kadar gerçek, o kadar güzel çekilmiş, o kadar iyi kurulmuş bir hikaye ki...

◊ Ama sonuçta bir dönem dizisi. Bu türe ilgi duymayanları yakalayamayabilirdi.

- Öyle ama sadece tarihteki bir dönemi anlatıyor gibi görünse de aslında içinde her şey var.

◊ Mesela?

Haberin Devamı

- Entrika da var, aşk da, aile de, büyük çatışmalar ve savaş da. Bir de hiçbir şeyden kısılmadan yapılmış bir iş. İşte o yüzden ilk izlediğim andan beri “Diriliş Ertuğrul” neden bu kadar izleniyor biliyordum. Bu işe sahip çıkan çok güzel bir de seyirci kitlesi var zaten.

◊ Yanılmıyorsam bu seyirci kitlesi sadece Türkiye’den değil.

- Değil tabii. 85 ülkede izleniyor, dile kolay. Haliyle izlenme sayısı da inanılmaz rakamlara ulaşıyor. Tabii bu ilginin karşılığını vermek için bütün ekip ciddi bir hazırlık sürecinden geçiyor.

◊ At binmeyi, kılıç kullanmayı öğrenmek, ciddi iş tabii...

- Aslında sadece fiziksel eğitimden söz etmiyorum. Olay sadece iyi at binmek, kılıç sallamak değil. O dönemin tarihine dair öğrenmen gerekenleri anlatıyorlar, kaynaklar gösterip hepsini okumanı istiyorlar.

◊ E bu durumda siz geçen yazı tamamen bu hazırlıklarla geçirdiniz demektir.

- Yok, bende istisnai bir durum var.

◊ Ne gibi? Teklif geldi, kabul ettiniz ve kendinizi sette mi buldunuz?

- Öyle de değildi ama benimki çok sıkıştırılmış bir program oldu.

◊ Tatilden mi taviz veremediniz?

- (Kahkaha atıyor) Yok canım, olur mu öyle şey. Ben son anda dahil oldum projeye. Teklif geldiğinde çok da şaşırmıştım. Gerçi teklif gelmeden önce dizinin fan grupları benim adımı anmaya, “Hande Soral ‘Diriliş’te” diye yazışmaya başlamıştı ama.

◊ Şaka mı bu?

Haberin Devamı

- Yoo çok ciddiyim. Benim haberim yokken onlar sosyal medyada bunu dillendirmeye başladı. Bense hiç ihtimal vermiyordum.

◊ Meğer yerin kulağı varmış, onlar sizden erken öğrenmiş!

- Aynen öyleymiş. Demek bu rol benim kısmetimmiş. Nasıl oldu, ne şekilde oldu inanın bilmiyorum.

◊ Ve siz “Yok canım ne ‘Diriliş’i” derken teklifle çıkageldiler.

- Ve beni çok mutlu ettiler (gülüyor).

Sorallar olarak sektörü ele geçireceğiz

İLBİLGE’NİN ERTUĞRUL’DAN ETKİLENMEMESİ MÜMKÜN DEĞİL

◊ Dizinin takipçileri sizi daha sadece bir bölüm izledi. Henüz denk gelmemiş olanlar için canlandırdığınız karakterden biraz söz eder misiniz?

- Umuroğulları’nın kızı İlbilge Hatun’u oynuyorum. Beni projenin büyüklüğü ve bunca zamandır devam etmesi kadar bu karakter de etkiledi. “Evet” dememde büyük etkisi var yani.

Haberin Devamı

◊ Nasıl bir karakter ki?

- İlbilge çok iyi kılıç kullanan, savaşçı, ciddi ciddi tuttuğunu koparan bir kadın. Gerçi o dönemde bütün kadınlar çok sağlam.

Gözleri hiçbir şey görmüyor, kendi vatanları, aileleri ve obaları için her şeyi göze alabiliyorlar. Bir kadın-erkek ayrımı da yok aslında o dönemde. Her işi kadın da yapıyor erkek de. Erkekler savaşa giderken “Kadınlar dursun” demiyor.

◊ Aşk olur mu dersiniz? İlbilge kılıcını bir yana bırakıp sevdiğinin elini tutar mı acaba?

- Henüz öyle bir şey yok. Yani şimdilik.

◊ Gizemli konuşuyorsunuz, var bir bildiğiniz bence...

- Henüz çok dillendirilmiyor ama... İlk bölümde Ertuğrul’un bakışlarından bir şeyler sezildi gibi. Kaldı ki İlbilge’nin Ertuğrul’dan etkilenmemesi gibi bir ihtimal de olamaz.

◊ O neden?

Haberin Devamı

- Çok güçlü bir adam, çok güzel bir baba, çok eşitlikçi bir lider. O yüzden bunların hepsini bir arada gören İlbilge’nin etkilenmemesi mümkün değil gibi geliyor bana.

O KILIÇ SAHNESİNDE ALTAN’DAN YARDIM İSTEDİM

◊ Madem konu Ertuğrul Gazi’ye geldi, sorayım. Engin Altan Düzyatan nasıl bir rol arkadaşı? Enerjiniz tuttu mu?

- Altan benim çok eski arkadaşım zaten.

Daha Altan bu proje için görüşme aşamasındayken konuştuk. “Gel beraber oynayalım. Çok güzel olur” demişti. Gerçekten de birlikte oynamaktan çok keyif alıyoruz. Set aralarında da çok eğleniyoruz.

◊ Kadroya son dahil olan sizsiniz. O döneme ayak uyduramayıp da yardım istediniz mi hiç?

- Tabii canım. Ekipten çok şey öğrendim, hâlâ öğreniyorum. Mesela bir sahnede ciddi zorlandım.

Haberin Devamı

◊ Nasıl bir sahneydi o?

- Kılıcı bir hamlede kınına yerleştirmem gerekiyordu, bir türlü yapamıyordum.

Altan’a söyledim, yardım etti, sorun kalmadı. Takıldığım konuları ya da telaffuzundan emin olamadığım kelimeleri de ona soruyorum.

9 YAŞINDAYKEN KENDİ ÇAPIMDA BİR SEYİRCİ KİTLESİ EDİNMİŞTİM

◊ Oyunculuğa başlamanız biraz tesadüf eseri olmuş. Ya oyuncu olmasaydınız?

- En başından beri aklımdan geçen tek şey oyuncu olmaktı.

◊ “Çocukluğumdan beri” klişesi gelecek.

- Klişe değil, gerçekten çocukluğumdan beri oyuncu olmak istiyordum. Bunun için 8-9 yaşında eğitim almaya başladım. Sadece başlama noktasına doğru ilerlerken kulağımı biraz tersten tutmuş gibi oldum, o kadar.

◊ Ne eğitimi aldınız o yaşlarda?

- Her hafta babam beni konservatuvarın çocuk bölümüne götürürdü. Cumartesi, pazar eğitim alırdım.

◊ O yaşta kendinizdeki cevheri nasıl keşfettiniz?

- Sahne sanatlarından çok keyif alıyordum. Okulda yıl sonu müsamereleri yapılır ya...

◊ Evet ve siz de tiyatro oyunlarının değişmez ismiydiniz herhalde.

- Sadece oyunculuk değil. O organizasyonların korosunda da vardım, dans gösterisinde de, tiyatro oyununda da. O yetmez bir de sunuculuğunu yapardım. Hepsini deniyordum.

◊ Ata Demirer’in kulaklarını çınlatayım; tek kişilik dev kadro durumu yani...

- (Gülüyor) Biraz öyle. Ama baktım ki en çok tiyatrodan, oyunculuktan keyif alıyorum, ona konsantre oldum. Oynadığım oyunlardan sonra tanımadığımız insanlardan eve çiçekler gelmeye başladı, “Hande’yi oyunculuğa yönlendirin, destek verin, eğitim aldırın” diyorlardı. O teşvik de beni iyice heyecanlandırdı.

◊ Pardon eve çiçekler gelirken yaş kaç?

- 9... Yani o yaşta kendi çapımda bir seyirci kitlesi edinip alkışlarla beslenmeye başlamıştım (gülüyor).

◊ O zaman konservatuvar yerine neden psikoloji okudunuz?

- Lisedeyken konservatuvar okumak istediğimi çok net biliyor ve o yolda ilerliyordum aslında. Diğer yandan derslerim de çok iyiydi. Matematik öğretmenim benim matematik profesörü olmam gerektiğini düşünüyordu, o derece. Ama o mesleği seçersem mutlu olamayacağımı biliyordum. Ben de eğer oyunculuk yapacaksam, en çok hangi dal benim işime yarar diye düşündüm ve psikolojiyi seçtim.

Sorallar olarak sektörü ele geçireceğiz

EVLİLİK GÖRÜŞEBİLDİĞİMİZ ZAMAN GÜZEL GİDİYOR

◊ Sosyal medya hesaplarınıza baktım da, bu çekimler başlayana kadar eşiniz (İsmail Demirci) ile hep bir gezip eğlenme durumundaymışsınız. Çok mu seviyorsunuz seyahat etmeyi?

- Ah nerede. Fotoğraflarda öyle görünüyor sadece. Bu yaz o kadar tatil yapamadık aslında.

◊ Evlilik nasıl gidiyor? Sosyal medya hesapları o noktada da sınırsız romantizm hissiyatı veriyor.

- Çok güzel gidiyor. Daha doğrusu görüşebildiğimiz zaman güzel gidiyor (gülüyor).

◊ Yoğunluktan şikayet eder gibisiniz...

- Şikayetçi değilim ama o da çalıştığı için çok görüşemiyoruz.

◊ Birbirinizin işlerini izliyor musunuz peki? Birbirinizi eleştirir misiniz mesela?

- Tabii ki, benim için en önemlisi İsmail’in izlediğinde beni nasıl bulduğudur hatta.

◊ Birbirinizi kırmamak adına düşüncelerinizi kendinize sakladığınız oluyordur...

- Olmaz. İkimizde de yalan yoktur, objektifizdir.

BABAM “ŞiMDi SIRA BiZDE” DiYOR

◊ Ailede siz yolu açtınız, diğer kardeşler peşinizden geldi gibi bir durum var. Ablalarına mı özendiler?
- Özendi diyemeyiz de benim aracılığımla birçok insanla tanıştılar. Yapımcılar, yönetmenler, menajerim... Beni ziyaret için sete gelip gittiler. Evime geldiklerinde oyuncu arkadaşlarımla tanıştılar. İster istemez onlar da bir şekilde işin içine girmeye başladılar.

◊ Ama özenmek değil yani.

- Değil, daha çok onları rahat bırakmadılar gibi bir durum var. “Sen de yapabilirsin” diye teşvik ettiler onları. Bensu hiç istemiyordu aslında, böyle bir planı yoktu ama bir şekilde ikna edildi (gülüyor). Şimdi izliyorum da iyi ki ikna olmuş.

◊ Hande, Bensu, Bedirhan... Üç kardeş, üçü de oyuncu oldu. Aile büyükleri bu duruma ne diyor?

- Çok gururlular, babam “Sıra bizde” diyor hatta (kahkaha atıyor). Sorallar olarak böyle böyle sektörü ele geçireceğiz.

 

Yazarın Tüm Yazıları