Nereden geldiğimi asla unutmadım

Süleyman Demirel Üniversitesi Burdur Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Bölümü’nü bitirdi. Milli Güreşçi’ydi ama spor onun hayatını idame ettirmesine yetmedi. İlk olarak Devlet Demiryolları’nda işe girdi. Onu Emlak Bankası ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki görevleri takip etti. 2000’den fazla kez milli mayoyu giydi. “Asrın Güreşçisi” unvanını kazandı. Şimdi Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu’nun yardımcısı, aynı zamanda Cumhurbaşkanı Başdanışmanı... Hamza Yerlikaya ile makamında buluştuk, “film yapılmalı” denen renkli yaşam öyküsünü konuştuk.

Haberin Devamı

Nereden geldiğimi asla unutmadım

Uluslararası Güreş Federasyonu (FILA) tarafından “Asrın Güreşçisi” unvanı verilmiş bir sporcusunuz. Halk tarafından da çok seviliyorsunuz. Duyduğuma göre hayatınızın film yapılması yönünde ısrarlar varmış. O konuda ne düşünüyorsunuz?

- Şu anda öyle bir düşüncemiz yok açıkçası. Zaman zaman spor yaşamımız ve siyasi hayatımızla ilgili belgesel benzeri teklifler geliyor ama şu ana kadar hiç o kadar kapsamlı bir proje düşünmedik.

Ciddi engeller ve zorluklara rağmen yılmamış, dünya çapında başarılara imza atmış birisiniz. Aslında hikayeniz çok izlenir diye düşünüyorum.

- Engel demeyelim aslında... Sonuçta hayatın kendisi bir mücadele... İnsanlara her şey dört dörtlük şekilde, altın tepside sunulmuyor. Biz de hayatımızı öyle bir mücadeleyle idame ettirmeye çalışıyoruz. Bir şekilde ayakta durmanın yollarını buluyor, bunun için mücadelemizi veriyoruz ve vermeye de devam edeceğiz. Tabii ki bu mücadele evresi kolay geçmiyor.

Haberin Devamı

Stockholm’de düzenlenen 1993 Dünya Şampiyonası’nda Avrupa, Dünya ve Olimpiyat şampiyonu olduğunuzda daha 17 yaşındaymışsınız. O yaşta böyle bir başarıyı hazmetmek kolay olmasa gerek. O ilgi hiç “ne oldum ben” sarhoşluğu yaratmadı mı?

- Biz yokluktan, yoksulluktan geldik. Zor şartlarda yetiştik.

Anamızın babamızın zor şartlar altında bize sunduklarıyla büyüdük.

Nereden geldiğimizi de asla unutmadık. O nedenle bahsettiğiniz gibi bir durum hiç yaşamadım.

Çok sevdiğim bir sözünüz var: Kazanmak isteyen önce kendini yenmeli... Belki de başarınızın temelinde bu felsefe yatıyordur.

- Doğrudur, kazanmak için önce kendini, kendi nefsini yeneceksin. Ondan sonra rakibinle mücadele edeceksin. Ben buna inanıyorum. Elbette bu yolculuğun aşamaları zor ama bir o kadar da güzel.

O zorluklardan yılmayanlar, vazgeçmeyenler azınlıkta ama...

- Vazgeçmeyeceksin işte...

Vazgeçmemeleri için gençlere motivasyonlarını yükseltecek bir tavsiye verseniz...

Haberin Devamı

- Umut etmek Allah’tan, umutsuzluk şeytandandır. Bunu asla unutmasınlar.

Ben hiçbir zaman umudumu kaybetmedim. Bundan sonraki süreçte kaybetmemek için de sonuna kadar mücadele edeceğim.

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’na yardımcı olarak atandınız. Aynı zamanda Cumhurbaşkanı Başdanışmanısınız. Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile nasıl, ne zaman tanışmıştınız?

- Cumhurbaşkanımız ile 1993 yılında, kendisi henüz İl Başkanı iken İstanbul’da tanışmıştık. O zaman 17 yaşındaydım.

Yani Dünya Şampiyonu olmanızdan hemen sonra...

- Evet. Ben Büyükler Dünya Şampiyonu olduğumda, Cumhurbaşkanımız dediğim gibi İl Başkanı’ydı. Bir lokalde bazı vatandaşlarımıza hitap ediyordu. Seçim çalışması yürütürken ben de o çalışmalara katıldım. Ondan sonra kendisiyle aynı yolda, aynı çizgide devam ettim. Ben bunu her zaman söylüyorum; Cumhurbaşkanımızın yolu bizim yolumuzdur ve Cumhurbaşkanımız bizim kırmızı çizgimizdir. O düsturda yolumuza devam ederiz.

Haberin Devamı

KİMSE BURAYA GELİRKEN KENDİNİ MİSAFİR HİSSETMEMELİ

Peki siyasete atılmak nereden aklınıza geldi? Bana nasıl karar verdiniz?

- Tek röportajda bütün bilgileri verirsek sonraki arkadaşlara malzeme kalmaz ki ama (gülüyor)... Şöyle söyleyeyim, biz devletimize, milletimize hizmet sunmak, bunun için her alanda var olmak için çalışıyoruz. Rabbimizin bize nefes ve çalışma azmi verdiği sürece de çalışmaya devam edeceğiz. Bundan sonraki süreç de aynı şekilde olacak.

Çok yoğun bir çalışma temponuzun olduğunu şahsen biliyorum. Nereden buluyorsunuz bu enerjiyi?

- Bu bir emanet, onun bilincindeyim. Cumhurbaşkanımız takdir buyurdu, bizi milletvekili, Federasyon Başkanı, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve peşinden bakan yardımcılığına layık gördü. Biz de verilen görevlere layık olmak, milletimize hızlı şekilde hizmet götürmek, gençlerimize ve sporumuza katkı sağlamak için elimizden geleni yapıyoruz.

Haberin Devamı

Gördüğüm kadarıyla Bakanlık’taki odanız dolup dolup taşıyor, çok seviliyorsunuz. Nedir bir sevginin temelinde yatan?

- Bizde devletin soğuk yüzü yoktur, biz devletimizin sıcak yüzünü gösteririz, ondandır. Burası gençlerimizin, spor camialarımızın ve federasyonumuzun evidir. Kimse buraya gelirken, bizimle irtibata geçerken kendini misafir gibi hissetmesin isteriz. Kendi evlerine gelir gibi gelmelerini arzu ediyoruz.

Nereden geldiğimi asla unutmadım

TÜRKİYE’DE 7’DEN 70’E HERKES SPOR YAPABİLMELİ

Sporda genel olarak ne durumdayız?

- İyiyiz, özellikle tesisleşmede çok iyiyiz. 2002-2018 dönemini baz alırsak, tesisleşme anlamında 70’li ve 80’li yıllarda yapılanın beş kat fazlasına imza atılmış. Lisans oranlarına bakın mesela...

Haberin Devamı

Ne gibi bir gelişme var?

- Lisans sayıları 250-300 bindeyken şu anda 8.5-9 milyon sınırında...

Bu da sporda ne kadar atılım yapıldığının göstergelerinden.

Ha siz derseniz ki istediğiniz başarıları elde edebiliyor musunuz, istediğiniz oranı alabildiniz mi, hayır...

Ama biz öncelikle diyoruz ki Türkiye’de 7’den 70’e herkes spor yapabilmeli, herkes başarıya koşabilmeli, herkes bu yolda mücadele edebilmeli.

Bu yolda bir adım atıldığını da biliyorum zaten. Yetenek taraması başlatılmış tarafınızdan...

- Benim değil bakanlığımızın bir projesi bu tabii. Yetenek taramaları yapılıyor, evet.

Bu projenin detaylarından da

söz eder misiniz? Nasıl keşfediliyor yeni yetenekler?

- Bunun farklı aşamaları var. Spor uzmanlarından oluşan bir ekip ve hocalar inceliyor, onlar değerlendiriyor.

Çocukların, gençlerin fiziki yapılarına, gelişimlerine, sportif yeteneklerine göre... O yetenekler ve fiziksel özellikler doğrultusunda yönlendiriliyorlar. Bu da elbette çocukları başarı anlamında daha yukarılara taşıyor.

Hedef ne peki?

- 2024, 2028 ve 2032’nin Türk Milli Takımlarını kurabilmek, o yapıyı oluşturmak. Kısa vadede değil uzun vadede yatırım yapabilmekten söz ediyoruz yani...

HANTAL DEĞİL AKTİF BİR TOPLUM OLUŞTURMALIYIZ

Aileler kısa süre öncesine kadar eğitim hayatını olumsuz etkiler, dersler ihmal edilir diye çocuklarını yaz tatilleri dışında müzik, spor gibi uğraşlardan uzak tutardı. Bir Dünya Şampiyonu olarak, ailelere bu konuda neler söylemek ister misiniz?

- Şimdi şöyle söyleyeyim, bir kere insanları tercih yapmak zorunda bırakmamak lazım.

Nasıl yani?

- “Benim çocuğum okusun mu yoksa spor mu yapsın?” şeklinde bir tercih sunarsanız, tabii insanlar haklı olarak der ki “Çocuğum okulunu okusun”...

Ne yapmak lazım peki? Nasıl kalkacak o tercih ortadan?

- Şöyle... Biz diyoruz ki “Sonuçta o benim de çocuğum. Millet olarak, irade olarak oy verdin ve iktidarı seçtin, o bizim de evladımızdır. Hem sporunu yapsın, hem eğitimini alsın, o şekilde yoluna devam etsin”...

Spor okumaya engel değil diyorsunuz yani...

- Tabii değil. Olabilir mi öyle bir şey? Hatta biz işi daha da ileri götürüyoruz, hantal bir toplumdansa biraz daha hızlı, biraz daha aktif bir toplum oluşturmak lazım diyoruz.

Sporu seven, sporla hemhal olan, spor yapabilen bir toplum...

İNANDIĞIN ŞEYİ YAPACAKSIN

Spor dışında farklı işlerle de uğraşmışsınız bildiğim kadarıyla.

- E hayatımı sürdürebilmem için gerekliydi. İlk olarak 95’lerde Devlet Demiryolları’nda işe girdim.

Dünya Şampiyonu bir güreşçi olarak...

- Tabii tabii... Ondan sonra Emlak Bankası’na geçtim. Ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Cumhurbaşkanımızın Belediye Başkanlığı döneminde de belediyede spor hayatıma devam ettim. Ardından müşavirlikler, milletvekilliği derken bugünlere geldik.

Profesyonel sporcuların geçim sıkıntısı çekmemesi gerekmez mi?

- Geçmişte şampiyonlarımız hep isyan ederlerdi, medyada hep “Açız, sokaklardayız” benzeri şikayetleri yer alırdı.

Artık yok mu öyle şikayetler?

- Bizim milletvekilliği dönemimiz, Cumhurbaşkanımızın da başbakanlığı döneminde bir Devlet Sporculuğu kanunu çıkartıldı. Avrupa ve Dünya Şampiyonaları ile Olimpiyat oyunlarında ilk 3’e girmiş sporcularımıza “Şeref Aylığı” adı altında maaş alabilme olanağı tanındı.

Hepsine maaş ödeniyor. Şu da var, işsizlik oranları spor camialarında diğer iş kollarına göre daha düşük.

Cumhurbaşkanımız, kendisi de sporculuktan geldiği için spora yapılan yatırımları desteklemiş ve mümkün olduğunca imkanların yolunu açmıştır.

Sizce başarının sırrı ne?

- İnanmak.

Neye?

- Yaptığın her ne varsa, her ne iş yapıyorsan ona... Bu spor olabilir, ticaret olabilir, hiç fark etmez. İnandığın şeyi yapacaksın, yaptığın işe inanacaksın.

Spora kaç yaşında başlanmalı?

- Spora başlama yaşı 5-7 arasındadır. Cimnastikte 4-6’dır bu alt sınır.

Daha o yaşta bir branş seçmek mümkün mü?

- Aslolan o yaştaki bir çocuğu branşa yönlendirmek değil ki, ona spor kültürünü ve spor sevgisini aşılamak...

Takla atmak, hoplamak, koşmak, bunların hepsi spor.

SPORUN ANASI CİMNASTİK BABASI ATLETİZMDİR

Çocuklar o yaşlarda zaten herhangi bir yönlendirme olmasa da hoplayıp zıplıyor.

- Hayır ne yazık ki öyle olmuyor.

Bilgisayarlar, uygun hareket alanı sağlanamaması gibi sebeplerle yürüyüp koşmayı neredeyse 6-7 yaşlarında öğrenen çocuklarımız var.

İşte bizim hedefimiz de onlara yeteneklerini geliştirebilecekleri, daha fazla hareket edebilecekleri sportif alanlar sunmak. Mesela cimnastik...

Çocuk ne ister... zıplamak, hoplamak, oynamak, tutunmak değil mi?

Bunlar hangi sporda var; cimnastikte. Bu ne demektir?

Ne demektir?

- Sporun anası jimnastiktir. Koşmak, yürümek; bunlar nerede var? Atletizmde. Sporun babası da atletizmdir.

Sporun çocuklara faydaları neler size göre?

- Birincisi, herhangi bir spora yönlendirerek çocukların enerjilerini doğru şekilde atmalarını sağlayabilirsiniz.

İkincisi ileriki zamanlarda sahip olduğu yeteneğin ortaya çıkmasını sağlayabilirsiniz.

Böylece hem birçok başarı hikayesi yazar hem de kötü alışkanlıklardan uzaklaşmış bir millet oluşturursunuz.

Doğru, kötü alışkanlıklardan uzaklaştırmak gibi bir etkisi de var.

- Evet, herkesi ortak çatı altında toplayabilen birleştirici güçtür.

Her türlü kötü alışkanlıktan uzaklaştırır.

Toplumu normalleştirmek, enerjisini alabilmek, çocuklarımızı daha başarılı kılmak için spora yönlendireceğiz.

Çünkü sağlıklı bir zeka sağlıklı bir bedende olur.

KEŞKE BEN DE SAZ ÇALMAYI BİLSEYDiM

Spor dedik, beslenme dedik. Biraz da ruhun gıdasından konuşalım. Müzik dinlemeyi sever misiniz?

- Çok severim hem de...

Kimleri dinlersiniz örneğin?

- Son zamanlarda yoğunlukla Türk halk müziği dinliyorum.

İsim de vermenizi istesem...

- Neşet Ertaş... Sibel Can’ı dinlemeyi de çok severim.

En sevdiğiniz türkü hangisi peki?

- “Berivan”... “Bil Oğlum”u da severim, Esat Kabaklı çok güzel söyler.

Sevdiğim çok türkü var. Yabancı şarkılar da dinlerim ama pek vakit bulamıyorum bu ara.

Çocuklarınızın sporcu olmasını ister misiniz?

- Çocuklarımın bir sporcu olmasını, bir de enstrüman çalmasını isterim. Bu saz da olabilir, gitar da, piyano da.

Var mı sporla ya da müzikle ilgileri? Bu hayalinize ne kadar yakınsınız?

- Daha küçükler ama uğraşıyoruz, anneleri götürüyor onları kurslara falan.

Enstrüman çalmaları neden bu kadar önemli sizin için?

- Çünkü müziğin de insan üzerinde çok büyük etkileri, katkıları olduğunu biliyorum. Keşke ben de saz çalmayı bilseydim, saz çalabilseydim. Çok isterdim bunu gerçekten.

Hiçbir şey için geç değildir.

- Öyle de bu fırsat bulmakla alakalı bir şey. Bağlamam var, birkaç kez ders de aldım ama devam ettiremedim.

Ama tekrar ediyorum özellikle gençlerimizin mutlaka bir sporla ilgilenmesini, bir enstrüman çalmasını çok arzu ediyorum.

Eskiden bu tarz kurslar çok mevcut değildi. Ama belediyelerimizin, devlet kurumlarımızın, bakanlığımızın kurduğu gençlik merkezlerinde resimden müziğe, hat sanatından ebruya birçok aktivite bulmak mümkün. İmkanlar çok genişledi. Çocukluğumda bu imkanlar yoktu.

SESİN KÖTÜ OLABİLİR AMA ŞARKI SÖYLERSİN

Spor ve müzik tutkunuzdan söz ettiniz. Ya resimle aranız nasıl?

- Resim çizebilmek de çok isterdim. İç dünyamı resme dökebilsem, o hisleri bir müzik aletiyle yansıtabilsem, aktarabilsem ne güzel olurdu.

Emeklilik planları gibi geliyor kulağa...

- Yok, hiç de değil.

İnsan gençken, sağlıklıyken, bunlardan en azından birini yapabilmeli. Sadece sporla siyasetle kısıtlı kalmamalı, sosyal tarafı da güçlü tutmalı.

Yetenek faktörü ne olacak?

- Resim bir ruhtur. İçinde yaşattığın dünyayı dışarı yansıtmaktır.

Çalabilmek, söyleyebilmek de aynı şekilde...

Sesiniz güzel midir?

- Mesele o da değil, sesin kötü olabilir ama istediğin gibi şarkı söyleyebilirsin. Bu saatten sonra sanatçı olup da sahneye çıkacak halim yok. Ama o cesareti, o ruhu bulabilmek, o şarkının içinde kendini bulabilmek önemli.

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları