Bu hikâye Miami basınına çok ilginç geliyor

Türkiye onu “Süreyya Yalçın’ın eşi” olarak tanıdı, tek vasfı bu gibi davrandı! Oysa Ozan Baran, Miami’nin en bilinen işadamlarından.

Haberin Devamı

Kurduğu Quickload şirketi ile Uber’e ve Bill Gates destekli Convoy’a meydan okuyor. 20 yıl önce cebinde 500 dolarla geldiği Amerika’daki yükselişi hâlâ zaman zaman Miami basınında haber oluyor. Amerika ziyaretim sırasında bu renkli hikayenin ayrıntılarını konuşmak için Süreyya Yalçın-Ozan Baran çiftiyle bir araya geldim. Miami’deki evlerinde, Yalçın’ın kendi elleriyle pişirdiği yemekleri servis ettiği masada uzun uzun sohbet ettik. İşte işten aşka o renkli yolculuğun dönüm noktaları...
Bu hikâye Miami basınına çok ilginç geliyor
Ozan Bey, şu an Miami’nin sayılı işadamlarından birisiniz ama bu noktaya kolay gelmediğinizden eminim. Bu macera nasıl başladı, ne zamandır Amerika’dasınız?

- 1994 yılında, Kıbrıs’ta okurken bir arkadaşım bana iş teklifinde bulundu. Ortak olduk, beraber iş hayatına atıldık. Bir yandan da okuyordum. Yine bugünküne benzer, nakliyeyle ilgili bir iş yapıyordum. Üç-dört yıl devam etti o...

Haberin Devamı

Neden bıraktınız o işi? Okul bitti de evinize mi döndünüz?

- Yok, o yüzden değil. İş battı. İş batınca Türkiye’ye döndüm ben.

Amerika’ya geçiş nasıl oldu peki?

- Ablam Amerika’daydı. “Bence gel biraz buraya, hem kafanı dinler hem de çalışırsın” dedi. Çok düşünmedim, vizeye başvurdum. Vizem çıktı, cebimde 500-600 dolarla kalktım gittim. Yıl 1999...

500 dolarla yola çıkıp buralara nasıl gelir insan?

- İşler birden büyümedi. Değişik işlerde çalıştım. Restoran dahil birçok iş denedim. 2005 yılında 10 bin dolar para biriktirebilmiştim. Ben de tekrar nakliye işine girmeye karar verdim.

ANNEMLE BABAM BEN 3 YAŞINDAYKEN AYRILDI, ZOR BİR HAYATIM OLDU

10 bin dolarla nasıl olacak ki o iş?

- Krediyle... Gittim 60 bin dolara bir TIR aldım. Ondan sonra ikinci aracı aldık, derken üçüncü. Ama kolay olmadı. Nakit sermaye olmadan başladığım için çok uzun yıllar hep borç ödedim. Son 5 yıldır daha hızlı ilerleyebiliyorum bu yüzden.

Gerçekten büyük başarı... Bildiğim kadarıyla el bebek gül bebek bir çocukluk geçirmemişsiniz, arkanızda aile desteği falan da yok.

Haberin Devamı

- Yok yok. Ben 3 yaşındayken annem ve babam ayrıldı. Annem çalışıyor, hem ablamı hem de beni okutuyordu. Zor bir hayatım oldu gerçekten.

Gelelim burada kurduğunuz şirkete... Quickload’dan biraz bahseder misiniz? Gerçek bir girişimcilik örneği. Piyasada böyle bir açık olduğunu ne zaman, nasıl keşfettiniz?

- 20 yıl oldu Amerika’ya geleli, bu açığı görebilmem ise 8-10 yılımı aldı. Ama farkına vardıktan sonra tamamen bu konuya odaklandım. Son 4 yıldır Quickload üzerinde çalışıyorum. O işi beslemek adına bir teknoloji firması da açtık hatta.

Nedir bu Quickload?

- Uber nasıl insan taşıyorsa biz de kargo taşıyoruz. Çıkış noktası bu. Quickload şirketimize ait hiçbir TIR yok, diğer nakliye firmalarını birleştirdiğimiz bir platform. Dediğim gibi Uber insan taşıyor, biz de yük.

Haberin Devamı

Bu kadar büyük bir işe kalkışıyorsanız, çok da iyi bir ekibiniz olmalı...

- Elbette... Bu işe karar verdiğimde ilk olarak Amerika’nın en büyük televizyon firmalarından HBO’nun head developer’ını ve Uber’in aplikasyonunu bulan genç arkadaşı işe aldım zaten. Yani Amerika’daki en iyi adamları ekibimizde topladık. 2014’te temelleri atıldı Quickload’un. 2017’nin ocak ayında faaliyete başladık. Yani yazılım ve altyapı çalışmaları yaklaşık 3 yıl sürdü.
Bu hikâye Miami basınına çok ilginç geliyor

ŞU AN UBER VE CONVOY’DAN BAŞKA RAKİBİMİZ YOK

Miami’da bu alanda hiç rakibiniz yok sanırım, yanılıyor muyum?

- Şu an Miami’de yok, doğru. Ama bizim rakip olarak gördüğümüz Uber, Teksas’ta başladı Uber Freight olarak. Convoy da Los Angeles’ta faaliyete geçti; ona da Bill Gates yatırım yaptı. Quickload olarak Florida’da bir tek biz varız.

Haberin Devamı

Ekibiniz kaç kişiden oluşuyor?

- Şirketimizde toplam 220 çalışanımız var.

Buradaki işadamları ve yetkililerin size yaklaşımı nasıl?

- Burada devletten çok destek görüyoruz. Florida konsepti olduğu için sahiplendiler. Kendi konseptleri olarak görüyor ve bize her türlü desteği veriyorlar. O yüzden çok memnunuz.

Ne gibi bir destekten söz ediyorsunuz?

- Hem maddi hem de manevi anlamda bir destek söz konusu. Teşvik olarak destekler var. Ayrıca havalimanlarının sorumlularıyla tanıştırıyorlar mesela, devlet bir bakıma arada köprü kuruyor.

AMERİKA’YI AŞTIK, FRANSIZ BİR ŞİRKETLE DE ANLAŞTIK

Peki Florida dışına çıkmak gibi bir planınız var mı?

- Zaten çıktık. Amerika’nın hemen hemen her yerine servis veriyoruz. 2019’da da Amerika’nın liman olan bütün şehirlerinde ofislerimizi kuracağız.

Haberin Devamı

Kıtanın dışına da çıkarsınız siz bu hızla.

- O da gündemde. Fransız bir şirketle anlaşma yaptık. O anlaşma yaklaşık 2-3 ay içinde yürürlüğe girecek. Söz konusu şirketin yüzde 60’ı da devlete ait.

Bu ortaklık farklı bir adla mı kuruldu?

- Hayır, onlarla Quickload olarak anlaşma yaptık. Hem havalimanlarında hem de limanlarda bu marka kullanılacak. Ondan sonra da hedef diğer ülkeler; Almanya, Türkiye... Bakalım, kısmet.

Sizin yerinizde olsa, birçok insan “Boş hayal” der, bu işe bu kadar asılmazdı. Cebinde 500 dolarla Türkiye’den kalkıp Amerika’ya gitmek, tek başına bunları başarmak herkesin harcı değil.

- Doğru. Kolay olmadı zaten ama gördüğünüz gibi imkansız da değil. Kendimi bildim bileli bir hedefim oldu, hep o hedef doğrultusunda ilerledim. Hiç hayal kurmadım, hep hedef seçtim. Gelinen nokta ortada; şu an rakibimiz Uber ve Convoy. Demek ki hayal değilmiş.

Bundan sonraki hedefiniz ne?

- Quickload’u dünyanın her yerine taşımak.

Miami basını neden sizinle bu kadar ilgili?

- 20 yıl önce bu ülkeye adım atmış biri, sıfırdan başlayıp da nasıl bu noktaya gelmiş, onu çözmeye çalışıyorlar biraz. Hikaye ilginç geliyor.

Türk konsolosluğu da sizinle çok ilgileniyormuş duyduğum kadarıyla. Hatta resmi sitesinde sizden övgüyle bahsetmişler.

- Evet... Hatta geçenlerde Miami Başkonsolosumuz bizzat aradı, tebrik etti. Sağ olsunlar.

Siz Miami’de bulunan, Amerika’nın ikinci büyük limanı olan limanın başkanlığını da yapmışsınız. Bu limanın başkanlığını üstlenen ilk ve tek Türkmüşsünüz. O süreç nasıl gelişti?

- Başkanlık için her dört yılda bir seçim oluyor. Aday oldum, sağ olsunlar beni seçtiler. Ama o görev bitti, şimdi başkan ben değilim.

Neden sizi seçtiler dersiniz?

- Bu işi bildiğim için herhalde. Başkanı seçenler lojistik ve nakliye firmaları çünkü. İşin problemlerinin farkında olan, liman nasıl yönetilir, gemiler daha rahat nasıl boşaltılır bilen, bu konuda tecrübeli kişilerin şansı haliyle daha yüksek. Malum, Quickload’un dışında bir de lojistik üzerine şirketim var ve bu alanda Florida’nın ikinci büyük şirketi.

Neden liman başkanlığına devam etmek istemediniz?

- Tamamen Quickload’a konsantre olabilmek için. Tercih yaptım bir bakıma...
Bu hikâye Miami basınına çok ilginç geliyor
İşler birden büyümedi. Restoran dahil birçok iş denedim. 2005 yılında 10 bin dolar para biriktirebilmiştim. Ben de tekrar nakliye işine girmeye karar verdim.

‘SÜREYYA YALÇIN’LA EVLENECEKSİN’ DESELER GÜLERDİM

İş hayatı tamam da... Siz bir başka başarı hikayesinin daha kahramanısınız.

- Neymiş o?

Türkiye’nin en popüler, en göz önünde isimlerinden birini evliliğe ikna ettiniz. Yıllar önce aklınızdan geçer miydi Süreyya Yalçın’la nikâh masasına oturmak?

- Açık söyleyeyim, biri kalkıp bana böyle bir şey söyleseydi, “Bir gün Süreyya Yalçın’la evleneceksin” deseydi gülerdim. Bakın normalde hayal kurmam ama işte ona hayal derdim. Aklımın ucundan bile geçmezdi böyle bir şey. Onunla evli olduğum için çok şanslıyım. Belki de çok şanslı olduğum için onunla evliyim (gülüyor).

Kadınların güvenini kazanmak çok zordur. Hele ki etrafı hayran kitlesiyle çepeçevre sarılmış bir kadınsa söz konusu... Onu nasıl ikna ettiniz evliliğe, güvenini nasıl kazandınız?

- Bunun için özel bir stratejim falan yoktu ama her fırsatta ona hak ettiği değeri göstermeye çalıştım, onu nasıl mutlu ederim diye düşündüm. Çok da ilgiliydim. Bunları planlı programlı yapmadım, içimden geliyordu. İşin sırrı bu herhalde.

ONU ÇOK SEVİYORUM ÇOK...

Sadece ilgi göstermek yeterli olamaz. Sonuçta Süreyya Yalçın bulunduğu her ortamda zaten ilgi odağı, etrafında hep onu mutlu etmek için çırpınan insanlar bulunuyordu zaten...

- Evet ama benim gerçekten tek hedefim onu mutlu etmekti. İçten gelen bir şeydi bu. Çünkü onu çok seviyorum, çok.

Ne kadar çok?

- Şöyle söyleyeyim; bir gün Türkiye’ye gitmesi gerekti. Ayrılmak istemediğim için bindim uçağa, onunla İstanbul’a gittim, sonra aynı uçakla Amerika’ya döndüm. Yani çok...

SÜREYYA YALÇIN: SON NEFESİMİ OZAN’IN ELİNİ TUTARAK VERMEK İSTERİM

Süreyya Hanım, sizin mutluluğunuza bizzat şahit oldum. Merak ettim, bu aşk nasıl başlamıştı, nasıl tanışmıştınız?

- Çok teşekkürler. Maşallah diyelim (gülüyor). Miami’de tanıştık. Kıbrıslı bir ortak arkadaşımız vesilesiyle.

En çok hangi özelliği etkilemişti sizi? Ozan Bey ilgi ve alakasının sizi etkilediği inancında ama...

- Onun her özelliği etkiledi beni... Çok özel biri gerçekten. Beni çok sevmesi, değer vermesi, kendimi çok özel hissettirmesi, evine bağlı, dürüst ve vicdanlı bir adam olması, beni koruması... Dedim ya, her şeyi etkiledi. Ozan her şeyin en iyi ve güzelini hak ediyor.

Eşiniz sizi yere göre koyamıyor. Peki siz Ozan Bey için neler söylemek istersiniz?

- Dünyada tanıdığım en güzel kalpli, en iyi niyetli insan. Kimsenin kötülüğünü istemez, dilemez. Değer yargıları çok yüksektir. Saygı ve dürüstlüğe çok önem verir.

En büyük hayaliniz nedir?

- En büyük hayalim Ozanım ve çocuğumuzla yaşayıp yaşlanmak. Son nefesimi de Ozan’ın elini tutarak vermek.

Türkiye’nin en çok neyini özlüyorsunuz?

- Türkiye’nin her şeyini özlüyorum, vatanım benim. Ama Ozan’la olduğum her yerde mutluyum. O tüm hayatımı dolduruyor.

MUTFAKTA SARMA SARARKEN GÖRDÜM, İNANAMADIM

Miami denince hepimizin aklına tatil ve eğlence geliyor. Siz işten güçten fırsat bulup da buranın tadını çıkarabiliyor musunuz? İş saatleri dışında neler yapıyorsunuz?

- İş dışında bize bir tek hafta sonları kalıyor. O zaman da yakın adalara gidiyoruz. Key West’e, Bahamalar’a gidiyoruz mesela... İşlerimden dolayı sabahları çok erken kalktığımdan, hafta içi pek dışarı çıkmıyoruz. O hakkımızı Türkiye’ye saklıyoruz. Türkiye’ye tatil için geldiğimizde hemen hemen her akşam dışarıda oluyoruz.

Daha çok nereleri seviyorsunuz Türkiye’de?

- Valla her yerini seviyoruz aslına bakarsanız, çok da özlüyoruz. İstanbul’u, Bodrum’u, Göcek’i... Bizim İskenderun-Arsuz’u seviyoruz. İskenderunluyum ben biliyorsunuzdur belki. Kapadokya’ya gittik, orası ayrı güzel. Erciyes... Saymakla bitmiyor.

İnsanlar çok farklı bir hayatınız olduğunu düşünebilir ama durum pek öyle değilmiş. Mesela Süreyya Yalçın’ın kendi elleriyle hazırladığı yemekleri tattık, şaşırdım. Hiç tahmin etmiyordum onun mutfağa gireceğini.

- Oooo Süreyya mükemmel yemek yapar. Çorbadan sarmaya... İnanın başlarda ben de bu yüzden şoke olmuştum. Bir baktım Süreyya girmiş mutfağa sarma sarıyor. İnanamadım. Neyi isterseniz isteyin, hazırlar koyar sofraya. Bu kadar dadıyla, aşçıyla büyüyorsun, ama girip mutfağa en âlâsından yemek yapıyorsun, şaşırtıcı gerçekten. Mesela ben mutfağa girsem iki yumurtayı zor kırarım.

Ozan Baran, Quickload şirketinin çalışmalarını şöyle anlatıyor: “Uber nasıl insan taşıyorsa biz de kargo taşıyoruz. Diğer nakliye firmalarını birleştirdiğimiz bir platform.” 
Bu hikâye Miami basınına çok ilginç geliyor
iKiMiZ DE ÇOCUK iSTiYORUZ

Süreyya Yalçın dışarıdan farklı görünüyordur eminim. Gerçekte nasıl biri?

- Hayatımda tanıdığım en iyi kalpli, en dürüst, en yardımsever insan. İnanın dedikodusu bile yoktur, tek kelimeyle pırlanta gibidir. Bunları söylemiş olmak için söylemiyorum.

Çocuk sahibi olmayı düşünüyor musunuz?

- İkimiz de çok istiyoruz bunu. İnşallah doğru zamanda, çok geç kalmadan yaşarız o mutluluğu.

Süreyya Hanım sizin için Türkiye’yi, ailesini ve dostlarını ardında bıraktı, Amerika’da yaşıyor. Bu ciddi bir özveri...

- Kesinlikle. Sağ olsun. Dediğiniz gibi benim işlerimden dolayı burada. Ama mümkün olduğunca sık Türkiye’ye gidip geliyoruz. Oraya çok sık gelip gittiğimiz için, geldiğimde boş durmayayım diye 6 ay önce Türkiye’de bir yazılım ofisi açtım. Hayatımızın 6 ayı Türkiye’de,
6 ayı burada geçsin istiyorum.

Süreyya Yalçın adının gölgesinde kaldığınızı düşündüğünüz oluyor mu hiç? Bundan rahatsızlık duyuyor musunuz?

- Kesinlikle hayır. Süreyya benim için çok önemli olduğundan bu durum rahatsız etmiyor, tam tersi bana gurur veriyor.

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları