Tolga Tanış

Türkiye ve İsrail neden barışıyor?

26 Aralık 2015
BİRBİRLERİNE bayıldıklarından değil.

Bölge dengeleri öyle gerektirdiği için...

 

Türkiye ve İsrail, aralarındaki krizi aşmak için neden adımlar atmaya başladılar, neler etkili oldu, maddeler halinde ele almaya çalışacağım.

 

1- Jeostratejik kayma:

 

Filmi 1 Mart 2013’e sarmak lazım aslında.

 

Yazının Devamını Oku

Donald Trump nasıl kazanıyor

19 Aralık 2015
DÜŞÜNCESİ yok. Uygulanabilecek bir çözüm ortaya koyma derdinde değil.

İnsanlar o sırada neyi duymak istiyorsa, en çok neyi beğenecekse onu söylüyor.

 

- ANKET bağımlısı. Attığı her adımın nasıl karşılık bulduğunu araştırma şirketleriyle test ediyor.

 

Ne işledi ne işlemedi kağıt üstünde görüyor.

 

- TV yıldızı. Televizyonda reyting rekorları kıran bir programın sunucusu.

 

Yazının Devamını Oku

IŞİD haftası

12 Aralık 2015
ZOR bir hafta olacak Türkiye için. Yarından itibaren neler yaşanacağının üstünden geçelim istedim.

Noel tatilinden önce, Washington Yönetimi, Amerikan halkını ciddi bir terör tehdidi olmadığı yönünde temin etmek için adımlar atacak.

 

Aynı şeyi 26 Kasım’daki Şükran Günü’nden önce de denediler aslında.

 

ABD Başkanı Barack Obama, televizyona çıkıp “Tehdit yok” dedi.

 

Sonra 2 Aralık’ta IŞİD’e bağlılık yemini etmiş bir karı-kocanın San Bernardino’da 14 kişiyi katletmesine tanık olduk.

 

Yazının Devamını Oku

Demirtaş notları

5 Aralık 2015
İLK defa 2012 Nisan’ında Washington’a geldiğinde yüz yüze tanıdım HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ı. O zaman BDP’nin başındaydı. Ve heyet olarak, yönetimle toplantılar yapmak için gelmişlerdi.

Kongre binasının birkaç blok aşağısında, yöneticilerinden biri Suriyeli bir Kürt olan, oldukça mütevazı Residence Inn Oteli’nde gazeteciler olarak buluştuk.

 

Etrafta Demirtaş ve BDP’lileri görmek için salonu doldurmuş Amerikalı Kürtlerin koşturması...

 

Üzerine yeşil çuha örtülmüş yuvarlak bir masanın etrafındaki alüminyum sandalyelere dizilip birbirimizi zor duyacak biçimde basın toplantısı yaptık.

 

Ve o günkü görüşmeden sonra tuttuğum notlara bakıyorum.

 

Yazının Devamını Oku

Balyoz’un arkasında Amerika mı var?

5 Aralık 2015
“Dünya tarihi, dünyanın mahkemesidir” der tarihçiler. Bu durumda adil bir yargılamanın yolu da tarihi doğru yansıtmaktan geçer.

12 yıllık bir hikâyenin perdesini aralayacağız şimdi. Geçen ay, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un bir açıklamasıyla alevlenen bir tartışmanın, okyanus ötesindeki ipuçlarını kovalayacağız. Konu, Balyoz ve Ergenekon soruşturmaları. Balyoz’da Türk ordusunu hedef alan ve sahte belgelere dayandığı sonunda mahkeme tarafından da kabul edilen... Ama bu arada yüzlerce subayın, onların ailelerinin hayatlarını altüst eden... Hatta bazılarının ölümlerine neden olan cumhuriyet tarihinin en tartışmalı davaları. Hepsi çıktılar. Ne Balyoz’dan ceza alan 325 muvazzaf ve emekli ordu mensubu kaldı hapiste ne de Ergenekon’dan, 28 Şubat’tan suçlananlar. Ve Balyoz sanıkları için yeniden yargılama başladı. İşte tarihin yeniden yazıldığı, bu yüzden mahkemelerin de yeniden görüldüğü bir dönem Başbuğ beklenmedik bir şey söyledi. Ve geçen ay, bu davaların arkasında Bush yönetimi ve ‘neocon’ların olduğunu iddia etti. Başbuğ’a göre her şey, Türkiye’de askerin temsil ettiği derin devleti tasfiye etmek isteyen Amerikalıların içinde yer aldığı bir komploydu. Peki öyle olabilir mi gerçekten? Hikâye yine dönüp dolaşıp Washington’da mı düğümleniyordu? İşte bu yazıda Başbuğ’un iddialarının nelere dayandığını ve buna Amerikalıların nasıl cevap verdiklerini okuyacaksınız. Dönemin önde gelen neocon’ları Paul Wolfowitz ve Doug Feith’in sözlerini, o kritik dönem Ankara’da görev yapmış eski Amerikan büyükelçileri Robert Pearson ve Eric Edelman’ın açıklamalarını göreceksiniz. Başbuğ’un iddiaları doğru olabilir mi, okuyup siz karar verin. Ancak ondan öte... Kim bilir, belki tarihçilerin değil de filozofların yorumu doğrudur. “Sadece güçlü kişilikler tarihe dayanabilir, zayıf olanlar silinip gider” diyenler. Zira Başbuğ’un haklı olup olmadığı bir yana, onun ve silah arkadaşlarının bugün ayakta kalanlar olduklarını inkâr edemezsiniz.

 

 


Öyle ağır sözler ediyordu ki... Karşısında Türk gazeteciler Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar... Irak işgali öncesi Amerikan askerlerinin Türk toprağını kullanmasına müsaade edecek 1 Mart Tezkeresi’nin Meclis’te oylanıp reddedilmesinden iki ay sonra Washington’dan Ankara’yı sallayacak laflar söylüyordu. “Düş kırıklığına uğradım” diyordu. “Çünkü Türkiye, Irak’ın özgürleşmesini zorlaştırdı. Dünyanın en kötü diktatörlerinden biriyle anlaşmaya yanaştı. Ama eğer yeni bir sayfa açacaksak, Türkiye ‘Evet, biz bir hata yaptık’ demeli.”


Yazının Devamını Oku

Türk demokrasisi ve Obama

28 Kasım 2015
ABD Başkanı Barack Obama, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü.

13 Kasım Paris saldırılarının gölgesinde geçen 15 Kasım’daki o görüşmenin hemen ardından olaylar üst üste geldi. Örneğin , 9 gün geçtikten sonra Türkiye bir Rus uçağını düşürdü. Tabii, o kadar “stratejik” işler vardı ki, Amerikan tarafı açısından Türkiye’de demokrasinin, özgürlüklerin durumuna sıra gelmedi Antalya’daki görüşmede. Ve görüşmenin ardından hükümet içeride elinin güçlendiğini düşünürken basını hedef alan bir dizi tasarruf gündeme geldi. Görüşmeden 11 gün geçtikten sonra, yine yaşanan harala gürelenin ve “stratejik” işlerin de avantajıyla Can Dündar ile Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Erdem Gül tutuklandı.

 

*

 

BU olayları şimdi neden Obama ve Erdoğan görüşmesinden başlayarak ele aldığıma gelince. Ben aslında hepsinin sonunda aynı soruna işaret ettiğine inanıyorum.Türkiye’nin hukukun üstünlüğüne dayanan, kuvvetler ayrılığının uygulandığı, özgürlüklerin ve insanların can güvenliklerinin öncelikli kabul edildiği bir yönetim anlayışına sahip olmaması... Bunun sonucunda bölgesel istikrara katkı sağlamayan politikalar üretmesi...Türkiye üzerinde gerçekten bir kaldıraç gücüne sahip uluslararası tek aktör olan ABD Yönetimi’nin ise Türkiye’de yaşanan demokrasi ve basın özgürlüğü alanındaki sorunların giderilmesi için bunları dile getirmekten kaçınması... Ve onun yerine, kendi belirlediği çıkarları uğruna Türkiye’deki bu çarpıklıklardan istifade etmeye çalışması. Karışıklığın ortasında, geçen temmuz ayında yaptıkları gibi İncirlik Anlaşması gibi işlere kalkışması.

 

 

*

Yazının Devamını Oku

Menbic Boşluğu’nu Türkler mi dolduracak Kürtler mi

21 Kasım 2015
GERİYE sadece 98 km kaldı. IŞİD’in yabancı savaşçı geçirdiği...

Petrol, buğday kaçakçılığı yaptığı... Türkiye’nin Suriye sınırının Kilis Öncüpınar’dan Gaziantep Karkamış’a kadar olan, IŞİD kontrolündeki son bölümü.

 

 

Şimdi Washington ve Ankara arasında işte bu kısım için büyük bir pazarlık dönüyor. İki taraf arasında sinirler yay gibi gergin. Paris saldırısından sonra geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başkan Obama arasında Antalya’da yapılan toplantıda da gündeme geldi konu. Durum ne, onu aktarmaya gayret edeceğim.

 


*

 

Yazının Devamını Oku

Batıda ateşkes doğuda savaş

17 Kasım 2015
Paris saldırılarından sonra Washington'ın IŞİD meselesini askeri ve diplomatik düzeyde son dört gündür nasıl ele aldığını… Ve tabii Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry'nin "Türkiye'yle operasyona giriyoruz" sözünün ne anlama geldiğini aktarmaya çalışacağım.

Paris Olayı, bir defa hiç kuşku yok, G-20 Zirvesi’ni Obama için çok zor bir hale soktu.

Halbuki öyle bir hazırlık yapılmıştı ki…

Son iki haftadır IŞİD’e karşı Suriye ve Irak’taki saldırılar yoğunlaştırıldı.

Irak’ta Sincar IŞİD’den kurtarıldı.

Suriye’de Rakka üzerindeki baskı artırıldı.

Ve Obama elde edilen bu askeri başarıların yarattığı güvenle geçen perşembe ABC televizyonuna bir mülakât verip “Çevreledik” dedi.

IŞİD’in ilerlemesinin durduğunu, örgütün kapasitesine büyük darbe indirildiğini savundu.

Yazının Devamını Oku