Suç ve ceza

Bir Dostoyevski romanından söz etmeyeceğiz. Konumuz insan olmakla ilgili.

Haberin Devamı

Suç ve ceza

Sanki can almadan doğada yürünemiyormuş gibi... Foto Sebastian Pociecha - Unsplash

 

Daha önce başka bir platformda yazmıştım; oldukça felsefî gibi görünen ama aslında insanlığımızla ilgili doğrudan bir soruyu ele almak istiyorum. (Hoş zaten felsefe doğrudan insanlığımızla ilgili her şey değil mi? Neyse…) Eğer ceza olmasaydı, kaçımız, suç teşkil edecek davranışlarda bulunmaktan kendi inisiyatifimizle uzak dururduk? Örnekleyelim.Cezası olmasaydı, banka soymaktan kaçımız uzak dururduk? Veya birini öldürmekten? Cezası olmasaydı, kaçımız, başka birinin malını, parasını çalmaktan kendimizi alıkoyardık? Suç olmasaydı hırsızlıktan, gasptan, tecavüzden, darptan uzak kalmayı kaçımız başarabilirdik? 

Haberin Devamı

CEREMESİNİ KİM ÇEKİYOR?

Suç ve ceza

Yasa veya ceza olmasa kaçımızın maskesi düşer de gerçek yüzü görünür dersiniz. Foto Sander Sammy - Unsplash

“Suç teşkil eden davranışlardan uzak durmak” dediğimizde, şu suçun ne olduğuna önce bir bakmakta yarar var. Türk Dil Kurumu Sözlüğü suçu, “yasalara aykırı davranış” ve “cürüm” olarak tanımlıyor. Cürüm, dilimize Arapçadan gelmiş ve gerçek anlamı “kemiği kırmak veya kemiği etinden ayırmak” olan “carama (c-r-m)” kökünden türemiş. Epey sert bir tanım. Kemik kırmak! Biz bu “carama”yı başka türlü de kullanıyoruz: Cereme.  “İşin ceremesini çekmek” deriz ya hani, o işte. Bizdeki kullanımı, yani “başkasının yol açtığı zararı ödemek, başkasının suçunun bedelini ödemek” gibi anlamları, tamamen Türkiye Türkçesine ait. Yoksa hepsi aynı Arapça “crm/cürüm” kökünden ve ilk anlamıyla “suç”, ikinci anlamıyla “suça karşılık ödenen ceza/bedel” anlamına geliyor. 

TOPLUM İÇİN KURAL ŞART

Suç ve ceza

Haberin Devamı

Bir kötü insanlardan, bir de adil olmayan yaşam koşulları yüzünden kötüleşenlerden korkuyoruz artık. Foto Scott Webb - Unsplash

 Suçun ve ona bağlı cezanın ne olduğuna yasalar karar verir. Yasa, insana dairdir. İnsan olduğumuz için yasalarımız vardır. Ve insan kalmak için de onlara ihtiyaç duyarız. Yasalara göre yaşamak, uygar olmaktır. Çünkü uygarlığın temelidir yasa veya toplumsal kurallar. Daha önce çeşitli vesilelerle burada konuşmuştuk, avcı-toplayıcı insan, MÖ yaklaşık 12.000-10.000 aralığında tarıma başlayıp yerleşik düzene geçtikten sonra köyler kurmaya, topluca yaşamaya başladı ve toplu yaşamın belirli kurallar gerektirdiği, kuralsız birlikte yaşamanın mümkün olmadığı anlaşıldı. Elbette bu “anlaşılma” birkaç gün içinde ortaya çıkmadı ve belirginleşmesi binlerce yıl aldı. Uygar olmak, beraber yaşamaya verilen isimdir ve kural/yasa gerektirir. Uygar insan da yasalara uyar. Yasalara aykırılık ise uygarlığa karşı durmak anlamına gelir veya bir anlamda uygarlığın içinde yer almayı reddetmektir.

Haberin Devamı

CENGİZ HAN’DAN BERİ YASAK

Yasa sözcüğü, dilimizin en eski Moğol-Türk kültür örneklerinden biridir. Yani en eski sözcüklerden biri. Tıpkı tengri gibi. Bugün kullandığımız “tanrı” sözcüğü, binlerce yıl önce Orta Asya Türk-Moğol kültürünün “tengri”sidir. “Allah” sözcüğü Arapçadır, “tanrı” Türkçe. Yasa da tengri kadar eskidir. Öyle ki, adını, ufak bir değişiklikle taşıdığım Temuçin, daha popüler ismiyle Cengiz Han, ünlü yasalarını oluşturup onlara “yasag” demiş, bugüne kadar da bu sözcüğü kullanmışız. Yasak dediğimiz şey Cengiz Han’ın icadıdır, gücünü “yasa”dan alır. 

İKİ TEMEL BAŞLIK

Suç ve ceza

Ceza omladığında da kötüye ve yanlışa dur diyebilmektir insan olmak. Foto Salman Hossain Saif Unsplash

Haberin Devamı

 Yasa kavramını iki temel başlık altında incelemek mümkün. Biri “doğa yasaları” dediğimiz ve aslında fiziksel olgulardan başka bir şey olmayan yasalar, diğeri ise “hukuksal yasalar”. Hukuksal yasalar, ne hukuku olursa olsun, kesinlikle insan ürünüdür. Doğanın ya da evrenin yasaları ise bizim anladığımız anlamdaki yasadan çok farklıdır çünkü basit söylemek gerekirse, onlara karşı çıkılamaz. Yani olgun bir meyve mutlaka yere düşecektir. Dünya üzerinde bırakıldığında yere düşmeyecek bir nesne olmadığı gibi, yere düşmeyi reddedecek, yasaya karşı çıkarak isyan edecek bir nesne de yoktur. Bir elma hiçbir zaman, “Yerçekimine karşıyım arkadaş! Düşmeyeceğim ben!” diyemez, demeyecektir, dese de beş para etmez.

Haberin Devamı

BİRLİKTE YAŞAMAK

Ancak, her türlü yasaya karşı çıkmaya hazır yığınla insanla karşılaşmamız mümkündür, zaten her gün haber bültenlerinde, gazetelerde, internette bu türden insanlarla karşılaşıyoruz. Gaspçısı, hırsızı, tecavüzcüsü, tacizcisi, katili, hepsini bir şekilde görüyoruz. (Hepimizden ırak olsunlar.) Peki bu insanların derdi ne ki? “Yasaya uymak, boyun eğmektir. Ben boyun eğmem” gibi saçma sapan önermelere mi saplanıyorlar? Bir topluluğun içinde yaşamak, kurallara uymaktır, kuralla uymak boyun eğmek olarak algılanabilir mi?  Apartmanda yaşıyorsanız, sabahın 3’ünde evde davul zurna çalamazsınız, çevrenize saygılı olmak sizi “boyun eğen” yapmaz, insan yapar. Bu önerme geçersiz. Geçiniz… 

ŞEYTANA MI UYDUN? ŞEYTANIN HABERİ VAR MI PEKİ?

Suç ve ceza

Silah da satılmasa keşke. İnsanın parmağının ucunda tetik olmamalı. Foto Maxim Hopman - Unsplash

 Karnı aç bir çocuğun fırından ekmek çalması (bir sinema fikridir malum, ama hiçbir çocuk böyle bir eyleme zorunlu kalmamalı) değil ama zaten çok şeyi olan birilerinin, kendilerine ait olmayan diğer çok şeylere göz dikerek, başkalarının malını parasını çalması veya tecavüz, taciz gibi aşağılık suçlar nasıl açıklanabilir? Boyun eğmemekle ilgisi olabilir mi? Hiç ilgisi yok. Birine tecavüz etmek suçtur, yasadışıdır ama zaten bu konuda bir yasa olmasa bile “insan” olanın uzak duracağı, insana yakışmayan bir eylem değil midir? Peki yasaya rağmen böyle bir eyleme girişmek, sadece uygarlığa karşı bir isyan olmakla kalmadığında aynı zamanda insanlığa, yani insan olmaya da karşı işlenmiş bir suç değil midir? Aslına bakarsanız, sanırım ortada “yasal” ve “yasal olmayan” kavramlarının dışında başka kavramlar söz konusu. Doğru-yanlış, iyi-kötü gibi. Yanlış ya da kötü bir şey yapan biri, “şeytana uydum” dediğinde kurtulabilir mi? “Uymasaydın” der geçilir, yasa devreye girer, ceza meşrudur. Ayrıca sormak lazım, acaba şeytanın o korkunç eylemden haberi var mı? (Şeytan konusunu ayrı bir yazıda ele alacağız.) Hırsızlığın veya diyelim tecavüzün “suç” olmadığını diyelim ki bilmiyor kişi, e bunun kötü olduğunu içgüdüsel olarak hissetmez mi? Elbette hisseder ve eğer eyleme devam ediyorsa, işte o an, devreye “kötülük” girmiştir.  İYİ-KÖTÜ VAR MI Kİ?Farkında mısınız, doğada iyi-kötü diye bir şey yok. Doğada biri için kötü olan, diğeri için iyi olabilir, ki genelde öyledir. Yani bir aslan bir ceylanı yer. Yenilen ceylan için hayatın sonudur, onun için kötüdür. Ama aslan da marketten makarna alıp haşlayacak hali yok ya, bir şey yemek zorunda; onun da çoluğu çocuğu var; ceylanı yediğinde aslan için iyidir. Bir gezegene koca bir göktaşı çarparsa gezegendeki yaşam için bu kötüdür ama evrenin “yasaları”na göre ortada kötü bir şey yoktur aslında. Göktaşı yolunda gitmekte iken gezegene rast gelmiştir ve yön değiştiremeyeceği için de çarpmıştır. Kasıt yoktur bir kere. Kasıt olmadığı için de, her ne kadar gezegendeki hayat için durum “kötü” olsa da, ortada “yapılmış bir kötülük” yoktur. Kasıtlı kötülük de ne yazık ki insana mahsustur.

KÖK KURUTAN TÜR

Mesela doğada hiçbir canlı türü, bir başka canlı türünün neslini tüketmedi. İnsandan başka! Bu korkunçluğu insan yaptı. Halen de yapmakta. Bu gidişle istavritin bile soyu tükenecek yakında. 70’li yılların sonuna doğru Adana’da yaşıyorken, bir gazetede, “Torosların son aslanını avladılar” başlıklı bir haber görmüştüm. Avcılar (ne demekse avcı? Bu durumda düpedüz katiller) Torosların son aslanını öldürüp başında poz vermişler havalı havalı. İyi halt etmişler! Bitirmişler bir soyu, yani soykırımın son kurtulanını da yok etmişler, bununla da gurur duyarak poz vermişler! Aman ne marifet! Avcılığa spor yakıştırması yapmak da kötülük değil midir? Doğada yürümek istiyorsan yürü, gez dolaş, koş, kimse karışmaz. Bir canlıyı öldürmek niye? Yemeyiver o kuşun etinden de kardeşim. Can alma hakkı diye bir şey olabilir mi? Böyle bir eylem, yasal olsa bile, bu “iyi” midir?

SAĞDUYU DEDİĞİMİZ… 

İyiyi kötüyü ayırmak “insan” işi. Yani iyi olanla kötü olanı, başka deyişle doğru olanla yanlış olanı ayırmak insan olmaktır en başta. Eskilerin aklıselim dedikleri sağduyu, doğruyla yanlışı birbirinden ayırabilme yeteneğinin adıdır. Sağduyu sözcüğündeki “sağ”, solun karşısındaki taraf olan sağ anlamında kullanılmaz. Buradaki sağ, “sağlam” anlamını taşır. Yani insan, sağlam duyuya sahip olmak durumundadır, tabii eğer “insan” olarak anılmak istiyorsa. Doğruya “doğru”, yanlışa “yanlış” demek, insan olmanın gereği değilse nedir? 

YA İNSAN?

Suç ve ceza

Kötülük insanın içinde gizli. Foto Ashley Jurius - Unsplash

 En başa dönüp sorumuzu, yazının genel süzgecinden geçirip başka türlü soralım: Ceza veya yasa olmasa bile kaçımız doğrudan yana olur ve yanlıştan uzak dururuz? Bence bu önemli bir soru. Vereceğimiz yanıtın da bizim “insan” statümüzü belirleyeceğini sanıyorum. Dilimize Arapçadan gelen “insan” sözcüğü, Akkadca “halk, kavim” anlamına gelen “nişu”dan köklenir. Sözcüğün bir anlamı da “iyi huylu olmak, yumuşak başlı olmak, evcilleşmek” anlamlarına gelir. Yerde duran içi para dolu cüzdanı bulduğumuzda cebe indirmek veya onun sahibini aramak… Yardıma ihtiyacı olan birine sırtını dönmek veya ona yardım etmeyi seçmek… Yanlış ile doğru… Kötü ile iyi… Binlerce yıldır “uygar” olduğumuzu sanıyoruz ama alacak daha çok yolumuz var hâlâ. En başından beri insan olduğumuza inanmışız ama doğru ile yanlışı ayırma yetenek testinden hepimiz geçemiyoruz. Sağduyu, buluşulacak çok güzel bir nokta bence. Sağlıcakla…

 

Suç ve ceza

Bu konuyu başka bir yazıda ele alacağız ama düşünsenize, kem göz olmasa, nazar boncuğu olur muydu. Foto Hulki Okan Tabak Unsplash

 

 BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ ŞEMSİYELERİ HAZIRLAYALIM

Yağışlı bir hafta sonu bizi bekliyor. Bu gece (cuma) Güney Marmara’dan başlayacak yağış, hafta sonu boyunca tüm Marmara’da etkili olacak. Bugün hafif olan rüzgâr, yarından itibaren kuzeyli ve biraz canlı hale gelince, yağışla birlikte sıcaklığı da düşürecek tabii. Yani serince gündüzler ve ferah geceler bizi bekliyor denebilir. Bence tadını çıkartmak gerek zira zaten süreceği şunun şurasında iki-üç gün. Mis gibi yağmur kokusuyla serin serin uyumak iyi gelecektir. Esen kalınız.



Yazarın Tüm Yazıları