Gökkuşağının ötesinde bir yerde…

Sonsuzluğa uğurladığımız sevdiklerimiz orada bir yerde. Bu düşünce bizi rahatlatıyor.

Haberin Devamı

Gökkuşağının ötesinde bir yerde…

Babamı son yolculuğuna uğurladığımız gün gördüğümüz üç gökkuşağından biri. Resme yansıması zor ama öyle güzeldi ki.
Foto Ece Kavaklı Timoçin

Geçen hafta babamı toprağa verdim. Bu yazıyı kaleme aldığım sırada daha bir hafta olmamıştı bile. (O nedenle kafam biraz dağınık, hatalarım, eksikliklerim için en baştan af dilerim.) O gün, İstanbul’da, aile kabristanından çıkar çıkmaz ilk gökkuşağını gördük. Dünyalar güzeli, erdemli, iyiler iyisi, nazik, kibar, doğa âşığı babamı, çok güzel bir gökkuşağı ile gökyüzündeki son yolculuğuna uğurladığımızı düşündük. Birkaç dakika sonra ikinci gökkuşağı belirdi gökyüzünde. Kısa süre sonra da üçüncü! Üçü de tam gökkuşaklarıydı. Pırıl pırıl ve net üstelik. Zor beliren morları bile son derece belirgindi. Feriköy’den Dolmabahçe’ye inene kadar beliren üç ayrı gökkuşağının, babama eşlik ettiğine inanıyorum. Ya da buna inanmayı seçiyorum. Göğe uzanan yol değilse nedir ki gökkuşağı? Şaman atalarımız da buna inanırdı. Gökyüzüne uzanan rengarenk bir yol… İyi yolculuklar canım babam.  Yo, amacım sizi de kendi derdimle dertlendirmek değil elbette. Amacım, gökkuşağına yakından bakmak. En kederli anımda içimi ferahlatmayı başaran gökkuşağına bir saygı duruşu, bir güzelleme. 

Haberin Devamı

FERAHLATAN FENOMEN

Gökkuşağı gördüğünde içinde güzel duygular uyanmayan var mı ki? Hiç sanmıyorum. O kadar güzel bir şeyi görüp güzellik dışında başka şeyler düşünecek biri yoktur herhalde. Olmasın zaten. Onu neden o kadar güzel olarak algıladığımız ayrı bir araştırma konusudur sanırım ve muhtemelen psikolojinin uzmanlık alanına giriyordur. Benimki ölümle ilişkili olsa da bu, gökkuşağını kötü yapmaz. Ölüm, hayatımızın kaçınılmaz parçası. Davul zurna çalacak halimiz yok tabii ama sevdiklerimizi güzel bir yere uğurluyor olmanın inancı, içimizi serinletmiyor mu? Eh, işte o serinliği bir gökkuşağından daha fazla güzelleştiren ne olabilir? 

Haberin Devamı

HEM TANRI HEM GÖKYÜZÜ

Gökkuşağının ötesinde bir yerde…

Bu bir yol değilse nedir ki. Foto Dan Meyers - Unsplash

Zaten bu konuda yalnız olmadığımı biliyorum. Koskoca tarih arkamda. Hem de dinler tarihi! Tek tanrılı Sami dinleri ortaya çıkmadan önce yeryüzünün tüm kültürleri, ki zaten hepsi doğayı referans almışlardı, gökkuşağına da anlam yüklemişlerdi. Farklı bakış açıları, değişik sembolizmleri kullanmış olsalar da aşağı yukarı hepsi, gökkuşağının tanrılarla ilgili olduğuna inanıyordu. Tanrılar demişken, bunun gökyüzü ile ne ilgisi olduğu akla gelebilir, hemen söyleyelim, sadece Türkler’in eski inanışlarında bile, “gök” hem tanrı (tengri) idi hem de gökyüzü. Bugün İngilizcede “heavens” denir mesela, hem “cennetler” hem de “gökyüzü” demektir. İşte bu laflar, hep o eski zamanların alışkanlıklarından türemiş ve devam edegelmişlerdir. (İngilizleri Türklerle ilişkilendirmek değil yaptığım, sadece uzak toplulukların da benzer şeylere inandıklarını belirtmek için örnek olarak seçtim onları.)

Haberin Devamı

İSİM İSİM GÖKKUŞAĞI

Gökkuşağının ötesinde bir yerde…

Tam bir gökkuşağı görmek ne şans.  Foto Karson - Unsplash

Gökkuşağına pek çok isim verilmiş. Ebekuşağı, ebemkuşağı, alâ’im el semâ, kavs-i kuzah dede kuşağı, ala kuşak, al yeşil kuşak, dede kuşağı… Ama bizim bugün kullandığımız hali, hiç de yeni değil, Altay bölgesi kuzeyindeki Türklerin tamamının kullandığı “gök kuşağı”. İngilizcesi de “rainbow”dur, yağmur yayı demek, ki zaten bu yayın ortaya çıkabilmesi için bir yerde yağmur yağıyor olması gerekir. İran kültüründe Kemân-ı Rüstem, yani Rüstem’in yayı olarak geçer bu meteorolojik fenomen. 

ANLAŞMA İŞARETİ

İbrani geleneğinde Allah, tufandan sonra Hz. Nuh ile anlaşır ve bir daha yeryüzü canlılarına karşı toplu bir cezalandırma, özellikle de tufan yaratmayacağına dair bir sözün işareti olarak gökkuşağını yaratır. İnsanlar, gökkuşağını gördükçe tufanı, ona sebep olan davranışları hatırlasınlar ama toplu bir kıyımdan korkmasınlar diye. 
İslâmi gelenekte hep 7 kat gök geçer. Mesela Müminûn Sûresi, 86. Âyet: “Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş’ın Rabbi kimdir? diye sor.”(Kur’an-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli, TDV Yy., No: 86, 5. Baskı, 1998)  İşte çok ilginçtir, gökkuşağında da kat sayısı kadar renk vardır. Mor, mavi, lacivert, yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı. Aslında fizik bunu gayet güzel açıklar. Prizmadan geçirilen görünür ışık, ki günışığıdır, kendisini oluşturan renklere ayrılır, buna ışık tayfı denir. Gökkuşağında ise su zerrecikleri prizma görevi görürler. Aslında tayf, tam bir yuvarlak oluşturur ancak bizim yeryüzünden ne yaparsak yapalım bakış açımız ancak bir yarısını görmeye yeter, bu nedenle bir “yay” görürüz. Bir yerden çıkıyor başka bir yere dalıyor gibi görünen gökkuşağının başı ve sonu, sadece bizim bakış açımıza yani nereden baktığımıza göre değişir, biz hareket ettikçe o da hareket eder. Bu nedenle, kimi söylencelerde olduğu gibi altından geçmek mümkün değildir. Altı yoktur ki geçilsin. Sabit bir nesne değildir çünkü. Yani bir anlamda (fizikten ruh dünyasına ışık hızıyla geçelim hemen) onu var eden, bizim gözümüzdür! 

Haberin Devamı

CENNETE BAĞLAYAN KÖPRÜ

Bizim gözümüzde kavis çizdiği için yay, kuşak ve köprü olarak görülmesi son derece doğaldır. Şimdi, bilimden uzak eski insanlar, gökyüzünde rengarenk bir köprü görürlerse ne düşünebilirler ki? Haliyle bu dünya ile öbür dünyayı birbirine bağlayan bir köprü görmüş eski Türkler. “Ak yol” veya “cennet köprüsü” de demişler gökkuşağına.  Göktürk yazıtlarında “uça bardı” yani “uçup gitti” denir ölen kişi için. Ölünce kişi “uçar” yani. Nereye nasıl uçacağımızı bilemeyebileceğimizden bir yol gösterici lazımdır. Ya da yol işaretlerine ihtiyaç duyabiliriz. İşte gökkuşağı da bu işaretlerin en güzelidir. Başa dönecek olursak, demiştik ya hani, İngilizcede “heavens” hem gökler, hem de cennetler demektir, Türklerde gök hem Tengridir, hem gökyüzü. İşte ruhların uçarak yükseldiğine inanan eski Türkler (mesela Göktürkler) ruhların uçarak gittikleri yere de “uçmağ” demişler. Yani cennet. Ve işte bu nedenle gökkuşağına da cennet köprüsü denmiş. Bu köprüden geçiş ücretsiz ama geçmek için ölmek lazım!

OZ BÜYÜCÜSÜ

Haberin Devamı

Gökkuşağının ötesinde bir yerde…

Judy Garland’lı Oz Büyücüsü’nden. 1939

Aslında, bu inanış devam etmekte. 1939’da yapılan Oz Büyücüsü filmi için bir müzik yapılması istenir. Birlikte çalışan söz yazarı Yip Harburg ve besteci Harold Arlen soyunurlar işe. Benim en sevdiğim şarkılardan birini bestelerler. Babam da çok severdi bunu. Şarkının hem İngilizce orijinal sözlerini aldım buraya, hem de sizler için Türkçeye çevirdim. Seslendiren, filmin başrol oyuncusu Judy Garland’dır. Umarım YouTube’dan vs. bulup dinleme şansınız da olur. Şarkının sonradan yapılan versiyonlarına ilave sözler vs. dâhil olmuş. Buraya aldığım orijinalidir. Gökkuşağının ötesindeki o yere giden herkese selam olsun buradan. 

OVER THE RAINBOW

Somewhere over the rainbow, way up highThere’s a land that I heard of, once in a lullaby.Somewhere over the rainbow, skies of blueAnd the dreams that you dare to dream really do come true.
Someday I wish upon a star and wake up where the clouds are far behind meWhere troubles melt like lemon drops Away up above the chimney topsThat’s where you’ll find me
Somewhere over the rainbowBlue birds flyBirds fly over the rainbowWhy then, oh why can’t I?
If happy little blue birds fly beyond the rainbowWhy oh why can’t I?

GÖKKUŞAĞININ ÜZERİNDE

Zamanında bir ninnide duymuştum, Gökkuşağının üzerinde bir yerde, çok yükseklerde bir ülke varmış;Gökkuşağının üzerinde bir yerde, masmavi gökyüzünde,Kurmaya cüret ettiğin tüm hayallerin sahiden gerçek olduğu.
Keşke bir yıldızın üstünde, bulutların üzerinde uyansam bir gün.Dertlerin limon damlası gibi eriyip gittiğiBacaların çok yukarısındaki o yerde Bulsan beni.
Gökkuşağının üzerinde bir yerde, Mavi kuşlar uçuyor. Gökkuşağının üzerinde Mavi kuşlar uçabildiği yerde ben neden uçamayayım ki?
Gökkuşağının ötesinde küçük mavi mutlu kuşlar uçabiliyorsa, Ben neden uçamayayım?

Söz: Yip HarburgBeste: Harold ArlenÇeviri: T. Timoçin

BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ

ILIMAN BİR HAFTA SONU

Şiddetli olmamakla birlikte güneyli zayıf havalarla biraz ılık bir hafta sonu bizi bekliyor gibi görünmekte. Etrafta dolaşan ufak tefek bulutlardan üzerimize etkili olacak bir yağış düşme olasılığı bence zayıf. Üstelik, hava sıcaklığı da, kalabalıklardan uzak keyifli bir yürüyüş yapmak için ideal görünmekte. Ama evde kalmak da iyi bir seçenek olabilir tabii. Şu koronayı atlattığımız gün belki de dünya tarihinde ilk kez bütün yeryüzü insanları, aynı günü bayram olarak kutlayacak. Ben şimdiden düşünmeye başladım. O bayramın adı ne olsun?

Yazarın Tüm Yazıları