Avrupa coğrafi değil kültürel bir kıtadır

Dünya haritasında Avrupa diye bir kıta aramayın, bulamazsınız. Çünkü o, kültürel bir kıtadır, coğrafî değil.

Haberin Devamı

Avrupa coğrafi değil kültürel bir kıtadır

A -Bir kıta olarak Avrupa'yı görmek zor. Daha ziyade bölge adıdır Avrupa. Foto Brett Zeck

Geçen hafta Avrupa’nın neden tercih edilen bir yer olduğunu, neden Avrupa’nın temsil ettiği değerlerden nefret ediyormuş gibi duran ülkelerin varlıklı ve aristokrat kesimlerinin her fırsatta Avrupa’da yaşadıklarını, çocuklarını Avrupa okullarında okuttuklarını, alışverişlerini orada yaptıklarını ve tatillerini orada geçirdiklerini sorgulamıştık. Çok bedel ödeyerek “daha iyi bir yer” haline gelmişti Avrupa, bunu görmüştük. Gelin bu hafta, nedir bu Avrupa, neresidir, kimin evidir, ona bakalım.

GELİN HARİTADA ARAYALIM ŞU KITAYI

Haberin Devamı

Avrupa coğrafi değil kültürel bir kıtadır

Avrupa avuç içi kadar yer aslında. Foto Lucas Sankey

Öncelikle Avrupa, her yerde Dünya’nın kıtalarından biridir. 7 veya 5 kıtadan biridir demek istemiyorum, nedeni birazdan ortaya çıkacak. Efendim, önce “kıta” sözcüğünün sözlük anlamına bakalım. Türk Dil Kurumu Büyük Sözlük’te kıta sözcüğünün ilk karşılığı şu: “Yeryüzündeki altı büyük kara parçasından her biri, ana kara: Avrupa kıtası.” Anakara aslında bitişik yazılır ama herhalde iyice anlayalım ne demek istendiğini diye vurgulamak amacıyla böyle ayrı yazmışlar. Örnek olarak da gördüğümüz gibi Avrupa kıtası verilmiş.
Osman Yalçın’ın Ansiklopedik Coğrafya Sözlüğü’ne bakalım: “Anakara, dünyanın altı büyük toprak parçasından her biri.”
Tüm tanımlardan anlaşılıyor ki, anakara olacak, büyük olacak kıta. Buraya kadar anlaştık değil mi? Tamam, devam edelim.
Şimdi sizden çok önemli bir ricam var. Sayfada gördüğünüz dünya haritasına lütfen dikkatlice bakınız. Büyük kara parçalarını belirleyip gözünüze kestiriniz. Ve sonra lütfen söyleyiniz Avrupa dediğimiz yer, ayrı ve büyük bir kara parçası mıdır? Haritada, bizim Avrupa adını verdiğimiz için konumunu bildiğimiz o yerde, farklı, büyük, bağımsız bir anakara parçası var mı?
Hiç aramayın. Söyleyeyim: Yok!

Haberin Devamı

NE COĞRAFYASI? BU TAMAMEN KÜLTÜREL BİR ŞEY…

Avrupa coğrafi değil kültürel bir kıtadır

Asya'nın ucu aslında. Foto Timo Wielink

Avrupa, aslında coğrafi olarak Asya’nın bir uzantısıdır. Asya’nın, batıya doğru uzanan küçük, küçücük bir bölgesinin adıdır Avrupa. Dünya haritasına damgasını vuran bir biçimi yoktur. Damga isteyen Afrika’ya bakar. Afrika’sız bir dünya haritası olabilir mi? Ama haritaya Avrupa’yı kazayla eksik çizin, hemen fark edilmez bile.
Ama coğrafyadan bağımsız olarak, sosyolojide, bilimde, sanatta tarih yazmaya kalkan, Avrupa olmadan adım atamaz. Bugünkü “uygar” insanı ortaya koyan değerlerin tümü Avrupa’da doğmamıştır ama orada yücelmiştir. (Doğum yerleri çoğunlukla Hindistan ile Ortadoğu arasındaki topraklardır. Epey işledik o konuyu zaten, yine vakti gelince konuşuruz.) Göreceğimiz gibi Avrupa, coğrafi bir kıta olmaktan çok kültürel bir kıtadır.

Haberin Devamı

ROMA İMPARATORLUĞUNDA DOĞUNCA…

Avrupa’yı Avrupa yapan nedir? Geçen hafta, ödedikleri bedelleri kısmen konuşmuştuk ama orada bir başka şey var. Bir birlik var mesela. Nedir o birliğin sırrı? Asırlarca birbirlerinin kanını akıta akıta bitiremediler ama yine de aynı potadalar, ayrı resim çerçevesinin içindeler. Nedir bunu sağlayan? Söyleyeyim: Hıristiyanlık! Peki ne oldu da Hıristiyanlık, Avrupa’da bir harç görevi gördü? Neden Avrupa, Kudüs’te çarmıha gerilmiş bir peygamberin öğretisini bu kadar yoğun ve sevgiyle benimsedi? Onun da cevabı, Roma İmparatorluğu’dur. Hemen anlatıyorum.
“Hıristiyanlık, nasıl oldu da Yakındoğu’nun tozlu topraklı düzlüklerinden doğup Avrupa’nın göllerle süslü yeşil dağlarında sevilip yayıldı?” Avrupa hakkında konuşurken bu konuyu dile getirmezsek, eksik iş yapmış oluruz çünkü bugünkü Avrupa’yı yaratan unsurlardan biri de kesinlikle bu sorunun yanıtı. Cevabı zaten yukarıda verdik: Roma İmparatorluğu. Hıristiyanlığın en büyük şansı (ve aynı zamanda şanssızlığı) Roma İmparatorluğu topraklarında doğması oldu. Kulaktan kulağa yayılması için aşması gereken sınırlar, yıkması gereken surlar, ele geçirmesi gereken şehirler yoktu. Batı ufkunda görünen görünmeyen her yer Roma idi. Bütün yolların Roma’ya çıkması bundandı.

Haberin Devamı

YOKSULLARA YENİ VE BÜYÜK UMUT

Roma İmparatorluğu, İsa’nın zamanına kadar çoktan yozlaşmaya başlamıştı. Makamlar parayla alınıp satılıyor, insanların bilgi ve becerisinden çok rüşvetin sözü geçiyor, zenginler iyice zenginleşirken fakir halk da vergi üstüne vermekten nefes alamıyordu. Bu kadar fakirlik, umudu yeşertecek bir kıvılcım bekliyormuş demek ki, İsa çıkıp fakirliği yüceltince, halk zevkten bayıldı. Umut fakirin ekmeği değil miydi? Hem de öyle böyle değildi laflar: “…..dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapıyı çalana kapı açılır” (Luka 11, 9-10) “Hiçbir uşak iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem Tanrı’ya hem paraya kulluk edemezsiniz.” (Luka 16, 13) “Korkma ey küçük sürü! Çünkü Babanız, egemenliği size vermeyi uygun gördü. Mallarınızı satın, sadaka olarak verin. Kendinize eskimeyen keseler, göklerde tükenmeyen bir hazine edinin. Orada ne hırsız ona yaklaşır ne de güve onu yer. Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacak.” (Luka 12, 32-34) Daha pek çok yoksulluğa övgü ve çağrı var İncil’in içinde, örnekleme bu kadar yeter. Demem o ki, geniş yoksul halk kitleleri, bu lafları duyunca elbette mutlu oldu. Bu dünyada sahip olamadıkları her şey, “egemenlik” kod adıyla öbür dünyada ya da Tanrı’nın egemenliğinde kendilerine vaat edilmekteydi. Kaybedecek hiçbir şeyleri yoktu. Davete icabet ettiler!

Haberin Devamı

DOĞUYA DA GİTTİ DE, İŞE YARAMADI PEK

Batıya doğru yol alan Hıristiyanlığın en büyük yayılma arazisi, hiç kuşku yok ki Anadolu’ydu. Genç Plinius vali olarak Anadolu’ya geldiğinde, İsa çarmıha gerileli henüz yaklaşık 70 yıl olmuştu ama Anadolu’daki halkların neredeyse tamamı İsevî idi. Anadolu, Roma İmparatorluğu’nun en önemli alanlarından biriydi ve sonrasında da gerek Havariler, gerekse kulaktan kulağa yayılan fikirlerle yeni din (ki aslında Yahudiliğin mezhebiydi, bunu daha önce konuşmuştuk) Avrupa’nın kalbine doğru hızla yol aldı. (Sevgiyle başlayıp beğenmediğini yakmaya giden yol da epey uzundu tabii.)
Sorulabilir: Neden Batıya yol aldı da Doğuya gitmedi? Oraya da gitti ama bu kadar geniş bir katılım bulamadı çünkü Doğuda, Roma’nın tuhaf pagan alışkanlıklarından çok daha derli toplu ve köklü dinler vardı. Zerdüştîlik, Hinduizm vs. Onların ihtiyacı olmadı Hıristiyanlığın dağıttığı umuda çünkü zaten o umudu çoktan bulmuşlardı.

ZATEN ÇOKTAN KULÜP ORASI

Avrupa, hızla Hıristiyanlaştı. Ortaçağda, yani Hıristiyan olduktan sonra Avrupa’ya Avrupalılar “Avrupa” demiyordu. Ne diyorlardı peki? “Christiana Communitas” veya “Christiana Societas” ya da “Christianitas”. Yani, Hıristiyan Topluluğu veya Birliği!
Yani bugün Avrupa’ya kızıp “Yahu bunlar Hıristiyanlar kulübünü kurmuşlar!” falan deniyor ya hani… Ne yanlış ne yalan ne de iftira! Düpedüz doğru. Adamlar kendilerine takmışlar o ismi iki bin yıl önce zaten! Hatta o kadar ki, hem Ortodoks kimliği hem de Osmanlı’nın egemenliği altında geçirdiği asırlar nedeniyle Yunanları epey bir dışlamışlar bile. Çünkü Osmanlı da onlara göre “imansız” idiler, zira “iman”, İsa’nın takipçisi olmaktı onlara göre. Eh, İslâm’a göre de başka kriterler var ve Müslümanlar “diğerlerini” imansızlıkla veya “kâfirlikle” itham eder. Böyle bu iş. Herkesin doğrusu kendine.

GÜNEŞİN BATTIĞI YER

Avrupa ismi ise çok eski. Bakmayın Yunan panteonunda o isimde tanrıça olduğuna, laf ola beri gele. Avrupa sözcüğü, tabii ki Mezopotamya kökenli. Aramca “reba”, Akadca “erebu” sözcüklerinden gelir ve “güneşin battığı yer, günbatımı” anlamına gelir! (Garb sözcüğü de buradan türemiştir.) Dili ve etimolojiyi çok iyi bilen Tolkien, boşuna kendi Orta Dünya’sının haritasına “Erebor” diye dağ yerleştirmedi!

ASU İSE TAM TERSİ

Bu sözcüğün ifade ettiği her şeyin tam zıttı ne dersiniz? Evet, aynen öyle: Asya! Asya sözcüğü de Akadca (yine Mezopotamya yani) “asu”dan geliyor. Yani, gündoğumu, güneşin doğduğu yer! Hitit ülkesinin adı neydi? Assuwa! Yani “Doğudaki ülke!” Yunan uygarlığının hüküm sürdüğü dönemlerde Asya, Ege’nin doğu kıyısından sonraki tüm toprakların genel adıydı, batısındaki tüm toprakların genel adı da Avrupa. Olay bu kadar basit. Biz, tarihsel olarak Asya’dayız yani. Yukarıda gördüğümüz gibi kültürel olarak da Avrupa’da değiliz. Avrupa Birliği’ne dâhil olmak güzel olabilirdi ama bilmem ki çok mu gerekli? Ata’mın söylediği çağdaş uygarlık seviyesine biz kendimiz çıkıp onlara örnek oluştursak ne güzel olmaz mı?

BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ

PAZARA KADAR GEZELİM DE…
Pazara kadar sıcak ve kuru bir hava bekleniyor ama Pazar günü şiddetli bir lodos ve beraberinde gelme olasılığı yüksek yağış, gezmeye engel teşkil edebilir. Öyle sanıyorum ki önümüzdeki hafta gayet güzel bir sonbahar havası yaşayacağız. Serinliğiyle, sakinliğiyle birlikte. Aman üşütmeyelim, yanımızda bir hırka bulundurmakta yarar var. Kalın sağlıcakla.

Yazarın Tüm Yazıları