Paylaş
Dostlarımla beraber geçen yıl ziyaret ettiğim St.Petersburg kültür-sanat anlamında bizde çok etki yaratmıştı. Okulumuzun turne takvimine bu ziyaretten sonra almaya karar vermiştim bu güzel şehri. Bir yıl sonra yine aynı dostlarla gezimizi Moskova’ya yapmak için birbirimize söz vermiştik.
Ve işte dimağıma kazınan anılarıyla Moskova’dayız.
Akıl Oyunları
Eşimin çocukluk arkadaşı Yuliana’nın düzenlediği bir yemekteyiz. Bu öyle sıradan bir yemek değil. Moskova nehri kıyısında şehre hâkim bir restoranda kentin ileri gelenleri beşerli gruplar halinde oturuyorlar. Ortam kalabalık. Yuliana onlara hazırladığı soruları soruyor. Kafa kafaya veren gruplar, ellerinde kalemler, bu sorulara ciddiyetle cevap veriyor. Oyunun amacı, dışarıda birbirleriyle iş yapacak insanların ‘akıl oyunlarında’ tanışmalarını sağlamak. O gün böylesine farklı bir geceye şahit olmaktan müthiş keyif aldık.
Puşkin Müzesi
Sanki bir okul gibi Puşkin Müzesi. St.Petersburg’daki Hermitage’da olduğu gibi her yer ve her yaştan öğrenci kaynıyor. Dilini yeteri kadar anlamasam bile konuşulanlara şahit olmak için öğrenci gruplarına yanaşıyorum. Her grubun başındaki öğretmenleri konularına belli ki hakimler. Öğrenciler bakışları odaklanmış, pür dikkat anlatılanları dinliyorlar...
Bolşoy Tiyatrosunda bir Türk
Manon Lescaut’u dinlemek için Bolşoy’a gittik. Değerli arkadaşım Murat Karahan başrolü üstleniyordu. Böylesine önemli bir opera sahnesinde bir Türk’ün yer alması ülkemiz adına çok önemli. Gösterinin finalinde Bolşoy seyircisi Murat Karahan’a hak ettiği alkışı fazlasıyla verdi.
Kendi basınımızın böylesine başarıları bence sürmanşetten vermesi, kalabalık basın gruplarının bu başarıları yerinde takip etmeleri, halkımızın genelini bu konularda bilgilendirmeleri ve özendirmeleri gerekir. Ülkemizle daha fazla gurur duymak için bunu yapmak zorundayız. Başarılarımızı paylaşmak zorundayız.
Opera, bale ya da tiyatrodan kimse anlamaz, nitekim kimsenin de ilgisini çekmez düşüncesi varsa -ki bence var- bu düşünceyi değiştirmek zorundayız. Murat Karahan gibi değerli sanatçılarımız görevlerini yine en iyi şekilde yerine getirirler, alkışlarını zaten almayı bilirler. Sanatçılarımızın tanıtılmaları, onların sanat adına attıkları adımların izlenmesi insanların bilinçlenmesini sağlayacak. Ülkemizin arzu ettiğimiz saygın seviyeye gelmesi için zemin hazırlayacak.
Bolşoy Bale Akademisinde Türk Öğrenciler
Kurmuş olduğum Tan Sağtürk Akademi’den mezun olan bir öğrencim Bolşoy Bale Akademisinde okuyor. Serra Yazıcı Çekmeköy okulumuzdan Cenk Karayel öğretmenimizin öğrencisi. Moskova seyahatim o kadar yoğundu ki bu sefer onunla buluşamadım. Bu önemli okulun diğer Türk öğrencileri ise Ecem Yüksel ve İlayda Özbilgin. Onların bale kariyerlerinde başarılı olacaklarına inancım sonsuz. Bizlerden devraldıkları bayrağı eminim çok daha yukarılara taşıyacaklar.
Moskova seyahatimizde daha birçok yeri gezip görme fırsatı bulduk. Devlet Sirkinde yapılan uluslararası bir yarışmanın galasından tutun, ‘Princess of Circus’ müzikaline, Kremlin gezisinden Puşkin Müzesine kadar şehrin resmen altını üstüne getirdik.
Belki mevsimden dolayı yabancı turist sayısı yok denecek kadar azdı. Ancak kültür ve sanat ile ilgili olan her yer Ruslar tarafından âdeta istila edilmişti. Gençler, yaşlılar ve en önemlisi çocuklar programlanmış bir şekilde bu ortamlara gidiyorlar. Artık bu bölgede perestroika zamanındaki gibi süt kuyruklarına rastlamıyorsunuz. Uzun kuyruklar kültür ve sanat kuyrukları.
Bilet fiyatları çok yüksek
En büyük eleştirim bilet fiyatları ile ilgili olabilir. Fiyatlar gerçekten çok yüksek. Viyana ya da Berlin Filarmoni orkestraları son dakika bilet satarlar ve bu biletler ödeme zorluğu çekenler için cüzi fiyatlarla olur. Rusya’da böyle bir uygulamaya şahit olmadım. Böylesine büyük bir kültür ülkesinden, halkın her kesimi yararlansın diye ucuz bilet olanağı sağlamasını beklerdim. Sonuçta sanat herkes için...
Paylaş