OHAL kalksın mı?

OHAL 6. defa uzatıldı; üçer aydan toplam bir buçuk seneyi bulacak.         

Haberin Devamı

OHAL’in uzatılmasını savunanların gerekçeleri bellidir: Türkiye terör örgütleriyle mücadele ediyor, Suriye sınırındaki durum gözler önünde...

Terör ve Suriye sorunları önümüzdeki üç ayda bitmeyeceğine göre OHAL’in yine uzatılması sürpriz olmaz.

Fakat düşünmemiz gereken husus şudur: OHAL mi, yoksa OHAL’i kaldırmak mı sorunlarla mücadelede Türkiye’yi güçlendirir?

TARİHTEN DERS

Yıl 1925; günlerden 2 Mart Pazartesi... Şark (Şeyh Sait) isyanı üzerine o illerle sınırlı sıkıyönetim ilan edilmiştir.

CHP’nin grup toplantısında “daha şiddetli” tedbirler gerekir mi diye görüşülüyor. Sertlik yanlısı otoriter Recep Peker kürsüdedir:

“Şiddet şarttır. Alman Generali Lüdendorf Almanya’nın şiddetli tedbirler almadığından dolayı harpte mağlup olduğunu itiraf etmiştir.”

Haberin Devamı

CHP’nin liberal kanadından Başbakan Fethi Bey ise “bir hadise çıktığı zaman yalnız o hadisenin failleri aleyhine hareket etmek ve genel huzur ve sükûnu bozmaktan çekinmek lazımdır” diyor.

Siyasi tarihimizin saygın isimlerinden Fethi (Okyar) Bey, Recep Peker’e de şöyle sesleniyor:

“İngilizlerle Fransızlar aynı harp senelerinde hiçbir şiddet göstermeden, hatta memleketlerindeki gazeteleri bile geniş bir hürriyet ve serbesti içinde bıraktıkları halde niçin galip geldiler? Arkadaşlar, esasen Recep Bey’in bu husustaki itirazlarına hayret ediyorum...”

‘AİDİYET DUYGUSU’

Sonra ne oldu, tarih kitaplarında izleyebilirsiniz. Yalnız şunu belirteyim, Recep Peker çizgisi hâkim oldu. Dozun kaçırılması, İsmet Paşa’nın 1935’te, Celal Bayar’ın 1936’da kaleme aldıkları “Şark Raporları”nda bahsedilen tepki birikimlerine yol açtı.

Tarihimize ideolojik şablonların dışına çıkarak biraz da böyle açılardan bakmak gerekmiyor mu?

Sosyolojik bir gerçektir ki, baskı duygusu uzun vadede “aidiyet” duygusunu zayıflatır; halbuki milli birliğimizin temelinde aidiyet duygusu vardır.

Yurtdışına gitmek insanlarımıza ve sermayemize cazip görünmemelidir.

Bu “OHAL’siz yönetilemeyen ülke” imajı Türkiye’ye ne kazandırıyor?

Kaldı ki, YÖK Yasası, Varlık Fonu gibi terörle ilgisiz pek çok konuda OHAL kararnameleri çıkarılıyor; bunların terörle ne ilgisi var?

Haberin Devamı

Türkiye’nin gerçekten ciddi olan güvenlik sorunlarını dar ‘güvenlikçi’ açılara kapılmadan siyasi, iktisadi ve diplomatik yönleriyle birlikte düşünmeliyiz.

GÜNÜMÜZDE OHAL

En önemlisi, “OHAL’siz yönetilemeyen ülke” imajı dünyada destek almak istediğimiz siyasi ve yatırımcı çevrelerde Türkiye’nin lehine mi, aleyhine mi oluyor?!

TÜSİAD Genel Kurulu’nda işadamı Tuncay Özilhan, yabancı sermaye girişi konusunda “doğrudan yatırımlar on sene önceki seviyenin yarısına düştü” diye konuştu.

On sene önce Türkiye AB kriterlerine uyum reformları yapıyor, yılda 20 milyar dolar yatırım geliyordu!

TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik “Hiçbir ekonomik kazanım demokraside ilerleme sağlanmadan kalıcı ve sürdürülebilir olamaz” diye konuştu.

Haberin Devamı

On yıl önceki yatırım performansımızı sürdürebiliyor muyuz?

Piyasaya para sürerek daha kaç yıl büyüyebiliriz? 

Türkiye OHAL yokken bölgede haftalarca sokağa çıkma yasağı ilan ederek terör hendeklerini söktü; AYM de, AİHM de engellemedi.

Devlet OHAL’siz de gereken yetkilere sahiptir.

Ama AYM kararlarını uygulamamak gibi endişe verici bir yola girdik.

Demokrasi ve hukuk devleti Türkiye’nin güvenliği bakımından da tek güvenli yoldur, OHAL’e ihtiyaç yoktur.

Yazarın Tüm Yazıları