Necip Fazıl ve Türkeş

Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in genç nesillerce pek bilinmeyen tarafı, Milli Görüş kadrolarına yönelttiği eleştiriler ve Alparslan Türkeş’le ilişkisidir.

Haberin Devamı

Necip Fazıl hakkında geniş yayın yapan, onun Büyük Doğu dergisinin tıpkıbasımlarını veren gazeteler dahi onun Milli Görüş’e yönelttiği eleştirilerden bahsetmezler.
Star gazetesinin “Necip Fazıl Saygı Ödülü”, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından şair ve düşünür Nuri Pakdil’e verildi. Böylece Necip Fazıl yeniden gündeme geldi. Bu vesileyle Kısakürek’le Türkeş’in görüşmelerinden bahsetmek istiyorum.


ALAFRANGA YEMEK

1977 baharı; merhum Türkeş beni çağırdı, Necip Fazıl’la “dostlar vasıtasıyla” haberleşmişler, Türkeş’i İstanbul’daki evinde yemeğe davet etmiş. Necip Fazıl’ın eserlerini çok iyi okuduğumu bilen Türkeş, yemeğe benim de katılmamı istedi.
Türkeş, Ahmet Er ve ben, İstanbul’da Üstad’ın ünlü “heykelli yalı”sındayız. Bahçede, havuz başında Yunan tarzı bir kadın heykeli...
Tam alafranga bir ziyafet masası; sağda bıçak, solda çatal, rulo halinde peçeteler, ortada çiçek... Beyaz ceketli, beyaz kelebek kravat ve beyaz eldivenli garsonlar... Ve lüks bir kâğıda basılı mönü...
Gümüş olduğunu zannettiğim kâselerde su ve birkaç gül yaprağı...
Hayatımda ilk defa böyle şeyleri görüyordum, hatta kâsedeki suyu ve gül parçalarını komposto sanmıştım, meğer parmakları yıkamak içinmiş.
Yemekte her şeyi herkesten sonra yapıyordum; böyle alafranga usulde yanlış yapmamak için.
Sofrada Üstad’ın eşi Neslihan Hanım da vardı.
Necip Fazıl yüksek sınıfların görgüsünü çok takdir eder, kendi deyişiyle “ham softa kaba yobaz” tarzını şiddetle eleştirirdi.


TÜRKEŞ’İN EVİNDE

Mukabil daveti Türkeş, Ankara Or-An’daki evinde verdi. Öğle yemeğine Üstad yalnız geldi, havaalanından ben aldım. Hep “Türkeş’in ordudaki gücünü” merak ediyor, ben de bilmediğimi söylüyordum.
Yemekte garson yoktu, servisi ev sahibesi Seval Hanım yaptı. Üstad yemekte yine defaatle “Albayım orduda gücünüz nedir?” diye sordu. Türkeş yuvarlak cevaplar verdi. Çıktığımızda Necip Fazıl şöyle demişti:
“Orduda gücü varsa da yoksa da ifşa etmiyor!”
Üstad, Türkeş’e bir metin sundu, “mutabık mıyız?” dedi. Türkeş şimdi hatırlamadığım birkaç cümle değişiklik yaptı, anlaştılar. Bildiri yayınlandı, Üstad da “Rapor” adlı kendi yayınlarına koydu, niçin MHP’yi desteklediğini izah etmek için.
Bunun üzerine Necip Fazıl, MHP kurultayına ve ardından Kayseri mitingine katıldı, MHP’yi destekleyen konuşmalar yaptı.

Necip Fazıl ve Türkeş

Fotoğrafta MHP kongresinde Üstad ve yakasında delege kartıyla genç avukat Taha Akyol görülüyor. Necip Fazıl’ın ‘Üç Hilal’li MHP kürsüsünde konuşurken fotoğrafları internette de vardır.


KENDİ FİKRİNİN ADAMI

Necip Fazıl, Türkeş’le görüşmelerinde merhum Erbakan ve ekibini ağır sözlerle eleştirirdi. Şunu da söylerdi:
“Bunları yüzlerine kaç defa söyledim; yazıp yayınlayacağım da...”
Öyle de yaptı.
Necip Fazıl’ın Erbakan ve arkadaşlarına yönelttiği ağır eleştirileri burada yazmıyorum. İnternette bulabilirsiniz. Amacım zaten siyasi polemik değil; yazarların bağımsızlığını vurgulamak istiyorum. Parti elemanı gibi davranmak yazarlara onur kazandırmaz.
Yazar, hangi parti olursa olsun, prensipte doğru bulduklarını desteklemeli, yanlış bulduklarını eleştirmelidir. Partinin değil, kendi fikrinin adamı olmalıdır.
Necip Fazıl’ın yaptığı buydu. Hizmetine gireceği parti değil, kendi deyişiyle “İttihatçıların gözü karalığına sahip Büyük Doğucular” arıyordu her yerde.
12 Eylül olmayıp siyasi hayat devam etseydi, muhtemelen Türkeş’le de görüş ayrılıkları çıkacaktı.
Şunu da belirtmeliyim: Büyük şair Necip Fazıl’ın “İdeolocya Örgüsü” adlı kitabındaki hiyerarşik, elitist ve otoriter devlet modelini benimsemek mümkün değildir.

Yazarın Tüm Yazıları