Siz de ‘bugünlerde kıyafetlerimden sıkıldım ve her türlü yeniliğe açığım’ diyenlerdenseniz, yeni trendlerin hükmünün başladığı bu aylarda dolaplarınızı güncelleyebilirsiniz. Üstelik yeni tarzınızı oluştururken, geçmiş sezonlardan kalan kıyafetlerinizi de değerlendirme lüksünüz var. Çünkü geçen yılda hayatımızda olan birçok trend, yeni sezonda var olmaya devam ediyor. Zarif ve feminenliğin ağır bastığı bir moda anlayışıyla gelen yeni sezonda kendi özel dokunuşunuzu taşıyan kıyafetler seçerek, tarzınızı baştan yaratabilirsiniz. Çünkü ekoselerden leopar desenlere, transparan görünümlerden deri kıyafetlere, suni kürklerden vahşi batının ruhunu taşıyan püsküllü detaylara kadar birçok zamansız parça, geri geldi.
EKOSELERE MODERN DOKUNUŞ
90’ları etkisi altına alan ve uzun yıllar popülerliğini yitirmeyen ekose giyim, 2024-25 sonbahar ve kış sezonunda tekrar yüzünü gösterdi. Özellikle Burberry ve Loewe markaları, ekose desenleri yeniden podyumlara taşıyarak, bu desenin zamansız olduğunu bir kez daha gösterdi. Kadın gardıroplarının olmazsa olmazları arasında yer alan ekoseler, artık modern yorumlarıyla stilinize yeniden renk katmak için mağazalarda boy göstermeye başladı. Eteklerde, tek parça elbiselerde, şallarda, blazerlarda ve kabanlarda kullanabileceğiniz ekose desen, sezonun en güçlü dış giyim tarzı olmak için sahnelere geri dönüyor da diyebiliriz. Her ne kadar ekosenin klasik rengi kırmızı olsa da bu sezon mavi, yeşil, turuncu ve lacivert gibi tonları da öne çıkıyor. Ayrıca klasik kalem eteklerin de yükselişe geçtiği yeni sezonda ekose desen, özellikle ofis şıklığınızı yükseltebileceğiniz bir avantaj da sağlıyor. Mesela klasik kalem ekose eteklerinizi, boğazlı triko kazaklar ya da şık gömlekler ile kombinleyebilirsiniz. Sokak stilinizde de pileli mini ekose etekleri, yün, kaşmir ya da saf yün kazaklarla tamamlayabilirsiniz.
SAHTE KÜRKLERİN ZAFERİ
Hem çevre dostu hem de şık alternatifler olarak yıllardır kullandığımız sahte kürkler de podyumların gözde parçaları arasındaydı. Soğuk kış günlerinde bizi sımsıcak tutan büyük ve hacimli tüylü kürkleri, sezon sonuna kadar her yerde göreceğimiz kesin. Havalar iyice soğuduğunda sevimli bir dış giyim parçası olarak kullanacağımız suni kürkler, daha uzun yıllar cazibesini kaybetmeyecek gibi görünüyor. Geçmiş sezonlardan kalan suni kürklerinizi ve kürk detaylı parçalarınızı şimdiden dolaplarınızın en ön kısmına yerleştirmenizi öneririm. Çünkü bu parçalar, en basit görünümü bile yükseltebilecek ve stilinizi güçlendirebilecek bir duruşa sahip. Yeni sezonda tasarımcılar, ayrıca içimizi ısıtan kalın ve tüylü kürklere inat, defilelerinde file ve transparan detaylara da yer verdi. Cesaret dozu yüksek parçaları giymeyi ve sıra dışı olmayı sevenlerin favorileri arasında yer alan transparan tasarımlar, bu sezon da zarif görünümleriyle bizleri büyülüyor.
Ancak sağlıklı, dinç, enerjik ve mutlu hissetmemiz için genel vücut bakımınızı da ihmal etmemeniz gerekiyor. Çünkü vücudunuz ne kadar iyiyse siz de o kadar iyisiniz demektir. Düzenli yaptıracağınız vücut bakımlarının birçok sağlık sorununun önüne geçmesinin dışında mental anlamda da faydaları vardır. Selülitlerden kurtulmuş, orantısız yağ dağılımının olmadığı, lekelerin cildinizin güzelliğini gölgelemediği ve ödem gibi bir sorunun artık sizi endişelendirmediği bir vücuda sahip olduğunuzda eminim siz de kendinizi çok daha güzel ve genç hissedeceksiniz. Vücudunuzda görmek istemediğiniz ve sizi rahatsız eden bu sorunlarla yaşamak zorunda değilsiniz. Yapmanız gereken tek şey, profesyonel cilt bakım uygulamalarına bir göz gezdirmek. Üstelik sonbahar ayları, bu bakımları yaptırmak için en ideal zaman!
VÜCUDUNUZUN YAŞLANMASINA İZİN VERMEYİN
Vücudumuzda biriken toksinler, yanlış beslenme alışkanlıkları, sürekli kilo alıp verme, hareketsiz yaşam, hormonal değişimler, stres, güneşin zararlı ışınları ve genetik yatkınlık gibi etkenler, cildimizin yıpranmasını ve erken yaşlanmasını hızlandıran sorunlara neden oluyor. Bu olumsuz etkenlerin önüne geçmediğiniz süre içerisinde de özellikle orantısız yağ dağılımı, selülit, ödem ve cilt sarkmaları peşinizi bırakmıyor. Günümüzde profesyonel vücut bakım uygulamalarıyla biraz önce sıraladığım sorunlardan kurtulabiliyorsunuz. Ancak bu kurtuluşun geçici olmaması için yaşam tarzınızda değişiklikler yapmanız şart. Özellikle sağlıklı beslenmeyi, spor yapmayı, stresten mümkün olduğunca uzak durmayı ve cildinizi güneşin zararlı ışınlarından korumayı yaşam tarzınız haline getirmeniz gerekiyor. Bu olumlu değişimler ile teknolojinin bizlere sağladığı profesyonel vücut bakım uygulamaları birleşince güzel yaş almak, her daim genç, enerjik ve sağlıklı bir fiziğe sahip olmak da mümkün olabiliyor.
PROFESYONEL VÜCUT BAKIMI NASIL YAPILIR?
Günümüz teknolojisi sayesinde sorun odaklı cihazlara ve ürünlere erişimimiz artık çok kolay. Cilt bakım uzmanları tarafından cihazlar eşliğinde yapılan profesyonel cilt bakım uygulamalarının yanı sıra doğal yağlar, detokslar ve masaj yöntemleriyle de vücudunuzu şımartabiliyorsunuz. Bu uygulamalar, elbette ki kişiye özel planlanan bir protokolle gerçekleştiriliyor. Kişilerin fiziksel özellikleri, sorunları ve beklentileri doğrultusunda vücut bakım yöntemi seçiliyor. Mesela bölgesel yağlanmalarla ilgili bir sıkıntı yaşıyorsanız, radyofrekans, ses dalgaları, vakum, lazer ve ışık sistemleri gibi bölgesel zayıflama uygulamaları kullanılabiliyor. Tek başına spor ve diyet ile kolay kolay yok olmayan selülit içinse lenfatik drenaj uygulaması, mezoterapi, LPG, akupunktur, ozon terapi, lazer tedavisi, basınç tedavisi, radyofrekans gibi birçok yöntem bulunuyor.
Cevabınız ‘hayır’ ise okumaya devam etmenizi öneririm. Çünkü gıdı bölgesi, genç, dinamik ve enerjik görünmenizi sağlayan önemli alanlardan biridir. Bu nedenle gıdınızda oluşmaya başlayan gevşeme, genişleme, sarkma, büzüşme ve derin çizgiler gibi cilt sorunlarını göz ardı etmemelisiniz. Unutmayın, güzel yaş almak ve genç bir görünümde kalmak, bütünsel bir yaklaşım gerektirir. Yaşlanmaya karşı verdiğiniz mücadelede sadece yüzünüze değil, ona komşu olan bölgelere de ihtiyacı olan müdahaleleri yapmalısınız. Bu komşuların en önemlisi de gıdı bölgesidir.
AMELİYATSIZ ÇÖZÜMLER DE VAR
Elbette ki yaş alma ve bazı olumsuz çevre koşulları ile birlikte cildimiz elastikiyetini yitirmeye başlıyor ve maalesef bu süreç ile birlikte yaşlılık belirtileri de inceden inceye ortaya çıkıyor. Cilt kalitesindeki bu düşüşe bir de kilo değişimleri eklendiği zaman, vücudumuzda bölgesel yağlanmalar ve cilt gevşemeleri kaçınılmaz son oluyor. Vücudumuzun diğer bölgelerinde oluşan yağlanmalar ve cilt gevşemelerine karşı çoğu zaman spor ve diyet ile bir çözüm bulabiliyoruz. Ancak gıdı bölgemize biriken inatçı yağlardan kurtulmak ise bu kadar kolay olmuyor. Bu istenmeyen duruma müdahale edilmediği zamansa, gıdınızdaki gevşeme, sarkma ve derin çizgiler, olduğunuzdan daha kilolu ve yaşlı görünmenize neden oluyor. Geçmiş yıllarda gıdı bölgesinde oluşan deformasyonlardan kurtulmak için tek çözüm estetik ameliyatlarıydı. Ancak günümüzde gelişen medikal teknolojiler ile birlikte boyun bölgenizde oluşan tüm bu olumsuzluklardan ameliyatsız yöntemler yardımıyla kurtulmanız mümkün.
GIDI BÖLGESİ SORUNLARI NEDEN OLUŞUR?
Gıdı bölgesi sorunları, sadece kadınlarda değil, erkekler için de ciddi bir estetik kaygı oluşturuyor. Neyse ki günümüz teknolojileriyle yapılan uygulamalar, her iki hasta grubu için de çözümler sunabiliyor. Hastaların en çok merak ettiği konuların başında ise gıdı bölgesi sorunlarının neden ortaya çıktığı oluyor. Çünkü bazen gençlerin veya zayıf kişilerin bile gıdı bölgesinde yağlanma ve sarkma meydana geldiğini görebiliyorsunuz. Bu nedenle konu, oldukça fazla araştırılıyor. Kısaca bu soruya cevap verecek olursak; gıdı bölgesinde deformasyonların oluşmasının ana sebeplerinin arasında yaş alma, kilolu olmak, hızlı kilo alıp vermek ve kişinin çene ucunun küçük olması ya da boyun yapısının kısa olması gibi genetik yapıyla ilgili sorunlar yer alır. Bunun dışında güneşin zararlı ışınlarına uzun süre maruz kalmak, sigara kullanmak, sağlıksız beslenmek, hareketsiz yaşam, yanlış postür ve yanlış uyuma pozisyonları da gıdı deformitesini tetikleyebiliyor.
Yaptığımız makyaj yüzümüzün çekici yönlerini vurgulamamıza ve daha güzel görünmemize yardımcı olabiliyor. Ancak bu güzel görüntüyü elde edebilmemiz için doğru bir makyaj uygulaması yapmamız şart. Fakat günümüzde birçok kadın yaptıkları makyaj hataları nedeniyle ya olduklarından yaşlı görünüyor ya da ciltlerinin güzelliğini bozacak şekilde ürün kullanımını abartabiliyor. Bu nedenle ben de bugün sık karşılaştığım makyaj hatalarını sizlerle paylaşmak istedim. İşte yüz güzelliğinizi gölgede bırakan hatalar…
FONDOTENİ KAT KAT SÜRMEK
Makyaj uygulamalarında en çok karşılaştığım hatalardan birinin fondötenin gereğinden fazla kullanılması olduğunu söyleyebilirim. Bu hatayı özellikle ilk sıraya aldım. Çünkü bu hata, diğer ürünleri doğru kullansanız bile işe yaramaz hale getirebiliyor. Bunun nedeni de cildinize gereğinden fazla fondöten sürdüğünüzde sanki yüzünüzde bir maske varmış görüntüsü ortaya çıkması. Bu da tüm makyajın doğallığını ortadan kaldıran ve yüzünüzdeki çizgileri daha da belirgin hale getiren bir yanlış. Fondöteniniz ince ya da kalın yapıda olsun, kat kat sürdüğünüz zaman emin olun ki, maske görüntüsünden kaçışınız olmaz. Bu nedenle fondötenlerinizi tek kat uygulamaya dikkat edin.
YANLIŞ TONDA GÖZ ALTI KAPATICISI KULLANMAK
Göz makyajı, oldukça önemlidir. Çünkü bakışlarınızı daha çekici ve etkileyici hale getirebilir. Bu nedenle çok daha ince detay gerektirir. Ancak bu anlamda yapılan en belirgin ve sık hatalardan birinin de ten renginden çok açık ya da koyu kapatıcı kullanılmasıdır. Göz altlarını kapatmak, size daha enerjik ve canlı bir görünüm kazandırır. Göz altı kapatıcılarının özelliği de zaten budur. Doğal ve uyumlu bir görünüm yakalayabilmek içinse cilt tonunuza yakın bir kapatıcı seçmeniz gerekir. Eğer göz altı kapatıcınız cilt tonunuza göre daha koyu kalıyorsa, bu ürün sizin yorgun ve yaşlı görünmenize neden olacaktır. Bu nedenle doğru tonda ürün kullanmak oldukça önemlidir.
El ve ayak bakımımızı yaz aylarında çoğunlukla ihmal ederiz. Bunun sonucunda da kuruyan ellerle, topuk çatlamasıyla, sertleşmiş ayak tabanıyla ve bakımsız tırnaklarla karşı karşıya kalırız. Vücudumuzun tüm ağırlığını kaldıran ve bütün günün yükünü taşıyan ayaklarımızın özel bir bakımı hak ettikleri kesin. Bu kapsamda dileyen herkes özellikle yaz mevsimi sonrasında profesyonel ayak bakımı yaptırabilir ve sıcaklardan olumsuz etkilenen el ve ayaklarınıza hak ettikleri enerjiyi tekrar kazandırabilirsiniz. Ancak ayak sağlığımızı her daim koruyabilmek adına evlerinizde de yapabileceğiniz basit ama etkili yöntemler mevcut. Günümüzde çalışma hayatının yoğunluğu ve aile sorumlulukları, bazı zamanlar kendimize vakit ayırmamızın önüne geçebiliyor. Eğer sizin de zamanla ilgili bir sıkıntınız varsa, önereceğim yöntemleri evlerinizde rahatlıkla uygulayabilirsiniz. İşte ayrıntılar…
AYAK BANYOSUYLA TÜM YORGUNLUĞU ATIN
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, yapacağınız bakımlar, sadece pürüzsüz bir görünüm için değil, aynı zamanda ayak sağlığınızı korumak bakımından da oldukça önemli. Özellikle tüm gün yorulan ayaklarınıza hediye edeceğiniz ayak banyosu, emin olun tüm vücudunuzu rahatlatacak. Bunun için ayaklarınızı içi ılık su ile dolu bir kaba koyun ve 10-15 dakika boyunca bekleyin. Böylece ayaklarınızın gözenekleri açılacak ve bakıma hazır hale gelecek. Ayrıca ayak banyonuzu aromaterapi yağları kullanarak çok daha etkili hale getirmeniz de mümkün. Bu kapsamda ayak sağlığına iyi geldiği bilinen ve rahatlatıcı etkileri olan lavanta ve okaliptus yağlarından faydalanabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, uçucu yağdan üç damla suya eklemek. Bekleme süresi dolduktan sonra ise ayaklarınızı durulayarak, ölü derilerden arındırma kısmına geçebilirsiniz.
SERT DERİDEN KURTULUN
Yaz mevsiminde sertleşmiş ayak derisi sorunuyla belki de karşılaşmayan kimse yoktur. Ayrıca sıcaklar, nemli hava ve suyla fazla temas nedeniyle çatlak topuk problemi de bu mevsimde oldukça sık ortaya çıkar. Ancak evde yapabileceğiniz bakımlarla yeniden yumuşacık ayaklara sahip olmanız mümkün. Sert ve ölü derilerden kurtulmanın en basit yöntemlerinden biri ponza taşı kullanmaktır. Ayak banyonuzdan sonra topuklarınıza ve ayak kenarlarınıza dairesel hareketler eşliğinde ponza taşını sürtün. Taşı, sertçe bastırmadan masaj yaparmış gibi sürtmeye özen gösterin. Ponza taşı, ayaklarınızdaki ölü derinin dökülmesine, kuru bölgelerin yumuşamasına ve topuktaki çatlakların giderilmesine yardımcı olacaktır. Bunun dışında peeling yöntemini de uygulayabilirsiniz. Ancak peeling ürünlerini alırken, bir uzmandan destek almaya özen gösterin. Aksi takdirde ayaklarınıza zarar verebilirsiniz.
Anlaşılan o ki moda dünyasının kalbinin Paris’te atması dünyaca ünlü tasarımcıların yaratıcılığını etkilemiş. Çünkü Sen Nehri’ni teknelerle geçen sporcuların giydiği kıyafetler, açılış törenini adeta bir moda şovuna dönüştürdü. Özel dikim hazırlanan ülke kıyafetleri arasında ise bazıları oldukça beğenildi. İşte akıllarda kalan ve çok konuşulan o tasarımlar…
MOĞOLİSTAN KIYAFETLERİ GÜNDEM OLDU
Moğolistan‘ın açılış ve kapanış seremonileri için hazırladığı tasarımlar, diğer ülkelerin kıyafetlerini tek kelimeyle geride bıraktı. Ülkenin kültürel mirasını temsil etmesinin yanı sıra mitolojik bir etki de yaratan Moğolistan'ın Olimpiyat üniformalarında ülkenin önde gelen moda evlerinden biri olan Michel & Amazonka imzası var. Törenlerde kadın sporcuların giydiği uzun beyaz pileli etekler, krem rengi sivri burunlu babetler, işlemeli yelekler ve beyaz pamuk giysileri çok beğenildi. Kullanılan kırmızı sarkık küpeler ve siyah cüzdanlar ise kıyafetin mükemmel tamamlayıcıları oldu. Erkekler için hazırlanan fildişi pantolonla birlikte mavi, kırmızı ve altın rengi işlemeli yelekler ise oldukça dikkat çekiciydi. Tasarımlardaki etnik çizimler ve hayvan sembollerinin ince işçiliği ise gerçekten mükemmel bir iş çıkarıldığının göstergesi gibiydi.
Moğolistan
HAİTİ KÜLTÜREL ZENGİNLİĞİNİ KIYAFETLERE YANSITTI
Haitili İtalyan tasarımcı Stella Jean tarafından hazırlanan Haiti Takımı’nın özel formaları da öne çıkanlar listesine girmeyi başardı. Haiti’nin kültürel zenginliğini vurgulayan ve kadın kıyafetlerinde Haitili ressam Philippe Dodard’ın eserinden faydalanan tasarımcı Sean, cesur renklerle sanatsal baskıları birleştirdi. Kadınlarda diz altında biten etekler, uzun pantolonlar, özel dikim gömlekler, mavi astar yakalı beyaz yelekler, saten kemer ve bağcıklı beyaz topuklu botlarla kombinlendi. Erkeklerin kıyafetlerinde ise düz paça pantolonlar, mavi cepli ceketler, yakalı gömlekler ve saten kravata yer verildi.
Haiti
ÇEK CUMHURİYETİ MODERN BİR TASARIMLA DİKKAT ÇEKTİ
Eğer ev dekorasyonunuza küçük ama estetik bir dokunuş yapmak istiyorsanız, su altı teraryumlarına göz gezdirmenizi öneririm. Çünkü bu yıl her yerde karşımıza çıkacaklar... Ev dekorasyonunda değişiklikler yapmak isteyen birçok kişi sezonun trendlerine göz gezdirmeye başlamıştır. Yakın bir zamanda zaten evlerimizi sonbahar ve kışa hazırlayacağız. Bunu yapmadan önce ise size önerim yeni dekorasyon trendlerine bir göz gezdirmeniz. Çünkü bu sezon, evlerinizin ruhuna enerji ve canlılık katacak aquatecture teraryum trendi aniden yükselişe geçti. Pinterest Predicts raporuna göre su altı teraryumları yeni sezonda salonlarda, oturma odalarında, çalışma alanlarında hatta ofislerde bile karşımıza çıkacak.
YARATICI TASARIM DİNLENDİRİCİ ORTAM
Cam bir kabın içine inşa edilen küçük bir bahçe olarak da tanımlayabileceğimiz teraryumlar, dönem dönem ev dekorasyonlarında sıkça kullanılıyor. Ancak bu sezon aquatecture teraryum diğer adıyla su altı peyzajı, yaşam alanlarınıza doğal ortamı taşımanıza yardım edecek. Minyatür objeler, dekoratif kayalar ve bitkiler kullanarak hazırlayacağınız su altı teraryumları sadece estetik bir dokunuş olarak düşünmeyin. Çünkü bu küçük bahçeler, evlerinize ferahlıkta getirebiliyor.
SU ALTI MANZARASINI KİM SEVMEZ Kİ?
Farklı boylardaki cam kaplarda hazırlanan teraryumlarda genellikle kum, toprak, bitki ve bitki lifleri kullanılarak, kara ortamı yaratılmaya çalışılır. Ancak bu sezon, bu objelerin yanına su, yosun, kaya ve taş gibi unsurları da eklememiz gerek. Çünkü artık su altı manzaralarını evlerimize getiriyoruz. Temel gereçlerin yanında su altı bahçenizi güzelleştirmek için ayrıca minyatür yapılar, küçük boyutta dekorasyon nesneleri ile biblolar da kullanabilirsiniz. Eğer bakımı zor gelmeyecekse içine balıklar veya kaplumbağalar bile koyabilirsiniz.
MANZARANIZI BİTKİLERLE RENKLENDİRİN
Havuz, deniz, kum ve güneşin bizlere verdiği o muhteşem enerji, eminim herkese çok iyi geliyordur. Ancak yaz aylarında bize mutluluk veren bu güzel aktiviteler, maalesef ki saçlarımız için birer düşmana dönüşebiliyor. Eminim siz de bugünlerde saçlarınızın nemini kaybettiğini, matlaştığını ve kolay kolay şekil almadığını fark etmişsinizdir. Hadi gelin şimdi, bu istenmeyen durumlarla nasıl mücadele edeceğimize bir göz atalım.
GÜNEŞ IŞINLARI SAÇ DERİSİNE HASAR VERİR
Cildimizin en büyük düşmanı olan güneş, saçlarımızı da olumsuz etkileyen önemli faktörlerin başında geliyor. Çünkü güneş ışınları saçımızın dış katmanını yıpratarak, hasar görmesine neden oluyor. Bunun sonucunda da saçlar, nemini kaybediyor, matlaşıyor ve kırılgan hale geliyor. Güneş ışınlarının saç derisine verdiği zararların artması sonucunda ise kuruma ve dökülme kaçınılmaz oluyor. Güneşin zararlı ışınları, saçlarımızın kurumasına ve yıpranmasına zemin hazırladığı için ilk olarak saçlarımızı güneşe karşı korumamız şart. Özellikle güneşin dik geldiği saatlerde şapka veya eşarp takmayı kesinlikle unutmayacağız. Güneşlenirken, nemlendirici spreylerle saçlarımızı sık sık nemlendirmek de önemli. Bunun yanı sıra saç kremleri kullanmak da size yardımcı olur. Piyasada içeriği sağlıklı olan birçok durulanan ya da durulamadan kullanılan saç kremi bulunuyor. Bu ürünlerle saçlarınızın nemini koruyarak, daha sağlıklı görünmesini sağlayabilirsiniz. Hindistan cevizi, aloe vera, zeytinyağı, avokado ve jojoba gibi yağları içeren ürünler de saçınızın nem dengesini korumanıza yardımcı olur. Ayrıca bu ürünlerin yıpranmayı azaltıcı etkisi de vardır. Güneş ışınlarının ultraviyole etkisini bloke eden saç serumları da yaz ayı boyunca kullanılması gereken ürünlerin başında gelir. Bunlardan bir tanesini mutlaka bakım rutininize dahil etmenizi öneririm.
TUZLU VE KLORLU SUYUN OLUMSUZ ETKİSİ
Serinlemek için girdiğimiz deniz ve havuzlar da maalesef ki, saçlarımızın sağlığını olumsuz etkiliyor. Havuzdaki zararlı organizmaları temizlemek için kullanılan klor gibi kimyasallar ve denizin tuzlu suyu, saçın doğal yağını yok ederek, kurumasına ve kırılmasına neden oluyor. Havuz ve denize girme süresi uzadıkça da saçlarınızın yıpranma hızı artıyor. Klorlu ve tuzlu suyun saça verdiği zararları en aza indirmek için bone kullanabilirsiniz. Ancak bone kullanmayı hemen hemen hiçbirimiz sevmiyoruz. Bu nedenle öncelikle suya girmeden önce saçlarınızı çeşme suyu ile ıslatmanızı ve durulama gerektirmeyen bir saç kremi sürmenizi öneririm. Çünkü saçlarımız sünger gibidir ve kuru saçlarla suya girdiğimizde çok daha fazla kimyasal emer. Bu nedenle üşenmeyin ve yüzme öncesi mutlaka saçlarınızı duşta ıslatın. Tuzlu ve klorlu su, siz sudan çıktıktan sonra bile saçınıza zarar vermeye devam eder. Bu nedenle yüzme aktivitesini bitirdiğiniz anda, saçlarınızı duşta iyice yıkayın. Böylece saçlarınızın kurumasını önlemiş olursunuz. Yüzme sonrası durulama gerektirmeyen bir saç kremi de kullanabilirsiniz. Saç kremi, saçınızın kolay taranmasına yardımcı olmakla kalmaz aynı zamanda kabarmasının ve elektriklenmesinin de önüne geçer. Deniz veya havuz sonrası evinize döndüğünüzde saç tipinize uygun bir şampuan ile saçlarınızı iyice yıkamayı da unutmayın. Yüzme sıklığınıza göre haftada bir veya iki defa saçlarınıza maske yapabilirsiniz. Özellikle Hindistan cevizi ve zeytinyağı ile yapılmış doğal maskeler, saçlarınızın güçlenmesine ve daha parlak görünmesine yardımcı olur. Ancak bu maskeler için mutlaka bir uzmana danışmayı unutmayın.
SAÇLARINIZI