Yaratıcı uygulamalar

HETERODOKS politikalar piyasaları şaşırtmaya devam ediyor. Ekonomi yönetimi şirketlerimizin zaaflarını iyi biliyor. Türkiye, kısa tanımıyla “sermayesi kıt” bir ülkedir. Ekonominin çarklarının dönebilmesi için, borç kaynak, yani “kredi” vazgeçilmezdir. Beri yandan ekonomideki belirsizlik durumu, firmaları güvence arayışına itmekte, kolay çözüm olarak döviz biriktirmektedirler. Türk Lirası’nın sürekli değer kaybeden seyri ayakta kalabilmenin bir yöntemi olarak dövize talep oluşturmaktadır.

Haberin Devamı


Şimdi getirilen bir düzenleme ile, “kırk katır mı, kırk satır mı” denilerek, TL kredi kullanımı döviz hesaplarının bozdurulma şartına bağlanmaktadır. Bir anlamda şirketlerin “sigorta poliçelerine” göz dikilmiştir.
Bu uygulama herkesi kapsamamaktadır ama dahil olanlar an itibari ile ikilem içindedir. TL kredi için dövizinden vazgeçilmesi, yerine koyma maliyetlere, belki de risklerine katlanmaktır. Çözüm olarak, dövizli tedariklerini hızlandırırlarsa, optimum stok anlayışı durduk yerde bozulacaktır. Ülkenin ilave ithalat temposu bu sebeple lüzumsuz hızlanacaktır. Hani yan yollara sapılırsa, döviz stoku ve ticaret farklı şirketlerde ayrıştırılmaya kalkışılacaktır. Özetle, Mahfi Eğilmez’in dediği gibi, döviz serbestisine müdahale ile 32 sayılı Karar’a rahmet okunmaktadır. Halbuki kambiyo rejimi 1980’lerden beri bu ülkenin ekonomik kalitesidir. Şimdilik sadece “şirketlerin” dövizlerine göz dikilmiş gözükmektedir. Bir müddet sonra “gerçek kişilerin” döviz varlıklarına dair bir düzenlemeye kimse hayret etmez.
BDDK düzenlemesine gelirsek; ne oldu da pazartesi sabah erkenden döviz aniden düştü? Hangi firmalar bu denli hızlı pozisyon aldılar? Tabii ki yine kamunun satışları olduğu aşikardı. Ancak gün gelecek, KKM için döviz talebi olduğunda devlet bu defa piyasadan “alıcı” konumunda olacak. Ya da zorunlu döviz ödemeleri için kendisi de talep oluşturacak. Bu defa hem piyasa, hem hane halkı, hem de devlet bir anda bir yoğunlaşma yaşanacak.
Neyse, kötü senaryolar umarız ülkemizden ırak olur.

--------------

Odalar STK değildir

Haberin Devamı

GEÇTİĞİMİZ pazartesi günü TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu kentimizi ziyarete geldi. Hisarcıklıoğlu, öteden beri zihinleri karıştıran bir hususa temas etti. Bu ülkede “Oda”ların bir sivil toplum kuruluşu (STK) olup olmadığı hep tartışılır. Batı ülkelerinde STK’ların gönüllülük esasında çalışan bağımsız kuruluşlar olması gerektiği, ifade edilir. Gelirleri mevzuatla oluşan ve merkezi hükümetle, hani hiyerarşik denilmese de “çok dikkatli” ilişkiler tesis etme durumunda olan Oda’lar bu manada gerçek bir STK sayılmazlar. Nitekim Hisarcıklıoğlu da İzmir’de basına yansıyan konuşmasında Oda’ların bir “Meslek Örgütü” olduğunu, Ahi’lik geleneğinden geldiğini ve STK sayılmayacağını ifade ederek, bu durumu teyit etmiş oldu. Başkanın Oda’lara dair saptaması demokrasi haritasında bu kurumların pozisyonlarının netleşmesini sağlamış oldu

Yazarın Tüm Yazıları