Siyaset mümkün olabileni zorlamaktır

AK parti her daim pragmatist bir siyasi hareket.

Haberin Devamı

İktidarlarının devamının ülke için elzem olduğunu düşünüyorlar.
Bu sebeple diğer partilerle ilişkileri daima esnek olmuştur.
Geçmişte Kürt siyasi hareketlerine ve liberal demokrat kesimlere hitap eden bir politik anlayış içindeydiler.
Şimdilerde katı milliyetçi tezleri savunanlarla ittifak çizgisi oluşturmuş durumdalar.
İktidarlarının ilk yıllarında yeni olmanın getirdiği yıpranmamışlık ve hemen her konuda “güvercin” tutumlarla oy oranları yüzde 50’lerin üzerindeydi.
Söylemleri ve icraatlarıyla uluslararası topluma uyumlu bir demokrat fotoğraf veriliyordu.
Ancak demokrasinin bir “değişim rejimi” olması zamanla kendilerinin vazgeçilmez olmadıklarının idrakini hissettirmeye başladı.
Bu ülkenin geleneğinde bulunan “devr-i sabık” yaratma olgusunu yaşamak istemediler.
Bu sebeple “kalıcılık” arayışları hız kazandı.
Türkiye’nin siyasi hafızasında yer etmiş denkleme doğru bir yönelim başladı.
Ülkenin yüzde 65’i “sağcı” idi ve sağcıların terkibi milliyetçi ve muhafazakârlardan oluşuyordu.
Bu arada 15 Temmuz travması yaşanmış ve ulusalcı anlayışlarla bir koalisyon zemini gelişmeye başlamıştı.
Artık içte ve dışta “şahin” olma dönemi gelmişti.
Kürtlerden gelecek oy MHP seçmenleriyle ikame edilecekti.
Ancak bir müddet sonra “İyi Parti” olgusu milliyetçi oyları bölmeye başladı.
Gelinen noktada vazgeçilen Kürt oylarının bölünmüş milliyetçi oylardan daha bereketli olabileceği değerlendirilir oldu.
Pek tabii böylesine bir yönelim mevcut dengelerde ve seçmen nezdinde “kâğıtların yeniden karılması” anlamına geliyordu.
AK Parti, Kürt oylarını kazanabilir mi?
Anketlerde yüzde 7’ler civarında olduğu söylenen MHP bu durumu “siyasi gerçekçilik” olarak karşılar ve içine sindirebilir mi?
Yoksa, “Cumhur İttifakı” deklare ettiği çizgiden vazgeçmez, yoluna devam eder mi?
Bunları şu aşamada öngörmek pek mümkün değil.
Ancak, yazının başında da belirttiğimiz gibi, “esas olan iktidarın devamlılığı” ise AK Parti eski politikalarına dönüş için imkanları zorlayacaktır.
“Kürtler böylesi bir anlayış değişikliğine itibar ederler mi?” sorusunun cevabı AK Parti’nin bu konuda ne kadar ileri gidebileceğidir.
Selahattin Demirtaş’tan başlayarak “bir beyaz sahife” açılması halinde, iktidarın bahse konu sıkışmışlığından kendilerine dair bir “yarar” oluşacağını görürlerse dengelerin değişmesi şaşırtıcı olmaz.
Zira Kürtler bilmektedirler ki, olası bir iktidar değişikliğinde CHP-İyi Parti koalisyonunun kendilerine sağlayacağı demokrasi seviyesi belirsizlikler içermektedir.
Neticede, önümüzdeki süreçte “Kürt oyları” büyük ölçüde “anahtar” rolüne gelmiş gözükmektedir.
Gerek Cumhur, gerek Millet ittifakları bahse konu “anahtar oyları” yanlarına çekebilmek için ikna edici özgürlükçü politikalar oluşturmak durumundadırlar.
Tarafların iktidar talepleri bu anlamıyla hayırlı demokratik gelişmelere umarız vesile olur.

Yazarın Tüm Yazıları